İSTANBUL (AA) - İHSAN FAKİH - Donald Trump liderliğindeki ABD yönetiminin, "Arap NATO'su" olarak adlandırılan "Ortadoğu Stratejik İttifakı-MESA" teklifinin gerçekleşme, gerçekleşse dahi etkin bir yapı olma ihtimali zayıf görünüyor.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu kapsamında cuma günü, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri (Kuveyt, Bahreyn, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri) ile Mısır ve Ürdün dışişleri bakanlarıyla yaptığı görüşmede, Ortadoğu'da Arap ülkelerinden oluşacak ve NATO örnek alınarak yapılandırılacağı belirtilen "Arap NATO'sunun" kurulması konusu yeniden gündeme geldi.

ABD Başkanı Trump'ın da geçen yıl mayıs ayında Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaret öncesinde bölgedeki İran etkisiyle mücadele etmek için kurulmasını destekleyeceğini belirttiği söz konusu ittifak, Suudi Arabistan ve İran arasında, bölgedeki emniyet ve güvenlik güçleri için bir denge halinin oluşturulmasını hedefliyor.

Bu ittifak teklifi, Trump yönetiminin yanı sıra eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde de gündeme getirilmiş ancak konuyla ilgili herhangi bir adım atılmamıştı.

Suriye ve Yemen'e barış ile istikrarın getirilmesi gibi bir amacı da bulunan "Arap NATO'su" öncelikli olarak, 8 Arap ülkesi ile ABD arasında, emniyet ve güvenlik iş birliğini derinleştirmeye yoğunlaşacak. "Arap NATO'sunun" bu iş birliği ile terör ve aşırılıkla mücadele için füze savunma sistemi inşa etme, askeri eğitimler gerçekleştirme, bölgedeki İran etkisine karşı savunma ve savaşma kapasitesini yükseltme, İran'ın geliştirmeye çalıştığı askeri kapasitesinden doğan tehlikeleri azaltma gibi hedefleri bulunuyor.

ABD, bölgedeki etkisini azaltmak ve oluşturduğu tehditlerle mücadele için İran'a karşı, ekonomik baskının yanı sıra müttefik ülkelerle bölgesel ve uluslararası bir birlik oluşturma stratejisi izlemek istiyor.

Bu nedenle ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, cuma günkü görüşmede Suriye ve Yemen'deki savaşa değil, terör örgütleri ve DEAŞ'ın hezimete uğratılması, Irak'ta istikrar ve güvenliğin sağlanması, "İran'ın bölgede kötü amaçlı faaliyetlerinin" son bulması konularının önemine vurgu yaptı.

İttifak da yer alması planlanan Suudi Arabistan ile BAE de İran'ı en tehlikeli düşman olarak görüyor. Bu iki ülke, Yemen'de İran müttefiki Husilere karşı savaşan bir koalisyona liderlik ediyor.

Tüm bu gelişmeler çerçevesinde yine de "Ortadoğu Stratejik İttifakı-MESA'nın" kurulup kurulmayacağına karar vermek için henüz çok erken. Bu durumda en iyi seçenek, ABD'nin Ocak 2019'da 6 Körfez ülkesi, Mısır ve Ürdün ile gerçekleştireceği zirveyi beklemek gibi gözüküyor.

Bununla birlikte "Arap NATO'sunun" kurulma ihtimali ile ilgili mevcut durum dikkate alındığında ortaya çok da olumlu bir tablo çıkmıyor. İttifakın içinde yer alması beklenen ülkeler arasındaki Körfez krizi, yine bu ülkelerin İran'a karşı aynı tutum içinde bulunmaması, "Arap NATO'sunun" kurulması konusunda olumsuz etkenler olarak karşımıza çıkıyor.

Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn ve BAE ile Katar arasında yaşanan Körfez krizinde Kuveyt ile Umman tarafsız kaldı. Kuveyt'in kriz için yaptığı ara buluculuk çabalarına rağmen bir çözüme ulaşılmadı. ABD'nin bu konuda sarf ettiği çabalar da başarısızlıkla sonuçlandı.

