- Aloo avukat hanım merhaba. Size daha önce sorduğum alacak meselsi senet almama rağmen gene çözülmedi. Senedi bankaya tahsile verdik. Senet protesto edildi herifin umrunda değil. Bide hemşehri olacağız, arkadaş olacağız deyyus. Size senedi getirsem acele icraya vermek istiyorum bu deyyusu. Benim paramı ödemiyor, gidiyor ikinci hanımına dubleks ev düzüyor. Evi boşaltmazsak bu ödemez borcu. Ofisteyseniz size yakınım hemen gelirim.

- 2 saat sonra çıkmam lazım buyrun beklerim.

Zil çalar müzmin alacaklı ofise gelir. Başlar anlatmaya; “Vadeli hesapta tuttuğum bir miktar param vardı, nerden söyledim söylemez olaydım, duydu ya bunu elimden almayı kafasına koymuş demek ki parayı. Çekim yazıldı ödeyemedim  dedi, hacze verecekmiş çeki yazdıran şirket, mal aldığı yere vermiş çeki, onlar da kullanmış tabii, kaç el dolaşmış çek, onları da aramış ricacı olun biraz daha müsaade etsinler demiş demesine de; “adamlar ödemelerini istiyorlar, bizim de çekte ciromuz var, bizi de icraya verecekler, hemen bu işi çöz yoksa bir daha sana mal vermeyiz” cevabını almış. Arayan soran da yok tabi bu çekin düzeltme süresinde öderim diye düşünürken, dükkana haciz gelmiş. İş yeri kendi adınaydı. Dükkan tamtakır tabii, burdan da evine geçeceğiz der demez tutuşmuş bu, aradı beni ağlıyor telefonda, abi ne olur senin şu bankadaki paranın 30 Milyarını bana göndersen, vadesi bozulacaksa zararımı karşılayacakmış, bir ay içerisinde ödermiş kesin, valla billalar havada uçuşuyor, eve giderlerse hanım kesin beni boşar diyor. Evde kayınvalidesi varmış, memleketten kalp ameliyatı için gelmiş, kapıya icra giderse bizim kayınvalide de kalp krizinden öbür tarafa gider diyor. Daha neler söylüyor neler, şimdi vermezsem bu memlekette katar katıştırır neler söyler hakkımda neler. İyice acındırdı işte kandım. Hacze giden avukatı istedim telefona konuştuk, parayı verdiği hesaba yatırdım.

- Ne zaman yaptınız bu ödemeyi?

- İki buçuk yıl önce.

- Sizin bir ara sorduğunuz alacak bu muydu?

- Evet avukat hanım geçen sene sorduydum size. Sizin tavsiyenizle bundan çek veya senet ver ne zaman ödeyeceksen dedim. Bir ara müşteri çekleri ile kapatacaktı hesabı. Arabamdan çantam çalındı çekler de içindeydi dedi. Sonradan öğrendim öyle bir hadise olmamış. Çek karnem bitti banka ha verdi ha verecek diye beni oyaladı üç beş ay daha. O karşıda ben bu taraftayım, uzak da kaldık. Öder nasıl olsa kaçacak değil ya dedim. Ama benden yüz buldukça astarını istiyor bu  dedim. Artık dayanamadım bizim Vahap Abiyle beraber gittik. Tüccar adamdır o da hemşehrimiz. İkimizi de tanır. “Yeğenim sen ne zaman ödersin bu parayı?” diye sordu. O da “3 aya ancak ödeyebilirim” dedi. Onu diyene kadar da gene ağladı zırladı,  yok işler iyi değilmiş, yok alacaklarını alamamış, dükkanın elektrikleri kesilmişmiş daha geçen hafta, açtıramamış kaçak kullanıyormuş da, eve pazar yapacak parası dahi yokmuş, aah çekleri çalınmasaymış kesin ödermiş de, zır zır zır… Neyse Vahap Abi, bir ay da benden sana dedi bundan 4 ay vadeli senet imzalattı. Bu gene kandırmasın beni diye senedi tahsil için hemen bankaya verdim.. İki yıl geçmiş alacağa 4 ay daha vade verdik. Senedi de ödemedi pz….. Afedersiniz avukat hanım.

- Tamam anladım sizi şimdi bunları anlatarak canınızı sıkmayın. Ne yapacağız_ Nasıl yapacağız işlemleri anlatayım size.

- En önemli kısmı anlatamadım. Bu şerefsiz, benim para ile dostuna ev tutmuş bir güzel de dayayıp döşemiş. Ulan benim evimde bile Elsidili mi neymiş o televizyondan yok, herif dostuna dubleks ev tutmuş kendi evinden daha güzel döşemiş bi de dev ‘elsiidili televizyon’ bile koymuş eve. Eve hacze giderlerse hanım beni boşar diye aldığı para ile dostuna ev kurmuş. Bunca zaman da beni keriz yerine koymuş. Senet ödenmeyince bankadan senedi aldıktan sonra aradım bunu kaçıyor telefonu açmıyor. Vahap Abi’yi aradım. O olmasa senet de imzalamazdı bu herif. Çıkınca, çocukluğundan tanırım ama ticaretini bilmem ben bunun durumunu bir araştırayım demişti. 2 yılı geçkindir başka bir kadınla da yaşadığını da öğrenmiş. Ama senet ödenir diye bana ses etmemiş. Senedin ödenmediğini söyleyince Vahap Abi de köpürdü. Namussuz p.z… diye açtı ağzını yumdu gözünü. Bugün açtığı evin adresini öğrenmiş bana mesaj attı. Bu adrese hacze gidelim. Adres şöyle.. 

