5411 Sayılı Bankacılık kanunun amacı, finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanmasına, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasına, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Kanun kapsamında fona devredilen banka ve finans kurumlarına ilişkin alacakların nasıl takip edileceği hususu aynı kanunun 132-143 maddeleri arasında fon alacaklarının takip ve tahsiline ilişkin yetki ve usulleri başlığı altında düzenlenmiştir. 

Yapılan düzenleme nazarında kanun koyucu tarafından ikili bir ayrıma gidilerek bir kısım alacaklar yönünden 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında kanun hükümlerine göre tahsilatların sağlanması, bir kısım alacaklar yönünden ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre alacakların tahsilinin sağlanması düzenleme altına alınmıştır.

Çalışmada 5411 sayılı kanun kapsamında belirtildiği üzere yer yer 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun hükümleri geçirilmiş ise de güncel Yargıtay kararlarından da anlaşılacağı üzere İcra ve İflas uygulamaları nazarında fon alacaklarının yetki ve usullerinin neler olduğu ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu başta olmak üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile 492 Sayılı Harçlar Kanundaki istisnalar gösterilmektedir.

Bu yönüyle fon tarafından başlatılan icra takiplerinde; fonun harçtan muaf tutulması, fona borçlu olanların icra dosyasına yaptıkları itirazların satıştan başka herhangi bir işlemi durdurmadığı, fona bağlı alacaklarda zaman aşımı süresinin yirmi yıl olduğu, ticari ve iktisadi bütünlük kararı üzerine icra dairesince yapılması gerekenler ve satıştan elde edilen paraların sıra cetveli kesinleşmeksizin fona teminatsız olarak ödenebileceği gibi hususlara değinilmektedir.      

I. GENEL OLARAK

Fon Alacaklarının Takip ve Tahsiline İlişkin Yetki ve Usûller

Fonun, bu Kanunun 130 uncu maddesinde sayılan gelirleri ile 108 inci ve 135 inci maddesindeki alacaklarının takip ve tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.

Fon, bu Kanunun 108 inci maddesinde sayılan alacakların takibine, banka kaynağının kullanıldığı tarihten itibaren banka defter, kayıt ve belgelerine göre anapara, her türlü faiz, komisyon ve sair giderlerin toplamından oluşan birikmiş alacak tutarı üzerinden, 130 uncu maddesinde sayılan alacakların takibine tahakkuk eden anapara üzerinden, 135 inci maddesinde belirtilen alacakların takibine ödemeye esas olmak üzere tespit edilen tutar üzerinden başlar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun kapsamındaki alacaklara uygulanan oranda gecikme zammı uygular.

Fon, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulamasında anılan Kanunun Maliye Bakanlığı tahsil dairesi ve diğer makam, merci ve komisyonlara verdiği yetkileri kullanır. Borçlu veya borçlunun malları başka mahallerde bulunduğu takdirde, Fon, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerini, kendi tahsil dairesi aracılığı ile uygulayabileceği gibi, tahsil dairesi bulunmayan mahallerde, o mahaldeki Maliye Bakanlığı tahsil dairesi aracılığıyla da uygulayabilir.

Fon, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca takip ettiği alacaklarına ilişkin her türlü teminatın paraya çevrilmesinde de anılan Kanun hükümlerini uygulayabilir.

Fon, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre yapacağı satışlarda; satış bedelinin vadeli tahsiline karar verebilir. Ancak, bu durumun ve vadeli satış şartlarının, satış ilânında ve satış şartnamesinde belirtilmesi zorunludur.

Fon, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre satışa arz ettiği mal, hak ve alacaklarla ilgili ihaleye katılmaya, pey sürmeye ve alacağına mahsuben ihaleden mal, hak ve alacakları satın almaya yetkilidir.

Bu Kanunun 107 nci maddesi uyarınca bir bankanın alacaklarının devralınması hâlinde bu alacaklar, devir tarihi itibarıyla Fon alacağı haline gelir ve bu alacaklarla ilgili olarak borçlu aleyhine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre başlatılmış bulunan takipler ile alacağın tahsiline yönelik davalara kaldığı yerden devam edilir.

Bu Kanunun 107 nci maddesi uyarınca devralınan alacaklar nedeniyle Fona borçlu olanların iflası hâlinde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 221 inci maddesindeki iflas bürosu Fon temsilcisinin katılımıyla teşekkül eder.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 223 üncü maddesindeki iflas idaresinin, Fonun talep etmesi hâlinde üyelerinden en az biri, Fonun göstereceği iki kat aday arasından icra tetkik mercii tarafından seçilir. Fon, alacağının tahsili bakımından gerekli görürse iflas idaresinin en az iki üyesinin önereceği iki katı aday arasından seçilmesini talep etmeye yetkilidir.

Bu durumda, icra tetkik mercii iflas idaresinin asgarî iki üyesini Fonun önereceği adaylar arasından seçer. Fon bir üye seçtirmişse icra tetkik mercii diğer bir üyeyi alacak tutarı itibarıyla çoğunlukta olanların göstereceği iki aday arasından, bir üyeyi de alacaklı sayısı itibarıyla çoğunlukta olanların göstereceği adaylar arasından seçer.

