25 Nisanda Anayasa Mahkemesinin kuruluş yıldönümünde Başkan Haşim Kılıç’ın konuşma içeriğine, Meclis Başkanı Cemil Çiçek “Üslup, bir yargı makamına yakışan bir üslup değildi. Kimse oraya haşlanmak, tokat yemek, azarlanmak için gitmedi. Hukuk nezakettir. Hukukçuların da çok nazik bir üslupla konuşması gerekirdi. Maalesef bunu bulamadık” demişti.

Cumhurbaşkanı, Başbakan ve siyasiler tarafından sert eleştiriler alan bu olaydan gerekli dersleri almadığı anlaşılan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, Danıştay'ın 146. kuruluş yıl dönümü nedeniyle düzenlenen törende siyasi nitelikli bir konuşma yapınca, törene  katılan Başbakan Erdoğan haklı olarak sert tepki gösterip salonu terk etti. Başbakanla birlikte Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve  katılımcı çoğunluk salonu terk edince toplantı planlandığı gibi tamamlanamadan sonuçlanmış oldu.

Olay üzerine  kimileri Başbakan’ın tahammülsüz olduğunu söylese de, Başbakan milletin emanetine sahip çıktı. Halkın iradesi üzerinde vesayet kurmak isteyen bu girişime açıktan tepki vererek, kendisini dev aynasında görüp, siyasete ayar vermeye kalkan girişime tabir yerinde ise haddini bildirdi.

Konuşma içeriği siyasi

Feyzioğlu’nun konuşmasının siyasi olmadığı açıklamalarına cevap Danıştay Başkanlığının resmi açıklamasından geldi. "İdari yargı ve avukatlık mesleğiyle ilgisi olmayan konulara büyük ölçüde yer verilerek program çerçevesinde cevap hakkı bulunmayan konuklarımız rahatsız edilmiş, teamüllere aykırı, beklenmedik ve özel günümüzün anlamıyla bağdaşmayan bu davranış nedeniyle ev sahibi kurum mensupları da incinmiştir"

Açıklamada ayrıca, programda kendisine tanınan 20 dakikalık süre aşılarak 60 dakika yapılan konuşmayla nezaketen toplantıya katılan devlet erkanı ve diğer misafirlerin sabırlarının zorlandığı, törenin planlandığı şekilde tamamlanmasının mümkün olamadığı vurgulandı.
"Sabırla dinlenen konuşmacı, konuşmasının sonunda protokole bakarak 'bitirdim, bitirdim, bitirdim, bitirdim' şeklindeki ifadeyle sanki kendisine müdahale ediliyormuş algısı oluşturmaya çalışmıştır” denildi.

Konuşmada neler var

Cumhurbaşkanı ve diğer devlet erkanının huzurunda, 30 Martta büyük bir seçim zaferi kazanmış iktidarın Başbakanına, demokrasi sandıktan ibaret değildir dersi veriyor .
Bir siyasi casusluk olayı olan, Dışişlerinde yasadışı dinleme ve kayıtların yayınlanmasına atıfta bulunarak, montajlı dinleme kayıtlarını doğru kabul eden değerlendirmesinde, ‘yurtta barış dünyada barış ilkesine dayanması gereken dış politikamızın maceracı bir dış politikaya dönüştürülmek istendiği’nden söz ederek, kendince olması gereken dış politikayı belirliyor.
Sistemin gittikçe otoriterleştiğini ifade ediyor.
Siyasetin dilinin keskinleştiğinden yakınıyor.
Toplumda kutuplaşmanın arttığı bir süreç yaşadığımızı hatırlatarak, toplumun gerginliklere tahammülü olmadığını hatırlatıyor.
Soruşturmaların siyasi iktidar tarafından engellenmesi sonucu adalet duygusu zedelenmiştir diyerek açık bir suçlamada bulunuyor.
Sosyal medyaya erişimin engellenmesinden, son dönemde çıkarılan yasaların eleştirilmesine kadar siyaset dili hakim bir konuşma.
Siyasete kendisini o kadar kaptırmış ki, Van’da depremin yaralarını sarmaya yönelik çalışmaları bile istismar ediyor.
Halkın huzurunu bozan, yakan yıkan kırıp döken şiddet eylemlerine hiç değinmeden polisi haksız  şiddet uygulamakla peşinen suçlayan ve mahkum eden bir nutuk.

TBB ve avukatlar adına bu konuşma yapılamaz

Sayın Feyzioğlu başlıklarını verdiğimiz siyasi içerikli bu konuşmayı kendi adına uygun ortamlarda konuşsa, kabullenmesek de kendi görüşüdür der geçeriz. İfade özgürlüğü bağlamında elbette konuşacaktır. Ancak resmi bir toplantıda, TBB Başkanı sıfatıyla bu muhtevada konuşması asla kabul edilemez. TBB, farklı siyasi düşünceden avukatların üyesi olduğu çatı bir kuruluş. Bu çatı kuruluştan başka çatılara atlamaya kalkışmak için, makamını siyasete alet ederek meslektaşlarının dertleriyle ilgilenmek yerine istismara kalkışması görmezden gelinecek bir hata değildir.

Sonuç olarak; TBB Başkanı Feyzioğlu’nun, kendisini vesayet makamında görerek siyaseti ve siyasileri terbiye edecek tarzda konuşması son derece yanlış olmuştur. Nezaket sınırlarını aşarak 20 dakika yerine bir saat uzattığı konuşmasında avukatların ve idari yargının sorunlarına kısmen değinmiş olsa da, ağırlıklı olarak siyasi nitelikte konuşması anında tepki görmüştür.
Demokratik sistemin en önemli belirleyici kriterinin seçim sandığı olduğu, ne asker ne de yargı vesayetinin artık etken olamayacağı bir döneme girildiği herkes tarafından görülmelidir.
Hukuk devletinin üç erkinden biri olan yargının kural koyucu, kanun yapıcı olmadığı, hukuk kurallarını tarafsız ve adil uygulamakla yetkili ve görevli olduğu kabul edilmelidir. Tarafsız olması gereken yargının saygınlığını ve adalet duygusunu en fazla zedeleyen bu gerçekleri kabul etmeyen yargı kararları, uygulamaları ve siyasi nitelikteki nutuklardır.