I.GENEL OLARAK

İcra ve iflas Kanunu 78 ve devamı maddeleri kapsamında; ödeme emrindeki müddet geçtikten ve borçlu itiraz etmiş ise itirazı kaldırıldıktan sonra mal beyanını beklemeksizin alacaklı, haciz konmasını isteyebilir. Ancak, alacaklı dilerse haciz talebinde bulunmaksızın Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi üzerinden, bu sisteme entegre bilişim sistemleri vasıtasıyla borçlunun mal, hak veya alacağını sorgulayabilir. Sorgulama sonunda Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi, varsa borçlunun mal, hak veya alacağının mahiyeti ve detayı hakkında bilgi verir ve bu durumda sistem üzerinden de haciz talep edilebileceği düzenleme altına alınmıştır.

Kimi durumlarda ulusal yargı ağı bileşim sistemi üzerinden borçluya ait malvarlığına ulaşmak mümkün olmayabilir. Zira borçluya ait bazı hak ve alacaklar ancak haciz mahalline fiilen gidilerek öğrenilebilir ve sadece fiili olarak görülüp haciz ve muhafaza altına alınabilir.

Alacaklı tarafından talep olunan fiili haciz talebi üzerine malın bulunduğu yer esas icra dairesi yetki sınırları içinde olması halinde esas icra dairesince, malın başka yer icra dairesi sınırları içinde olduğunun bildirilmesi halinde ise istinabe suretiyle (talimat yazılarak) haciz işlemi gerçekleştirilebilir.    

Taşınır ve taşınmaz malların haczinde, borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır malları ile taşınmazlarından; alacak ve haklarından alacaklının ana, faiz ve masraflar da dahil olmak üzere bütün alacaklarına yetecek miktarı haczolunur.

İcra ve iflas kanunu düzenlemelerine göre borçlu adına kayıtlı bulunan taşınmaz üzerine takibin başlatıldığı yer (esas icra dairesi) icrasından entegrasyon sistemi kullanılmak suretiyle haciz konulabilmekteyken borçlu adına tapu sicilinde kaydı bulunmayan ancak zilyedi bulunduğu mal üzerine taşınır hükümleri kapsamında haciz konulabilir.

Önceki dönem kanun uygulamaları kapsamında taşınır ve taşınmaz mallar yönünden haczin geçerli sayılabileceği zaman aralığı farklılık arz etmekteyken 24/11/2021 tarihli 7343 sayılı kanun düzenlemesiyle bu farklılık ortadan kaldırılmış ve borçlu adına kayıtlı bulunan menkul ve gayrimenkul mallar ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacakların haczindeki geçerlilik süresi bir yıl ile sınırlı tutulmuştur. Söz konusu yasa düzenlemesi ile pratik uygulama nazarında hangi mallar yönünden haczin geçerlilik süresinin tespit edileceği hususu üzerinde tartışmaları net bir şekilde son verilerek yapılan değişiklik ile icra dosyasından konulan her nevi haciz için malın satışının istenebileceği süre bir yıl olarak tayin edilmiştir.

Borçlu bazı durumlarda kendisine ait olmayan (belediye, hazine ya da özel hukuk kişisinin) arsa ya da tarlası üzerine yapılar yapabilmekte ve konu yerin semerelerinden faydalanmak suretiyle yaşamını sürdürmeye devam edebilmektedir. Tapuda hiçbir şekilde borçlu adına kaydı bulunmayan ve hiçbir imar düzenlemesinden faydalanılmaksızın devletin yahut özel hukuk kişisinin adına kayıtlı bir taşınmaz üzerine yapılan bu yapılara alacaklının talebi üzerine haciz konulabilir. Konu yapılara uygulan hacizlere enkaz haczi denilmekte olup eski yasal düzenlemenin geçerlilik tarihinde uygulanan hacizler kapsamında enkaz üzerine konulan hacizlerin geçerlilik süresi menkul hükümlerine tabi tutulmaktaydı.   

