GİRİŞ

MK’da yer alan soybağına ilişkin evlilik içinde doğan çocuklarla evlilik dışında doğan çocuklara ilişkin yapılan ayrımla farklı hükümler söz konusu olmuştur. Evlilikte doğan çocuklarla evlilik dışında doğan çocuklara ilişkin yapılan bu ayrım Türk Medeni Kanunu’nun kabulüyle birlikte kaldırılmıştır. Bu bağlamda hukukumuzda evlilik içinde doğan çocuklarla evlilik dışında doğan çocuklar arasındaki tabi oldukları soybağına ilişkin hükümler arasındaki farklılıklar ortadan kaldırılmıştır. Yapılan düzenlemeler de bu bağlamda şekillenerek eşitsizliğin önüne geçilmiştir.

TMK’da yer verilen bu düzenlemelerin uygulama alanı bularak soybağı hükümlerinin uygulanması için çocukla anne ve baba arasında soybağının kurulması gerekir. Bu durum kan bağının bulunması veya evlat edinme ilişkisiyle kurulması mümkündür. TMK’da soybağının kurulması kan bağıyla gerçekleştiği durumlarda anne açısından doğumla, baba açısından evlilik, tanıma, babalık davasıyla kurulmaktadır. Bir kişiyle anne ve babası arasındaki yalnızca biyolojik temelleri olan bağ doğal soybağı olarak nitelendirilirken mevcut biyolojik ilişkinin hukuk düzenince tanınması ya da evlat edinmede ise kurulan bağ hukuki soybağı olur.

BİRİNCİ BÖLÜM

BİYOLOJİK SOYBAĞI KAVRAMI VE SOYBAĞININ KURULMASI

1. Soybağı Kavramı ve Türleri

1.1. Kavram

Çocukla anne ve baba arasındaki bağ, soybağı olarak ifade edilir[1]. Bu nedenle soybağının bir kimsenin soyundan geldiğini göstermekle birlikte belli bir soya bağlılığını ifade eder. Soybağının iki anlamda kullanıldığı görülmektedir. İlk anlayışa göre dar anlamda kullanıldığı görülmekte, ikinci anlayışa göre ise geniş anlamda kullanılır. Doktrinde hâkim olan görüş uyarınca[2] geniş anlamıyla soybağının birinin diğerinden, diğer bir anlatımla birbirinden üreyen kişiler arasındaki hukuki bağlantıyı ifade eder. Bu bağlantı üstsoy-altsoy kan hısımlığıdır. Bu bakımdan soybağı, bir kimsenin anne, baba ve onların anne ve babaları olarak devam eden kan kısımlarıyla bağlantısını ifade eder[3].

Öğretideki diğer görüş uyarınca geniş anlamda soybağı, bir kimsenin üstsoyu, altsoyu ve yansoyunun yanı sıra kan bağı ve evlat edinmeyle kurulan bağı ifade eder. Bu bağlamda soybağı, bir kimsenin annesi ve babası ve onların üst soyu olmakla birlikte kardeş, dayı, teyze gibi yansoyları da kapsamında değerlendirmektedir. Ayrıca mahkeme kararı ile kurulmuş olan yapay soybağını da kapsamaktadır. Dar anlamda soybağı ise bir kimsenin anne ve babasının arasındaki bağlantıyı ifade eder[4]. Geniş anlamıyla soybağının bir kimsenin atalarıyla arasında bulunan biyolojik bağlantıyı ifade ettiği görülmektedir. TMK’nın Aile Hukuku bölümünde yer verilen tanımda ise soybağı ifadesinin dar anlamı ile kullanılarak çocukla anne ve baba arasındaki bağlantıyı ifade ettiği görülür[5].

Soybağı ilişkilerinin TMK’nın ikinci kitabı olan Aile Hukuku kitabının ikinci kısmında düzenlendiği görülmektedir. Hısımlık başlığı altında yer verilen düzenleme uyarınca ‘hısımlık’ başlığı altında düzenleme bulmuştur. Hısımlığa ilişkin kısımda TMK’nın iki bölüme ayrıldığı görülmektedir. Hısımlığa ilişkin olarak bir kimsenin belli kimseler arasındaki kan bağı nedeniyle var olan veya evlat edinme ya da evlenme sonucunda kurulmuş birtakım sonuçları ortaya koyan hukuki ilişki ifade eder[6]. Hasımlıkta, kişiler arasındaki kan bağıyla kurulan kan kısımlığı, evlat edinme ile kurulan yapay hısımlıkta evlilik yolu ile kurulan kayın hısımlığını kapsadığı görülür. Kan hısımlığında ve evlat edinmeyle kurulan hısımlığın geniş anlamıyla soybağı kavramına dâhil olduğu görülür. Fakat belirtmek gerekir ki evlenme ile birlikte eşlerden birinin diğer eşin kan hışmı ile arasında kurulan hukuki bağın kayın hısımlığının soybağı kavramının dışında kaldığı görülür. Bu nedenle hem geniş hem de dar anlamı ile soybağı kavramının hısımlık kavramı ile kıyaslandığında dar kapsamlı olduğu ve alt kavramını oluşturduğu görülür[7].

1.2. Türleri

Çocukla anne ve babası arasındaki doğal ve hukuki bağlantıyı ifade eden dar anlamda soybağı kavramı, bu bağlantının oluşum şekline göre farklı türlere ayrıldığı görülmektedir. Bu bağlamda yapılması söz konusu olan en önemli ayrımlardan biri doğal ve hukuki soybağı ayrımına dayanır. Soybağının söz konusu olduğu zamanlarda değerlendirilen ilk durum soybağının türüne ilişkindir. Doğal soybağı ile birlikte bir kimsenin annesi, babası arasındaki yalnızca biyolojik/genetik nedenler sonucunda kurulan bağ olarak nitelendirilmesi mümkündür. Bu bağ ile çocuğun anne ve babası ile arasında yer alan biyolojik ve genetik bağ olduğu görülmektedir ve doğum ile birlikte re’sen kurulmaktadır[8].

Hukuki soybağı ise bir kimsenin anne ve babası arasında bulunan biyolojik bağlantının hukuk tarafından tanınmasını ifade eder. Çocukla anne ve baba arasında bulunan kan bağı, hukuk düzeninin aradığı koşullar için tespit edilmiş olduğu durumlarda hukuki bağdan bahsedilir. Hukuki soybağının kan bağına dayandığı soybağıyla evlat edinmeyle kurulan yapay soybağının ikiye ayrıldığı görülmektedir. Çocukla anne ve baba arasında bulunan ve kan bağına dayanan soybağı gerçek soybağı şeklinde de ifade edilmektedir. Kan bağına dayanan soybağında annenin doğum ile birlikte ya da babanın anneyle evlenmesinin yanı sıra tanıma ve babalık hükmüyle kurulduğu görülmektedir[9].

Yapay soybağı ise hukuki soybağının türlerinden biridir. Evlenme ile kurulmaktadır. Evlat edinmenin sonucunda kurulan soybağı ise MK döneminde akdi soybağı olarak nitelendirilirken evlat edinme ile birlikte evlatlık ilişkisinin kurulması söz konusu olduğundan dolayı yapay soybağı olarak nitelendirilmektedir[10].

