Yargıtay’ın son dönemlerde verdiği kararlar ile cinsel taciz/kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçları ve flört/arkadaşlık teklifi arasındaki farkı ayırt etmek bir hayli zorlaşmıştır. Flört/arkadaşlık ilişkisi kurma, insanın tabiatından kaynaklanan, sosyal hayatın vazgeçilmez bir unsuru olup aynı zamanda da ailenin oluşmasına vesile olan eylemlerdir. Son dönemlerde gündem olan Yargıtay kararları nedeniyle insanlar, arkadaşlık/flört ilişkisi kurma girişiminde bulunma faaliyetinden çekinmekte ve hangi hareketlerin cinsel taciz veya kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu kapsamında olduğu konusunda çelişkiler yaşamaktadırlar. Bu nedenle 5237 Sayılı TCK’nun 105. Maddesinde düzenlenen cinsel taciz ve 123. maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçları ile flört/arkadaşlık ilişkisi kurma girişimi arasındaki ince çizginin Yargıtay kararlarında belirlenen kriterlere değinilerek anlatılması gerektiği düşüncesindeyiz.

Konumuz bağlamında öncelikle “cinsel taciz” kavramının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Tacizin sözlük anlamı “tedirgin etme, rahatsız etme”dir.[1] Cinsel taciz suçu, 5237 Sayılı TCK’nun 105. maddesinde düzenlenmiş olmakla birlikte cinsel taciz kavramının madde metninde açık bir tanımı bulunmamaktadır. Maddenin gerekçesine baktığımızda ise cinsel tacizin vücut dokunulmazlığının ihlali niteliği taşımayan cinsel davranışlarla gerçekleştirilebileceği ve cinsel yönden, ahlak temizliğine aykırı olarak mağdurun rahatsız edilmesinden ibaret olduğu belirtilmiştir. Kanun koyucu, cinsel taciz suçunun maddi unsurunu “bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz etmek” olarak düzenlemiş olsa da cinsel saldırı suçunun düzenlendiği 102. madde metni ve gerekçeleri birlikte değerlendirildiğinde cinsel taciz suçunun maddi unsurunun vücut dokunulmazlığını ihlal etmeyen cinsel amaçlı her türlü davranış olduğunu söylemek mümkündür.[2] Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/444 E. ve 2018/601 K. Sayılı ve 04.12.2018 tarihli kararı; “…cinsel taciz eyleminin ne tür davranışlarla gerçekleştirilebileceği hususunda kanunda bir açıklık bulunmamakla birlikte öğreti ve yargısal kararlarda, mağduru hedef almış, onun vücut dokunulmazlığı ihlal edilmeksizin cinselliğine yönelen söz veya davranışlarla cinsel taciz suçunun işlenebileceği kabul edilmektedir.

Cinsel taciz eylemlerinin suç olarak kabul edilebilmesi için bu eylemlerin hukuka aykırı olarak, başka bir ifadeyle mağdurun rızası hilafına gerçekleştirilmiş olması zorunludur. Rıza açıklama ehliyetine sahip bulunan bir kişinin, cinsel taciz eylemlerine TCK'nın 26. maddesi kapsamında göstereceği rıza ceza sorumluluğunu kaldıracaktır. Rızanın varlığı somut olayın özelliklerine göre belirlenecektir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24.03.2015 tarihli ve 2014/669-68 sayılı kararında da cinsel taciz suçunun maddi unsurunun, cinsel amaçlı olarak bir kimseyi taciz etmek olduğu belirtilmiştir. Bu noktada mağdura karşı cinsel amaçla işlenen saç okşama, çimdik atma gibi süreklilik göstermeyen hareketlerin de cinsel taciz kapsamında değerlendirilmesi gerektiği düşüncesindeyiz.

