VESAYET DEĞİL  HUKUK

Geçtiğimiz hafta iki tümgeneral ile bir tuğamiral ilgili Bakan kararıyla görevlerinden açığa çıkartıldı. Ağustos ayında yapılan Yüksek Askeri Şura  ( YAŞ ) toplantısında terfi ettirilmeyen Tuğgeneraller Gürbüz Kaya, Halil Helvecıoğlu ve Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu terfi alabilmek için Askeri Yüksek İdare Mahkemesine (AYİM ) başvurmuşlardı. AYİM yürutmeyi durdurma kararı vermiş, Hükümetin yaptığı itiraz da reddedilmişti. Bu aşamada Milli Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanı`nın aldığı kararlarla adı geçen generallerin görevlerinden uzaklaştırılması geçen haftanın en önemli gündem maddesiydi.
Generallerin açığa alınması, askeri vesayete karşı sivil iradenin yasalardan kaynaklanan yetkisini kullanmasıydı. TSK Personel Kanunu 65.maddesi, ilgili bakanlara bu yetkiyi veriyordu. Ancak bu maddenin atmış yıldan beri ilk defa uygulanıyor olması tartışmaları artırdı. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ilgili bakanlar yasal yetki ve takdir hakkının kullanıldığını süylerken CHP ve MHP olayı hukuksuz, keyfi ve sivil darbe yapılıyor şeklinde yorumladı. 65. Maddenin açık hükmü karşısında sonradan yapılan açıklamalarda, yetkinin varlığı kabul edilerek zamanlama sorusu ortaya atılırken CHP ve MHP`nin kendi açıklamaları arasındaki çelişkiler dikkatlerden kaçmadı. Özellikle Kılıçdaroğlu`nun yasal yetki değerlendirmesiyle Grup Başkanvekillerinin  `sivil darbe` yaklaşımları örtüşmüyordu. Bu arada Genelkurmay`dan yapılan 21 maddelik açıklamada, generallerin açığa alınma süreci kronolojik olarak anlatılarak yargı sürecinin devam ettiğine dikkat çekildi.

Yazımızın başlığında `geç kalmış olumlu bir karar` olarak nitelediğimiz açığa alma işleminin hukuk çerçevesinde neden olumlu bulduğumuzu, geç kalma yönündeki eleştirilerimizin gerekçelerini şöyle özetleyebiliriz:

Daha önceki yazılarımızda Balyoz Darbe Planı iddianamesinde adı geçen ve haklarında 5 yıl ve daha yukarı hapis istemiyle kamu davası açılan sanıkların Milli Savunma Bakanı tarafından hemen açığa alınması gerektiğine işaret etmiş, yetkisini bu yönde kullanmayan Bakan`ı  eleştirmiştik. Siyasilerin kendilerine göre ölçüp biçtikleri, çok yönlü değerlendirme ve sebepleri olabilir. Ama YAŞ toplantısı öncesinde şimdi açığa alınan generallerle birlikte haklarında kamu davası açılan diğer muvazzaflar açığa çıkarılmış olsaydı tartışmaların bu boyuta ulaşması ve AYİM`e taşınması söz konusu olmayacaktı. TSK Personel Kanunu 65. Maddesi, “Haklarında ölüm veya ağır hapis cezasını gerektiren veya yüz kızartıcı bir suçtan ya da taksirli suçlar hariç olmak üzere 5 yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren bir cürümden veya emre itaatsizlikte ısrar, üste veya amire fiilen taarruz, üste veya amire hakaret, mukavemet suçlarından dolayı kamu davası açılanlar mensup oldukları bakanlıklarca açığa çıkarılabilirler.„ demektedir. Diğer yandan aynı maddede açıkta bulunanların terfi işlemlerinin yapılamayacağı yoruma meydan vermeyecek açıklıkta düzenlenmiştir.

AÇIĞA ÇIKARMA CEZA DEĞİL BİR TEDBİRDİR
 
65. Madde gereği açığa çıkarılma işlemini sadece terfi etme açısından değerlendirmek doğru değildir. Açığa çıkarılmış olanların terfi ettirilmemesi uygulamanın sonuçlarından sadece birisidir. Bu maddeyi terfiye engel olmakla sınırlı yorumladığınız takdirde, terfi etmeden göreve devam etmesinin sakıncalı olmayacağı gibi bir sonuç çıkarılabilecektir. Halbu ki yasa koyucu bu maddeyi, terfi veya meslekten ihraç konularından ayrı olarak geçici bir tedbir uygulaması niteliğinde ayrıca düzenlemiştir. Yargı makamlarının terör örgütü kurmak ve yönetmek, terör örgütüne üye olmak gibi en ağır cezayı gerektiren suçlarla itham ettiği, iddianamelerin kabul edilerek yargılamaya başladığı sanıkları – henüz mahkumiyet kararı verilmediği ve masum kabul edildikleri aşamada -  kovuşturmanın selameti açısından bir tedbir olarak görevden uzaklaştırmak bir zorunluluktur.

En ağır itham ve iddialar da olsa, kesinleşmiş mahkumiyet kararı olmadan kimsenin suçlu ilan edilemeyeceği temel hukuk ilkesidir. Ancak ortaya atılan iddiaların yargı süreci dikkate alındığında tedbir kararlarının uygulanma zorunluluğu ortadadır. Ergenekon iddianameleri, Kafes, Balyoz Darbe Planı, İrtica ile Mücadele Eylem Planı adıyla bilinen davalar ile faili meçhul cinayetlerle ilgili örgüt davalarında tutuklu veya tutuksuz yargılanan ve haklarında 5 yıl daha yukarı hapis istenilen general, muvazaf subay veya diğer kamu görevlilerinin ¨açığa çıkarılma¨ tedbiriyle görevlerinden uaklaştırılmaları hukuka uygun bir idari işlemdir. Sivil memurlar hakkında mevcut yasal düzenlemeler ve uygulamalar da aynı yöndedir. Mülki idare amirlerinden üst düzey emniyet görevlilerine, hakim ve savcılardan unvansız devlet memurlarına kadar bütün kamu görevlilerine uygulanan görevden geçici uzaklaştırma tedbiri generaller hakkında da şarrtları varsa elbette uygulanacaktır. Bunun aksini savunmak hukuk devleti yerine askeri vesayet rejimini savunmak demektir.

