Hayatımıza büyük kolaylık sağlayan motorlu araçlar aynı zamanda büyük problemleri de beraberinde getirmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, ülkemiz karayolu ağında 2019 yılında toplam 1 milyon 168 bin 144 adet trafik kazası meydana geldi. Bu kazaların 993 bin 248 adedi maddi hasarlı, 174 bin 896 adedi ise ölümlü/yaralanmalı trafik kazasıdır.[i] Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre de her yıl ortalama 1 milyon 350 bin kişi trafik kazalarında hayatını kaybetmekte, 20-50 milyon kişi de yaralanmakta/sakat kalmaktadır.[ii]

Trafik kazalarında hem maddi hem bedensel zararlar meydana gelmekte ve bu zararların tazmini büyük önem arz etmektedir. Yukarıda belirttiğimiz motorlu araç kazalarının miktarı da göz önünde bulundurulduğunda, karayollarında meydana gelen motorlu araç kazalarına ilişkin düzenlemelerin önemi daha iyi anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, karayolunda motorlu araçların işletilmesinin sebep olduğu zararlardan doğan sorumluluğu düzenlemektedir. Belirtmek gerekir ki daha önce yürürlükte olan 6985 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda motorlu araç sahibinin sorumluluğu kusur sorumluluğu idi. Yani kişiler kusursuzluklarını ispat ederek sorumluluktan kurtulabiliyorlardı. Ancak 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu kusursuz sorumluluk ilkesini benimsemiştir.

A.1.Trafik Kazası Kavramı

Trafik kazası; karayolu üzerinde hareket halinde olan bir veya birden fazla aracın karıştığı ölüm, yaralanma ve zararla sonuçlanmış olan olaydır. Karayolları Trafik Kanunu kapsamında bir trafik kazasından bahsedebilmek için kazanın karayolunda ya da yasa gereği karayolu sayılan alanlarda gerçekleşmesi gerekmektedir. KTK m.3’e göre karayolu, “Trafik için, kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlardır.” Bununla beraber KTK m.2 gereğince, karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile, erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da uygulanır. Bunlar dışında kalan yerlerde, örneğin; havada, denizde, özel mülkiyet sayılan yerlerde, tarlada, bahçede vs. Karayolları Trafik Kanununda düzenlenen hukuki sorumluluk hükümleri uygulanmaz.

A.2.İşleten Kavramı

2918 Sayılı karayolları Trafik Kanunu 3.maddesine göre “işleten kavramı araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere aslında işleten kavramı sürücü, şoför, ruhsat sahibi gibi kavramlardan daha farklı ve daha kapsamlı bir kavramdır.

İşleten sıfatının tespiti sorumluluk açısından büyük önem arz etmektedir. işletenin tespitinde şekli ve maddi olmak üzere iki ayrı ölçütten yararlanılmaktadır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçülerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtayın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.[iii]

A.3.Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Kavramı

Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin, zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir sorumluluk sigortası türüdür. Sigorta şirketinin sorumluluğu, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitiyle sınırlıdır.

B. Motorlu Araçların Sebep Olduğu Trafik Kazalarında Hukuki Sorumluluk

İşleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüsün sahibinin hukuki sorumluluğunu düzenleyen KTK 85.madde gereğince, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. Öncelikle belirtmek gerekir ki yasada düzenlenen bu sorumluluk, kusursuz sorumluluk olan tehlike sorumluluğudur. Başka bir deyişle işletenin sorumluluğunun doğması için kusurlu olması gerekmez. Bunun yanında yine madde metninden anlaşıldığı üzere işleten, motorlu aracın işletilmesinden doğan bütün zararlardan değil, bir kişinin ölmesi veya yaralanması yahut bir şeyin zarara uğramasından kusursuz olarak sorumludur.

Motorlu araç işletenin sorumluluğu kusursuz sorumluluk olmakla beraber işleten, bazı durumlarda sorumluluktan kurtulabilir. Bunlar mücbir sebep ve üçüncü kişinin/mağdurun ağır kusurudur. Kazaya deprem, tsunami, yol çökmesi gibi sebeplerin yol açması mücbir sebeptir ve işletenin sorumluluktan kurtulur. Ayrıca zarar gören veya üçüncü kişinin ağır kusuru da işletenin sorumluluğunu kaldırabilir. Örneğin mağdurun aracın önüne atlaması durumunda mağdurun ağır kusurundan söz edilebilir. Ancak şunu belirtmek gerekir ki, mağdur/üçüncü kişinin ağır kusurunun, aracın işletilmesi ve zarar arasındaki nedensellik bağını kesmesi gerekmektedir. İşletene yüklenebilecek teknik arıza yahut fiillerinden sorumlu olduğu kişilerden veya kendisinden kaynaklanan bir kusur var ise yine işleten sorumlu olur.(KTK m.86/1)

İşleten, aracın sürücüsü ve aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurları ile üçüncü kişilere verdikleri zarardan sorumlu olmakla beraber, araçta meydana gelen teknik arızadan da sorumludur. Örneğin fren boşalması, lastik patlaması, direksiyon kilitlenmesi gibi durumlar mücbir sebep değil teknik kusurdur ve işletenin sorumluluğu mevcuttur.[iv]

İşletenin sorumluluğunun yanında, zarar görenin de kusuru bulunması durumunda ve işletenin de bunu ispat etmesi halinde yine de işletenin sorumluluğunun tam olduğunu unutmamak gerekir. Burada hakime bir takdir yetkisi tanınmıştır. KTK m.86/2’ye göre hakim durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilir.

