Vicdan Hareketi, Suriye hapishanelerinde zulüm gören kadın ve çocukların özgürlüklerine kavuşmaları amacıyla 105 ülkeden aktivist, yaklaşık 2 bin STK ve aydınların katkısıyla bir basın açıklamasında bulundu. Katılımın yoğun olduğu etkinlikte İnsan Hakları ve Adalet Hareketi (İHAK) Başkan Yardımcısı Gülden Sönmez; Arapça, İngilizce ve Türkçe olarak hazırlanan basın açıklamasını okudu.

Vicdan Hareketi, Suriye hapishanelerindeki kadın ve çocukların özgürlüklerine kavuşmaları amacıyla 105 ülkeden aktivist, yaklaşık 2 bin STK ve aydınların katkısıyla Haliç Kongre Merkezi’nde, ’Suriye’deki Kadın ve Çocuk Mahpuslar Pazarlıksız, Koşulsuz Derhal Serbest Bırakılsın’ başlıklı basın açıklaması yaptı. Arapça, İngilizce ve Türkçe olmak üzere 3 dilde hazırlanan basın açıklamasını İHAK Başkan Yardımcısı Gülden Sönmez okudu. Sönmez, açıklamada dini ve ahlaki metinlerde savaş koşullarında insani ve hukuki kurallara uyulması gerektiğine vurgu yaptı.

Basın açıklamasına Güney Afrika’nın ırkçı rejime karşı savaşan lideri Nelson Mandela’nın torunu Nkosi Mandela, Srebrenitsa Anneleri, İngiltere Parlamentosunun İlk Müslüman Milletvekili Hon Baroness Pola Manzila Uddin, Ekvador Milletvekili Ana Belen Marin Aguirre, Ukraynalı Milletvekili Olga Bogomolets ve Azerbaycanlı Sanatçı Azerin de katıldı.

"13 bin 500’ün üzerinde kadın hapsedilmiş ve 7 binin üzerinde kadın hala bu hapishanelerde tutulmaktadır"

Yeryüzünün gördüğü acımasız savaşlardan birinin Mart 2011’de Suriye’de başladığını söyleyen Sönmez, "2011 yılından beri devam eden savaş, 450 binden fazla insanın hayatını kaybettiği, daha fazlasının kayıp ve yaralı olduğu, 11 milyon insanın iç ve dış göçe maruz kaldığı bir savaştır. On binlerce insan hapishanelere ve aynı amaçla kullanılan hangarlara, okullara, depolara doldurularak sınırları zorlayan zulümlere maruz kalmışlar ve hala kalmaktadırlar. Maalesef bu savaşta sivillerin korunması mümkün olmamış, kadın ve çocuklar da hayatını kaybetmiş veya hapsedilmiştir. Çok sayıda kurumun doğrulamasına göre bugüne kadar 13 bin 500’ün üzerinde kadın hapsedilmiş ve 7 binin üzerinde kadın hala bu hapishanelerde tutulmaktadır. 13 bin kadından bazı kardeşlerimiz, özgürlüğüne kavuşmuş ve bugün burada bu salondalar. Suriye rejimi kadınlara tecavüzü bir silah olarak kullandı, kullanmaya devam ediyor. Hapishane gibi kullanılan boş fabrika, hangar ve benzeri binalarda tutulanların sayısı ise bilinmiyor. Bazı kadınlar hamileyken alındı ve tutuldukları yerlerde doğum yaptı, bazı kadınlar evlerinden çocuklarıyla birlikte alınarak hapsedildi" dedi.

Sönmez, bu yaşananların dünyanın dört bir yanında vicdan sahibi insanları derinden üzdüğünü ve isyan ettirdiğini belirterek, "Bu vicdanların isyanı olarak 8 Mart 2018 günü Suriye sınırında gerçekleşen ve 55 ülkeden 10 binden fazla kadının Suriye sınırında buluştuğu Vicdan Konvoyu, bugün Vicdan Hareketi olarak yoluna devam etmektedir. Dünyanın 110 ülkesinden bir araya gelmiş 2 binin üzerinde NGO (hükümet dışı kuruluşlar) ve binlerce kişiyle Vicdan Hareketi, şimdilik ve öncelikle Suriye savaşı sırasında tutulan kadın ve çocukların serbest bırakılması için sonrasında ve genelde de tüm savaşlarda savaş suçlarını önlemek ve sivillerin korunması için çalışmak üzere oluşmuş uluslararası bir inisiyatiftir" şeklinde konuştu.

