Kasten işlenen suçlardan verilen hapis cezalarının kanuni sonucu olarak hükümlü hakkında uygulanacak güvenlik tedbirleri, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.53’de düzenlenmiştir. Kanunun 53. maddesinin, hapis cezasının kanuni sonucu olarak düzenlenmesi sebebiyle; hükümlü hakkında verilen mahkumiyet kararında açıkça belirtilmese bile re’sen uygulanacak olup, bu durumda hükümlü lehine kazanılmış hak teşkil etmeyecek ve kararda yer verilmediğinden bahisle hakkında TCK m.53’ün uygulanamayacağı ileri sürülemeyecektir.

TCK m.53’de gerek cezanın infazı sırasında ve gerekse infazdan sonra uygulanabilecek birden fazla hak yoksunluğu düzenlenmiş olup, kamu görevlileri yönünden özel önem arz eden hükme, maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yer verilmiştir. Bu bende göre; kasten işlenen suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyet halinde, hükümlü “sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten” cezanın infazı tamamlanıncaya kadar mahrum bırakılacaktır.

TCK m.53/2’de yer alan “Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.” hükmü ve maddenin gerekçesi incelendiğinde; hak yoksunluğunun süresiz olmadığı, cezalandırılmakla güdülen asıl amacın, işlediği suçtan dolayı kişinin etkin pişmanlık duymasını sağlayıp tekrar topluma kazandırılması olduğu, bu amaçla suça bağlı hak yoksunluklarının belli bir süre ile sınırlandırılması gerektiği, bu sebeple madde metninde bu hak yoksunluklarının mahkum olunan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar devam etmesinin öngörüldüğü görülmektedir.

Bununla birlikte; TCK m.53/1-a’da öngörülen memuriyet hizmetlerinde istihdam edilememe şeklinde öngörülen hak yoksunluğu, maddenin diğer bentlerinde öngörülen hak yoksunluklarından farklıdır. Çünkü TCK m.53/1-a’da öngörülen hak yoksunluğu her ne kadar aynı maddenin 2. fıkrasına göre cezanın infazı tamamlanıncaya kadar uygulanacaksa da, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu m.48/A-5 ve 98/1-b uyarınca kişi hakkında verilen bir yıldan fazla süreli hapis cezası kararları kişinin memuriyete alınmasına engel olduğu gibi, mahkum olduğu sırada Devlet memuru olan kişinin memuriyetinin sona ermesine sebep olan yasal dayanaklar olarak kabul edilmektedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu m.48/A-5’de;

“Türk Ceza Kanunu'nun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkum olmamak”,

Hükmü, Devlet memurluğuna alınma için aranan genel şartlar arasında düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca, sadece bir yıl ve daha az süreli hapis cezasına mahkum edilen kişilerin TCK m.53’de öngörülen sürelerin geçmesiyle Devlet memurluğuna alınabilecekleri, hapis cezası süresinin bir yıldan fazla olması halinde ise bu kişilerin Devlet memuru olarak alınamayacakları anlaşılmaktadır.

Benzer durum, halihazırda Devlet memurluğu yapan kişiler yönünden de geçerlidir. Çünkü 657 sayılı Kanun m.98/1-b’de; memurluğa alınma şartlarından herhangi birisini taşımadığı sonradan anlaşılan veya memurlukları sırasında bu şartlardan herhangi birisini kaybeden kişilerin memuriyetine son verileceği düzenlenmektedir. Netice itibariyle; Devlet memurlarının memuriyet süreleri boyunca 657 sayılı Kanun m.48’de düzenlenen şartları karşılaması zorunlu olup, bu şartlardan birisinin kaybedilmesi halinde memuriyeti sona erecektir. Dolayısıyla; bir yıl ve daha fazla hapis cezasına mahkum edilen Devlet memurlarının, 657 sayılı Kanun m.48/A-5 ve m.98/1-b uyarınca memuriyeti sona erecektir[1].

Bir yıldan az süreyle hapis cezasına mahkum edilen Devlet memurları ise, TCK m.53/1-a uyarınca cezanın infazı süresince görevini ifa edemeyecek, ancak infaz tamamlandığında görevlerine devam edebileceklerdir.