Fon iki üye seçtirmişse, diğer bir üye icra tetkik mercii tarafından alacaklı sayısı itibarıyla çoğunlukta olanların göstereceği iki aday arasından seçilir.

Fon, takip ettiği alacaklar ile ilgili olarak iskonto da dâhil olmak üzere, her türlü tasarrufta bulunmaya, sulh olmaya, satmaya, geri almaya, alacağına mahsuben menkul ve gayrimenkul mallar ile her türlü hak ve alacakları belirleyeceği koşullar ile devralmaya ve alacağın yeniden itfa plânına bağlanması da dâhil olmak üzere borçlularla anlaşma yapmaya ve borçlularla yaptığı anlaşmalar kapsamında Fon Kurulunca belirlenecek usûl ve esaslar dâhilinde muhafaza tedbiri uygulayıp uygulamamaya, dava açıp açmamaya veya açılmış bulunan hukuk davalarının yapılan anlaşma süresince durdurulmasını mahkemeden istemeye yetkilidir.

Fon, her türlü alacağın teminatını teşkil etmek üzere, Yeni Türk Lirası ve/veya yabancı para birimi üzerinden, ticari işletme rehni, taşınmaz rehni ve taşınır rehni dâhil olmak üzere her türlü aynî ve şahsi teminat almaya ehil ve yetkilidir.

Fon Alacaklarında Ticari ve İktisadi Bütünlük (TİB) Kararı

Fon alacaklarının tahsilini teminen, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca haczedilen aktif değerler ile lisans, ruhsat ve imtiyaz sözleşmelerinden doğan haklar ve bu varlıkların feri veya mütemmim cüzü niteliğindeki sözleşmelerden doğan, ancak başlı başına iktisadi değeri olmayanlar da dâhil olmak üzere diğer tüm hak ve varlıklar ile bunlarla bağlantılı finansal kiralama sözleşmeleri ve bu sözleşmelere konu varlıkları bir araya getirerek, ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturarak alıcısına geçişini sağlayacak şekilde satışına, hacizli malların birden fazla borçluya ait olması ve/veya birden fazla alacaklının haczi olması hâlinde de satışı yaptırmaya, ihale bedelinin ödenme şeklini, para birimini, alıcıların sahip olması gereken şartları, ödeme tarihini ve ihalenin sair usûl ve esasları ile satış şartlarını 6183 sayılı Kanun hükümlerine bağlı olmaksızın belirlemeye, satışa konu ticarî ve iktisadî bütünlüğü alacağına mahsuben satın almaya, satışa konu varlıkların ait olduğu şirketlerin teknik bilgi, yazılım, donanım, ekipman, mal ve hizmet alımından doğan geçmiş dönem borçlarını; ticari ve iktisadi bütünlük içinde yer alan mal, hak ve/veya varlıklar ile ilgili olması veya ticari ve iktisadi bütünlüğün değerinin korunması için gerekli veya değerini artırır mahiyette olması, taraflarca borç miktarının tespitinde mutabakata varılmış olması, varlıkları ticari ve iktisadi bütünlük satışına konu edilen tarafça bahsi geçen mutabakattan sonra Fona müracaat edilmesi ve işlemlerin en geç Fon Kurulunun ihaleyi onay tarihine kadar tekemmül ettirilmesi şartıyla öncelikli olarak ihale bedelinden ödemeye veya ihale alıcısına ödetmeye Fon Kurulu yetkilidir.

Bu şartlara uygun olmayan müracaatlar Fon tarafından işleme alınmaz. Fon Kurulu, satış kararıyla birlikte, bu satışı gerçekleştirmek üzere en az üç kişiden oluşan bir satış komisyonu oluşturur ve başkanını belirler.

Satış komisyonu, toplam üye sayısının salt çoğunluğu ile toplanır ve toplam üye sayısının salt çoğunluğu ile karar alır.

Ticarî ve iktisadî bütünlüğün muhammen bedeli, satış komisyonu tarafından, uzman gerçek veya tüzel kişilerin kıymet takdiri raporu dikkate alınarak, daha önce bütünlüğü oluşturan varlıkların ayrı ayrı kıymet takdirlerinin yapılmış olması ile bağlı olmaksızın düzenlenecek rapor çerçevesinde Fon Kurulu tarafından belirlenir.

Ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturan mahcuzlar üzerinde birden fazla kişinin aynî veya şahsî hakkının bulunması veya bunların mülkiyetinin birden fazla kişiye ait olması durumunda, bu mal, hak ve/veya varlıkların değeri ayrı ayrı tespit edilir.

Bu madde hükümleri uyarınca yapılacak satış sürecinde, satış ilânının Resmî Gazetede yayımlanması ilgililere yapılacak tebliğ hükmündedir.

Ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturduğuna karar verilen mahcuzların satışı, kapalı zarf veya açık artırma usûllerinden biri veya ikisi birlikte uygulanmak suretiyle yapılır.

Bundan sonra, Fon Kurulunun gerekli görmesi hâlinde, ihalelere pazarlık usûlü ile devam edilebilir. Bu usûllerden hangisinin uygulanacağına, ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturan mal, hak ve varlıkların nitelikleri dikkate alınarak Fon Kurulu tarafından karar verilir.

İhale bedelinin dağıtımına esas sıra cetveli satış komisyonu tarafından düzenlenir ve Resmî Gazetede ilan edilir.

