Soma faciasının dokuzuncu günü. 301 Şehidimiz var. Evlere ateş düştü.
Evladını kaybeden ana babalar, hayat arkadaşını yitirmiş aynı çatı altında bir daha nefesini hissedemeyeceği eşler ve olan bitenden habersiz ‘babam nereye gitti neden eve gelmiyor’ diye soran masum yavrular.
Şehitlerimizin her birinin ayrı hikayesi var. Dinledikçe boğazınıza bir şeylerin düğümlendiğini hissediyorsunuz. Konuşacak takatiniz kalmıyor.
 
Rahmet duaları ve sabır temennileri ile acıları paylaşıyoruz.
Acıların paylaşıldıkça azalacağına inanmışız. Şehitlerimizi uğurlarken, üç günlük yasla dul, yetim ve öksüzlerimiz yalnız bırakılmıyor. Devlet- millet kaynaşmasının en güzel örneğini Soma’da görüyoruz. Milletimiz yaraların sarılması için adeta seferber olmuş. Hamdolsun yaralar sarılıyor, yardımlar yapılıyor, yetimlerin istikbali için eğitim, burs, barınma gibi kalıcı tedbirler alınıyor.
 
Ateş düştüğü yeri yakar, doğrudur. Ama şükür ki, ateşi birlikte söndürmek, yaraları birlikte sarmak gibi güzel hasletlerimiz var.
 
Acımıza sevinenler
 
Yetmişaltı milyon, kardeşlerinin acılarını paylaşıp, yaraların sarılması için çabalarken, insanlıktan nasibini alamamış, kalpleri kararmış, sevgi, şefkat, merhamet duygularından mahrum bir kısım entel, sözde aydın bu felakete seviniyorlar.
 
Ötekine hayat hakkını çok gören zavallı mahluk, sedye kirlenmesin diyerek çizmesini çıkaracak kadar hassas bir yüreğe ve onun şehit olan arkadaşlarına, Ak Parti’ye oy verdiler diye felakete “müstahaktılar” diyecek kadar alçalabiliyor.
 
Kendi toplumuna yabancılaşmış, medeniyet ve kültüründen bihaber, şehitliğin anlamını kavrayamayan maneviyat fakiri asalaklardan biri, ‘ne şehit, ne gazi,....niyazi’ deme terbiyesizliğini gösterebiliyor.
 
Dil sürçmesi, maksadını aşan beyan diyerek özür dilemelerini beklemek nafile.           O erdemi sergileyecek insani değerlerden bir kırıntı da yok. Hürriyet gazetesinden Melis Alphan namlı bir başka yazar da felakete sevinenlerden. Felaketten siyaset devşirmeye çalışanlardan. Bakın ne diyor ?
"Bu yardım kampanyalarına destek olmayın şimdilik. Deprem gibi değil, insanların evi barkı var. Yapacağınız yardımlar sadece hükümetin ekmeğine yağ sürüyor. Ve uzun vadede mağdurlara zararı dokunacak."
 
Bir de sosyal medyadan zehrini kusanlar var. Kemalist Aysun twitter hesabından şunları söylemiş: "Madene başörtülüler insin, baret takmalarına da gerek yok. Göçük olursa toptan bir temizlik olur" Bunu yazan insan olamaz, ancak bir hayvandır diyeceğim ama hayvanlara da hakaret olacak.
 
Bu zihniyet vicdansız.
Bu zihniyet acımasız.
Bu zihniyet ayrımcı.
Bu zihniyet nefret yayıyor.
Bu zihniyet bölücülük yapıyor.
Bu zihniyet milletimize en büyük kötülüğü yapıyor.
 
İnsanlara yardım ulaşmasın, aç kalsınlar, açıkta kalsınlar ve Ak Parti hükümetine isyan etsinler. Zaten Ak Parti’ye oy verenler ölüme müstahak, aç kalsalar ne olur. Hele başörtülüler var ya, hepsini maden ocağına doldurup, toprak altında öldürmeli. Aman Allahım, bu zihniyetin şerrinden sana sığınıyoruz.
 
Acılarımızın din ile istismarı
 
Bir de Kur’anı, ilahi buyruğu istismar ile Soma’da evlere düşen ateşten hükümet darbesine fetva arayanlar var maalesef. Bütün kurgularını Erdoğan nefreti üzerine yapanlar. Başımıza gelen her felaketin müsebbibi olarak Başbakan’ı görenler. “Allah onların evlerine ateş salsın” sözlerini beddua değil “mübahele” diyerek savunmaya kalkanlar var. Bunlar şimdi, “zulmedenlere destek olmayın; yoksa size ateş dokunur” ilahi buyruğunu beddua ile birleştirerek, zalimlere (Ak Parti iktidarına) “körü körüne itaat edenler” ateşe müstahaktır diyorlar.
 
Dini, Kur’anı, ilahi buyrukları baş tacı etmiş temiz insanların himmet ve gayretlerini, karanlık güçlerin emellerine alet etme gafleti içinde olanlar, şimdi de “başdüşman” gördükleri ve kendi aralarında “boşbakan” dedikleri Başbakan Erdoğan’a karşı Allah’ın ayetlerini istismar ederek, keyiflerine göre yorumlayarak saldırıyorlar. Yazık, çok yazık.
 
Kader deyip geçemeyiz
 
301 Şehidimize kader kurbanı deyip olayın üzeri örtülmemeli. Maden ocağında gerekli önlemleri almayanlar hakkettikleri cezalara çarptırılmalı. Denetimleri doğru dürüst yapmayanlar karşılığını görmeli. Güvenlik görevlilerinin etkisiz hale getirdiği vatandaşa tekme atanın sıfatına bakılmadan cezası kesilmeli. Sorumluluk mevkiinde olanlar kendilerini hesaba çekmeli, ben de hatalıyım kusurluyum diyebiliyorsa derhal istifa etmeli.
Bunların hepsi doğru. Basın özgür biçimde bunları yazsın, eleştirilerini yapsın, eksikleri ve önerilerini söylesin, söyleyelim. Ama toplumu bölerek, biz ve ötekiler diyerek, ötekilere karşı nefret suçu işleyerek, ayrımcılık ve acımasızlık yaparak, hele hele dini değerleri kalkan edinip, yaraları sarmaya çalışan hükümete saldırmak, insanımıza, milletimize, ülkemize yapılabilecek en büyük kötülüktür.