Yukarıda bahsedilen hapis cezaları, kamu görevlisinin görevinden dolayı veya görevi sırasında işlenen suçlarla sınırlı değildir.

Devlet memuru hakkında verilen hapis cezasının TCK m.51 uyarınca ertelenmesine karar verilmesinin, Devlet memuriyetine etkisinin ayrıca incelenmesi gerekmektedir:

TCK m.53’de düzenlenen hak yoksunluklarının, maddenin 2. fıkrası uyarınca hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar uygulanmasının öngörülmesi karşısında, TCK m.51 uyarınca cezası ertelenen kişinin cezası deneme süresi içerisinde infaz edilmeyeceğinden ve TCK m.51/8 uyarınca deneme süresinin sonunda ceza infaz edilmiş sayılacağından, aleyhe uygulama yapılamayacağı ve bu kişiler yönünden hak yoksunluğuna ilişkin TCK m.53/1’in tatbik edilmemesi gerektiği ileri sürülebilir. Bu görüşe karşı; TCK m.53’ün hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak öngörüldüğü ve cezanın fiilen infaz edilmesi şartına bağlı olmadığı, ayrıca cezası ertelenen kişiler hakkında hak yoksunluğu uygulanmayacak hallerin aynı maddenin 3. ve 4. fıkralarında sınırlı olarak sayıldığı, bunun dışında kalan ve hapis cezaları ertelenen kişiler hakkında maddenin 1. fıkrasında öngörülen hak yoksunluklarının ceza infaz edilmiş sayılıncaya kadar uygulanabileceği görüşü savunulabilir. Ancak 657 sayılı Kanun m.48/A-5 ve m.98/1-b gözönüne alındığında; kasten işlenen suçtan dolayı verilen hapis cezalarının Devlet memurluğu statüsüne etkisinin sadece TCK m.53 kapsamında değerlendirilemeyeceği, 657 sayılı Kanunun konuya ilişkin özel hükümler içerdiği ve memuriyetin akıbetine dair bu hükümlerin birlikte değerlendirilmesi gerektiği açıktır[2].

- TCK m.53/4’e göre; “Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz”. Bu hüküm doğrultusunda, kasten işlenen bir suçtan dolayı verilen hapis cezası bir yıldan daha az olan ve bu cezası ertelenen Devlet memurları görevlerine kesintisiz şekilde devam edebilecektir[3].

- Kasten işlenen suçtan dolayı verilen ve ertelenen hapis cezası süresinin 1 yıl ve daha fazla olması halinde, TCK m.53/1-a’nın yanında ayrıca 657 sayılı Kanun m.48/A-5 ve m.98/1-b uygulanacak ve memuriyet sona erecektir. Cezanın infazı tamamlandığında kişi hakkında tatbik edilen TCK m.53 kapsamına giren hak yoksunlukları kendiliğinden kalksa bile; 5237 sayılı Kanun m.51’de öngörülen erteleme müessesesinde kişi hakkında verilen mahkumiyet kararı varlığını devam ettirdiğinden[4] [5], 657 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen hükümleri uygulanarak memuriyete son verilecektir. Çünkü 657 sayılı Kanun m.48/A-5’de açıkça “Türk Ceza Kanunu'nun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile” ibaresine yer verilerek, özel bir düzenleme yapılmıştır.

- Verilen hapis cezasının süresine bakılmaksızın; “affa uğramış olsa bile Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından” mahkum olan kişilerin de memuriyeti sona erdirilecektir.