Sıra cetveline itiraz süresi, sıra cetvelinin Resmî Gazetede yayımlanmasından itibaren 15 gündür. İhalenin sonuçlanması, Fon Kurulunun onayına bağlıdır. Bu hüküm uyarınca yapılan satışlarla ilgili ihalenin feshi davaları, Fonun merkezinin bulunduğu yer idare mahkemelerinde görülür.

 Ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturulmasına karar verilmesinden itibaren iki yıl içerisinde ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturan varlıklar ile ilgili işletmelere ait menkul, gayrimenkul ve her türlü hak ve alacaklar ile üçüncü kişiler nezdindekiler de dahil nakit varlıklarının imtiyazlı alacaklılar dâhil üçüncü kişiler tarafından haczi, muhafaza altına alınması ve satışı talep edilemez, mahcuzların maliklerinin iflasına karar verilemez, finansal kiralama sözleşmelerinin feshi talep edilemez, işbu sözleşmeler kapsamındaki varlıkların iadesine karar verilemez, ilgili takyidatlar hakkında zamanaşımı ve hak düşürücü süreler işlemez.

Yukarıdaki hüküm çerçevesinde telekomünikasyon, enerji, ulaşım, radyo, yazılı ve görsel medya ve diğer sektörlerdeki, yönetim ve denetimi veya hisseleri Fon tarafından devir alınan şirketlere tanınmış imtiyaz sözleşmesi, lisans, ruhsat, işletme izni, ön izin, yayın izni, 3984 sayılı Kanunun geçici 6 ncı maddesi hükmü kapsamında geçici frekans ve kanal kullanımı ve benzeri izinlerin yeni alıcıları adına devri ve tescili işlemleri, Fonun bildirimi üzerine ilgili kurum, kuruluş ve üst kurullarca, gerekli bilgi ve belgelerin tamamlanmasını müteakip başkaca bir işleme gerek kalmaksızın en fazla bir ay içinde tamamlanır.

Bu hüküm uyarınca yapılacak satışlara ilişkin diğer esas ve usûller Fon tarafından çıkarılacak yönetmelikle tespit edilir.

Gerçek ve tüzel kişilerin sahip olduğu varlıkların, bu maddede yer alan hükümler çerçevesinde ticari ve iktisadi bütünlük kapsamında satışlarından elde edilen bedelden; satış masrafları düşüldükten sonra satış tarihine kadar tahakkuk etmiş olmak şartıyla sırasıyla, rehinle teminat altına alınmış borçlar, bütünlük kapsamındaki varlıkların aynından kaynaklanan amme borçları, işbu maddenin beşinci fıkrasında belirtilen geçmiş dönem borçları, kişilerin Devlete ve sosyal güvenlik kuruluşlarına olan 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamındaki borçları ile GSM imtiyaz sözleşmesinden doğan Hazine payı borçları ödendikten sonra kalan kısım, kişilerin diğer kamu kurum ve kuruluşları ile üst kurullara olan borçlarına garameten taksim edilerek ödenir.

Finansal kiralama kapsamındaki varlıklara ait ekspertiz raporlarına göre ihale bedelinden isabet eden tutar ile finansal kiralama sözleşmesi kapsamındaki borç tutarından hangisi düşükse o tutar, finansal kiralayana ihale bedelinden sıra cetvelinin düzenlenmesi ve kesinleşmesi beklenmeksizin öncelikli olarak ödenerek Fonun bildirimi ile sözleşmeye konu varlıklar ihale alıcısına devredilir.

Bu alacaklılara tamamen ödeme yapıldıktan sonraki bakiye, diğer alacaklılara garameten ödenir. Bu hükme göre yapılan dağıtım sonrasında bakiye borç kalması; lisans, ruhsat, imtiyaz sözleşmesi, geçici frekans ve kanal kullanımı ve benzeri hakların devri ve yeni alıcısı tarafından işletilmesi için gerekli olan ve kamu kurum ve kuruluşları ile üst kurullarca yapılması gereken devrin tescil ve nakli işlemine engel teşkil etmez.

 Bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 15 inci maddesinin (7) numaralı fıkrası ile bu madde kapsamında olan şirketler ile sermayesinin % 50'sinden fazlasını temsil eden hisselere Fonun, Fon Bankasının veya Fon iştiraklerinin sahip olduğu şirketler, yönetim kurulları tarafından alacaklılarına ve borçlularına Fonun belirlediği esaslar çerçevesinde yapılacak ilânı müteakiben düzenlenen bilançoları esas alınarak Fon Kurulu kararı ile İcra ve İflas Kanunu, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın tasfiye olunur.

Tasfiyeye ilişkin Fon Kurulu kararı şirketin infisah ettirilmesi anlamında olup, bu şirketler Fonun yazılı bildirimi üzerine ilgili sicilden başkaca bir işleme gerek kalmaksızın terkin olunur. Tasfiye kararı aleyhine ilgililer tarafından açılacak davalar Fonun merkezinin bulunduğu yer idare mahkemelerinde görülür.