Evlat edinmenin sonucunda kurulan soybağı MK’da akdi ‘soybağı olarak’ ya da “sözleşmeden doğan soybağı” olarak ifade edilmekteydi. TMK’yla birlikte evlatlık ilişkisinde sözleşmeyle değil mahkeme kararıyla kurulması benimsenmiştir. Biyolojik/genetik soybağıyla hukuk düzenince aranan koşullarla birlikte kurulan hukuki soybağının birçok zaman benzer olduğu görülse de kimi zaman bunun aksi bir durumda gündeme geldiği görülmektedir[11].

Çocukların başkalarınca evlat edinilmesi ve koruyucu ailenin çocukla evlat edinen aile veya koruyucu aile arasında bir bağlantının bulunduğu hallerde hukuki bağın olduğu görülmektedir. Bu gibi durumlarda çocukla anne ve babası arasında kan bağı olmaksızın doğal soybağının kurulmadığı hallerde hukuksal düzen tarafından aranan koşulların gerçekleştiği görülmektedir. Doğal soybağıyla hukuki soybağının uyuşmadığı durumlarda hukuk düzeni tarafından kurulan fakat maddi gerçeğe uygun olmayan soybağının kaldırılmasına imkân verilmiştir[12].

TMK’da çocuğun gerçek ana ve babasına hukuken bağlanması bakımından soybağının reddi, evlenmeyle kurulan soybağına itirazın ve tanımanın iptal davaları öngörüldüğü bilinmektedir. MK’da kabul edilen evlilik içindeki soybağı-evlilik dışı soybağı ayırımına ilişkin TMK’da yer verilmediği görülmektedir. MK’da yer verilen bu ayrım uyarınca evlilik içinde doğan çocukların hâkim kararı ile birlikte ya da idari işlemle birlikte nesepli çocuk olarak ifade edilmektedir[13].

Soybağına ilişkin değerlendirmede bulunulurken bir çocuğun anne ve babası arasında yalnızca kan bağına dayandığı durumlarda biyolojik bağın olduğu ifade edilir. Hukuk düzenleri tarafından daha çok kan bağına dayalı biyolojik anne ve babalığa üstünlük tanıdığı görülmektedir. Diğer bir anlatımla biyolojik anne ve babanın daha çok hukuk düzenince tanındığı görülmektedir[14].

Doğan soybağıyla hukuk düzenince tanınan soybağının örtüştüğü görülmektedir. Bu bağlamda hem anne hem de baba bakımından bir değerlendirmenin yapılması gerekmektedir. Eğer ki çocuk, başkası tarafından evlat edinilmiş ise bu durumda çocuk ve evlat edinen ailenin veya koruyucu aile arasında manevi ve sosyal bir bağ bulunmasına karşın biyolojik bağın olmadığı ifade edilir. Bu gibi durumlarda çocukla anne ve baba arasındaki doğan bağın söz konusu olmadığı durumlarda hukuk tarafından tanınan soybağının olduğu görülmektedir. Doğal soybağıyla hukuk tarafından tanınan soybağının örtüşmediği durumlarda hukuk düzeni tarafından hukuken kurulan fakat maddi gerçekle uyuşmayan soybağının kaldırılmasına imkân sağlar[15]

2. Soybağının Kan Bağına Dayalı Kurulması

2.1. Babayla Kan Bağına Dayanan Soybağının Kurulması

Çocuğu doğuran kadının her durumda belli olmasına karşın çocuğun babasının kim olduğu her zaman belli olmamaktadır. TMK’da yer verilen düzenleme uyarınca farklı yaşam deneyimlerinin göz önünde bulundurulmasıyla birlikte anne ve babanın arasındaki cinsel ilişkinin gerçekleştiği andan sonraki süreçte belli bir zaman sonra doğan çocukla baba arasındaki soybağı ilişkisinin kurulmasına sebebiyet veren babalık karinesinin kanunda yer aldığı görülmektedir. Çocuğun doğumundan önceki süreçte babanın evli olması ya da çocuğun doğduktan sonra evlenilmesi ya da çocuğun evliliğin sona ermesini izleyen üç yüz gün içinde doğması durumunda çocuk ile baba arasındaki soybağının kanunda kaynaklandığı görülmektedir[16].

Evlilik dışındaki doğan çocuklar açısından çocuğun babasınca tanınması ya da babalık davasında hâkimin çocuk ile babası arasındaki soybağı ilişkisinin bulunduğuna ilişkin hükmedilmiş olmasıyla çocukla baba arasındaki soybağının mahkeme kararıyla kurulduğu görülmektedir. TMK madde 282’de düzenlenen hüküm uyarınca babayla çocuk arasındaki soybağının nasıl kurulacağına yer verilmiştir. Bu düzenleme uyarınca çocukla baba arsındaki soybağının iki şekilde kurulması mümkündür. Bunlardan ilki uyarınca maddenin ikinci fıkrasında yer verilen yollar ile kan bağına dayalı olarak kurulan soybağı, diğeriyse maddenin üçüncü fıkrasında düzenlenen evlat edinme ilişkisine dayalı soybağıdır[17].

TMK 282. maddede yer verilen düzenleme uyarınca çocukla babasındaki soybağının anneyle evlilik, tanıma ya da hâkim kararıyla kurulacağı düzenlenmiştir. Yer verilen bu düzenlemenin soybağının kan bağına dayanan soybağı ilişkisi kapsamında olduğu görülmektedir. Çocuğun doğduğu anda annenin evli olduğu durumda annenin o andaki eşinin çocuğun da babası olacağı görülmektedir. Bu durum TMK’nın öngörmüş olduğu babalık karinesidir. Bu karine uyarınca evliliğin sona ermesinin ardından üç yüz günlük süre içinde doğan çocuğun babasının koca olduğu ifade edilmektedir. Üç yüz günlük sürede evliliğin sona erdiği kesinleşme tarihinden itibaren kocanın ölmesi halinde ölüm tarihi itibariyle başlamaktadır. Bu sürenin, kocanın gaipliğine karar verildiği takdirde ölüm tehlikesi ya da son haber alma tarihi ile başladığında başlamaktadır[18].

Çocuğun doğumunun arından anneyle babanın evlenmesi halinde babanın çocuğu tanıması ya da babanın aleyhine açılan babalık davasının sonucunda babalık hükmüyle birlikte babayla çocuk arasında soybağının kurulduğu görülmektedir. MK’daki düzenlemeyle çocuğun evlilik içinde ya da evlilik dışında doğmasına ilişkin durum ayrı ayrı değerlendirmiş olmasına karşın TMK ile birlikte bu farklılıkların ortadan kaldırıldığı görülmektedir. Babayla çocuk arasındaki soybağı ilişkisinin tespit edilmesi ya da mevcut ilişkiye göre iptale ilişkin konularda uygulama alanı bulacak alanlara ilişkin TMK 283’te yer verilen hüküm düzenlenme bulmuştur. Bu düzenleme uyarınca çocuk ve babası arasındaki soybağı ilişkisinin belirlenmesi ya da çürütülmesine ilişkin davalara yönelik davalarda ilgililerin tamamının ya da birinin dava açması ya da doğum esnasında yerleşim yeri mahkemesinden herhangi birinde açması mümkündür[19].