.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Beyza Başer

.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

---------------------------------------

[1] 08.02.2008 tarihli ve 26781 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun m.317 ile 657 sayılı Kanun m.48/A-5 değiştirilmiş ve şu an yürürlükte olan şeklini almıştır. Maddenin değişiklik öncesi halinde, “taksirli suçlar ve aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere, ağır hapis veyahut 6 aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak” şartları aranmakta idi. Dolayısıyla; 01.06.2005 ile 08.02.2008 tarihleri arasında işlenen suçlardan dolayı verilen ve ertelenen mahkumiyet kararları, Devlet memurluğunu sona erdirmeyecektir. Maddenin yukarıda yer alan eski şekline göre; 01.06.2005 ile 08.02.2008 tarihleri arasında işlenen taksirli suçlardan verilen mahkumiyet kararları ile tecil edilen (ertelenen) mahkumiyet kararları, Devlet memurluğunun devamına engel teşkil etmeyecektir. Bununla birlikte; maddede sınırlı sayıda sayılan suçlardan verilen mahkumiyet kararları -tecil edilmiş olsa bile- Devlet memurluğu sona erecektir. Çünkü istisna olarak sayılan bu suçlar yönünden, verilen kararın niteliği ve sonuçları değil, suçun özellikleri dikkate alınmış ve Devlet memurluğu ile bağdaşmayacağı düşünülen bu suçlardan verilen mahkumiyet kararları ertelense bile, failin memuriyete devam etmemesi gerektiği gözetilerek, bu suçları işlediği tespit edilen kişilerin Devlet memurluğunun son bulacağı kabul edilmiştir.

[2] 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu m.48/A-5 ve m.98 hükümlerinin kasten işlenen bir suçtan dolayı verilen ve ertelenen hapis cezaları sebebiyle Devlet memurlarının memuriyetine son verilmesine dair özel hükümler olduğu ve öncelikle uygulanacağı görülmektedir. 657 sayılı Kanunda bu yönde hükümlerin bulunmadığı varsayımında; konunun 5237 sayılı TCK m.53 kapsamında çözüme kavuşturulması gerekecek ve bu husus, hapis cezasının ertelenmesi durumunda deneme süresinin sonuna kadar, bir başka ifadeyle ertelenen ceza infaz edilmiş sayılıncaya kadar, Devlet memurunun m.53/1-a uyarınca memuriyetten geçici olarak men edilip edilemeyeceği sorununu gündeme getirecek idi. Kanaatimizce; TCK m.51’de düzenlenen cezaların ertelenmesi, maddi ceza hukukuna ilişkin bir müessese olup, verilen ceza varlığını korumakla birlikte, cezanın yerine getirilmesi ertelendiğinden ve TCK m.53’de düzenlenen hak yoksunluklarının tatbiki cezanın fiilen infaz edilmesi şartına bağlanmadığından, TCK m.51/8 uyarınca hapis cezası infaz edilmiş sayılıncaya kadar Devlet memurunun görevini ifa etmesi mümkün olmayacağının, ancak hapis cezası infaz edilmiş sayıldığı anda, kişinin fiilinin Disiplin Hukuku kurallarına göre ayrıca memuriyetten çıkarılma şeklinde bir yaptırım gerektirmediği hallerde kişinin memuriyete devam edebileceğinin kabul edilmesi gündeme gelebilirdi.

[3] Yeri gelmişken belirtmek isteriz ki; 657 sayılı Kanun m.137 ve devamında düzenlenen “görevden geçici olarak uzaklaştırma” tedbiri, memuriyetin sona ermesinden farklı bir müessese olup, uzaklaştırma tedbiri sadece kişi hakkında yürütülen soruşturma ve kovuşturma aşamalarında uygulama alanı bulabilir. Kişi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verildiğinde ise, memuriyet statüsü ile ilgili nihai sonuç ortaya çıkacaktır.

657 sayılı Kanun m.142 ila 144’de görevden uzaklaştırma geçici tedbirinin hangi hallerde kaldırılacağı açıkça düzenlenmiştir. Buna göre; soruşturma sonunda disiplin yüzünden memurluktan çıkarma veya cezai bir işlem uygulanmasına lüzum kalmadığı tespit edilen veya hakkında memurluktan çıkarmadan başka bir disiplin cezası verilen veya yargılamanın men’ine veya beraatına karar verilen veya hükümden evvel hakkındaki kovuşturma genel af ile kaldırılan veya görevlerine ve memurluklarına ilişkin olsun veya olmasın memurluğa engel olmayacak bir ceza ile hükümlü olup cezası ertelenen kişi hakkında daha önce verilen görevden uzaklaştırma kararı kaldırılacaktır. Verilen hapis cezası 1 yılın altında olmakla birlikte, memuriyete engel olacak nitelikte bir suça ilişkin ise, bu durumda Disiplin Hukuku kuralları kapsamında memuriyetin devamını engelleyecek şekilde işlem tesis edilebilecektir.