Fon Kurulu tarafından tasfiyesine karar verilen şirketlerin iflas ve ihyası istenemez. Yapılan ilân neticesinde kayıt altına alınan alacaklar Fon tarafından bu Kanun, 6183 sayılı Kanun ve İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesine uygun olarak düzenlenecek sıra cetveli ile tasfiye kararı verilen şirketin alacaklılarına dağıtılır. Bu madde hükümlerine uygun olarak tasfiye olunan şirketlerin hâkim ortakları ve yöneticileri ile üçüncü şahıslar aleyhine açılan şahsi sorumluluk, iflas ve alacak davaları kanunî halef; ceza davaları kanunî müdahil sıfatıyla Fon tarafından devam ettirilir.

Bu davalar sonucunda herhangi bir tahsilat yapılması halinde başkaca bir işleme gerek kalmaksızın tahsil edilen meblağ düzenlenmiş sıra cetveline uygun olarak dağıtılır. Dağıtım sonrasında alacağını tamamen alamamış olan alacaklılara talepleri halinde şirketin tasfiye edildiğine ve dağıtılacak tasfiye bakiyesi bulunmadığına dair bir belge verilir.

Bu belge İcra ve İflas Kanununun 105 inci maddesi hüküm ve sonuçlarını doğurur. Alacaklılara sıra cetveline uygun olarak yapılacak dağıtım sonrası tasfiye bakiyesi kalması halinde bu bakiye şirket hissedarlarına hisseleri oranında ödenir. Tasfiyenin usûl ve esasları Fon Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Bu Kanunun 71 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi hükmü uyarınca faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankalar ile tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye işlemi başlatılan bankaların, bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen gerçek ve tüzel kişiler ile gerçek kişilerin kan ve kayın hısımlarının edindikleri ve/veya bu suretle üçüncü kişilere edindirdikleri para, her türlü mal, hak ve alacakların banka kaynağı kullanılmak suretiyle edinildiği ve/veya edindirildiği kabul edilir.

Bu gerçek kişiler ile tüzel kişiler tarafından edinilen para, her türlü mal, hak ve alacaklar hakkında bu madde hükümlerini uygulamaya Fon yetkilidir. Bu suretle edinildiği ve/veya edindirildiği kabul edilen para, her türlü mal, hak ve alacaklar üzerinde ilk kredinin ve/veya banka kaynağının kullanıldığı tarihten sonra üçüncü kişilere yapılan satış, devir ve temlik, sınırlı aynî hak tesisi gibi işlemler ile üçüncü kişiler lehine tesis edilen aynî ve şahsi her türlü hak Fona karşı hüküm ifade etmez.

Bu hukuki işlemlere taraf olan, küllî ve cüz'i halefleri dâhil tüm şahısların, yukarıda belirtilen işlemlerin gerçekleşmesinden sonra edindikleri ve/veya edindirdikleri para, her türlü mal, hak ve alacaklar hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.

Fon Alacaklarının Takip ve Tahsiline İlişkin İstisnalar

Fonun taraf olduğu her türlü dava ve icra takiplerinin kısmen veya tamamen Fon aleyhine neticelenmesi hâlinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yazılı tazminat ve cezalar Fon hakkında uygulanmaz.

Bu Kanunun 107 nci maddesi uyarınca bir bankanın, borçlarının, taahhütlerinin yüklenilmesi veya alacaklarının devralınması hâlinde, bu borç, taahhüt ve alacaklarla ilgili olarak açılmış veya açılacak dava ve icra takiplerinde kanunlarda yazılı zamanaşımı ve hak düşürücü süreler dâhil her türlü süre, alacağın devralındığı veya borcun, taahhüdün yüklenildiği tarihten itibaren Fon bakımından dokuz ay süre ile durur.

Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin olarak Fonun yapılan ihalelere iştirak etmesi hâlinde teminat şartı aranmaz. Fonun alacaklı olduğu ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu uyarınca yapılan takiplerde borçlular tarafından yapılan itirazlar satış dışında takip işlemlerini durdurmaz.

Fonun alacaklı olduğu dosyalarda yaptırılan kıymet takdirleri ile satış ilânlarının borçlular dışındaki ilgililere tebliği, ilânda belirtilen süreler geçerli olmak kaydıyla, varsa bilinen son adreslerine yapılacak tebligat ile yoksa keyfiyetin ilanen tebliği suretiyle yapılır.

Fonun alacaklısı olduğu icra dosyalarında Fona ödenmesi gereken satış bedelleri sıra cetvelinin kesinleşmesi beklenmeksizin teminatsız olarak ödenir.

Fon Tarafından Kurulan Varlık Yönetimi Şirketlerinin Fondan Devir Alınan Alacaklara Etkisi

Bankalar ve Fon dâhil diğer malî kurumların alacakları ile diğer varlıklarının satın alınması, tahsili, yeniden yapılandırılması ve satılması amacıyla, kuruluş ve faaliyet esasları Kurul tarafından belirlenen varlık yönetim şirketleri de kurulabilir. Varlık yönetim şirketleri alacaklarının tahsili ve alacakların ve/veya diğer varlıkların yeniden yapılandırılması kapsamında alacak tahsili amacıyla edindiği gayrimenkul veya sair mal, hak ve varlıkların işletilmesi, kiralanması ve bunlara yatırım yapılması ve yine alacaklarını tahsil etmek amacıyla borçlularına ilâve finansman sağlamak veya sermayelerine iştirak etmek dâhil olmak üzere her türlü faaliyeti gerçekleştirmeye yetkilidir.