Yaşam deneyimlerine göre eşlerin karşılıklı sadakat yükümlülüğü uyarınca evlilik yaşamına devam ederken kadının cinsel ilişkisinin kocasıyla olacağı ve çocuğun da bu evlilik içinde olduğu kabul edilmektedir. TMK 285’te yer verilen düzenleme uyarınca evlilik birliği içinde ya da evliliğin sona ermiş olması halinde üç yüz gün içinde doğan çocuğun babasının koca olduğu ifade edilmektedir. Bu sürenin geçmesi halinde doğan çocuğun kocanın olduğunun ispatı anne tarafından evlilik sırasında hamile kaldığının ispat edilmesi ile mümkündür. Kocanın gaipliğine karar verildiği hallerde üç yüz günlük sürenin ölüm tehlikesi ya da son haber alma tarihinden itibaren işler. Yer verilen bu düzenleme ile birlikte çocuğun evlilik içinde ya da evliliğin sonra etmesinden sonra üç yüz gün içinde doğması halinde kocanın çocuğun babası olduğu kabul edilmektedir. Kanunda yer verilen bu düzenlemenin babalık karinesi olarak adlandırıldığı görülmektedir[20].

Kocanın babalığına ilişkin getirilen karinenin kesin karine olmamakla birlikte adi karine olduğu görülmektedir. TMK 286 uyarınca kocanın soybağının reddi davası açarak bu karineyi çürütebilmesi mümkündür. Kocanın babalığına ilişkin getirilen karineyle birlikte ispat yükünün ters çevrildiği görülmektedir. Evliliğin devam ettiği sırada doğan çocuğun kocanın olmadığını iddia eden kimsenin bu iddiasını ispat etmesi gerekir. Evlilik içinde doğan çocuğun babası olduğuna ilişkin üçüncü bir şahıs tarafından iddia edilmesi ise anne ve babanın kişilik haklarını ihlal ettiğini gösterir[21].

Evlenmenin geçerli olup olmadığı değerlendirilmeksizin kocanın baba olduğu karinesinden yararlanılır. Çocukla baba arasında soybağının kurulması bakımından evlilik esnasında doğması yeterli olmakla çocuğun evlenme merasiminin tamamlanmasının ardından doğmuş olması halinde de kanun uyarınca soybağı re’sen kurulur. Açılan soybağının reddi davasında davanın ispat edilmesi bakımından kolaylık sağladığı görülür. Çocuğun evlilik içinde doğmuş sayılması bakımından çocuğun doğduğu esnada evliliğin devam etmesi yeterlidir. Bu süre içinde eşlerin ayrı yaşıyor olması önemli değildir. Eşlerin fiilen veya hâkim kararıyla ayrı yaşamaları da durumu değiştirmez[22].

TMK 285’te verilen hüküm uyarınca evlilik birliğinin sonlanmasının ardından doğan çocukların babasının koca olduğuna ilişkin karineden söz edilebilmesi bakımından çocuğun evliliğin sona ermesinden sonra üç yüz gün içinde doğması gerekir. Evliliğin sona ermesinden sonra üç yüz gün içinde doğması gerekir. Evliliğin sonra ermesinden sonraki üç yüz gün içinde çocuğun evlilik içinde doğduğu kabul edilecektir. Madde hükmünde öngörülen bu düzenleme uyarınca üçyüz günlük sürenin tıp verileri uyarınca azami hamilelik süresi olduğu görülmektedir. Kanun koyucu tarafından da bu süre kapsamında değerlendirme yapıldığı görülmektedir. Kanunda öngörülen üç yüz günlük sürenin başlangıcı evliliğin sona ermesi halinde başladığı görülmektedir. Bu sürenin başlangıcının ise evliliğin sona ermesi ile birlikte sona erdiren nedenlere göre değişiklik gösterdiği görülmektedir[23].

2.2. Anneyle Kan Bağına Dayanan Soybağının Kurulması

Çocuk ve anne arasındaki soybağının kurulmasındaki en doğal yöntem doğumdur. TMK 282’de yerilen düzenleme uyarınca madde kapsamında çocukla annesi arasındaki soybağının doğumla birlikte kendiliğinden kurulduğu görülmektedir. Çocuğu doğuran kadının tespit edilmesi, annenin belirlenmesi bakımından yeterli olup tek nedendir. Çocuğu doğuran kadının o çocuğun annesi olduğu bilinmektedir. Bu nedenle çocukla anne arasındaki soybağının tespit edilmesi kolay bir durumdur. Bu bağlamda yapılması gereken şey, çocuğun kimin doğurduğunun belirlenmesidir. Annenin gebe kaldığı esnada ya da doğum esnasında evli olup olmadığının bir önemi bulunmamaktadır. TMK’da yer verilen düzenleme uyarınca, evlilik içi soybağı ve evlilik dışı soybağının ayrımının bulunmaması nedeniyle çocuğun ana rahmine düşmesi ya da doğduğu esnada evli olması halinde kurulan soybağıyla evli olmaması halinde kurulan soybağının aynı olduğu görülmektedir[24].

Doğum ile birlikte anne ve çocuk arasındaki bağa dayanan doğal nitelikte soybağı ilişkisinin kurulmasında evlilik dışında doğan çocuğun anneyle soybağının kurulması için annenin babayla evlenmesi ve çocuğu tanımasına gerek bulunamamaktadır. Doğum ile birlikte çocuk ve anne arasında bulunan bağ ile birlikte doğal nitelikte soybağı ilişkisinin kurulduğu görülmektedir. Bu bağlamda evlilik dışında doğan bir çocuğun anneyle soybağı kurulmasına ilişkin annelik karinesi yer almamaktadır. Çocuğun annesinin belli olmasına karşın başka bir kadın adına kaydedilmiş olması mümkündür. Bu gibi durumlarda çocuğu doğuran kadının nüfus kayıtlarının incelenmesiyle birlikte soybağı ilişkisinin gerçeğe dayanıp dayanmadığını gözlemlenmesi mümkündür[25].

İKİNCİ BÖLÜM

SOYBAĞININ EVLAT EDİNME, HISIMLIK VE MİRASÇILIK HÜKÜMLERİ

1. Genel Olarak

Soybağına ilişkin hükümlerin TMK’da hısımlığın düzenlendiği İkinci Kısmın Beşinci Ayrımında 321-334. maddeler arasında düzenleme bulduğu görülmektedir. Yer verilen bu hükümlerin uygulanması velayetten bağımsız olmakla birlikte bu hükümler ile birlikte kan bağına dayanan evlat edinmede soybağının kurulması çocuklarla anne ve babaları arasındaki söz konusu olan yalnızca, velayete bağlı olmayan kişisel ve maddi düzenlemelerin yanı sıra hak ve yükümlülüklerin neler olduğuna ilişkin düzenleme yer almaktadır. Soybağı hükümlerinin çocuğun soyadını, çocuklarla anne ve babanın karşılıklı yükümlülüklerinin neler olduğu, çocukla anne ve baba arasındaki ilişkilerle çocukların bakım ve eğitim giderlerinin karşılanması konularını kapsar.