Cinsel taciz suçu yalnızca özel kast ile işlenebilen bir suçtur.[3] Yani suçun manevi unsurunun gerçekleşebilmesi için failin eylemini “cinsel amaçla” gerçekleştirmesi gerekmektedir. Failin cinsel amacının bulunmadığı hallerde TCK’nun 123. maddesinde düzenlenen ve takibi mağdurun şikayetine tabi olan kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu veya diğer suçlar gündeme gelebilecektir. Bu noktada mağdurun kendisine karşı gerçekleştirilen eylemi ne şekilde anladığının önemi olmadığını, manevi unsurun gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti için esas olanın somut olayın özelliklerine, failin eyleminin niteliğine, içeriğine ve failin saikine göre değerlendirileceğini belirtmek gerekir.

Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu madde metninde “Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması” şeklinde tanımlanmıştır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere; kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu da yalnızca “huzur ve sükûnu bozmak” maksadıyla, yani özel kast ile işlenebilen bir suçtur. Dolayısıyla her iki suç tipinin ortak özelliği mağdurun rahatsız edilmesi olsa da cinsel taciz suçunda fail; mağduru cinsel özgürlüğü kısıtlamak suretiyle rahatsız ederken, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunda ise ısrarlı arama/ takip/ gürültü yapma veya benzeri hukuka aykırı davranışta bulunmak suretiyle rahatsız etmektedir.[4]

Konumuz bağlamında flört/arkadaşlık ilişkisi kurma tekliflerinin, TCK’nun 105. maddesinde düzenlenen cinsel taciz suçu kapsamında değerlendirilebilmesi için esas alınması gereken kriterler Yargıtay kararlarında belirtilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2017/668 E., 2020/141 K. Sayılı ve 27.02.2020 Tarihli Kararı;

“Cinsel taciz eylemlerinin suç olarak kabul edilebilmesi için bu eylemlerin hukuka aykırı olarak, başka bir ifadeyle mağdurun rızası hilafına gerçekleştirilmiş olması zorunludur. Rıza açıklama ehliyetine sahip bulunan bir kişinin, cinsel taciz eylemlerine TCK’nın 26. maddesi kapsamında göstereceği rıza ceza sorumluluğunu kaldıracaktır. Rızanın varlığı somut olayın özelliklerine göre belirlenecektir.

Cinsel taciz oluşturacak davranışlar, mağdurun vücuduna temasta bulunmamak şartıyla ani olabileceği gibi, devamlı nitelikte de gerçekleşebilir. Cinsel yönden rahatsız edici söz, yazı, işaret veya herhangi bir davranışla işlenmesi mümkün olduğu için serbest hareketli bir suçtur. Suçun oluşabilmesi için, failin cinsel amaç gütmesi ve eylemin belirli kişi ya da kişilere karşı gerçekleştirilmiş olması gerekir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24.03.2015 tarihli ve 2014/669-68 sayılı kararında da belirtildiği üzere; cinsel taciz suçunun maddi unsuru, bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz etmektir. Suçun manevi unsuru ise kast olup, failin cinsel amaç gütmesi, başka bir ifadeyle cinsel arzu ve isteklerini tatmin maksadıyla hareket etmesi gerekmektedir.
Eylemin cinsel amaçla işlenip işlenmediği ya da hangi fiilin cinsel taciz suçunu oluşturacağı belirlenirken sosyal hayatın gerekleri, failin sarf ettiği söz ve davranışların niteliği, gerçekleşme biçimi, tarafların konumları, aralarındaki ilişki ile eylemin gerçekleştiği tüm koşullar birlikte değerlendirilmeli, bu kapsamda ahlaki kurallara uygun evlenme teklifi, tanışma isteği veya nazikane beğeni ifadelerinin cinsel taciz suçunu oluşturmayacağı kabul edilmelidir. Çünkü bunlar bazen toplumun temelini oluşturan ailenin kurulmasına veya saygın bir arkadaşlığın oluşmasına da vesile olan, insani ilişkiler bağlamında gerçekleştirilen, cinsel özgürlüğü ihlal amacı taşımayan ve esasen buna elverişli de olmayan davranışlardır. Bununla birlikte evlenme veya arkadaşlık isteğinin iç çamaşırı hediye etme veya cinselliğe yönelen sözlerle gerçekleştirilmesi örneklerinde olduğu gibi kaba ve rahatsız edici bir üslupla yapılması, teklifin reddedilmesine karşın eylemin mağduru rahatsız edecek şekilde sürdürülmesi yahut mağdurun Medeni Kanun hükümlerine göre evlenme imkanı bulunmayan bir çocuk veya taraflardan birinin evli olması örneklerinde olduğu gibi evlilik veya arkadaşlık ilişkisinin önünde kanuni veya ahlaki engellerin bulunması durumlarında cinsel taciz suçunun oluşacağında hiç bir tereddüt bulunmamaktadır.”
şeklindedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararı incelendiğinde arkadaşlık/flört tekliflerini cinsel tacizden ayırt etmek için;