Sermayesinin yarıdan fazlası doğrudan veya dolaylı olarak kamuya ait olan veya kamu tarafından kontrol edilen bankaların alacaklarının varlık yönetim şirketlerine satışında uygulanacak usul ve esasları belirlemeye Kurul yetkilidir.

Fon kurulacak varlık yönetim şirketlerine sermaye sağlamak suretiyle kurucu ortak veya hissedar olarak katılmaya yetkilidir.

Fonun en az yüzde yirmi hissedar olduğu varlık yönetim şirketleri, Fondan devraldığı alacaklarla ilgili olarak bu Kanunun 132 nci maddesinin sekizinci fıkrası ve 138 inci maddesinin beşinci fıkrasında Fona tanınan hak ve yetkileri kullanır.

Buna göre fonun bizzat kendisi 5411 sayılı kanunun 132-143 sayılı maddelerde belirtilen Takip ve Tahsil Usullerini kullanmakta yetkili iken fon tarafından kurulmasına karar verilen varlık yönetim şirketlerinin de aynı düzenlemelerden yararlanabileceği düzenlenmiştir.

Fon ve Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalara İlişkin Malî İstisnalar

Fon her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır. Faaliyet izni kaldırılan veya tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen bankaların iflas ve tasfiye idarelerinin Fon tarafından, borçlarının ve/veya taahhütlerinin üstlenilmesi ve/veya alacaklarının devralınması hâlinde Fonun, üstlendiği borçlar ve/veya taahhütler ile devraldığı alacaklarla ilgili devir ve temlik sözleşmeleri, her türlü teminatın tesisi ve kaldırılması, sözleşmelerin bozulması, dava ve icra takipleri ile bu borçlar ve/veya alacaklar ve/veya taahhütlerle ilgili diğer her türlü işlemler ve bu işlemlerle ilgili düzenlenen kâğıtlar, her türlü vergi, resim, harç, fonlar ve 2548 sayılı Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesi hükmünden istisnadır.

Borçlu tarafından ödenmesi gereken tahsil harcı dahil her türlü vergi, resim, harç ve masraflar bu alacaktan mahsup edilemez.

Bu işlemlerden kaynaklanan döner sermaye ücreti ödenmez ve diğer kesintiler yapılmaz.

Fon alacağına karşılık bir malın Fon veya Fon bankaları tarafından rızaen veya icraen satın alınması hâlinde bu işlemlerle ilgili olarak tarafların ödemekle yükümlü olduğu vergi, resim, harç ve döner sermaye ücreti gibi malî yükümlülükler aranmaz.

Fonun, Fon bankalarının ve tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen bankaların iflas ve tasfiye idarelerinin, mahkeme ilâmını alması ve tebliğe çıkartması işlemlerinde karşı tarafa yükletilmiş olan harcın ödenmesi ve her türlü ihtiyatî tedbir, ihtiyatî haciz ve tehir-i icra taleplerinde teminat şartı aranmaz.

Fon alacaklarına ilişkin davalarda 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun seri muhakeme usûlü hükümleri uygulanır.

Fonun, Fon bankalarının ve tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen bankaların iflas ve tasfiye idarelerinin, yukarıda belirtilen işlemler nedeniyle kendi aralarındaki ve/veya diğer gerçek ve tüzel kişilerle aralarındaki işlemler nedeniyle düzenlenen sözleşmeler, belgeler ve sair kâğıtlar ile bunların değiştirilmesi, yenilenmesi, uzatılması, devredilmesi ya da yeni bir itfa plânına bağlanması, alacakların teminatlandırılması, teminatların devir alınması, tarafların sulh ve/veya ibra olması ve/veya her ne nam altında olursa olsun herhangi bir işleme tâbi tutulması nedeniyle düzenlenen kâğıtlar ve/veya belgeler her türlü vergi, resim ve harçlar ile özel kanunları ile hükmolunan malî yükümlülüklerden istisnadır.

Bu hüküm üçüncü kişiler yönünden, Fonun ve/veya Fona intikal eden bir bankanın ve/veya tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen müflis bankaların iflas idarelerinin, tasfiyeye tâbi tutulan bankaların tasfiye idarelerinin alacaklarının tahsili ile ilgili işlemlere taraf olmaları hâlinde uygulanır. Fonun, bu Kanunun 131 inci maddesi uyarınca gerçekleştireceği borçlanma ve avans işlemleri her türlü vergi, resim ve harçtan istisnadır.

Fon bankaları, faaliyet izni kaldırılan veya tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen bankaların iflas ve tasfiye idarelerinin alacaklarının tahsilini teminen yapacakları her türlü işlem, dava ve icra takipleri, bu dava ve takiplerin borçlularınca kabul edilmek suretiyle kesinleştirilmesi, her türlü vergi, resim, harç ve fonlar ve 2548 sayılı Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesi hükmünden istisnadır.

Faaliyet izni kaldırılan bankaların, Fon bankalarının sandıklarının Sosyal Sigortalar Kurumuna devri hâlinde, aktüerlerce tespit edilen fiili ve teknik açıklar için, faaliyet izni kaldırılan bankaya, Fona ve/veya Fon bankalarına rücu edilemez.