2. Çocuğun Soyadı

Bir kimsenin adı ve soyadı, onu diğer kimselerden ayrılmasını sağlamakla birlikte onu bireyselleştiren ve kişiliğinin bir parçasını oluşturan korumasında kamu menfaatinin bulunduğu kimliği ifade etmektedir. Bir kimsenin soyadı ise belli bir aileye mensubiyeti gösterir. Bir ailenin bireylerinin diğer ailelerden ayrılmasını sağlayan ve nesilden nesle geçen isimdir. Bir kimsenin aileye bağlanılarak en önemli işlevinin yerine getirilmesi soybağına bağlı olarak kazanılan isim olarak nitelendirilmesi mümkündür[26].

MK’da yer verilen düzenleme uyarınca evlilik içinde doğan çocuk babasının soyadını alırken babası belli olmayan çocukların annesinin soyadını aldıkları görülmektedir. TMK ile birlikte anneyle babanın evli olup olmaması durumunca ayrım yoluna gidilerek değerlendirmede bulunulmuştur. Yer verilen hüküm uyarınca çocuğun anne ve babanın evli olması halinde ailenin soyadını alır. Annenin önceki evliliği nedeniyle çifte soyadı taşıması halinde çocuğun, annenin bekârlık soyadını taşıyacağını ifade eder[27].

Maddeyle birlikte çocuğun anne ve babasının evli olduğu hallerde ailenin soyadını taşıyacağı ifade edilmektedir. Aile adının belirlenmesi noktasında eşlerin seçim hakkı bulunmakla birlikte çocuğun bu konuda seçim hakkı bulunmamaktadır. Kadının kocasının soyadının önünde önceki soyadını kullanabilme imkânı bulunduğu görülmektedir. Ancak çocuğun bu anlamda seçim hakkı bulunmamaktadır. Kadının kocasının soyadının önüne önceki soyadını kullanma hakkı bulunmakla birlikte kadının kullandığı soyadının çocukların alması söz konusu olamaz.

TMK 321’de yer verilen düzenleme uyarınca anne ve babanın evli olduğu hallerde çocuğun ergin olacağı süreye kadar babanın soyadını taşıma yükümlülüğü bulunmakla birlikte ergin olduktan sonra haklı sebeplere dayanarak soyadını değiştirme imkânı bulunmaktadır. Çocuğun anneyle evli babanın soyadını taşıması bir yükümlülükten öte bir haktır. Soyadı, çocuğun kişilik haklarını oluşturan değerlerdendir. Çocuğun soyadını kullanmasını engellemek, çocuğun kişisel hakkın ilişkin bir saldırı niteliği vardır. Evlilik içinde doğan çocuklar bakımından bir değerlendirme yapıldığında, TMK m. 187 uyarınca kadının evlenmekle birlikte kocanın soyadını aldığı için ailenin soyadı da kocanın soyadı olduğu için anne ve babasının evli olduğu durumlarda çocuğun bu soyadını alması kaçınılmazdır[28].

Aile birliği esasınca çocuğun babanın soyadını almasıyla birlikte aile birliğinin güçlendiği ve bunun yanı sıra bu kimsenin aileye olan aidiyetinin ortaya konulması ile arttığı görülmektedir. TMK’nın 321. maddesinde yer verilen düzenlemenin emredici nitelikte olduğu görülmektedir. Bu düzenleme ile birlikte evlilik içinde doğan çocuğun babanın soyadını aldığı görülmektedir. Bu bağlamda butlan ile sakatlanan evliliklerde doğan çocukların anne ve babanın iyi niyetli olup olmamasına göre değerlendirme yapılmaksızın evlilik içinde doğmuş sayılırlar. Ergin olmayan bir çocuğun babanın soyadını taşıması kuraldır. Ancak ergin olmayan çocuğun evlat edinilmesi halinde çocuğun evlat edinenin soyadını taşır. Yalnızca evlilik içinde doğan çocukların değil, babalık karinesinden faydalanan çocukların da ailenin soyadını aldığı görülmektedir[29].

3. Anne ve Babayla Çocuğun Karşılıklı Yükümlülükleri

Anne ve babanın çocuk ile karşılıklı yükümlülükler göstermesi, taraflar arasında karşılıklı gerçekleştirilecek durumlardan biridir. Karşılıklı yükümlülük kapsamında anne ve bananın çocuklarıyla çocuğuna karşı ve çocuğun da anne ve babasına saygı gösterme durumu söz konusu olur. Yardım etme, aile onurunun gözetilmesi yükümlülükler de bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bu yardımın anne ve babanın kimi durumlarda da çocuğun madden manen dayanışma içinde olmasından kaynaklanır. Bireylerin birbirleri ile dayanışma içinde olmaları dayanışmanın sağlanması gerektiğini ortaya koyar[30].

Maddi niteliği bulunmayan yardım kapsamınca çocukların eğitim, sağlık ya da meslek edinmesine ilişkin hususlarda yaşadıkların sorunların aşılması bakımından gerekli tüm yardımları gerçekleştirmesi anlamını taşır. Bunun yanı sıra çocuklar tarafından bakıma muhtaç olan anne ve babanın ihtiyaçlarını giderme, gidere sahip olduğunda ailesiyle paylaşma ve kimi durumlarda anne ve babaya yardımcı olma yükümlülüğü altında olduğunu gösterir. TMK 322’de yer verilen düzenleme uyarınca bu durum kanuni düzenlemede yer verilmiştir. Söz konusu düzenleme ile birlikte anne/baba ve çocuğa soybağının yüklediği sorumlulukları düzenlediği görülmektedir. Anne ve babaya ait velayet hakkına sahip olsun ya da olmasın bu maddenin uygulama bulduğu görülmektedir. Bu düzenleme ile birlikte ailenin huzur ve bütünlüğünün korunması amaçlanmıştır. Maddeyle birlikte ailenin huzur ve bütünlüğünün korunması amacıyla birtakım yükümlülüklerin yer aldığı görülmektedir[31].

Anne ve baba tarafından çocuğa yapılan bu yardımlar bağış veya zenginleşme kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmadığından dolayı iadeye söz konusu olması da mümkün değildir. Taraflarca karşılıklı saygı gösterme ve yardım yükümlülüğü uyarınca çocukların anne ve babalarıyla, anne ve babanın da reşit olmayan çocuklarıyla yaşama isteme hakkı bulunmaktadır. Karşılıklı yardım yükümlülüğü ile birlikte korunmaya değer yararın gerçekleşmesi, karşılıklı bilgi verme yükümlülüğünü de kapsar[32].

Karşılıklı anlayış ve saygı göstermede yükümlülüğü uyarınca anne ve babanın, çocuğuna günlük yaşamdaki sorunların çözülmesi ve özgürlüklerin kullanılması kapsamında birbirlerine saygı göstermesini ifade eder. Aile bireylerince birbirlerinin yaşam tarzı, siyasi ve dini görüşlerine saygı gösterilmesi de bu kapsamda olduğunu ifade etmek mümkündür. TMK 322’ de yer verilen düzenleme uyarınca aile onurunun gözetilmesi de yükümlülüklerden bir diğeridir. Aile menfaatinin korunması bakımından önemlidir. Zira aksine davranışlarla bu özen yükümlülüğünün aksine davranış sergilenmesi mirasçılıktan çıkarma sebebi olarak değerlendirilir.