"Suriyeli mahpus kadın ve çocukların serbest bırakılmasını istiyoruz"

Sönmez, "Vicdan Hareketi olarak biz; Suriyeli mahpus kadın ve çocukların hiçbir pazarlık konusu yapılmadan koşulsuz bir şekilde serbest bırakılmasını istiyoruz. Tüm insanlığı, savaşlarda kadın ve çocukların korunması için etkili tedbirler almaya davet ediyoruz. Başta Birleşmiş Milletler ve İslam İşbirliği Teşkilatı olmak üzere tüm uluslararası mekanizmaları, Türkiye, Rusya ve İran başta olmak üzere gücü ve inisiyatifi olan tüm devlet liderlerini bu konuda çaba sarf etmeye davet ediyoruz. Dünyanın dört bir yanındaki tüm vicdanları bugünden itibaren ses yükseltmeye ve son Suriyeli kadın ve çocuk özgür oluncaya dek çaba sarf etmeye davet ediyoruz" açıklamasında bulundu.

Majed Sharbaje: "Hapisten Türkiye sayesinde çıktım"

Suriye’de cezaevinde kalan ve cezaevinde kaldığı süre zarfında pek çok zorluğa maruz kalan ve bu yaşadığı zor günleri anlatan Majed Sharbaje, "Ben üç aydan fazla hapishanede kaldım. Hapishanede kalırken banyo yapamadım. Çünkü yasaktı. Bazı arkadaşlarım kolera türü hastalıklardan hayatını kaybetti. Boğularak ölenler, işkenceden ölenler vardı. Onları hücreden çıkarıyorlardı, toplu mezarlara gömüyorlardı. Kimsenin haberi yoktu. Çocuklarımın gözü önünde korkutmak için; annemle babama işkence yaptılar. Ben hapishanedeyken bir çok hasta kadın vardı. İlaç alamıyorlardı, bu yüzden acı çekiyorlar, çığlık atıyorlardı. Devrim yapan halktan intikam almak istiyorlardı. Kadınların göz altına alınması aslında ailelerine bir baskı amaçlıydı. Erkeklere de işkence yapıyorlardı ve çığlıkları bize dinletiyorlardı" diye konuştu.

"Her türlü işkence burada uygulanıyordu"

Sharbaje, yaşadığı zor zamanları şu sözlerle anlatmaya devam etti: "Çığlıkları duymasın diye insanlar, başka bölgelerdeki çocukların kulaklarını kapatıyorlardı. 4 yasında bir çocuk vardı; sürekli ağlıyordu, bisküvi istiyordu. Suriye hapishanesindeki mahkumların nelerle karşılaştığını burada özetlemem mümkün değil. Her türlü işkence burada uygulanıyordu. Bu yüzden bugün burada olmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Ben Birleşmiş Milletlere müracaat ettim. Bu insani davayı neden göz ardı ettiklerini onlara sordum. Bunun altını çizdim. Şunu üzülerek söylemek istiyorum maalesef Birleşmiş Milletler merkezinde hala bu rejim için bir şey yapılmadı. Obama ile görüştüm. Obama ile görüştüğüm zamanlarda insan hakları ile ilgili çalışmalarımdan dolayı bana ödül takdim ettiler. Obama’ya şunu söyledim: “Ben 2 yıl boyunca insanların hapishaneden çıkarılması ile ilgili çaba sarfediyorum ve insanların bu işkenceden kurtulmalarını istiyorum"" diye konuştu.