Fon Alacaklarının Zamanaşımı Yönünden Takip Hukukuna Etkisi

Türk Borçlar Kanunundaki genel düzenleme kapsamında, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu düzenlenmiştir. Anca fona devredilen alacaklar yönünden 5411 Sayılı Bankacılık Kanunun Altıncı Bölümünde Takip ve Tahsil Usulleri 132-143 maddelerinde ayrıntılı biçimde düzenlenmiş Fon alacaklarının takip ve tahsiline ilişkin yetki ve usullerin açıkça düzenleme altına alındığı 141. Maddesinde 5411 Sayılı Kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu düzenleme altına alınmıştır.  

II. GÜNCEL YARGI KARARLARI

Ticari ve İktisadi Bütünlük Yönünden,

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2019/14173 Esas ve 2020/6509 Karar


Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Alacaklı tarafından bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takipte, borçlu şirketin icra mahkemesine başvurusunda, borçlu şirkete TMSF'nin kayyum olarak atandığını, şirket hakkında iktisadi bütünlük kararı verildiğini, 678 Sayılı KHK.nın 37. maddesi gereğince şirket malvarlığının haczedilemeyeceğini ileri sürerek icra müdürlüğünce yapılan haciz işlemlerinin iptalini talep ettiği, ilk derece mahkemesince borçlu şirket hakkında verilen iktisadi bütünlük kararı gereği borçlu şirketin malvarlığının haczedilemeyeceği gerekçesi ile şikayetin kabulüne karar verildiği, alacaklı tarafından ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince borçlu şirketin malvarlığına konulan tüm hacizlerin iktisadi bütünlük kararından önceki tarihte konulmuş olduğundan hacizlerin kaldırılmasına karar verilemeyeceği gerekçesi ile istinaf isteminin kabulüne, şikayetin reddine karar verildiği görülmektedir.

678 Sayılı KHK'nın 37. Maddesi" (1) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atandığı şirketlerde, şirketin doğrudan veya dolaylı borçlarının ödenmesi için öncelikle şirket lehine kefil olan ortak, yönetici veya bunlarla bağlantılı üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin malvarlığına müracaat edilir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, bu kapsamda şirket borçlarının ödenmesi ya da şirket sermaye ihtiyacının karşılanmasını teminen, kefillerin varlıklarının doğrudan veya ticari ve iktisadi bütünlük yoluyla satılması konusunda yetkilidir.

Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyum olarak atandığı şirketlerin, müşterek müteselsil borçluluğu kapsayan kefaletler dahil, kefil olduğu borçlarda ise kayyumluğun devamı süresince borcun öncelikle asıl alacaklıdan ya da diğer kefillerden tahsili yoluna gidilir. " hükümlerini getirmiştir.

694 sayılı KHK'nin 196. maddesi ile eklenen "Kayyım atanan şirketlerde kefalet" başlıklı geçici 1. maddesinde "(1) Bu Kanun Hükmünde Kararname ile 37 nci maddenin birinci fıkrasında yapılan değişiklik hükümleri, bu maddenin yayımlandığı tarih itibarıyla başlatılmış olan takip ve tahsil işlemleri hakkında da uygulanır." hükmününü içermektedir.

678 sayılı KHK'nın 37. maddesi açıkça TMSF'nin kayyum olarak atandığı şirketler aleyhine takip yasağı düzenlemesi getirmemiş, borçların tahsilinde izlenecek yolu belirlemiştir. OHAL döneminde yapılan düzenlemeler ile bu şirketlerin ülke ekonomisine yeniden kazandırılmaya çalışıldığı, şirketlerin iktisadi faaliyetlerini sürdürmesi, üretim ve istihdama katkı sağlamasının hedeflendiği, terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olduğu şirkete kayyım olarak atanmış TMSF temsilcilerinin içi boşaltılmış ve ağır borç yükü altında olan şirketleri idare etmesi ve ekonomiye yeniden kazandırılmasının önem arz ettiği görülmüştür.

Somut olayda takibe konu bononun şikayetçi borçlu Kadıahmetoğulları ... İnşaat Taahhüt Sanayi Ticaret A.Ş. tarafından düzenlendiği, şirket ortak ve yönetecilerinin bonoyu aval veren sıfatı ile imzaladıkları, takibin şikayetçi borçlu şirket ile birlikte avalistler aleyhine başlatıldığı görülmüştür.

Buna göre 678 sayılı KHK'nin, 679 sayılı KHK'nin 6. fıkrası ve 694 sayılı KHK'nin 195. maddesi ile değişik 37. maddesi gereğince öncelikle şirket lehine kefil olan ve şahsi mal varlığı değerlerine kayyım atanmamış ortak, yönetici veya üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin mal varlığına müracaat edilmesi gerekir.

Kaldı ki 678 sayılı KHK'nın 37. maddesi uyarınca şirket ortakları, yöneticiler ya da bunlarla bağlantılı üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin şirket borçlarından sorumlu tutulmaları için bu sıfatlar tek başına yeterli olmayıp, şirket lehine kefil olmaları şarttır ve dosya kapsamına göre de TTK. Hükümleri uyarınca kefalet şartı gerçekleşmiştir.