Yapının (Enkazın) Belirlenmesi

Hacze konu enkazın borçluya aidiyetinin tespiti yönünden tapusuz yahut özel hukuk kişisi adına kayıtlı alanın kime ait olduğunun mahalde kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi gerekir. Bu meyanda mahallinde etraftaki komşulardan ve ihtiyar heyetinden bilgi edinilebileceği gibi sağlanan altyapı hizmetlerinden yararlanıldığının tespit edilmesi halinde belediye, elektrik, su, telefon, internet gibi alt yapı hizmeti veren kurumlara yazılacak yazı sonrasında toplanan cevaplar doğrultusunda haczin gerçekleştirilmesi daha yerinde olacaktır.  

Yapının (Enkazın) Kıymetinin Belirlenmesi

Alacaklının talebi üzerine icra memurluğu tarafından inşaat mühendisi ve kadastro bilirkişilerince oluşturulacak bir heyet ile söz konusu bina tespit olunarak fiilen üzerine haciz konulabilir. Konulan haciz kapsamında menkul hükümlerine göre hareket edilerek enkazın (binanın) satışa konu edilmesi ve elde edilen paradan alacaklının alacağının temini sağlanabilir.

Yapı Hakkında (Enkaz) Haczedilmezlik Şikâyeti

Tapusuz binalar hakkında uygulanacak enkaz hacizleri kapsamında borçlunun haline münasip ev yönünden yapacağı şikâyetin dinlenip dinlemeyeceği hususu ile aile konutu olarak kullanılan yapıların taşınır hükümleri nezdinde değerlendirilmesi nedeniyle farklı görüşlerin olduğu söz konusu yapıların taşınır hükümleri kapsamında değerlendirilmesi halinde haczedilmezlik şikayetinde bulunulamayacağı hususu kabul görmektedir. 

Kanaatimizce icra memurunun hacizde takdir yetkisi İ.İ.K 82. Maddesi ile sınırlı tutulduğundan talep gibi işlem yapılarak haczin gerçekleştirilmesi ve borçlu tarafından yapılacak şikâyet sonrasında mahkeme tarafından verilecek karar doğrultusunda satışa yönelik işlem tesis edilmesi yerinde olacaktır.  

Yapı Hakkında (Enkaz) İstihkak İddiası

Enkaz haczinin icrası taşınır hükümlerine tabi olduğundan enkazın haczedilmesinden sonra İ.İ.K 96 ve devamı maddeleri uyarınca istihkak iddiasının çözümü yoluna gidilmelidir.  

Enkazın fiilen haczedilmesinden sonra İ.İ.K 96/3 md. göre malın haczini öğrenen borçlu veya üçüncü şahsın öğrenme tarihinden itibaren yedi gün içinde istihkak iddiasında bulunması gerekir, aksi halde aynı takipte bu iddiayı ileri sürme hakkını kaybeder. Söz konusu durumlarda mağduriyetin önüne geçilmesi adına mahallinde tanzim olunan haciz tutanağına gerçek kişilerde bizzat, tüzel kişilerde ise şirketi temsile yetkili kimse tarafından istihkak iddiasında bulunulması yerinde olacaktır. 

Öte yandan hacizli malın paraya çevrilmesine kadar olan sürede istihkak iddiasını daha önce ileri sürme olanağı bulamayan 3. kişi, haczi öğrenme tarihinden itibaren yedi gün içinde, hacizli mal hakkında, görevli ve yetkili mahkemede istihkak davası açabilir.

II.GÜNCEL YARGI KARARLARI

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2019/12438 Esas ve 2020/6501 Karar

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Şikayetçi 3. kişi idarenin icra mahkemesine başvurusunda; hazineye ait taşınmaz üzerine takip borçlusu tarafından yapılmış olan prefabrik yapının 4706 Sayılı Yasanın 5. maddesinin son fıkrası gereği hazineye intikal ettiğini ileri sürerek icra müdürlüğünün enkaz haczi işleminin iptalini talep ettiği, mahkemece, yapının mülkiyetinin hazineye geçtiği gerekçesiyle şikayetin kabulüne, haczin kaldırılmasına karar verildiği, alacaklı vekilinin istinaf talebi üzerine bölge adliye mahkemesince taşınmazın 2007 tarihinden itibaren borçlu tarafından işgal edildiğinin tespit edildiği, 4706 Sayılı Yasanın 5. maddesi kapsamında olmadığı gerekçesi ile istinaf isteminin kabulüne, şikayetin reddine karar verildiği görülmektedir.