DARBEYE TEŞEBBÜS AÇIĞA ALMAYI GEREKTİRİR

İki general ile bir amiralin açığa alınma somut olayına gelince, bu subaylar Balyoz Darbe Planı davasında sanık olarak yargılanmaktadır. Haklarında Cumhuriyet savcılarınca  illegal örgüt üyesi olmak suçundan kamu davası açılmıştır, yirmi yıla kadar hapis istemiyle yargılanmaktadırlar. Balyoz Darbe Planında T.C. Hükümetini  devirerek yerine ¨milli mutabakat hükümeti¨ kurma çalışmalarının yapıldığı, seminer adıyla plan uygulamasında detayların ve görevlendirmelerin değerlendirildiği, muhtemel bakanlar kurulu isimlerinin belirlendiği belgeleriye ve itiraflarla son günlerde ortaya çıkmaktadır. Darbecilik suçlamasıyla ister tutuklu ister tutuksuz yargılanan bir sanığın  65.madde kapsamında görevinden açığa alınması hukuka uygun, hatta zorunlu diyebileceğimiz bir tedbirdir. Bu tedbirin alınmasında ilgili Bakan`ların geç kaldıklarını söylemeliyiz. Aksini savunanlara şu soruyu sorabiliriz;
Mahkemelerin en ağır ceza istemiyle yargıladığı sanıkların görevlerine devam etmeleri halinde ellerinde bulundurdukları kamu gücüyle, silahlı güçle yeni bir suç daha işlemeleri halinde kim sorumlu olacaktır?

¨Heronların ya rotasını değiştirin ya da düşürün, örgüt çok zayiat veriyor¨ diyerek PKK terör örgütünü himaye ettiği iddia olunan bir subayın 2007 yılından beri soruşturmasının devam ettiği ve yargılamasının tamamlanamadığı bir ortamda, bu iddiaların muhatabı subayın görevinden uzaklaştırılmaması nasıl izah edilebilir?

ASKERLERE YARGI AYRICALIĞINA SON VERİLMELİ

YAŞ `ta terfi edemeyen generallerin AYİM yoluyla terfi ettirilmeye çalışılması, yargı ayrıcalığını, şift başlı yargıyı gündeme getirdi. AYİM 12 Mart 1971 Muhtırasından sonra kurulmuş sivil otoritenin kararlarının askeri yargı eliyle denetlenmesini diğer deyişle askeri vesayetin korunmasını amaçlayan bir mahkeme. Hal böyle olunca Anayasanın 125. Maddesi gereğince YAŞ`ın terfilere ilişkin kararlarına yargı yolu kapalı olması kuralı rahatlıkla çiğnenerek yürütmeyi durdurma kararı verilebiliyor. Anayasa değişikliklerini esastan inceleme yetkisi bulunmayan Anayasa Mahkemesi, Anayasayı ihlal ederek nasıl karar veriyorsa şimdi benzer kararları AYİM`nin verdiğine şahit oluyoruz. AYİM, daha müracaatlarının başında davacı generallere, terfi işlemlerine karşı yargı yoluna gidilemeyeceği gerekçesiyle davayı reddetmesi gerekirdi. Şimdiye kadar, eşleri başörtülü olduğu veya namaz kıldıkları için disiplinsizlik gerekçesiyle ordudan ihraç edilen subay ve astsubaylara, YAŞ kararlarına yargı yolu kapalı ne yapalım diyerek haklı taleplerini görmeyenlerin, AYİM`in yeni tutumu karşısında sessiz kalmaları veya yargı süreci devam ediyor demeleri oldukça manidar değil mi?

Bazı askerlerin hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkelerine karşı hala direnmekte ısrar etmeleri sivil otoriteyi bir kez daha uyarmalıdır. Rahmetli Özal`ın iktidarının güçlü döneminde ordunun üst kademesinde yaptığı önemli operasyondan sonra, darbe dönemi kapandığını söyleyenler, 28 Şubat süreci, Ayışığı, Eldiven, Sarıkız, Yakamoz, Balyoz darbe planlarının ortaya çıkarılmasıyla bir kez daha yanıldıklarını anladılar. 12 Eylül referandumu ile Anayasada önemli değişiklikler yapılmış ise de bunların yeterli olmadığı görülmektedir. Yasaları uygulamada mütereddit tavırlar ve geciken uygulamalar ise vesayet rejiminin devamını isteyenlere yaramaktadır.  Bu nedenle yargı birliğini sağlayacak düzenlemeler süratle yapılmalı, hiçbir demokratik hukuk devletinde benzeri bulunmayan Askeri Yargıtay ve AYİM kaldırılarak, askeri mahkemeler de sadece askerlerin disiplin suçlarına bakacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Yeni anayasa ile bu düzenlemeler yapılıncaya kadar ise 65. Maddenin tanıdığı yetki ve sorumluluk ilgili Bakanlarca etkin biçimde kullanılmalı ve 5 yıldan yukarı hapis istemiyle yargılanan sanıklar görevlerinden açığa alınmalıdır.
 
Reşat PETEK
[email protected]