Dolayısıyla 678 sayılı KHK'nın 37.maddesi kapsamında şikayetin kabulü ile borçlu şirketin malvarlığına uygulanan hacizlerin kaldırılması gerekir.

O halde, borçlu şirketin şikayetinin kabulü ile hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, bölge adliye mahkemesince yanılgılı değerlendirmeyle şikayetin reddine karar verilmesi isabetsiz olup bölge adliye mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi'nin 22.10.2019 tarih ve 2019/724 - 2042 K. sayılı kararının (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 07/07/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Mali İstisnalar Bakımından,

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/419 Esas ve 2019/551 Karar

(…)

Direnme kararı davalı ...Ş., davalı TMSF ve ferî müdahil ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz itirazlarının ayrı incelenmesinde yarar vardır.

I) Davalı ...Ş. yanında feri müdahil ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Bilindiği üzere hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır.

Ferî müdahil ... vekilince ilk kararın temyiz edilmemiş olması nedeniyle direnme kararına karşı temyiz talebinde bulunulmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.

O hâlde ferî müdahil ... vekilinin temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.

II) Davalı TMSF vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Davalı TMSF vekilinin temyiz itirazları yerel mahkeme tarafından Özel Daire bozma kararına uyulan kısma ilişkin olduğundan temyiz itirazlarının Özel Dairece incelenmesi gerekir.

III) Davalı ...Ş. vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, 5411 sayılı Bankalar Kanunu’nun 140’ıncı maddesi uyarınca davalı bankanın harçtan muaf olduğu uyuşmazlık dışı olan eldeki davada, mahkemece hüküm altına alınan 542,80TL’nin içinde başvurma harcı ve vekâlet harcının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

Konuya ilişkin 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) “Yargılama giderlerinden sorumluluk” başlıklı 326. maddesinde “(1) Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.

(2) Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.

(3) Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Bu düzenleme uyarınca, yargılama giderleri kural olarak, davada haksız çıkan yani aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir ( Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) 417 ve HMK 326. maddeleri).

Bu yargılama giderleri hem davayı kazanan tarafça daha önce peşin olarak ödenen hem de dava sonunda ödenmesi gereken harç ve masraflar ile yargılama gideri olan vekâlet ücretidir. Mahkemenin, davayı kaybeden tarafı yargılama giderlerine mahkûm etmesi için mutlaka karşı tarafça bir talepte bulunulmuş olması gerekmez; bu konudaki karar mahkemece kendiliğinden verilir (Pekcanıtez, H./Atalay, O./Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, Ankara 2011, s.700 vd.).

5411 sayılı Bankalar Kanunu’nun “Fon ve faaliyet izni kaldırılan bankalara ilişkin malî istisnalar” başlığı altında 140. maddesi;

“Fon her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.

Faaliyet izni kaldırılan veya tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen bankaların iflas ve tasfiye idarelerinin Fon tarafından, borçlarının ve/veya taahhütlerinin üstlenilmesi ve /veya alacaklarının devralınması hâlinde Fonun, üstlendiği borçlar ve/veya taahhütler ile devraldığı alacaklarla ilgili devir ve temlik sözleşmeleri, her türlü teminatın tesisi ve kaldırılması, sözleşmelerin bozulması, dava ve icra takipleri ile bu borçlar ve/veya alacaklar ve/veya taahhütlerle ilgili diğer her türlü işlemler ve bu işlemlerle ilgili düzenlenen kâğıtlar, her türlü vergi, resim, harç, fonlar ve 2548 sayılı Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesi hükmünden istisnadır…” şeklindedir.

Yapılan bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlığa gelindiğinde, ilk kararın Özel Dairece 5411 sayılı Bankalar Kanunu’nun 140. maddesi uyarınca mahkemece, davalı bankanın harçtan muaf olduğu nazara alınmadan yazılı şekilde başvurma harcı ve vekâlet harcından sorumlu tutulmasına imkân verecek şekilde harçların yargılama giderlerinin içerisine dâhil edilerek davalı bankadan tahsiline karar verilmesi doğru görülmediğinden bozulması üzerine mahkemece verilen direnme kararında, her ne kadar 6100 sayılı HMK’nın 332. maddesine uygun şekilde yargılama giderlerinin dökümünün yapılmaması bir eksiklik teşkil etse de, dosya kapsamında yer alan reddiyat makbuzlarının incelenmesinde mahkemece hükmedilen yargılama giderleri içerisine 5411 sayılı Bankalar Kanunu’nun 140. maddesi esas alınmak suretiyle başvurma harcı ile vekâlet harcının dâhil edilmediği anlaşılmaktadır.

Hâl böyle olunca yerel mahkemenin başvurma harcı ve vekâlet harcının yargılama giderleri içerisine dâhil edilmediği yönündeki direnme kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Tüm bu nedenlerle yerel mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.

Zamanaşımı Yönünden,

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/29894 Esas ve 2018/2800 Karar

Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan icra takibinin kesinleşmesinden sonra borçlunun zamanaşımı nedeniyle İİK.'nun 71. ve 33-a maddeleri uyarınca icranın geri bırakılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece şikayetin kabulüne karar verildiği görülmüştür.