İhtiyati haciz için gerekli teminat tutarı, esas takip, haciz ve muhafaza masrafları hesap edilir, masraflar gönderilir. Hemen ihtiyati haciz kararı alınır. İş adresi, asıl evi ve yeni açtığı evin adresleri haciz mahalli olarak belirtilir. Dükkanı boştur ama bir masa bir sandalye. Önce yeni açtığı ev adresine gidilmesi iş çözülmezse asıl evine gidilmesi kararlaştırılır.

İhtiyati haciz kararı çıkar ve hemen icra dairesinde esas takibe de gelerek ertesi gün hacze çıkılır. Günlerden Cumadır. Tabi hacze çıkan ofisin cevval stajyer avukatlarından biridir! Savcılığın (haciz) minibüsünde akşama kadar dolanır garibim stajyer avukat. Tam sıra ona gemiştir ki; avukat hanım stajyerini arar. “Müvekkil geldi, borçlu ile anlaşmışlar, ödemeyi alıyormuş, hacze gitmeyin tatsızlık olmasın dedi.” Haydaa! akşama kadar boşuna mı dolaştık şimdi diye hayıflanır ve mesaisini haciz arabalarında geçiren her stajyer meslektaş gibi akşamın köründe yorgun argın bekar evinin yolunu tutar. 

Müvekkil borçlu ile kendisi görüşecek ve dosya hesabını da kendisi görecektir. Hem avukat ne yapmıştır ki. Bedavadan para kazanacaktır. Eee bu işin ücreti ne olacak denildiğinde klasik müvekkil tepkisi verilir. İşi  Vahap Abi çözdü. Siz zedece dosya açtınız da. Hacze bile gerek kalmadı da. “Emin misiniz? Biz sorumluluk alamayız.” diyen avukat hanım Allahtan, “haciz ve muhafaza işleminden vazgeçiyorum ve icra dosyasından feragat edilmesini istiyorum” diye müvekkilinin bu talebini imzalı olarak alır. Müvekkile dosya masrafları ve indirimli vekaletname ücretleri de hesaplanıp rakam söylenir. Borçlu ile Avukat hanımın muhatap olması istenmez. Telini de açmıyordur zaten. Vahap abi sağolsun, borçluya onun sayesinde ulaşabildiği Vahap Abinin aslında avukat olması gerektiği, borçlunun neresinden yakalayacağı bildiği gibi Vahap Abi güzellemelerinin akabinde müvekkil olcu edilir.

Hafta sonu geçer Pazartesi dosyadan feragat edilecektir. Ne olur ne olmaz müvekkil tekrar aranır. Biraz canı sıkkındır, borçluya ulaşamadığını söyler. Akşam tekrar konuşulur. Vahap Abisi de ulaşamıyormuş! “Dosyayı kapatmadınız de mi Avukat Hanım? Aman gözününüzün çapağını yiyeyim…”

Salı günü acar Stajyer Avukat yine haciz dolmuşunda baş köşeye oturmuştur. Müdürden, dosyayı aynı icra memuruna verdirtir ki bu dafa haciz güzergahını kendi icra dosyasından başlatsın. 

Sabahki duruşmalara karılan, evrak işleri, arar kararları yetiştirme telaşının içinde tekrar gündeme gelen bu haciz meselesini de organize eden Avukat Hanım öğle arasıdan sonra ofisine dönmüştür. Haczin gidişatını canlı yayında takip etmek için ofise damladığını görür… Müvekkilinin sabırsızlığını gören avukat hanım müvekkilini odasına buyur eder, sekreterinden birer kahve ister yanında da soğuk birer bardak su gelmiştir. 

Hemen hacze giden acar Stajyerini aranır. “Avukat hanım bu defa ilk sıra bizim, binaya gelmek üzereyiz. Bilgi vermek için tekrar ararım sizi.” Aradan yarım saat kırkbeş dakika kadar süre geçer, bu arada müvekkilin yüzünde kara bulutlar dolaşmaktadır. 