[4] Danıştay 1. Dairesi’nin 25.03.2009 tarihli, 2009/221 E. ve 2009/535 K. sayılı kararına göre; “657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin A bendinin 5 inci alt bendinde geçen ‘Türk Ceza Kanunu’nun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile’ ifadesi; bu alt bentte süre (bir yıl veya daha fazla süreli) yönünden belirlenen hapis cezasına veya tür (casusluk, zimmet, hırsızlık gibi) itibariyle sayılan suçlardan dolayı mahkumiyet halinde, cezanın infaz süresi veya ek süre tamamlanarak hak ve yetki yoksunluğu kalksa bile, mahkumiyet kararı kalkmadığı için Devlet memurluğuna atama hakkını kazandırmamakta, nitelik kaybı nedeniyle memuriyete son verilmesini gerektirmektedir. Mahkumiyetin ertelenmiş olması da bu durumu değiştirmemektedir. Sonuç olarak, 657 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin A bendinin 5 inci alt bendi hükmü, bu hükümde belirlenen süreli hapis cezası veya nev’i sayılan suçlardan mahkumiyet halinde, Devlet memurluğuna atanma ve memuriyeti sürdürme hak ve yetkisini süresiz olarak ortadan kaldırmaktadır”.

[5] 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun yürürlükte olduğu sürede işlenen suçlar yönünden hakkında hapis cezası verilip bu Kanunun 95. maddesine göre cezası tecil edilen kişiler yönünden ise durum farklıdır. Çünkü 765 sayılı TCK m.95/2’de; “Cürüm ile mahkum olan kimse hüküm tarihinden itibaren beş sene içinde işlediği diğer bir cürümden dolayı evvelce verilen ceza cinsinden bir cezaya yahut hapis veya ağır hapis cezasına mahkum olmazsa, cezası tecil edilmiş olan mahkumiyeti esasen vaki olmamış sayılır. Aksi takdirde her iki ceza ayrı ayrı tenfiz olunur.” hükmüne yer verilerek, mahkumiyet kararının ortadan kaldırılması öngörülmekte idi. Cezası bu Kanuna göre tecil edilen kişilerin bu cezalarının “esasen vaki olmamış” sayılması halinde, ortada Devlet memurluğuna engel olabilecek bir hapis cezası kararı bulunmayacak, kişinin bu fiiline karşı Disiplin Hukuku kurallarına göre memuriyetten çıkarma cezası verilmediği hallerde, memuriyeti devam edecektir. Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 15.11.1990 tarihli, 1990/2 E. ve 1990/2 K. sayılı kararına göre; “Deneme süresi sonunda, mahkumiyetin vaki olmamış sayılması halinde failin durumu açık bulunmaktadır. Mahkumiyet hukuken nazara alınmayacak, kaldırılmış olacaktır. Bundan sonra, evvelki mahkumiyet nedeniyle memur kişinin memuriyetine son verilmesi mümkün değildir”.

Benzer husus, yürürlükte olan mevzuat hükümleri kapsamında, mahkumiyete konu fiilin suç olmaktan çıkarılması veya yargılamanın yenilenmesi gibi başka herhangi bir sebebe bağlı olarak ortadan kaldırılması halinde de geçerli olacak ve kişinin memuriyeti sona ermeyecektir.

Danıştay 12. Dairesi’nin 09.10.2012 tarihli, 2011/7801 E. ve 2012/6141 K. sayılı kararına göre;