4706 sayılı Yasa'nın 19.07.2003 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4916 sayılı Yasa'nın 5. maddesinin son fıkrası " ...Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Hazineye ait taşınmazlar üzerinde yapılan her türlü yapı ve tesisler, başka bir işleme gerek kalmaksızın Hazineye intikal eder..." hükmünü içermektedir.

Somut olayda; Bakırköy 4. İcra Müdürlüğünün 2018/5385 esas sayılı takip dosyası borçlusu ... ’in hazineye ait ... İli, ... İlçesi, ... Mahallesi 292 parsel numaralı taşınmazın 3.263,00 m2.lik bölümü üzerinde prefabrik yapı inşa ederek taşınmazı 2007 tarihinden itibaren işgal ettiğinin ... Milli Emlak Müdürlüğünün 20/02/2014 tarihli “taşınmaz tespit tutanağı” ile tespit edildiği, prefabrik yapının fiilen enkaz haczi yapılması için Bakırköy 4. İcra Müdürlüğünün 2018/5385 Esas sayılı takip dosyasından yazılan talimat ile ... İcra Müdürlüğünce 10/05/2018 tarihinde enkaz haczi yapıldığı görülmüştür.

Borçlunun, hazineye ait taşınmazı, 4706 sayılı Yasa'nın 5. maddesinin son fıkrasının yürürlük tarihi olan 19/07/2003 tarihinden sonra 2007 tarihinden itibaren işgal ettiği görülmekle enkaz haczine konu yapının hazine mülkiyetinde olduğunun kabulü gerekir.

O halde; şikayetçi 3. kişi idarenin şikayetinin kabulü ile enkaz haczinin iptaline karar verilmesi gerekirken, bölge adliye mahkemesince yanılgılı değerlendirmeyle şikâyetin reddine karar verilmesi isabetsiz olup bölge adliye mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/9122 Esas ve 2017/13355 Karar

Davacı üçüncü kişi vekili, müvekkilinin..... ünvanlı işyerini işlettiğini, otel binasının ve içindeki demirbaşlarının sahibi olduğunu belirterek, istihkak iddiasının kabulü ile enkaz üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davalı borçlu ile davacı üçüncü kişi Şirket yetkilileri arasında, akrabalık ilişkileri ve organik bağ bulunduğu, vekillerin bile aynı olduğu, alacaklılardan mal kaçırmak üzere muvazaalı hareket ettikleri, ayrıca dava yasal sürede açılmadığı gibi, aynı konuda açılan derdest bir davanın olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dairemizin 26.10.2016 gün T.2016/ 896 Esas, 2016/ 14546 Karar sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar verilmiş olup onama kararına karşı davacı üçüncü kişi vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulması üzerine dosya yeniden incelenmiştir.

Dava, üçüncü kişinin İİK'nun 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.

İİK'nun 96/3. maddesi uyarınca, malın haczini öğrenen borçlu veya üçüncü şahsın öğrenme tarihinden itibaren yedi gün içinde istihkak iddiasında bulunması gerekir, aksi halde aynı takipte bu iddiayı ileri sürme hakkını kaybeder. Yedi günlük süre hak düşürücü mahiyette olup, yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilmesi gerekir.

Somut olayda, davaya konu hacizde hazır bulunan üçüncü kişinin çalışanı ..... istihkak iddiasında bulunmuştur. Ancak; İstihkak iddiası, tüzel kişilerde tüzel kişiyi temsile yetkili organlarca, gerçek kişilerde ise ya kendisi tarafından ya da bu kişiyi temsile yetkili kişilerce ileri sürülebilir. Tüzel kişiyi veya gerçek kişiyi temsil yetkisi olmayan kişinin yaptığı iddia, geçerli bir istihkak iddiası sayılmaz. Davacı 3.kişi lehine istihkak iddiasında bulunan şahıs üçüncü kişinin çalışanı olduğuna göre, üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunmaya yetkili olmadığı sabittir. Davalı üçüncü kişi tarafından hacizden itibaren, İİK’nun 96/3. maddesinde belirtilen 7 günlük süre içerisinde yapılmış bir istihkak iddiası da bulunmamaktadır.