Çocukla kişisel ilişki kurulmasında anne ya da babanın velayeti altında olmayan veya kendisine bırakılmayan çocukla anne baba arasındaki ilişki kurulmasını isteme hakkı bulunmaktadır. Bu hakkın annenin, babanın ve çocuğun kişisel ilişki kurulmasını talep etme hakkından kaynaklanır. Bu hak, anne, baba ve çocuğun kişilik hakkı dâhil olmak üzere şahıs varlığı değerlerinden biri olduğu kabul edilir. Bu sebeple kişisel ilişki kurma hakkının feragat edilebilir haklardan olduğunu ifade etmek yanlıştır. Kişisel ilişki kurma hakkı bakımından anne, babayla birlikte soybağı neticesinde ortaya çıkan en temel haklardandır. Belirtmek gerekir ki bak yalnızca anne ve babayla çocuk arasındaki soybağına değil, manevi anne ve baba olgusuna da dayanmaktadır[33].

TMK 323’te yer verilen hüküm uyarınca, anne ve babadan her birinin velayeti altında olmayan ya da kendisine bırakılmayan çocukla uygun kişisel ilişkiler kurulmasını isteme hakkına sahip olduğunu ifade eder. Uygulamaya bakıldığında ise kişisel ilişki kurma hakkının soybağının tanımladığı en önemli haklardan biri olduğu görülmektedir. Çocuğun anne veya babanın velayeti altında olmaması, anne ve babanın aslında hiç evlenmemiş olması halinde gündeme gelebilmesi mümkün olabilir. Bununla birlikte babanın boşanma ya da ayrılık davasına devam ettiği dönemlerde boşanma ya da ayrılıklarına karar verilmesi halinde velayetin anne, babadan birine bırakılması, anne ya da babadan birinin velayet hakkının kaldırılması halinde de söz konusu olabilir[34].

Çocuğun anne ya da babaya bırakılmadığı hallerde ise anne ve babanın velayet hakkının kaldırılmamasının yanı sıra çocuğun sağlığı ve güvenliğine ilişkin gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. TMK 347’de yer verilen düzenlemeye göre bir ailenin yanında veya kuruma yerleştirilmesi halinde anne ve babanın çocukla kişisel ilişki kurması da TMK 323’te yer verilen düzenleme ile birlikte gerçekleşir. Çocuğun bedensel bütünlüğünün korunması da anne ve babanın yükümlülüklerindendir. Çocukla kişisel ilişki kurma hakkının tanınmasındaki esas amacın çocuğun anne ve babasıyla düzenli ilişki kurma ihtiyacının karşılanmasıdır. Bununla birlikte bu hakka sahip olan kimselerin çocukla kişisel ilişkilerinin giderilmesi amaçlanır. Bu nedenle çocukla kişisel ilişki kurma hakkından feragat edilmesi söz konusu olamaz.

Çocukla kişisel ilişki kurulurken anne ve babanın çocukla kişisel iletişim kurma hakkının sınırlandırılmaması gerekir. Bu bağlamda aile birliğinin devam ettiği sürece boşanma ya ayrılık aşaması veya sonrasında velayetin kendisine bırakılması anne ya da babanın çocuğun diğeriyle görüşmesini ve iletişimini engellemesi söz konusu olamaz. Anne ve babanın uymakla yükümlü birtakım kurallar bulunmaktadır. Anne ve babanın uymakla yükümlü olduğu bu kuralların yerine getirilirken çocuğun bakım ve eğitim gibi ihtiyaçlarının aksatılmaması gerekir[35].

Kanunda bu duruma ilişkin yer verilen düzenleme uyarınca anne ve babanın çocukla kişisel ilişki kurma hakkına birtakım sınırlandırmalar getirilerek bu sınırların aşılması halinde kişisel ilişki kurma hakkının reddedilebilmesinin mümkün olduğu ve sınırların aşılması ile birlikte anne ya da babadan çocuğun alınma ihtimalinin olduğuna yer verilmiştir. Maddenin düzenlenme amacına bakıldığında çocuğun velayetinin kendisine bırakılan kimsenin anne veya babanın diğerinin çocukla kişisel ilişki kurmasını güçlendirmesi veya tamamiyle engellemesi ya da çocukla kişisel ilişki kurulduktan sonra tesliminin yapılmamasına ilişkin sorunların ortaya çıkması halinde çocuğun huzurunun bozulmasının önlenmesi amaçlanır[36].

Anne ya da baba tarafından çocuğun kişisel ilişki kurma hakkının sınırlarının aşılacak nitelikte bir süre boyunca yanında tutulması, gizlenmesi veya kaçırılması gibi hallerde diğer tarafın hakkının çiğnendiği ve çocuğun eğitilme ve yetiştirilmesine yönelik engelin olduğu görülmektedir. Çocuğun huzurunun tehlikeye girmesine yol açan hallerde velayet hakkının kendisine verilmeksizin çocukla kişisel ilişki kuran anne veya babanın çocukla diğerine karşı kışkırtılması, çocuğun eğitimin aksaması, kişisel ilişki kurulduğu sırada çocuğun psikolojisinin bozulması gibi durumlarda sosyal ilişki kurma hakkı tamamen reddedilmesi söz konusu olabilir. Bu gibi hallerde çocuğun fiziksel ya da ruhsal sağlığının korunması gerektiği hallerde kişisel ilişki kurma hakkı isteminin reddedilmesi söz konusu olabileceği gibi kişisel ilişki kurulmuşsa da kaldırılması söz konusu olabilir[37].

4. Evlat Edinmenin Hükümleri

Evlat edinme hükümlerin bakıldığında evlat edinme kararıyla birlikte evlat edinilen arasında yapay soybağının kurulduğu ifade edilir. Bu durumun bir sonucu olarak TMK’da soybağına ilişkin yer alan düzenlemelerde evlat edinmeye ilişkin yer verilen bölümde evlat edinmeyle ilgili hukuki sonuçlar açısından belirleyici olan iki sistem bulunmaktadır. Bunların evlat edinilenin asıl ailesiyle tüm ilişkilerini sona erdiren tam evlat edinme sistemidir. Diğeri ise evlat edinilenle asıl ailesi arasındaki ilişkileirnin sınırlı şekilde devam etmesi halinde sınırlı evlat edinme sistemidir[38].

Tam evlat edinme sistemi uyarınca evlat edinilen kimsenin evlat edinen aileyle tam anlamıyla bütünleşmesi amaçlanır. Evlat edinilenin asıl anne ve babasıyla soybağı ilişkisi sona ederek kan kısımlarına karşı mirasçı olması söz konusu olmaz. Asıl anne ve babanın çocuklarıyla kişisel ilişki kurma hakkı da ortadan kalkar. Evlat edinilenle asıl aile arasındaki sadece evlenme engeli devam eder. Üvey çocukların evlat edinilmesinde çocuğun hem annesi hem de babasıyla soybağı ilişkisinin bulunması, çocuğun aile ortamına kavuşması açısından evlat edinenle evli olan asıl anne ve babanın çocuk ile arasındaki soybağı ilişkisinin devam ettiğinin kabulü gerekir. Evlat edinen çocuk üzerinde velayet hakkının çocuğun asıl anne ya da babası olan diğer eşle birlikte kullanıldığı görülmektedir[39].