- Mağdurun rızasının bulunup bulunmadığı,

- Yapılan davranış/söylenen sözün ısrarcı veya sırnaşıkça ile yapılıp yapılmadığı,

- Yapılan davranış/söylenen sözün kaba veya incitici olup olmadığı,

- Arkadaşlık/flört ilişkisi kurmak isteyen kişi ile mağdur arasında bu ilişkinin kurulmasına hukuki veya ahlaki bir engelin bulunup bulunmadığı irdelenmelidir.

Dolayısıyla sevgi sözü söylemek, flört teklifinde bulunmak her maddi durumda cinsel taciz sayılmamakta, somut olayın özelliklerine ve Yargıtay’ın benimsemiş olduğu kriterlere göre değerlendirilmektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2017/244 E., 2018/601 K. Sayılı ve 04.12.2018 Tarihli Kararında; evli olan sanığın, mağdura yönelik olarak “Sana içim kıpırdıyor, kanım kaynıyor, seni gönülden seviyorum” demesini sanık ile mağdur arasında daha önce duygusal bir ilişki bulunmadığı hususunu da nazara alarak cinsel taciz suçu teşkil ettiğini belirtmiştir.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi başka bir kararında da “seni iyi yaşatırım, istersen seni istetir evlenirim” şeklindeki cümlenin mağdurenin yaşının küçük olması nedeniyle evlenme yeterliliğinin bulunmaması ve sanığın evli olması sebebiyle cinsel taciz suçu kapsamında olduğuna kanaat getirmiştir.[5] Maddi olayı değerlendirdiğimizde arkadaşlık/flört ilişkisi kurmak isteyen kişi ile mağdur arasında bu ilişkinin kurulmasına hukuki ve ahlaki bir engelin bulunması sebebiyle

Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin 2012/5731 E., 2012/1824 K. Sayılı ve 16.02.2012 Tarihli Kararında; “Güneş herkes için doğar ay ise gece uyumayanlar için, sen bu gece uyuma o gözlerine ben bu gece ay olacağım ve yalnız senin için doğacağım birtanem’ şeklindeki mesajın cinsel içerikli olduğu belirtilmiş ve failin eyleminin cinsel taciz suçunu oluşturduğuna karar verilmiştir.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin 2012/14446 E. ve 2012/5859 K. Sayılı ve 23.05.2012 Tarihli Kararında; “Müştekiyi arayan sanığın arama sırasında ismini söyleyip kendini tanıtarak ‘Nuran hanımla mı görüşüyorum, sizle tanışmak istiyorum’ demesi üzerine mağdurenin ‘ben sizinle görüşmek istemiyorum’ diyerek telefonu kapattıktan sonra, sanığın tekrar mağdurenin telefonuna çağrı atıp sonrasında da ‘Çok güzelsiniz, sizinle tanışmak istiyorum’ biçiminde mesaj gönderme şeklindeki eylemlerin bir bütün olarak zincirleme biçiminde cinsel taciz suçunu oluşturduğuna” kanaat getirmiştir.

