ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, "Sayın Trump'ın 24 Kasım'daki telefon görüşmesinde Sayın Cumhurbaşkanımıza söylediği 'Bundan sonra PYD'ye silah yardımı yapılmayacak' sözünün maalesef Amerikan yönetimi tarafından, başka birimler tarafından başka yönlere çekildiğini, tevil edilmeye başlandığını, sahada da bu yardımların devam ettiğini görüyoruz. Bu bizim için ne izah edilebilir ne de kabul edilebilir bir durum." dedi.

Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlediği basın toplantısında, sadece Kudüs'ün tanınması meselesi değil, aynı zamanda İsrail'in devam etmekte olan işgalcilik politikalarının sonlandırılmasıyla ilgili atılması gereken adımların da İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Liderler Zirvesi'nde ele alınacağını söyledi.

İslam İşbirliği Teşkilatı'nın, 1969'da Kudüs'te Harem-i Şerif'e karşı yapılan bir saldırının ardından kurulduğunu anımsatan Kalın, İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu tarihi sorumluluğu bütün dünyaya hatırlatmak amacıyla zirve çağrısında bulunduğunu bildirildi. Kalın, zirvenin gelecek hafta İstanbul'da gerçekleşeceğini aktardı.

Suriye ile ilgili sürece de değinen Kalın, 22 Kasım'da Soçi'de yapılan üçlü zirvenin ardından, "Suriye Ulusal Diyalog Kongresi" toplanması yönünde bir karar alındığını, bununla ilgili çalışmaların devam ettiğini dile getirdi.

Bu toplantıya kimlerin çağrılacağı, hangi grupların dahil edileceği konusunun üç ülke arasında çalışıldığını belirten Kalın, kongre için henüz bir tarih belirlenmediğini, Ocak veya Şubat 2018'de gerçekleşmesinin öngörüldüğünü vurguladı.

Türkiye'nin bu konudaki temel ilkesinin "Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği çerçevesinde, ülkenin bütün meşru temsilcilerinin bu kongreye davet edilmesi" olduğunun altını çizen Kalın, PYD/YPG gibi teröre bulaşmış ve Suriye'nin toprak bütünlüğünden ziyade bölgede, Suriye'de özerk bir takım statüler peşinde olan grupların, bu kongreye çağrılmaması ilkesinin önemine dikkati çekti.

Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Soçi'deki zirvede bunu kayda geçirerek, çalışmaların bu yönde ilerlemesinin önünü açtığını söyledi.

- "ABD'nin gerekçesi yok"

Geçiş süreciyle ilgili çalışmaların devam ettiğini belirten Kalın, şöyle konuştu:

"PYD ve YPG ile ABD'nin devam eden işbirliğini de bu çerçevede tekrar değerlendirmek gerekmektedir. Sayın Trump'un 24 Kasım'da telefon görüşmesinde Sayın Cumhurbaşkanımıza söylediği 'Bundan sonra PYD'ye silah yardımı yapılmayacak.' sözünün maalesef Amerikan yönetimi, başka birimler tarafından başka yönlere çekildiğini, tevil edilmeye başladığını, sahada da bu yardımların devam ettiğini görüyoruz. Bu bizim açımızdan ne izah edilebilir ne kabul edilebilir bir durumdur. Zira bugüne kadar PYD ve YPG ile ilişkilerinin geçici ve tamamen DEAŞ'a yönelik olduğunu söyleyen Amerikan yönetimi, DEAŞ tehdidinin ortadan kalkmasından sonra artık bu ilişkiyi sürdürmek için elinde hiçbir gerekçe olmadığını da çok açık ve yakın bir şekilde bilmektedir. Biz de kendilerine bunu hatırlatmaya devam edeceğiz."

İbrahim Kalın, bir terör örgütüyle bir başka terör örgütünün bertaraf edilemeyeceğinin altını çizerek, "YPG ve PYD'ye verilen her silah, her mühimmat, her kurşun aynı zamanda dolaylı olarak PKK'ya verilmiş bir destektir. Ve biz bunu delilleriyle Amerikan yönetimine birçok defa sunduk ama hala bu politikada ısrar edilmesi, başka hesapların, planların olduğu fikrini akla getirmektedir. Biz bu konuda ilkeli ve kararlı tutumumuzu aynen devam ettireceğiz ve ABD'nin PYD'ye, YPG'ye verdiği bu desteğin sonlandırılması için gerekli girişimlerimizi sürdürmeye devam edeceğiz." dedi.