Müvekkilin dili torba değil ki bağlayasın, zavallı avukat hanımın tanımaya muvaffak olamadığı borçlu hakkında edilmedik laf kalmaz, çeyrek sinkaflı sözlerle tüm sülalesi ile akraba olunur. “Geçen sizin hacze gittiğinizi söyleyince Vahap abi, hemen yana yakıla beni aradı, yalvarıyor, ben de; - ‘ulan senin evinde bir çift çatal kaşık dahi bırakmayacağım, görürsün sen,  evinde ne var ne yok kaldırtacağım’ dedim o şerefsize. - ‘Abi çözüyorum aman diyeyim… Ben ettim sen etme…’ diye ağladı sızladı yine. Hemen Vahap Abi aradı, ona da haftasonuna halledeceğim diye isöz vermiş. Ben de mecburen sizi durdurdum. Keşke durdurmasaydım sizi… Niye beklemişim ki ben iki buçuk yıl? Haciz sözü dahi yetti bak p.zk…e’…” Kahvenin yanında gelen su iyice hararet basan alacaklının hararetini almaya yetmemiş, bir bardak daha soğuk su istemiştir.

Bu arada ofisteki herkes müvekkilin yüksek perdeden söylediği bu sözlere mecburen kulak misafiri olmaktadır. Yakınmalar devam ederken, stajyer avukat arkadaş tekrar avukat hanımı arar. “Evde kimse yoktu, kapıyı çilingirle açtık, Dubleks ev hafta sonu boşaltılmış avukat hanım!… Komşulara tembihlemiş galiba kimse bilgi vermiyor. Nakliye firmasını öğrenmeye çalıştım, belki evi nereye taşıdığını öğrenebiliriz diye, binadan etraftan, karşıdaki dükkandan, ama nafile kimse ağzını açmıyor. Burdan işyerine de diğer ev adresine de geçeceğiz.” 

Magafondan yapılan bu konuşmayı dinleyen müvekkilin yüzü daha ilk cümledeki ‘haftasonuna boşaltılmış’ kelimelerini duyar duymaz kıpkırmızı olur, hemen ayaklanır, bardağındaki soğuk suyun kalan yarısını da bir dikişte içer, özür dileyerek müsaade ister müvekkil, ofisin kapısından çıkıp merdivenleri inerken borçluya ve kendine sağlam küfürler savunmaya başlamıştır bile… 

Acar Stajyerimiz haczi ilk sıraya almıştır almasına ama her üç adresten de eli boş dönmüştür. İkindiye doğru ofise gelir. Kendi kusurları olmasa da sonuçta ofis için sonuçsuz bir dosya ortaya çıkmıştır. Adamın yeni ikametini nasıl buluruz? Ne yaparız? Nasıl Yaparız? Düşünceleri ile konuşmaya başlarlar. Hacze giden Stajyer avukat söze girer, “Cuma günü beni çevirmeseydiniz bu iş çözülürdü” der. Avukat hanım da “ne yapalım adam gelip yazılı şekilde talep verdi, biz müvekkilin talebi ile bağlıyız, tabi işin problemli bir dosyaya dönüşmesini de istemeyiz, müvekkilimizle problem yaşamayı da vs..” derken Stajyer avukat tekrar lafa girer; “yaav evin kapısından girdim, girerken çok dikkatimi çekmemişti, dubleksin üst katına da çıktık baktık hiç bir şey yok evde ama hiç bir şey. Merdivenden aşağı inerken farkettim, girişteki sabit portmantonun üstüne jelatinlerinden hiç çıkarılmamış, sanki setten alınmış bir kaşık ve bir çatal vardı markası da ... idi. Unutmuş olamazlar. Sanki özellikle orada bırakılmış gibi geldi bana…”

Bu cümlelerinin içindeki “kaşık-çatal” kelimelerinden itibaren ofisteki herkesin kendisine güldüğünü düşünerek cümlelerini bitiren Stajyer Avukat, herkesin niye katıla katıla güldüğüne anlam verememiştir.

Avukat hanım gülerek konuşmaya son noktayı koyar; “ ‘Ulan senin evinde bir çift çatal kaşık dahi bırakmayacağım, görürsün sen,  evinde ne var ne yok kaldırtacağım’ dedim o şerefsize…” bu sözü Cuma günü bizim müvekkil borçluya söylemiş. Borçlu da araya adam koymuş, ne yapıp edip haczi durdurmak için ikna etmiş işte müvekkili, hafta sonu da vınnn… “Madem o kadar çok istiyorsun, al o zaman, al işte sana bırakıyorum çatalı kaşığı kaldırt!” demiş adam… “Sağlam mesaj vermiş herif…!”…”Vaay anasını sayın seyirciler!”, “Tam Yeşilçamlık hikaye”, “Gülsek mi halimize ağlasak mı?”, “Aha bu da bize sağlam bir ders olsun!”, “Siz siz olun müvekkilden yazılı talimat almadan işlem yapmayın!” gibi laflar dolaşırken, yeni gelen avukatın, “Kaldırsaydın bari çatalı kaşığı?” demesiyle birlikte bu defa kahkahalar tüm binayı sarar…

* (Paralardan altı sıfır atılmamış ikeen, adliyeler derebeylik ikeen, adalet dev saraylara kavuşmamış ikeen, borçlular her zamanki gibi alacaklıları beşiğinde tıngıır mıngııır uyutmaya devam ederkeeen! meslekdaşların başından geçmiş olan gerçek bir olaydan hikaye edilmiştir….)