Majed Sharbaje sözlerini şöyle tamamladı: "Rejim vicdanın sesini susturamaz. Sizler bu vicdanın sesi doğrultusunda buradasınız. Bu çabaların özgürlüğe yol açmasında vesile olmasını umuyorum. Türkiye’ye tüm çabalarından ve desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum. Ben hapisten esir değiş-dokuşu çerçevesinde Türkiye sayesinde çıktım".

Nkosi Mandela: "Tek bir kişi zulüm görmeyene dek mücadelemiz sürecek"

Toplantıya katılan Güney Afrika’nın apartheid rejimiyle mücadele eden efsanevi lideri Nelson Mandela’nın torunu olan Nkosi Mandela, "Bu fırsatı bana verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Güney Afrika Cumhuriyeti parlemente üyesi ve milletvekiliyim. Suriye’de çocuklara ve kadınlara yapılan işkenceye karşı olduğumu ifade etmek için, 8 Mart 2018’de eşimi ve annemi Suriye sınırına gönderdim. Bu mücadele sürmeye devam edecek. Orada yaşanan çatışmaların sona ermesini istiyoruz. Tek bir kişi zulüm görmeyene dek mücadelemiz sürecek. Kadınların ve çocukların özgürlüğe kavuşmasını istiyoruz. Burada her manada hukuk çiğneniyor" şeklinde konuştu.

Mandela sözlerine şöyle devam etti: "Aynı zamanda mülteci kamplarında zulme uğrayan, acı çeken insanlarında yasadıkları eziyetin sona ermesini istiyoruz. Bunun dışında Filistin halkınında 70 yıllık yaşadığı zulmün sona ermesini istiyoruz".

Ukrayna Milletvekili Dr. Olga Bogomolets: "Biz aciz değiliz, biz çok kuvvetli kadınlarız"

Ukraynalı milletvekili, doktor aynı zamanda ses sanatçısı ve söz yazarı olan Dr. Olga Bogomolets, "Suçlular, tecavüzcüler hayatta kalmaya devam ederseniz, hayatınızın geri kalanını hapislerde siz geçireceksiniz. Suriye’de zorluk yaşayan herkese şunu söylemek istiyorum: ‘Sizi tüm kalbimizle seviyoruz’. Sizi önemsiyoruz, sizi düşünüyoruz, bir kenara çekilmeyeceğiz, mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu salonda bulunan bütün kız kardeşlerime sesleniyorum: ‘Kadınlar dünyaya barışı getirebilir, eğer biz yapmazsak, biz mücadele etmezsek, barış kendi kendine gelmeyecek. Bu sebeple hepiniz, kendi ülkelerinizde parlamentoda iktidar sahibi olmalısınız. Aslında barışın tek silahı vardır. Oda bir arada olan kadınlardır. Buna kuvvetli, birlik kadınlar diyebiliriz. Biz aciz değiliz, biz çok kuvvetli kadınlarız. Yeter ki bir arada duralım. Bu harekete ülkesinde şiddet bulunan tüm ülkeler destek verecektir" bilgisini verdi.

Rais Hussin Mohammed: "Birleşmiş Milletlere çağrıda bulunmak istiyoruz"

Malezya iktidar partisinden Rais Hussin Mohammed, "Herkesin bir hayali var, bizim başkanımızın da bir hayali vardı; Savaşı suç haline getirmek şu anda Malezya’nın yeniden kalkınması söz konusu. Savaş hiçbir zaman zulümden başka bir şey ifade etmez. Her zaman trajedi getiriyor. Bizler savaşın yasaklanmasını sona ermesini istiyoruz. Buradan Birleşmiş Milletlere çağrıda bulunmak istiyoruz. "Bu zulmü yıllardır duyuyoruz. Yeni bir vicdan hareketi başlamalı, bu mücadeleyi sürdürmek üzere" diye konuştu.