Bu noktada kanaatimizin, yukarıdaki Yargıtay 14. Ceza Dairesinin kararlarında yer alan eylemlerin cinsel taciz suçunu oluşturmadığı yönünde olduğunu belirtmek isteriz. Nitekim daha önce de açıkladığımız üzere cinsel taciz suçu özel kast ile işlenebilen bir suçtur ve insanların sevgilerini göstermek adına sarf ettikleri her samimi sözün cinsel amaç taşımadığı da nazara alınmalıdır. Cinsel taciz suçunun değerlendirilmesinde cinsel amaç ve fiilin cinsel yönden mağduru rahatsız edici boyuta ulaşması dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla yukarıda belirttiğimiz iki kararda yer alan eylemlerin ancak koşullarını taşıyor ise TCK’nun 123. maddesinde düzenlenen ve takibi mağdurun şikayetine tabi olan kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu kapsamında kalacağı düşüncesindeyiz.

Flört/ arkadaşlık ilişkisi kurma girişiminin ısrarlı bir hal aldığı durumlarda, bu tür eylemler, somut olayın özelliklerine göre hem cinsel taciz hem de kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçları bakımından değerlendirilebilecektir. Yargıtay Ceza Dairelerinin, ısrarlı bir şekilde evlilik/arkadaşlık/flört teklifi edilmesi konusunda çelişkili kararları bulunmaktadır:

Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 2015/16840 E., 2016/2996 K. Sayılı ve 18.02.2016 Tarihli Kararında; istemediğini ve kabul etmediğini belirtmesine rağmen, ısrarla evlilik teklifi edilmesi, âşık olduğunun söylenmesi eylemlerinin, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunu değil, TCK’nun 105. maddesinde ve 43. Maddesinde tanımlanan zincirleme cinsel taciz suçunun oluştuğu belirtilmiştir.

Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2012/17541 E., 2914/3852 K. Sayılı ve 18.02.2014 Tarihli Kararı; “Sanığın, dul olan mağdura arkadaşlık teklif ederek kabul etmemesi nedeniyle ısrarlı telefon etmesi, takip ederek arkadaşlığa ikna etmek amacıyla konuşmak istemesi şeklinde kabul edilen eylemin, TCK’nun 105/1. maddesinde tanımlanan cinsel taciz suçunu oluşturacağı gözetilmeden, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunda açılan davada, sırf huzur ve sükûnunu bozma özel kastının oluşmadığı gerekçesi ile beraat kararının verilmesi…” şeklindedir.

Yargıtay’ın vermiş olduğu bu iki kararın yanlış olduğu ve bu tür ısrarlı tekliflerin; cinsel amaç güdülmediği ve cinsel bir amaç ihtiva etmeyen arkadaşlık/evlilik ilişkisi kurma isteğinin cinsel taciz suçunun manevi unsurunu karşılamayacağı nedeniyle ancak kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu teşkil edeceği düşüncesindeyiz. Nitekim Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 2014/2506 E., 2015/9030 K. Sayılı ve 07.10.2015 Tarihli Kararında ısrarla evlenme teklifi edilmesinin cinsel taciz suçunu değil, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunu teşkil edeceği belirtilmiştir.[6] Yine Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 2018/5685 E., 2020/3211 K. Sayılı ve 08.07.2020 Tarihli Kararında failin ısrarlı bir şekilde telefonla arayarak evlilik teklifi etmesinin cinsel mahiyet taşımadığı ve bu sebeple de eyleminin cinsel taciz suçu değil, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunu teşkil ettiği belirtilmiştir.

Kanaatimizce, flört/arkadaşlık veya evlilik ilişkisi kurma girişiminin yalnızca ısrarlı olması eylemin cinsel taciz suçunu teşkil etmesi açısından yeterli değildir. Flört/arkadaşlık veya evlilik ilişkisi kurma konusundaki ısrar; sosyal hayatın gerekleri kapsamında doğal karşılanmalı, ancak belli bir ağırlığa ulaştığı noktada, cinsel saik taşımadığı takdirde, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu kapsamında değerlendirilmelidir.

Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 2005/17634 E., 2008/7930 K. Sayılı ve 23.09.2008 Tarihli Kararı; “Sanığın mağdureye devamlı olarak arkadaşlık teklif etmek ve okulunun kapısında beklemek suretiyle mağdureyi hedef alan sırnaşıkça eylemleri sarkıntılık suçunu oluşturduğu halde…”

Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 2013/19555 E., 2013/4093 K. Sayılı ve 08.04.2013 Tarihli Kararı; “…sanığın…mağdureyi arkasından ısrarla takip ederek ona ‘hey yavrum, sen buralı değilsin seninle tanışıp konuşalım’ şeklinde sözler söylediği, mağdurenin ‘ben evliyim’ şeklindeki cevabına da sırnaşıkça ‘ne olacak yani’ şeklinde karşılık verdiği anlaşılıp eylemin işleniş şekline nazaran sanığın kasta dayalı ağır kusurla cinsel taciz suçunu işlediği sabit olduğu halde….” şeklindedir.

Yargıtay yukarıdaki iki kararında yalnızca teklifin ısrarlı olmasını değil sırnaşıkça olmasını da kriter olarak belirlemiş ve flört girişimini “ısrarlı ve sırnaşık bir hal” aldığı için cinsel taciz suçu kapsamında değerlendirmiştir.

Yargıtay kararlarını irdelediğimizde flört/arkadaşlık ilişkisi kurma girişiminin cinsel taciz suçu kapsamında değerlendirilmesi için; mağdurun rızasının varlığı, yapılan davranış/söylenen sözün ısrarcı veya sırnaşıkça ile yapılıp yapılmadığı, yapılan davranış/söylenen sözün kaba veya incitici olup olmadığı, fail ile mağdur arasında bu ilişkinin kurulmasına hukuki veya ahlaki bir engelin bulunup bulunmadığı şeklinde dört ölçüte başvurduğunu görmekteyiz. Bu ölçütlerin uygulanması sırasında Yargıtay’ın temel olarak dikkate aldığı hususun mağdurun cinsel yönden ahlak temizliğine aykırı bir şekilde rahatsız edilip edilmediği olduğunu söylemek mümkündür.[7] Yukarıda da ayrıntılı olarak değindiğimiz üzere Yargıtay’ın bazı kararlarında adeta “niyet okuyuculuğu” yapma yoluna giderek, muhteviyatı itibariyle cinsel mahiyet taşımayan arkadaşlık/flört tekliflerini de cinsel taciz suçu kapsamında değerlendirdiğini görmekteyiz. Bir flört/arkadaşlık teklifini cinsel taciz suçu kapsamında olup olmadığı yalnızca mağdurun veya toplumun sübjektif ahlak anlayışı dikkate alınarak değerlendirilmemelidir. Nitekim cinsel taciz suçu ile korunan değer toplum ahlakı değil, bireyin cinsel hürriyetidir.

----------------------

[1] Türk Dil Kurumu Sözlük, 2021.

[2] Ünver, Cinsel Dokunulmazlığa ve Genel Ahlaka Karşı Suçlar, İstanbul 2008, s.331.

[3] Tezcan, Durmuş/ Erdem, Mustafa Ruhan/ Önok, Murat, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Ankara 2018, s.458.

[4] Özbek, Veli Özer/ Doğan, Koray/ Bacaksız, Pınar/Tepe, İlker, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara 2017, s.477.

[5] Yargıtay 14. C.D.’nin 2012/4390 E., 2012/742 K. Sayılı ve 03.02.2012 Tarihli Kararı

[6] Yargıtay 14. C.D. 2014/2506 E., 2015/9030 K. Sayılı ve 07.10.2015 T.; “Suç tarihinden önce gayri resmi birlikte yaşadığı katılanla ayrılan sanığın barışma teklifine olumsuz yanıt alması üzerine katılanı ısrarlı şekilde takip edip evinin etrafında dolaşmak ve gördüğü yerde evlenme teklifi etmek suretiyle rahatsız ettiği tüm dosya içeriğinden anlaşıldığından, sanığın kişilerin huzur ve sukununu bozma suçundan mahkumiyetine karar verilmesi yerine suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde cinsel taciz suçundan mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırı…”

[7] Tunç, Kübra, “Yargıtay Kararlarında Flört Girişiminin Cinsel Taciz Suçundan Ayrımı”, Ceza Hukuku Dergisi, Nisan 2021, Sayı:45, s.191.