Sınırlı evlat edinme sistemi uyarınca evlat edinmenin, evlat edinilenle asıl aile arasındaki soybağını ortadan kaldırdığı söylenemez. Evlat edinilenle evlat edinen arasındaki sınırlı hısımlık ilişkisi kurulurken diğer bir taraftan da evlat edinilenle asıl ailesi arasındaki ilişkilerin sınırlı olarak devam etmesi söz konusudur. Evlat edinilenle asıl anne ve babanın çocukla kişisel ilişki kurulması isteminde bulunması mümkündür. Evlat edinilen çocukla asıl ailenin mirasçı olduğu söylenebilir. Evlat edinilen çocuğun yalnızca kendisinin evlat edinen hısım olduğundan dolayı evlat edinenin kan hısımlarına mirasçı olması söz konusu olmaz. Bu anlayış, taraflar arasındaki evlat edinmeye dayalı ilişkide anlaşılarak ya da haklı nedenlerle hâkim kararıyla geleceği etkili şekilde çözme imkânı tanır. TMK’da yer verilen düzenleme ile birlikte sınırlı evlat edinme rejimi benimsendiği, tam evlat edinme rejimine ilişkin hükümlerin de benimsendiği görülür. Bu bağlamda kanunda karma sistemin ele alındığı görülmektedir[40].

4.1. Evlat Edinilenin Adı ve Soyadı

TMK 314’te yerilen düzenleme uyarınca evlat edinilenin küçük olduğu hallerde evlat edinenin soyadını taşımaya başlar. Evlat edinenin soyadının değişmesi kanun hükmünden kaynaklanır. Evlat edinme işlemlerinin tamamlanmasıyla birlikte evlat edinme kararı kesinleştiğinde çocuğun soyadına değişiklik meydana gelir. Taraflarca anlaşılarak bu durumun aksine bir düzenlemede bulunmaları söz konusu değildir. Bunun yanı sıra evlat edinilen küçüğün evlat edinmeden önceki anne ve babasının soyadını taşmada yararının bulunduğu hallerde soyadının değiştirilmesi yönünde talepte bulunması mümkündür[41].

Evlat edinenin evlat edinen kimsenin soyadını taşıma yükümlülüğü sadece ergin olmayan evlatlıklar bakımından mümkündür. Evlat edinilen, dilediği takdirde asıl ailesinin soyadını seçebilir[42]. Bu durumda evlat edinenin tercih hakkı bulunmaktadır. Evlat edinen erginin kendi soyadını taşımaya devam ettiği görülür. Evlat edinenin soyadını almak istediği durumlarda evlat edinme kararını veren mahkemeye bildirmekle yükümlüdür. Ergin evlat edinilen tarafından bu hakkın yargılama sırasında kullanılması gerekmektedir[43].

Evli olmayan bir kimse tarafından evlat edinildiği hallerde o kimsenin soyadını alır. Evlat edinilen kimsenin istisnai biçimde evli kimse tarafından tek başına evlat edinilmesi halinde ailenin değil, evlat edinen eşin soyadını alır. Evli kadın tarafından tek başına evlat edinmesi halinde ise bir karışıklık olmaması halinde bir karışıklığın olmaması için evlat edinilen tarafından kadının bekârlık soyadını alması daha uygun görülmektedir. Bununla birlikte boşanan veya eşi ölen bir kadının önceki evliliği sebebiyle iki soyadı taşıması halinde evlat edinilen kimsenin TMK 321’in ikinci fıkrasında yer verilen hükme kıyasen kadının bekârlık soyadının taşınması gereklidir[44].

Evlat edinen kadının evlat edindiği sırada bekâr olup sonradan evlenmesi halinde evlat edinen tarafından bekârlık soyadının taşınması gerekir. Evlat edinilenin evli bir kadın olması halinde evlilikten doğan ve kocasından aldığı soyadını taşımaya devam eder. Boşanması halinde evlat edinenin soyadını kullanması mümkündür. Evli kadının mahkeme kararında belirtildiği üzere evlat edinenin soyadını alarak kocanın soyadının önünde evlat edinenin soyadını taşıma olanağı da bulunmaktadır. Evlat edinilen kimsenin evli bir erkek olması halinde evlat edinildiği sırada evlat edinenin soyadını alması mümkündür[45].

TMK 314’te yer verilen düzenleme uyarınca evlat edinenin dilerse evlat edinene yeni bir isim verebileceği öngörülmektedir. Bu düzenleme uyarınca evlat edinilen küçüklerin evlat edinme sonrasında yeni bir kazandırma isteği neticesinde ortaya çıktığı görülmektedir[46]. Türk Hukukundaki ana kural ismin değişmezliğidir. Ancak belirtmek gerekir ki TMK 27 hükmü uyarınca bir kimsenin isminin yalnızca haklı nedenlerin varlığı ile hâkim kararıyla değiştirilmesi söz konusudur.

4.2. Evlat Edinilenin Vatandaşlığı ve Yerleşim Yeri

TMK’da evlat edinilenin vatandaşlığına yönelik bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Türk Hukukunda bu konuya ilişkin Türk Vatandaşlığı Kanunu ile düzenlemeler mevcuttur. Evlat edinmenin bir ülke vatandaşı olan evlat edinilene Türk vatandaşlığı kazandırma. Bir Türk’ün yabancı bir kimse tarafından evlat edinilmiş olması Türk vatandaşına Türk vatandaşlığını kaybettirmemektedir. Bunun yanı sıra Türk vatandaşı tarafından evlat edinilen ergin olmayan kimsenin milli güvenlik ve kamu düzeni açısından engel teşkil etmesi muhtemel bir halin olmaması şartı ile karar tarihinde Türk vatandaşlığını kazanır. Evlat edinilen kimsenin evlat edinmeyle birlikte kazandığı Türk vatandaşlığı aslen değil, yetkili makamlarca verilen kararla sonradan kazanılan vatandaşlıktır[47].

Evlat edinilenin yerleşim yerine bakıldığında ise evlat edinilenin küçük, kısıtlı veya kısıtlı olmayan ergin olmasına göre değişiklik göstermektedir. Evlat edinilenin küçük olması halinde evlat edinmeyle ilgili velayet, evlat edinene geçer. Evlat edinilen küçüğün ikametgâhının evlat edinenin ikametgâhı olduğu görülür. Bu durumun aksinin düşünülmesi, velayet hakkının kullanılmasıyla velayetin yüklediği görevlerin yerine getirilmesini zorlaştıracağı ortadadır. Bu bağlamda TMK 21’de yer alan emredici hükmün düzenlendiği görülür. Bu hüküm uyarınca velayet altındaki çocuğun yerleşim yerinin velayet sahibinin yerleşim yeri olduğu görülür[48].