Katar, Kuveyt ve Umman'ın edindiği siyasi tutumlar bir kenara konulsa bile yine de bu üç ülkenin, İran'a karşı kurulması muhtemel bir koalisyonun içinde yer alması pek mümkün gözükmüyor.

- Katar, Kuveyt ve Umman'ın İran ile ilişkileri iyi

İran ile ticari ilişkileri, ekonomik ortaklığı ve güvenlik iş birliği bulunan Katar'ın, Körfez krizinden sonra Tahran yönetimiyle ilişkileri daha da gelişti. Doha yönetiminin, krizle gelen boykotun etkilerini atlatma ihtiyacı, bu ilişkileri pekiştiren unsur oldu.

Kuveyt de İran ile dengeli ilişkiler içinde bulunmayı ve bu ilişkileri korumayı önemsiyor. Ayrıca ülkenin toplumsal yapısı, coğrafi yakınlık ve karşılıklı ticaret gibi sebepler, Kuveyt'in İran'a karşı oluşturulacak herhangi bir ittifakın içinde yer alamayacağı yönünde bir kanaat oluşturuyor.

Katar ve Kuveyt için varılan bu yargı, İran ile stratejik ilişkilerini ve her alanda iş birliğini önemseyen Umman için de söylenebilir. Tarihi bir geçmişe dayanan iki ülke ilişkileri kapsamında Umman 80'li yıllarda İran-Irak savaşında ara buluculuk yaptı. P5+1 (BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi 5 ülke ve Almanya) ülkelerinin İran ile 2015 yılında nükleer anlaşma imzalamasında Umman diplomasisinin de rolü olduğu belirtiliyor.

Körfez krizi çözülmeden bu ittifakın başarılı olamayacağına inanan Doha yönetimi, bu tür bir ittifakın önemli olduğunu ancak KİK'in yapısını ve birliğini tehdit eden Körfez krizinden daha öncelikli bir konumda bulunmadığını düşünüyor.

Tüm bu detaylar dikkate alındığında yeni ittifakı oluşturması beklenen 8 ülkenin İran konusunda ortak bir tutumunun bulunmadığı gerçeği gün yüzünde çıkıyor.

ABD de bölgedeki önemli müttefiklerine yönelik politikaları konusunda başarılı olamadı. Bu müttefiklerinden biri, ABD'nin en büyük silah ithalatçılarından, önemli ortağı Suudi Arabistan. Bir diğeri ise terörle mücadele alanında ABD'nin ülke dışındaki en büyük askeri üssüne ev sahipliği yapan Katar.

Gelinen noktada "Arap NATO'sunun" üyesi olması planlanan ülkeler arasındaki Körfez krizine nihai bir çözüm bulunmadığı sürece bu gibi bir oluşumun kurulma ihtimali zayıf görünüyor.

Kurulması durumunda da öncelikli misyonu, bölgedeki İran etkisiyle mücadele etmek olan "Arap NATO'sunun", 8 ülkenin İran konusunda ortak bir tutumunun bulunmaması nedeniyle etkin bir yapı olamayacağı anlaşılıyor.

"Arap NATO'su" gibi bir oluşuma gidilmeden ancak "Arap NATO'suyla" yapılmak isteneni karşılayacak şekilde, İran'ın bölgedeki nüfuzuyla mücadele için bir koalisyon kurulabilir. Buna örnek olarak, İsrail Suriye'de İran nüfuzuyla karşı karşıya bulunuyor ve bununla mücadele için İran hedeflerine hava saldırıları düzenliyor. Yemen'de de Suudi Arabistan Arap koalisyonuna öncülük ederek, İran Devrim Muhafızları'nın en önemli dış uzantılarından Husilere karşı mücadele ediyor.

ABD, "Ortadoğu Stratejik İttifakı-MESA'ya" etkin alternatifler arayabilir, KİK ülkeleri ile bölgedeki müttefik devletlerin emniyetini güvence altına almak için bir güvenlik sistemi kurabilir.