Limited şirkette bir dönem ortak olarak bulunan bir gerçek kişi adına aradan uzun bir süre geçtikten sonra kişisel banka hesabına ve kişisel otomobiline vergi dairesi tarafından haciz konulmuş olduğunu öğrenir. Bu durumu öğrenen eski ortak aradan 5 yıl geçmesine rağmen bu işin aslının ne olup olmadığını araştırmak için vergi dairesinin yolunu tutar. Vergi dairesi ayrılan bu ortak için şirketin borcu olan dosyaya bir miktar ödeme yapması halinde bu haczin kaldırılabileceğini ifade ederler. Gerçek kişi vergilen cevaptan memnun kalmayınca doğru vergi mahkemesinin yolunu tutar. Vergi hukuku uygulamasında muttali tarihine göre de vergi yargısında iptal davası açılabilir. (İYUK mad. 7)

Vergi mahkemesi bu gerçek kişi vatandaşın açtığı vergi davasını “süresinde davanın açılmadığı gerekçesiyle” açılan davayı süre aşımı dolayısıyla reddeder. Daha sonra olay Danıştay’a yansır.

Danıştay 4. dairesi konuyu tetkik eder ve mükellefin açtığı davanın süresinde olduğuna karar verir. Danıştay 4. dairesinin kararının hüküm fıkrası aşağıda olduğu gibidir:

“Kesinleşen vergi alacağının tahsili amacıyla davacıya ait araçlar üzerine uygulanan hacizlerin kaldırılması ve ihtirazi kayıtla yapılan ödemenin yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararı temyiz edilmiştir. Davacının ihtirazi kayıtla yapmış olduğu ödemenin nedeni haciz işleminin kaldırılması olup dava da haciz işleminin öğrenildiği tarih itibariyle otuz günlük dava açma süresi açıldığından haciz işleminin kesinleştiğinden söz edilemez.

Davacı iddiaları dikkate alındığında davanın yapılan ödemelerin iadesi ile birlikte vergi borcunun cebren tahsiline yönelik ve ödeme işleminin yapılmasına neden olan haciz işlemine karşı açıldığının kabulü gerektiğinden, davanın sadece ödeme işlemine karşı açıldığı kabul edilerek verilen mahkeme kararında isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne…. Kararın bozulmasına oybirliği ile karar verildi.”

Yüce mahkeme bu kararı ile olayın tüm boyutlarıyla incelenebilmesi ve buna göre karar verilmesi için ilgili mahkeme dosyanın iadesini gerekli görerek olması muhtemel bir haksızlığa set çekmiştir.

Kararın gerekçesinde ise 1993 yılında ortaklıktan ayrıldığı şirket borçlarından dolayı araçlara haciz konulduğu belirtilerek konun bu özelliğinin değerlendirilmesi üzerinde de durulmuştur(1).

Gerçekten de uygulamada vergi uyuşmazlıklarında dava açma süreleri konusunda oldukça sorunlar yaşanmaktadır. Özellikle ilk yapılan tarhiyatlarda dava açma süresi 30 gün olmasına rağmen bazen dava açma süresi çeşitli nedenlerle kaçırılabilmektedir. Özellikle vergi dairelerinin yıl sonlarına doğru uygulamalarından kaynaklanan ilan yoluyla tebligatlar nedeniyle mükelleflerin dava açma yolların kısıtlanabilmektedir. Kimi zaman da bazı vergi daireleri mükellefleri konut adresinde bulamadığı gerekçesiyle tebligat evrakını posta yoluyla veya vergi dairesinin ilan tahtasına asmak yoluyla tebligat yoluna gittikleri görülmektedir. Bu ve benzeri hallerde fertlerin dava açma süreleri kaçmış veya kaçırılmış olabilmektedir.

Hak arama yollarının hukukta son derece güç olduğu ülkemizde vergi uygulamalarından dolayı da birçok vergi mükellefi haklı oluğu halde süre aşımı dolayısıyla bu hakkını kullanamamakta ve dava açma yolları tıkanmış gözükmektedir. Bazı durumlarda da vergi ve ceza ihbarnamelerine karşı süre geçmişte olsa tarh zamanaşımı süresi içerisinde yani 5 yıllık sürede düzeltme, şikayet yoluyla başvuru ve vergi mahkemesinde dava açma yolları tıkanmış olmasına rağmen yeniden dava açma olanağı bulunmaktadır(2). Bunun haricinde ödeme emrine yönelik vaki davalarda 7 günlük süre içerisinde dava açılma imkanı kaçırılmış olduğu zaman mükelleflerin nasıl bir yol izleyecekleri belirsizdir. Bu süre ödeme emri açısından 7020 sayılı Yasa ile 01.01.2018 tarihinden itibaren 15 güne çıkarılmıştır.

Özellikle taşıt vergileri konusunda uygulamada taşıtın yılı, ağırlığı vb özellikleri konusunda tariflerdeki belirsizliklerden kaynaklanan ek vergiler getirilmesi ve bu ek vergilerin (ikmalen tarhiyat gibi) mükellefe temin edilmemesi gibi durumlarda mükelleften ödediği vergiye ek olarak fazla vergiler talep edilmektedir. Taşıt araçlarındaki bu gibi sürpriz vergiler konusunda mükellefleri bilgilendirmediği gibi kendilerine tebligatta yapılmadığı için yasal başvuru süreleri kaçırılmakta veya vergi dairesi kayıtlarında mükellefler ilave vergiler bakımından borçlu gösterilmektedir. Bu gibi durumlar da mükellefe durum tebliğ edilmediği için mükellef yıllar sonra ek vergileri vergi dairesine geldiği zaman ancak muttali olabilmektedir. Burada da mükellef hak arama açısından dava açma hakkını kullanmada sıkıntılar yaşamaktadır. Bazı hallerde mükellefin gıyabında ödeme emri tebliğ edilmeden banka mevduatlarına e-haciz uygulanarak vergi mükellefleri mağdur edilebilmektedir.3

Özetle, dava açma konusunda süreler asgari 30 güne çıkarılmalı ve mükellefin gıyabında ilave vergiler tarh edildiği takdirde (bu durum daha çok taşıt vergilerinde karşımıza çıkmaktadır) bunlar mükellefe hemen açıklayıcı bir yazı ile tebliğ edilmelidir. Vergi hukuku uygulamasında sürelerin hak aramada ve bu hakları kullanmada önemi dikkate alındığı takdirde mükelleflerin mağduriyetleri telafi edilmeli ve vergi idaresi de vergileme konusunda idare hukukunun ilkelerine göre fertlerin haklarını gözetmeli, idari işlem ve eylemlerinde empati sistemini uygulaması gerektiği gözden ırak tutulmamalıdır.

(1)​ SEVİĞ Veysi, “Ortaklıktan ayrılırken dikkat, yıllar sonra haciz gelebilir” 31.03.2007 günlü Referans Gazetesi

(2)​ VUK md. 116 ila 124 düzeltme ve şikayet yoluyla müracaat

(3)​ ALPASLAN Mustafa, KAYA Eda, ALPASLAN Nazlı Gaye, Ödeme Emri, Met Matbaacılık Aş., Ekim-2017