Evlat edinilenin kısıtlı olduğu hallerde evlat edinilenin ikametgâhının belirlenmesi için TMK 21’in ikinci fıkrasına göre belirleme yapmak gerekir. Bu hüküm uyarınca vesayet altındaki kimsenin yerleşim yeri, bağlı olduğu vesayet makamının olduğu yerdir. Vesayet makamının izni olmaksızın vesayet altında bulunan kimsenin ikametgâhının değiştirilmesi söz konusu olamaz. Vesayet altında bulunan kimsenin evlat edinilmesine yönelik karar veren mahkemenin bu durumu vesayet makamına bildirerek sulh hukuk mahkemesinin evlat edinmeyle bakım ve gözetim yükümlülüğü uyarınca vesayete ilişkin gerekli değişikliğin yapılarak evlat edinen kimsenin ikametgâhında yaşamasına yönelik izin kararını vermesi gerekmektedir[49]. ​​​​​​​

4.3. Hısımlık

Evlat edinme ile birlikte evlat edinenle evlat edinilen arasında re’sen kurulan soybağı ilişkisi ile birlikte kan bağı ile birlikte kurulan soybağının yapay soybağı olduğu görülmektedir. Bu bakımdan, evlat edinme sonucuna göre hısımlığın sadece evlat edinenle evlat edinilen arasında ortaya çıktığı görülmektedir. Bu bakımdan evlat edinilenin evlat edinen kimsenin kan ve kayın hısımlarıyla hısım olamaz. Evlat edinenle evlat edinilenin hısımları arasında da hısımlık ilişkisinin varlığından söz edilemez. Bununla birlikte evlat edinilenle evlat edinen kimsenin çocukları arasında kardeşlik ilişkisinin doğmayacağı görülür. Bir kimse tarafından birden fazla kimsenin evlat edinilmesi durumunda da evlat edinilenler arasında kardeşlik ilişkisinin meydana gelmediği görülür[50].

Öğretide yer alan görüşe göre evlat edinme sonucunda evlat edinenle evlat edinilen arasında altsoyu arasında hısımlık kurulacağı kabul edilir. Bu görüşteki en önemli dayanadığın TMK 500’de yer verilen evlatlık ve altsoyu evlat edinene kan hışmı gibi mirasçı olacağına ilişkin düzenlemedir. Doktrinde yer verilen bu görüşün evlat edinenle evlat edinilenin altsoyu arasındaki hısımlık ilişkisi kurulduğunu göstermeye yetmediği kabul edilir. Evlat edinmenin sonucunda evlat edinenle evlat edinilenin altsoyu arasında hısımlık kurulması görüşü uyarınca evlat edinme sonucunda evlat edinenle evlat edinilenin altsoyu arasında hısımlık kurulamayacağına ilişkin görüş de yer almaktadır[51]. ​​​​​​​

4.4. Mirasçılık

Evlat edinmeye ilişkin hükümler TMK’nın 314. maddesinde yer verilen düzenleme uyarınca evlatlığın evlat edinenin mirasçısı olduğu görülmektedir. Evlatlık ve altsoyunun evlat edinene kan kısmı gibi mirasçı olduğu görülür. Evlatlığın kendi ailesindeki mirasçılığı da devam eder. Evlat edinenin ve hısımlarının evlatlığa mirasçı olamayacağı da kanunda yer alan düzenlemelerdendir. Evlat edinilen ve altsoyun evlat edinen kimseye kan kısmı gibi mirasçı olacağına ilişkin düzenlenen madde hükmü uyarınca evlat edinen kimsenin birinci zümre de dâhil olmak üzere bir ya da birden çok kimsenin kan hışmının olduğu durumlarda evlat edinilen ve altsoyunun birinci zümreye düştüğü için miras hakkının bu kimselerle paylaşıldığı görülmektedir[52].

Evlat edinilen kimsenin evlat edinenden önce ölmesi halinde evlat edinilenin yeri altsoyu almaktadır. TMK 495’te yer verilen düzenleme uyarınca kök içi halefiyet ilkesinin burada uygulama bulduğu görülmektedir. Evlat edinilen kimsenin altsoyunun sonradan ölen evlat edinene evlat edinilenin mirası payı oranınca mirasçı olmaktadır. Evlat edinilen kimsenin altsoyunun evlatlık ilişkisinin kurulmasından önce ya da sonra doğması arasında bir farklılık bulunmamaktadır. Evlat edinilen kimsenin tüm çocuklarının evlatlık ilişkisinin kurulmasından önceki süreçte ya da sonradan ortaya çıkması gözetilmeksizin kök içi halefiyet ilkesinden yararlanıldığı görülür[53].

Mirasın reddi, mirastan yoksunluk, mirasçılıktan çıkarma ve karşılıksız feragat gibi nedenlerle evlatlığın mirasçılık sıfatının ortadan kalktığı durumlarda evlat edinilenin altsoyunun halefiyet ilkesi uyarınca evlat edinene mirasçı olur. Evlat edinme ilişkisine dayalı yasal mirasçılığın tek yönlü olduğu görülmektedir. Evlat edinilen ve altsoyunun evlat edinene mirasçı olması halinde evlat edinenin evlatlığın yasal mirasçısı olması söz konusu değildir. Bu sebeple kendisinin evlat edinildiği kimseden başka bir yakının olmadığı evlat edinilenin ölmesi sonucunda iradi bir mirasçının olmaması halinde miras son yasal mirasçıya yani devlete kalmaktadır[54].

TMK m. 500’de yer verildiği üzere evlat edinilenin, evlat edinenin mirasçısı olmasının yanı sıra ailesinde yasal mirasçılık durumunu da koruduğu görülür. Evlat edinilenin, evlat edinen ve asıl ailesinden olmakla birlikte iki miras hakkına sahip olduğu görülür. Evlat edinen kimsenin evlat edinilenin mirasçısı olmasa da iradi mirasçı ya da vasiyet alacaklısı olması mümkündür. Evlat edinilenin ölüme bağlı tasarruf ile evlat edineni mirasçısı yapması mümkündür. Evlat edinilenin yapacağı bir vasiyetnameyle birlikte evlat edinenin mirasçı atanabilmesi ve belli bir malın bırakılması da mümkün olabilir[55]. Evlat edinilenin yalnızca evlat edinenin mirasçısı olmakla birlikte evlat edinene halefiyet söz konusu olmaz. Evlat edinilen ve altsoyunun sadece evlat edinene mirasçı olabilmesi mümkündür. Evlat edinenin hısımlarına mirasçı olması söz konusu değildir[56].

SONUÇ

Bir kişinin kimin soyundan geldiğinin gösterilmesi soybağı için önemli bir husustur. Başta anne ve baba olmak üzere bir kimsenin aile bireyleriyle olan ilişkisi ve yakınlığı bu şekilde belirlenir. TMK’da yer alan düzenlemeyle birlikte çocukla anne ve baba arasındaki hak ve yükümlülüklerle birlikte belli derecedeki hısımlar arasında kesin evlenmeye ilişkin düzenlenen yasağa dair hükümlerin uygulama bulması ve bir kimsenin ölümüyle birlikte kendisine mirasçı olacak kimselerin belirlenmesi soybağının belirlenmesiyle mümkündür.

TMK’da yer verilen düzenleme uyarınca anneyle soybağı doğumla kurulur. Babayla soybağının kurulması ise babanın anneyle evli olması veya sonradan evlenmesi, anneyle babanın evli olmamasına karşın babanın çocuğu tanıması ya da babaya karşı açılan babalık davasının sonucunda hüküm kurulmasıyla gerçekleşir. Çocukla anne ve baba arasında soybağının kurulmasıyla TMK’nın çocuğun soyadı, çocukla anne ve bananın karşılıklı yükümlülüklerine ilişkin düzenlemeler mevcuttur. Bunun yanı sıra bu düzenlemeler kapsamında çocuğun bakım ve eğitim giderlerinin karşılanmasını düzenleyen hükümler mevcuttur.