Öte yandan, İstihkak iddiasını daha önce ileri sürme olanağı bulamayan 3. kişi, haczi öğrenme tarihinden itibaren yedi gün içinde, hacizli mal hakkında, görevli ve yetkili Mahkemede istihkak davası açabilir ( İİK 97/9. md).

Eldeki dava da, doğrudan açılmış olup, bunu engelleyen bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Ne var ki bu durumda da dava konusu haczin dava tarihinden önce öğrenilip öğrenilmediği hususu önem taşımaktadır.

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; ... 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/349 Esas sayılı dosyasında davacının takip alacaklısı....., davalıların borçlu ... ile 3. Kişi ...olduğu, eldeki davaya konu 30/01/2015 tarihinde haczedilen menkullerle ilgili olarak açılan üçüncü kişinin istihkak iddiasının reddi davasında tensip tutanağının istihkak iddiasında bulunan 3. Kişiye 22/04/2015 tarihinde tebliğ edildiği, hal böyle olunca davacı üçüncü kişi şirket dava konusu hacizden 22/04/2015 tarihinde haberdar olduğu halde, iş bu davanın 7 günlük süreden sonra 23/06/2015 tarihinde açıldığı anlaşılmakla, davanın süresinde açılmadığından bahisle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası incelenip sonucuna gidilmesi isabetsiz ise de istem sonuçta reddedildiğinden sonucu itibariyle karar doğru olmuştur.


Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/14013 Esas ve 2016/21055 Karar

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Borçlu ...'ın icra mahkemesine yaptığı başvuruda; ... Büyükşehir Belediyesi adına kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan 288 m²'lik meskene ilişkin olarak kendisi ile takipte taraf olmayan üçüncü kişi ... adına düzenlenmiş tapu tahsis belgesi bulunduğunu, gecekondunun kıymet takdirine ilişkin 14.12.2015 tarihli bilirkişi ek raporunun borçlu olmayan üçüncü kişiye ait kısmının çok düşük değerde hesaplandığını ileri sürerek icra müdürlüğü işleminin iptalini talep ettiği, mahkemece şikayetin kabulü ile gecekondunun menkul mal olarak haczine ve kıymet takdirine ilişkin işlemlerin iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.

Şikayet konusu yerin, tapuda belediye adına kayıtlı olduğu anlaşılmakta ise de, taşınmaz hakkında tapu tahsis belgesinin bulunup bulunmadığına bakılmaksızın gecekondunun haczi mümkün olup, menkul mal olarak enkaz niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.

Öte yandan, resmi sicile kayıtlı malların haczi kaydına işlenmek suretiyle yapılır. Resmi sicile kayıtlı olmayan taşınırların haczi ise, icra müdürlüğünce fiilen haciz işlemi yapılmak suretiyle yerine getirilir. Taşınır hükmündeki enkaz yönünden geçerli bir haciz işleminin varlığı, icra müdürlüğünce mahalline gidilerek fiilen haciz işlemi yapılmasıyla mümkündür.

Somut olayda, şikayet konusu taşınır niteliğindeki gecekondu ile ilgili olarak icra müdürlüğünce yapılan fiili haciz işleminde ve kıymet takdirinde yasaya aykırı bir durum bulunmamaktadır.

O halde mahkemece şikâyetin reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/9971 Esas ve 2016/12962 Karar

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Borçlunun icra mahkemesine yaptığı başvurudan haline münasip evi üzerine haciz konulduğunu ileri sürerek meskeniyet nedeniyle haczin kaldırılmasını istediği mahkemece alınan bilirkişi raporu doğrultusunda gecekondu niteliğinde olduğu tespit edilen evle ilgili meskeniyet şikayetinin kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

Meskeniyet iddiası İİK'nun 82/12. maddesi uyarınca taşınmazlar yönünden geçerli olup taşınır hükmündeki enkaz yönünden böyle bir iddianın dinlenmesi mümkün değildir.

