NEW YORK (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Bugüne kadar (ABD ile) pek çok badireyi atlatan stratejik ortaklığımız, bu çalkantılı dönemin de üstesinden gelecektir.'' dedi.

Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 73. Genel Kurul Görüşmeleri için bulunduğu New York'ta Türk-Amerikan İş Konseyi (TAİK) tarafından düzenlenen 9. Türkiye Yatırım Konferansı'nda konuştu.

Amerikan iş dünyasının farklı sektörlerini temsilen toplantıya iştirak eden yatırımcıları selamlayarak konuşmasına başlayan Erdoğan, Türk-Amerikan İş Konseyinin Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisiyle birlikte düzenlediği bu önemli toplantının, Türkiye ve Amerika arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştirmesine katkı sağlamasını özellikle temenni ettiğini söyledi.

Erdoğan, ''İran, Suriye, Kuzey Kore, Ortadoğu gibi siyasi krizlerin, ticaret savaşlarının, Brexit müzakerelerindeki aksaklıklar tarzı pek çok gelişmenin aynı anda yaşandığı kritik bir dönemden geçiyoruz. Küresel düzenin parametrelerinin sarsılmasına neden olan bu süreç, beynelmilel ilişkileri etkilediği kadar iş dünyasını da yakından ilgilendiriyor. Firmalar, gerek mevcut ticari faaliyetlerinde, gerek yatırımlarında, gerekse gelecek tahminlerinde ciddi belirsizliklerle karşılaşıyor. Böyle bir dönemde yaptığımız toplantımızın, hem birbirimizi daha iyi anlamamıza, hem de Türkiye ekonomisi hakkında daha doğru bir resmin çizilmesine vesile olacağına inanıyorum.'' diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

''Son birkaç yıldır FETÖ, Suriye, terörle mücadele, Kudüs, yaptırımlar ve ekonomi alanında mevcut yönetim ile yaşadığımız fikir ayrılıklarının Türk-Amerikan ilişkilerini test ettiği bir gerçektir. Kimi hususlarda belli bir anlayış birliğine varsak da, bilhassa FETÖ ve PYD-YPG terör örgütüyle ilişkiler bağlamında, ilişkilerimizde kapatmamız gereken ciddi bir mesafe bulunuyor. Mevcut yönetimdeki kimi çevreler, görüş ayrılıklarımızı tehdit, baskı ve şantaj diliyle çözebileceklerini zannediyor. Ancak bu olumsuz tavır, hem müttefiklerle ilişkilerde, hem de Amerika'nın dünyadaki konumunda ciddi bir erozyona yol açıyor. Biz bu anlayışın ilanihaye devam ettirilemeyeceğini düşünüyoruz. Demokrasinin, küresel istikrarın, uluslararası hukukun ve serbest ticaretin altını boşaltan bu tavır, zaten sürdürülebilir de değildir. Bugüne kadar pek çok badireyi atlatan stratejik ortaklığımız, bu çalkantılı dönemin de üstesinden gelecektir. Amerika Birleşik Devletleri ile yakın dostluğumuzun, yönetimlerin tarzından bağımsız olarak, bu süreci de fırsata çevireceğine yürekten inanıyorum.''

ABD'nin Türkiye'nin en önemli ticaret ve yatırım ortakları arasında yer aldığına dikkati çeken Erdoğan, bugün Türkiye'de bin 700'ün üzerinde Amerikan firmasının teknolojiden gıdaya, sağlıktan bilişime çok geniş bir yelpazede faaliyet gösterdiğini söyledi.

Erdoğan şöyle devam etti:

''Geride bıraktığımız son 10 yılda, bu firmalar ülkemizde 11,3 milyar dolar civarında doğrudan yatırım gerçekleştirdiler. Bugün itibariyle Türk firmalarının Amerika Birleşik Devletleri'ndeki yatırımı da 4,6 milyar doları geçti. ABD Ticaret Odası üyelerinin ülkemizdeki güncel yatırım değerinin de 50 milyar doları aştığını görüyoruz. 2017 sonu itibarı ile ülkelerimiz arasındaki ticaret hacmi 20 milyar doların üzerine çıktı. Amerika'ya olan ihracatımız 8,7 milyar dolarken, ithalatımız 12 milyar seviyesindedir. Bu rakamlarla Amerika Birleşik Devletleri, ihracatımızda beşinci sırada, ithalatımızda ise dördüncü sırada yer alıyor. Görüldüğü gibi, ülkelerimiz arasındaki ticaret dengesi Amerika'nın lehine, Türkiye'nin aleyhinedir. Bu tabloya rağmen, Amerikan yönetimi Türkiye menşeli bazı ürünlerine karşı korumacı adımlar atmış, ek gümrük vergileri getirmiştir. Trump yönetiminin, genel olarak siyasi hedeflerine ticari konuları araç olarak kullanarak ulaşmak istemesi, ekonomik iş birliğimizin ilerlemesinin önündeki engellerden birisidir. Ülkemiz için iki kat artırılan demir-çelik vergileri, yaptırımlar, soruşturmalar ve tabii ki kur hareketleri, mevcut yönetimin ülkemizi hedef alan adımlarından bazılarıdır. Tüm bunlara rağmen, Amerika ile olan siyasi ve ticari ilişkilerimizin geleceğine umutla bakıyoruz.''