KTK 88.madde, “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur” hükmünü haizdir. Buna göre, örneğin gerçekleşen bir trafik kazasında A şirketine ait araç ile B şahsın gerçekleştirdiği kazada, A ve B zarar görene karşı müteselsilen sorumludur. Yani zarar gören kişi, ister A’ya ister B’ye yahut her ikisine birden başvurabilir.

İşletenin, KTK 85.maddesinden doğan hukuki sorumluluğu için mali sorumluluk sigortası yaptırmak zorunda olduğu belirtmiştik. Zorunlu mali mesuliyet sigortacısı, poliçedeki limitler dahilinde zarar gören üçüncü kişinin zararını karşılamak zorundadır. KTK m.99/1’de belirtildiği üzere zarar gören, zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği takdirde, sigortacı kendisine iletilen tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadır.

Zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı, zarar görenin tüm zararlarını karşılamamaktadır. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinde teminat dahilinde olan zararlar belirtilmiştir. Buna göre zarar gören araçta meydana gelen değer kaybı da dahil maddi zararlar, SGK kapsamı dışında kalan sağlık giderleri, trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler, sürekli sakatlık, sürekli iş göremezlik ve ölüm halinde destekten yoksun kalma tazminatları zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı kapsamındadır.

C. Maddi Ve Manevi Tazminat

Bir motorlu taşıtın işletilmesinden doğan zarar dolayısıyla maddi ve manevi tazminat taleplerinde, KTK 90.maddesinin göndermesiyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun tazminata ilişkin hükümleri uygulanacaktır.

Maddi tazminat genel olarak; yaralanmalı trafik kazasında tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıpları kapsamaktadır. Ölüm hâlinde ise cenaze giderleri, ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar maddi tazminatın kapsamına girmektedir.

Manevi tazminat, bir kimsenin haksız bir eylem veya işlem sonucu kişilik haklarının zedelenmesi sebebiyle uğradığı elem, keder, üzüntü, yıpranma vs gibi manevi zararlarının giderilmesidir. Motorlu bir aracın işletilmesi sebebi ile bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özellikleri göz önde tutularak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesi gerekmektedir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarının da manevi tazminat hakkı vardır.

Karayollarında gerçekleşen ve motorlu bir aracın işletilmesinden kaynaklanan yukarıda belirttiğimiz zararları doğan mağdur veya mağdur yakını, doğan zararını bu hükümler kapsamında talep edebilecektir.

Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

Yukarıda da belirttiğimiz üzere destekten yoksun kalma tazminatı, TBK 53.maddesinde ölüm halinde talep edilebilecek maddi tazminatlardandır ve özellikle trafik kazalarında önem arz ettiği için ayrı bir başlık altında incelenmesi uygun görülmüştür.

Yargıtay içtihatlarında destekten yoksun kalma tazminat şu şekilde belirtilmiştir: “TBK’nun 53. maddesi gereği, ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destektenyoksunkalanların,desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.[v]

Destekten yoksun kalma tazminatı, murisin desteğinden yoksun kalanlar üzerinde oluşan bir zarardır. Burada özellikle murisin kusurlu olsa bile desteğinden yoksun kalanların zararının tazmini gerekmektedir. KTK işletenin sorumluluğunu kusursuz sorumluluk olarak düzenlemiştir. Buna bağlı olarak da Yargıtay, ağır kusurlu olmamak kaydıyla, muris kusurlu dahi olsa desteğinden yoksun kalanların tazminat hakkı olduğu görüşündedir.

Sonuç olarak, karayollarında gerçekleşen motorlu araçların işletilmesi sebebi ile meydana gelen trafik kazalarında maddi ve manevi zarara uğrayanlar, işletenin kusursuz sorumluluğu kapsamında olan zararlarını KTK hükümlerine göre; bu kapsamda olmayan zararlarını ise Borçlar Kanunu haksız fiil hükümlerine göre tazmin edilmesi talebinde bulunabileceklerdir.

-----------------

[i] https://www.tuik.gov.tr/

[ii] https://extranet.who.int/roadsafety/death-on-the-roads/

[iii] Yargıtay 17. Hukuk dairesi; 2020/1110K. 2020/4955T. 8.9.2020.

[iv] Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 2015/10895 E. , 2018/5249 K.

[v] Yargıtay 17. Hukuk Dairesi2019/2103 E., 2020/7130 K.