“Dava; Ankara İli Altındağ İlçesi … İlköğretim Okulu’nda öğretmen olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Yasa'nın 48/A-5 ve 98/b maddeleri uyarınca görevine son verilmesine ilişkin 26.07.2007 tarih ve 12458 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Ankara 7. İdare Mahkemesi'nin … günlü, … sayılı kararıyla; tecilin bir bütün olduğu kaidesi uyarınca, tecilde esasen suç ayırımı yapılmayacağı bu nedenle tecil edilmiş bir mahkumiyet hükmünün memuriyetin devamına etkisi konusunda da mahkumiyet nedeni olan suçun nev’inin göz önüne alınamayacağı ve bu hususta bir ayrım yapılmasının mümkün olmadığının Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararı ile de ortaya koyulması karşısında, 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına yönelik mahkumiyeti nedeniyle memuriyetine son verilen davacının mahkumiyetinin ertelenmesi ve ertelemenin doğurduğu hukuki sonuçlar gözönüne alındığında Devlet memurluğu ile ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, Ankara İli Altındağ İlçesi … İlköğretim Okulu'nda öğretmen olarak görev yapan davacının elektrik hırsızlığı suçundan Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yapılan yargılama sonucunda anılan Mahkemenin 27.12.2006 tarihli ve Dosya No: …, Karar No: … sayılı dosyasında eylemine uyan TCK'nun 142/1-f maddesi uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırıldığı, cezanın TCK'nun 51/1. maddesi uyarınca ertelendiği, sözkonusu mahkumiyet kararının 05.01.2007 tarihinde kesinleşmesi üzerine davalı idarece 657 sayılı Yasa'nın 48/A-5 maddesinde aranılan şartı taşımadığından bahisle aynı Yasa'nın 98/b maddesi uyarınca görevine son verildiği anlaşılmaktadır.

Daha sonra 6352 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik üzerine Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi'nce dava dosyası yeniden ele alınmış ve mahkumiyet hükmünün yeni hükümlere uyarlanması amacıyla 03.09.2012 günlü ek kararla 6532 sayılı Yasa'nın geçici 2. maddesi ‘Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar.’ hükmü karşısında davacı hakkındaki hükmün tüm neticeleriyle birlikte ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.

Uyuşmazlık bu açıdan değerlendirildiğinde; davacı hakkında mahkumiyet kararını veren Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapılan inceleme ve değerlendirmede, davacı hakkındaki hükmün tüm neticeleriyle birlikte ortadan kaldırılmasına hükmedilmesi karşısında, davacının memuriyetine engel bir mahkumiyet hükmünün bulunduğundan söz etme olanağı kalmamıştır.

Devlet Memurlarının 657 sayılı Yasa'nın 98/b maddesi uyarınca görevlerine son verilmesi işleminin sebep unsurunu 48. maddede sayılan ve memuriyete engel kabul edilen bir suçtan mahkumiyet ve bu mahkumiyete ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme kararı oluşturmaktadır.

Her ne kadar dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibariyle, bahsedilen hükmün ortadan kaldırılmasına dair hüküm tesis edilmemiş ve işlemin tesis edildiği aşamada bu anlamda bir hukuka aykırılık bulunmamakta ise de; ceza kanunu yönünden lehe olan hükmün uygulanması kapsamında verilen yeni kararla birlikte ortaya çıkan ve yukarıda özetlenen yeni hukuki durum karşısında, dava konusu işlemin dayanağının hukuken ortadan kalktığı ve işlemin sebep unsuru yönünden hukuka aykırı hale geldiği sonucuna varılmıştır.

Bu durumda davacının memuriyetine engel olacak nitelikte bir suçtan mahkum olduğundan söz edilemeyeceğinden, dava konusu göreve son işleminin iptali istemiyle açılan davada; 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına yönelik mahkumiyeti nedeniyle memuriyetine son verilen davacının mahkumiyetinin ertelenmesi ve ertelemenin doğurduğu hukuki sonuçlar göz önüne alındığında Devlet memurluğu ile ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığına ilişkin İdare Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinde isabet bulunmamakta ise de, karar sonucu itibariyle yerindedir”.

Yüksek Mahkemenin bu kararı; Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 15.11.1990 tarihli, 1990/2 E. ve 1990/2 K. sayılı kararının 5237 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi ve TCK m.51’de yer alan erteleme müessesesinin, 765 sayılı TCK m.95’den farklı hukuki sonuçlar öngörmesi sebepleri ile 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen suçlar yönünden uygulanamayacağını, bir yıldan fazla süreli hapis cezaları ertelenmiş olsalar bile varlıklarını sürdüreceklerinden, mahkumiyet kararı başka bir şekilde ortadan kaldırılmadığı sürece kişinin Devlet memurluğuna son verilmesi sonucunun doğacağını göstermektedir.