Türkiye olarak mümkün mertebe serbest ticaretten yana bir dış ticaret politikası benimsediklerini belirten Erdoğan, uluslararası mal ticaretinin 18 trilyon dolara ulaştığı günümüzde korumacı politikalarla hiçbir yere varılamayacağının açık olduğunu söyledi.

Erdoğan, ''Tarih bize şunu açık ve net bir şekilde göstermiştir. Savaşın, bilhassa ticaret savaşlarının kazananı yoktur. Tek taraflı alınan her karar mukabili ile karşılık bulur. Bu tavır, hem ticari hem siyasi alanda kaybet-kaybet denkleminin oluşmasını sağlayacaktır. Halbuki biz hep kazan-kazan ilkesinden yanayız. Geldiğimiz noktada, uzun yıllar süren diplomatik müzakerelerle elde edilen uluslararası ticaret rejiminin geleceği tehlike altına girmiştir. Özellikle de dünyanın en büyük üç ekonomisi olan ABD, Avrupa Birliği ve Çin arasındaki ticaret savaşı, sadece bu ekonomilerle sınırlı kalmayacak, herkesi etkileyecektir. Nitekim bunun menfi yansımaları, Afrika ve gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere birçok bölgede hissedilmeye başlanmıştır.'' dedi.

Türkiye'nin uzun yıllardır ticaret açığı veren bir ülke olduğunu kaydeden Erdoğan şöyle devam etti:

''Buna rağmen biz hiçbir zaman uluslararası ticaret rejimini hiçe sayarak, tek taraflı kararlar alıp korumacılığa başvurmadık. Açığımızı yeni pazarlar bularak, ekonomimizin etkinliğini ve verimliliğini artırarak çözmenin çabası içinde olduk. Ticari meselelerimizi tehdit diline itibar etmeden, diyalog ve kazan-kazan anlayışı ile çözmeye çalışıyoruz. Ortada bir haksızlık varsa, bunun Dünya Ticaret Örgütü kuralları çerçevesinde çözülmesi esas olmalıdır. Bu anlayışla biz de ülkemize karşı uygulanan kısıtlamalara karşı haklarımızı Dünya Ticaret Örgütü nezdinde arıyoruz.''

ABD tarafından Türkiye menşeli muhtelif çelik ve alüminyum ürünlerine karşı başlatılan ilave gümrük vergileri sebebiyle Dünya Ticaret Örgütü'ne başvurduklarını anlatan Erdoğan, haksız rekabetin önlenmesi için başlattığımız hukuki süreçte ilk ara kararın Türkiye'nin lehine çıktığını ve Türkiye'nin tezlerinin hemen hepsinin kabul edildiğini ifade etti.

Erdoğan, bundan sonra benzer ihlaller olması durumunda, ülke olarak çıkarları sonuna kadar savunacak, ilgili uluslararası kuruluşlar nezdinde Türkiye'nin hakkını aramaya devam edeceklerini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

''Biz bugüne kadar Türkiye'de yatırım yapan uluslararası şirketlerin menşeine, ülkesine, konumuna bakmadan, hepsini de kendi şirketimiz olarak gördük. Uluslararası yatırımları, yasal düzenlemeler yanında, kurumsal olarak da destekledik. Yatırım potansiyelimize inanan, geleceğimize güvenen, Türkiye’deki yatırım fırsatlarından istifade etmek isteyen herkese kapılarımızı sonuna kadar açtık, açmayı sürdüreceğiz. Geçtiğimiz günlerde kabul ettiğim Türkiye'deki Amerikan firmalarının üst düzey yöneticilerine söylediğim bir hususu burada tekrarlamak istiyorum. Türkiye, serbest piyasa ekonomisinin kurallarından taviz vermeden, yatırım ortamını güçlendirmeye devam edecektir. Ülkemizin daha fazla doğrudan yatırım çekmesi için, uluslararası yatırımcıların ülkemizde güvenle ve daha çok yatırım yapmaları için gerekli yasal düzenlemeleri yapmayı sürdüreceğiz. Aynı şekilde, öngörülebilirliğin artması ve şeffaf bir yatırım ortamının tesisine de büyük önem verdik, vermeye devam ediyoruz. Türkiye'nin son 16 yılda sergilediği başarı, bu irademizin en açık ispatıdır.''

(Sürecek)