- "İslam ülkeleri birlikte hareket etmeli"

Kalın, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

"ABD, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanırsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan 'İsrail'le diplomatik ilişkilerin koparılabileceğini' söyledi. Benzer bir adımın ABD ile atılması da söz konusu mu? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Trump ile bir telefon görüşmesi yapacağı biliniyor. Kudüs konusu gündeme geldiği için bu görüşmenin daha erkene çekilmesi söz konusu mu?" sorusu üzerine Kalın, Trump'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmede "7-10 gün içinde tekrar arayacağını" söylediğini aktardı.

Şu anda bu görüşmenin ayarlanmasıyla ilgili çalışmaların devam ettiğini anlatan Kalın, "Bu görüşme bugün, yarın, öbür gün gerçekleştiğinde, Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuyu Sayın Trump'a doğrudan iletecekler. Hassasiyetlerimizi kendilerine aktaracaklar. Atılacak diğer diplomatik adımlar söz konusu olduğunda bununla ilgili hem kendi iç istişarelerimiz hem de İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinde yapacağımız istişareler neticesinde alınacak kararlara göre hareket edeceğiz." ifadesini kullandı.

İbrahim Kalın, hakkın, hukukun ve istişarelerin neticesinde alınacak kararları takip edeceklerini, burada İslam ülkelerinin birlik ve beraberlik içinde hareket etmelerinin önemli olduğunu vurguladı.

- "Bu bir vicdan, adalet meselesidir"

Bu konunun sadece bir Filistin, Ortadoğu meselesi olmadığının altını çizen Kalın, şöyle devam etti:

"Bu mesele, bir İslam dünyası meselesidir. Hatta küresel bir mesele haline gelmektedir bu tanımayla. Çünkü bu artık bir vicdan, adalet meselesidir. İsrail'in işgalinin ortaya çıkardığı fiili durumları hukuki hale getirme çabası, maalesef Amerikan ve İsrail yönetimlerinin yaklaşık 40-50 yıldır izlediği bir politikadır. Bunu bizim kabul etmemiz hiçbir şekilde mümkün değildir. Bunun önlenmesi için de yapacağımız istişareler neticesinde ne tür adımlar atılacağını hep birlikte değerlendireceğiz. Burada bütün İslam ülkelerinin, bütün Müslüman toplumların, aynı şekilde Hristiyanların, Yahudilerin, barış yanlısı bütün grupların seslerini yükseltmesi, bu küresel kampanyaya katılması ve bu vahim hatadan dönülmesi yönünde bir çaba sarf etmesi büyük önem arz etmektedir."

- "Siyasi bir operasyon olduğu açık"

"Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD'deki Sarraf davasıyla ilgili 'Türkiye'ye karşı bu bir komplodur. Şantaj aracı olarak kullanılmak üzere gündemde tutulduğu açıkça görüldü.' dedi. Bu şantaj kelimesiyle ilgili neler söylemek istersiniz?" sorusuna Kalın, "Şu ana kadar davanın seyrine, medyadaki yansıtılma biçimine, özellikle de mahkemenin tutumuna baktığınızda, Türkiye'ye karşı bunun siyasi bir operasyon haline getirildiği çok açık bir şekilde görülmektedir. Mesele artık hukuki bir dava olmaktan çıkmış, çok başka yerlere çalışılan bir siyasi dava haline getirilmiştir." yanıtını verdi.

Mahkemenin başında bulunan hakimin geçmişte FETÖ'cülerin davetiyle Türkiye'de programlara katıldığının bilindiğini anımsatan Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Mahkemede özellikle dünden beri Rıza Sarraf'ın yaptığı açıklamalar ortadadır. Hapishaneden çıkmak için ne tür bir anlaşma yaptığı, ne tür yalanlar söylemeye hazır olduğu da kendisi tarafından ifade edilmiştir. Bütün bunlar yaşanırken hala bu davanın salt bir ambargoyla ilgili hukuki, teknik bir dava olduğunu söylemek mümkün değildir. Bunun üzerinden Sayın Cumhurbaşkanımıza, Türkiye Cumhuriyeti'ne, Türkiye Cumhuriyeti'nin üst düzey yetkililerine dönük bir siyasi algı operasyonu yapılmaya çalışılmaktadır. Biz hukuki olarak Halkbank üzerinden gerekli desteği verdik, vermeye devam edeceğiz. Bunu hukuki çerçevede izlemeye devam edeceğiz ama zannediyorum kamuoyumuz da bu davanın nasıl siyasi bir araç haline getirildiğini, Türkiye'ye karşı bir şantaj olarak kullanılmak istendiğini çok açık bir şekilde görmektedir."

(Sürecek)