Takibin dayanağı bono olup takip tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK.'nun 690. maddesinin göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun'un 661/l. maddesi gereğince, keşideciye karşı başlatılacak takiplerde zamanaşımı süresi vadeden itibaren üç yıldır.

Öte yandan, 12.12.2003 günlü 5020 sayılı Kanun'un 27. maddesiyle 4389 sayılı Bankalar Kanunu'na eklenen ve 26.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren ek 3. maddeyle, Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıl olarak öngörülmüştür.

 Aynı kural, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 141. maddesinde de benimsenmiş olup; anılan maddede; "Bu kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi 20 yıldır" hükmüne yer verilmiştir.

Somut olayda, takibi başlatan alacaklı banka tarafından takip alacağının önce, 31/07/2001 tarihinde TMSF'ye, daha sonra da TMSF tarafından 27/01/2006 tarihinde RCT Varlık Yönetim A.Ş.'ye temlik edildiği, alacaklı bankaca yapılan takibin devamına ilişkin işlemler nedeniyle alacağın 3 yıllık zamanaşımına uğramadan TMSF'ye temlik edildiği, bu nedenle, alacağın, bu temlik tarihi itibariyle 20 yıllık zamanaşımı süresine tâbi hale geldiği, son temlik tarihinde dahi takibin devamına yönelik işlemler yapıldığı ve 20 yıllık zamanaşımının henüz gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece, şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/03/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/8712 Esas ve 2019/11125 Karar

Alacaklı tarafından genel haciz yolu ile ilamsız icra takibine başlandığı, örnek 7 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun icra dairesine verdiği dilekçesinde, yetkiye, borca, zamanaşımına, faize ve tüm fer'ilerine itiraz ettiği, bunun üzerine, alacaklının, borçlunun itirazı ile duran takibin devamını sağlamak amacıyla itirazın kaldırılması istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, İstanbul 24. İcra Hukuk Mahkemesinin 31.01.2017 tarih ve 2015/461 E.-2017/95 K. sayılı kararı ile yetki itirazının kaldırılması isteminin kabulüne, zamanaşımı itirazının kaldırılması isteminin reddine karar verildiği, alacaklı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 28.12.2017 tarihli 2017/2205-2301 sayılı ilamı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği görülmektedir.

Takibin dayanağı kredi sözleşmesi olup, sözleşmenin imzalandığı tarihte zamanaşımı süresi 10 yıldır. Öte yandan, 12.12.2003 gün ve 5020 sayılı Kanun'un 27. maddesiyle 4389 sayılı Bankalar Kanunu'na eklenen ve 26.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren ek 3. maddeyle, Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıl olarak öngörülmüştür. Aynı kural, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 141. maddesinde de benimsenmiş olup; anılan maddede; "Bu kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi 20 yıldır" hükmüne yer verilmiştir.

Somut olayda, takip dayanağı kredi sözleşmesine ilişkin hesabın 06.05.1999 tarihinde kat edildiği, alacaklı banka tarafından takip alacağının, önce, 28/12/2001 tarihinde TMSF'ye, daha sonra da TMSF tarafından 13/03/2006 tarihinde RCT Varlık Yönetim A.Ş.ye temlik edildiği, yani alacağın 10 yıllık zamanaşımına uğramadan TMSF'ye ve RCT Varlık Yönetim A.Ş.ye temlik edildiği, bu nedenle, alacağın, temlik tarihi itibariyle 20 yıllık zamanaşımı

süresine tâbi hale geldiği ve 20 yıllık zamanaşımı henüz gerçekleşmeden takip başlatıldığı anlaşılmaktadır.

O halde, ilk derece mahkemesince, zamanaşımı itirazının kaldırılması isteminin de kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile hüküm tesisi ve istinaf başvurusunun da Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmesi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Alacaklının temyiz isteminin kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, sayılı istinaf talebinin esastan reddine ilişkin kararının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 28.12.2017 tarih ve 2017/2205 E. - 2017/2301 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, İstanbul 24. İcra Hukuk Mahkemesinin 31.01.2017 tarih ve 2015/461 E. - 2017/95 K. sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de, Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 25/06/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Sıra Cetveli Yönünden,

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2006/19660 Esas ve 2006/22977 Karar

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

5411 sayılı Bankacılık Kanununun 138/son maddesi uyarınca “Fonun alacaklısı olduğu icra dosyalarında Fona ödenmesi gereken satış bedelleri sıra cetvelinin kesinleşmesi beklenmeksizin teminatsız olarak ödenir.”

Somut olayda araçların, alacaklı TMSF’ ye alacağına mahsuben ihale olunduğu ve ihalelerin kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda belirtilen yasal düzenleme ışığında, fonun alacaklı olması halinde satış bedelinin sıra cetvelinin kesinleşmesi beklenmeksizin teminatsız olarak ödeneceği kabul edildiğine göre, alacağa mahsuben fona yapılan ihalede de ihale konusu aracın, sıra cetveli kesinleşmeden alacaklı fon adına trafik tescilinin yapılması için teminat istenemeyeceğinin kabulü gerekir. Aynı kanunun 140/3.maddesine göre ise fon alacağından borçlu tarafından ödenmesi gereken tahsil harcı ve vergiler mahsup edilemez.

O halde Mahkemece şikayetin kabulü yerine reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 05.12.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.