Ancak taşınmazın tapu kaydında şikayetçi borçlu yönünden verilmiş bir tahsis kararı veya kurulmuş bir intifa hakkı bulunması durumunda meskeniyet şikayetinde bulunulabilir.

Somut olayda, şikayet konusu yer, borçluya ait enkaz niteliğinde menkuldür. Tapu kaydında anılan yer Hazine adına kayıtlı olup adı geçen borçlu yönünden verilmiş bir tahsis kararı veya kurulmuş bir intifa hakkı da bulunmamaktadır.

Bununla birlikte, resmi sicile kayıtlı malların haczi kaydına işletilmek suretiyle yapılır. Resmi sicile kayıtlı olmayan taşınırların haczi ise icra müdürlüğünce fiilen haciz işlemi yapılmak suretiyle yerine getirilir.

Taşınır hükmündeki enkaz yönünden geçerli bir haciz işleminin varlığı, icra müdürlüğünce mahalline gidilerek fiilen haciz işlemi yapılmasıyla mümkündür.

Somut olayda, şikâyet konusu enkaz ile ilgili icra müdürlüğünce fiili bir haciz işlemi yapılmadığı, ... Belediyesi' ne yazılan yazı doğrultusunda adresi belirtilen taşınmazın numarataj kayıtlarına ve tapusuz beyan kaydına haciz şerhi işlendiği görülmüştür. Buna göre geçerli bir haczin varlığından söz edilemez.

Bu durumda geçerli bir haciz işlemi bulunmadığından haczedilmezlik şikayetinin de konusu yoktur.

O halde mahkemece konusu bulunmayan şikâyetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/33638 Esas ve 2016/10658 Karar

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Alacaklı tarafından borçlu aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan takipte, alacaklı, tapu sicilinde 2/B vasfı ile Hazine adına kayıtlı olan taşınmazın üzerinde borçluya ait bina olduğunu, bu binanın tapuya kayıtlı olmadığını, menkul hükmünde olduğunu belirterek haczedilmesi talebinde bulunduğunu, icra müdürlüğünce talebinin reddedildiğini ileri sürerek ret kararının iptali istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece şikayetin reddine karar verildiği görülmektedir.

2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 79/1. maddesi gereğince, icra dairesinin, haciz talebinden itibaren en geç 3 gün içinde haczi yapması gerekir. Yine aynı Kanun'un 85/1. maddesi gereğince ise, icra müdürlüğünce, borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta bulunan menkul malları ile gayrimenkullerinden ve alacak ve haklarından alacaklının ana para, faiz ve masraflar da dahil olmak üzere bütün alacaklarına yetecek miktarı haczolunur (HGK. nun 10.06.2009 tarih, 12-213/244 sayılı kararı).

Buna göre, kural olarak, icra müdürünün haciz talebini yerine getirme konusunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmadığının kabulü gerekir. Ancak kural bu olmakla birlikte, İİK'nun 82.maddesine 02.07.2012 tarih ve 6352 Sayılı Kanun'un 16. maddesi ile eklenen son fıkrada yer alan “İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir” düzenlemesi karşısında, icra memurunun, haczi talep edilen malın, bu madde uyarınca haczinin kabil olup olmadığını değerlendirerek, bu doğrultuda haciz talebini yerine getirip getirmeme konusunda takdir yetkisi vardır.

Görüldüğü gibi burada tanınan takdir yetkisi, İİK'nun 82.maddesi kapsamında malın haczi kabil olup olmadığı ile sınırlı olup, icra müdürünün bunun dışında haciz talebini reddetme yetkisi yoktur.

Somut olayda; 6831 sayılı Yasa'nın 2/B maddesi kapsamında Hazine adına kayıtlı taşınmaz üzerindeki bina yönünden enkaz (menkul) haczi talebi reddedilmiş ise de, söz konusu bina bakımından enkaz haczi mümkündür.

O halde mahkemece, alacaklının şikayetinin kabulü yerine yazılı gerekçe ile reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.