Ali Yalçın: "Savaş baronlarının yeni arenası Suriye"

Savaşlarda terör grupları silah olarak kullanıldığını, savaşın insanlığı insanlığından uzaklaştırmaya devam ettiğini ve savaş baronlarının yeni silahlarını gösterme arenası olarak Suriye’yi kullandığını ifade eden MEMURSEN Genel Başkanı Ali Yalçın, "Bu savaşın faturasını ve bedelini savunmasız kadınlar ödüyorlar. Onlar pazarlık malzemesi olarak kullanılıyor. Majed Sharbaje’nın yaşadıklarını dinlerken insanlığımdan utandım. İnsanların bir araya gelerek, liderlerin bir araya gelerek, uluslar arası kuruluşları harekete geçiremediği ve insanların umudunun her geçen gün azaldığı bir durumda, sivil kuruluşların bir araya gelerek yeni bir insanı çağrı yapma adımını son derece kıymetli görüyorum. Türkiye olarak bu savaşı birinci dereceden hissediyoruz. Burada 3.5 milyona yakın misafir kardeşimiz var. Maalesef savaşın merhameti olmuyor; her türlü ahlaksızlığın olduğu bir aymazlık yaşanıyor. Bunun bir an önce son bulması gerekiyor. Biz insanız; hepimiz farklı dünyalardan bir araya geldik. Fakat ortak yanımız şu; derimizin rengi farklı olabilir ama terimizin rengi aynı, gözyaşlarımızın rengi aynı. Hayata bakış açılarımız farklı ama insanız acılarımız aynı. Bu yüzden vicdan hareketinin bu çağrısını son derece kıymetli buluyoruz. Biz güç birliği yaparsak, sesimizin kelebek etkisi yapacağını aynı zamanda, dünyadaki vicdanlı insanların bu çağrıya ihtiyacı olduğunu ve bu süreçte 7 bine aşkın kadının buna ihtiyacı olduğunu göreceğiz" dedi.

Ekvador Milletvekili Aguirre: "Suriye için buradayız"

Güney Afrika’dan Suriye için geldiklerini ifade eden Ekvador Milletvekili Ana Belen Marin Aguirre, "Siyahi kadınlar, beyaz kadınlar, başka kadınlar, hangi ırktan kim olursa olsun hepsinin sesini kemiklerimde, ruhumda, bedenimde hissediyorum. Suriye’de hapiste tutulan çocukları ve kadınları düşünüyorum. Hapiste tutulan çocuklar için umut olduğuna inanıyorum. Onlara şunu söylemek istiyorum; "Sizin mücadeleniz, bizim mücadelemizdir". Biz Latin Amerikalı kadınlar olarak sizin kardeşleriniz olarak uluslar arası vicdan hareketine katılmış olmaktan dolayı çok mutluyuz. Kadınların Suriye’de özgürlüğüne kavuşacaklarına inanıyoruz, bunun için hep birlikte çalışacağız. Özgürlük, özgürlük, özgürlük" ifadelerini kullandı.

Nermina Lakota: "Suriye’li kadınlar cesur olmalı ve çalışmalı"

Suriye’de yaşanılan insanlık dramı ile Bosna’dan Srebrenitsa Anneleri (Mothers of Srebrenica) üyesi olan Bosna Hersek’li Nermina Lakota, "Suriye’de yaşanılan tüm kamuoyunun gözü önünde, özellikle kadınlara yapılan zulmün kabul edilmesi söz konusu olamaz. Suriyeli kadınlara söylemek istediğim şey; cesur olmaları, çalışmaları. Onların yaşadıklarına benzer bir örnek bizim ülkemizde yaşandı. Onların önünde Srebrenitsa örneği var. Bizler bugün hala soykırımda ölen ölülerimizin cenazelerini bulmaya çalışıyoruz" şeklinde konuştu.

TRT Avaz kanalında canlı olarak yayınlanan ’Azerin’le Tek Yürek’ programını sunucusu Azeri ses sanatçısı olan Azerin, "Dünyanın dört bir yanından gelen değerli dostlar her birinizi Allah’ın selamı ile selamlıyorum. Ben bugün insan olarak dünyayı artık vicdanının sesini dinlemeye çağırıyorum. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nden Allah razı olsun; Dünyayı, hakkın yanında olmaya çağırıyor" açıklamalarında bulundu.