Türk Hukukunda soybağının kurulması sadece biyolojik bağ ile kurulmamakta olup, evlat edinmeyle evlat edinen arasında soybağının kurulması da mümkündür. Evlat edinme ilişkisinin kurulmasının ardından evlat edinilen çocukla anne ve babasına kan bağıyla bağlı olan çocuk arasında herhangi bir ayrım bulunmamaktadır. Evlat edinmeyle birlikte evlat edinenle evlat edinilen kimse arasında yapay soybağının kurulmasının sonucunda evlat edinmeye ilişkin özel hükmün olmadığı durumlarda TMK’nın soybağına ilişkin hükümlerinin evlat edinilen bakımından da uygulanması mümkündür. Bu bağlamda evlat edinilenin evlat edinen kimsenin soyadını taşıma hakkını elde eder. Bunun yanı sıra evlat edinen kimsenin kendisine bakımını talep etme ve evlat edinenin ölmesi halinde ona mirasçı olma hakkını da elde eder.

KAYNAKÇA

ABİK, Yıldız; Kadının Soyadı ve Buna Bağlı Olarak Çocuğun Soyadı. Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2005.

AKINTÜRK, Turgut; Türk Medeni Hukuku, Yeni Medeni Kanuna Uyarlanmış Aile Hukuku, Beta Yayınları, 22. Baskı, İstanbul, 2020.

AKINTÜRK, Turgut/ ATEŞ, Derya; Aile Hukuku, Beta Yayınları, 22. Baskı, İstanbul.

AKINTÜRK, Turgut / KARAMAN, Ateş; Türk Medeni Hukuku Aile Hukuku. Beta Yayınları, 21. Baskı, İstanbul, 2012.

BAŞOĞLU, Başak; Soybağının Çocuğun Soyadına Etkisi, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 8, S. 1, 2017.

BAYGIN, Cem; Soybağı Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2010.

BİRİNCİ UZUN, Tuğba; Aile Soyadı Çıkmazı”, Ankara Barosu Dergisi, S. 74, C. 4, s. 97-137, Ankara, 2016.

DURAL, Mustafa / ÖĞÜZ, Tufan, GÜMÜŞ, Mustafa ALPER; Türk Özel Hukuku, Filiz Kitapevi, 15. Baskı, C. 3, İstanbul, 2020.

ERLÜLE, Fulya; Çocuk İle Kişisel İlişki Kurulması, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C. 16, S. 1, 2010.

GÖDEKMERDAN, Bahar; Milletlerarası Özel Hukukta Soybağının Kurulması, Atatürk Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2012.

KILIÇOĞLU, Ahmet; Aile Hukuku, Turhan Kitabevi, 4. Baskı, Ankara, 2019.

ÖZEN, Burak; Soyadının Soybağı Yoluyla Kazanılması ve Bu Yolla Kazanılan Soyadında Değişiklik Yapılması, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C. 16, S. 3, s. 171-194, 2010.

SARIBAŞ, Azime; Soybağının Kurulması ve Hükümleri, Akdeniz Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2019.

YILDIRIM, Abdülkerim; Türk Aile Hukuku, Savaş Yayınevi, Ankara, 2014.

------------------

[1] AKINTÜRK, Turgut; Türk Medeni Hukuku, Yeni Medeni Kanuna Uyarlanmış Aile Hukuku, Beta Yayınları, 22. Baskı, İstanbul, 2020.

[2] BAYGIN, Cem; Soybağı Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2010.

[3] BAYGIN, 2010.

[4] DURAL, Mustafa / ÖĞÜZ, Tufan, GÜMÜŞ, Mustafa ALPER; Türk Özel Hukuku, Filiz Kitapevi, 15. Baskı, C. 3, İstanbul, 2020.

[5] KILIÇOĞLU, Ahmet; Aile Hukuku, Turhan Kitabevi, 4. Baskı, Ankara, 2019.

[6] SARIBAŞ, Azime; Soybağının Kurulması ve Hükümleri, Akdeniz Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2019.

[7] YILDIRIM, Abdülkerim; Türk Aile Hukuku, Savaş Yayınevi, Ankara, 2014.

[8] SARIBAŞ, 2019.

[9] GÖDEKMERDAN, Bahar; Milletlerarası Özel Hukukta Soybağının Kurulması, Atatürk Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2012.

[10] DURAL vd., 2020.

[11] DURAL vd., 2020.

[12] BAYGIN, 2010.

[13] GÖDEKMERDAN, 2012.

[14] BAYGIN, 2010.

[15] AKINTÜRK, Turgut / KARAMAN, Ateş; Türk Medeni Hukuku Aile Hukuku. Beta Yayınları, 21. Baskı, İstanbul, 2012.

[16] SARIBAŞ, 2019.

[17] AKINTÜRK, Turgut/ ATEŞ, Derya; Aile Hukuku, Beta Yayınları, 22. Baskı, İstanbul.

[18] BAYGIN, 2010.

[19] YILDIRIM, 2014.

[20] SARIBAŞ, 2019.

[21] ABİK, Yıldız; Kadının Soyadı ve Buna Bağlı Olarak Çocuğun Soyadı. Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2005.

[22] AKINTÜRK, 2020.

[23] BAYGIN, 2010.

[24] DURAL vd., 2020.

[25] GÖDEKMERDAN, 2012.

[26] BAŞOĞLU, Başak; Soybağının Çocuğun Soyadına Etkisi, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 8, S. 1, 2017.

[27] BAYGIN, 2010.

[28] BİRİNCİ UZUN, Tuğba; Aile Soyadı Çıkmazı’’. Ankara Barosu Dergisi, S. 74, C. 4, s. 97-137, Ankara, 2016.

[29] DURAL vd., 2020.

[30] DURAL vd., 2020.

[31] ERLÜLE, Fulya; Çocuk İle Kişisel İlişki Kurulması, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C. 16, S. 1, 2010.

[32] SARIBAŞ, 2019.

[33] YILDIRIM, 2014.

[34] ÖZEN, Burak; Soyadının Soybağı Yoluyla Kazanılması ve Bu Yolla Kazanılan Soyadında Değişiklik Yapılması, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C. 16, S. 3, s. 171-194, 2010.

[35] SARIBAŞ, 2019.

[36] ÖZEN, 2010.

[37] SARIBAŞ, 2019.

[38] DURAL vd., 2020.

[39] AKINTÜRK & KARAMAN, 2012.

[40] AKINTÜRK, 2020.

[41] BİRİNCİ UZUN, 2016.

[42] ABİK, 2005.

[43] ABİK, 2005.

[44] AKINTÜRK & ATEŞ, 2018.

[45] AKINTÜRK & KARAMAN, 2012.

[46] BAYGIN, 2010.

[47] KILIÇOĞLU, 2019.

[48] ABİK, 2005.

[49] SARIBAŞ, 2019.

[50] AKINTÜRK & KARAMAN, 2012.

[51] DURAL vd., 2020.

[52] ÖZEN, 2010.

[53] YILDIRIM, 2014.

[54] YILDIRIM, 2014.

[55] AKINTÜRK & KARAMAN, 2012.

[56] SARIBAŞ, 2019.