ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili, sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de aralarında yer aldığı 221 kişinin yargılandığı "çatı" davasına sanık savunmalarıyla devam edildi.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, taraf avukatları ile izleyiciler katıldı.

Savunma yapan eski Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeli yüzbaşı Onur Özdemir, 15 Temmuz'da amiri olan yarbay Halit Kazancı'nın kendisine "koruma ve güvenlik tatbikatı icra edilecek" dediğini, emir gereği olay akşamı Akıncı Üssü'ne, oradan da Genelkurmay Başkanlığı'na gittiğini söyledi.

Özdemir, "Bana Genelkurmay başkanının emir komutasında görevin icra edileceği söylendi. Bana Genelkurmay'da dış kuşak nöbeti verildi. Bu esnada kışla içi ve dışı olayları takip etme fırsatım olmadı. Tabii etraftaki gelişmeler ve cereyan eden olaylar bana yakın geçmişteki olaylardan ötürü doğru bir eylem tarzında olduğumuzu düşündürdü. Terör eyleminin önceden tespit edilerek önlem aldığımızı düşündüm." diye konuştu.

Gecenin ilerleyen saatlerinde anormallik olduğunu farkettiğini belirten sanık Özdemir, amirlerine bu durumu ilettiğinde görevlerinde bir değişiklik olmadığının ifade edilerek göreve devam etmesi gerektiğinin söylendiğini öne sürdü.

Sabah saatlerinde eşinin rahatsızlanması üzerine amirlerinden izin alarak Genelkurmay'dan ayrıldığını dile getiren Özdemir, "Genelkurmay'da bulunduğum sürede, saldırıya karşı tedbirler yerine getirilmesinin aksine bir şey görmedim. İçeride darbeye ilişkin bir söylem de olmadı." savunmasını yaparak tahliye ve beraat talebinde bulundu.

- Refleks olarak fotoğraf çekmiş

Sanıklardan eski kurmay albay Mustafa Çiçek, olay akşamı evinde ağırladığı misafirini ikamet ettiği yere bıraktıktan sonra evine doğru yola koyulduğunu, benzinlikte olduğu sırada arayan kızının boğaz köprülerinin kapatıldığını söylemesiyle televizyona bakarak neler olduğunu anlamaya çalıştığını, bundan sonra da evine gittiğini ifade etti.

Asansörde karşılaştığı komşusu olan bir polisin de göreve çağırıldığını belirtmesi üzerine evine geçerek televizyonu açtığını ve askeri kalkışma olduğuna dair Orgeneral Ümit Dündar'ın açıklamalarını gördüğünü aktaran Çiçek, görev yerine gitmeye karar verdiğini söyledi.

Saat 02.12'de kimliğini ibraz ederek Genelkurmay'a giriş yaptığını belirten Çiçek, sanıklardan birinin savunmasında geçen "nizamiyeden girdikten sonra havaya ateş ettiği" yönündeki beyanlarını da kabul etmediğini söyledi.

Kışla içerisinde karşılaştığı yarbay Doğan Üstüntaş'ın da bir şey bilmediğini beyan etmesinden sonra odasına giderek elbiselerini giydiğini savunan Çiçek, bahçeye çıktıktan sonra yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:

"Bir helikopterin indiğini fark ettim. Helikopterden inenler koşarak benim bulunduğum yere doğru geldiler. Neden geldiklerini sorduğumda Kara harp okulundan emniyet maksatlı geldiklerini söylediler. Bu esnada doğu istikametinden bir helikopterden ateş edildi. Tam olarak ne amaçlı ateş edildiğini bilmiyorum ama benim bulunduğum bölgeye de atış yapıldı. Atışlardan korunmak için duvar dibine yaklaştım, daha sonra da içeri girmeye çalıştım. Bu esnada aslanlı kapının kırılmış olduğunu ve burada yerde yatan bir sivil olduğunu gördüm. Dışarı çıkarak yardım etmek istedim. Benimle birlikte gelen bir kaç sivil ile yaralıyı ambulansa bindirdik. Karargah binasına yöneldiğimde içeriden çıkan sivil bir grup ile karşılaştım. Bir yanda bahçede tanklar var, bir yanda helikopterler ateş ediyor. O ortamda tam olarak neler olduğunu anlamak maksadıyla içeriye girdim. Burada yaralı bir vatandaş daha gördüm. Sakallı, sarıklı, cübbeli bir vatandaştı. 'Merak etme, seni kurtaracağım' dedim. Üst kata, genel sekreterlik katına çıktım."

Sanık Çiçek, genel sekreterlik katında da yerde yatan bir vatandaşın olduğunu, iddianamede ve basında da yer alan fotoğraf çekmesi hususunda ise "Hayatın doğal akışında var olan bir durumda, normal zamanda karşılaştığımız bir kaza durumunda, herkes için alışılagelmiş bir davranıştır. Durum bundan ibarettir. Bulunduğum ortamın şartları, refleks olarak fotoğrafı çekmemi sağladı. Selfie çekmedim. Ahlaksız olarak nitelenecek bir fiilim olmadı. Darbeci olsam kendi aleyhime suç delili teşkil edecek bir şeyi neden telefonuma kaydedeyim. Meydana gelen bir durumda hukuki bir delil teşkil etsin diye çektim olay budur." ifadelerini kullandı.

- Akar'ı derdest etmekle suçlanan eski albay Çiçek: "O saatlerde evdeydim"

Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar başta olmak üzere o gece karargahta derdest edilenlerden sorumlu tutulduğunu hatırlatan Çiçek, söz konusu isimlerin alıkonulduğu saatte evinde bulunduğunu, bu nedene suçlanamayacağını savundu.

Doğu kapısında yaralıları tahliye etmekten başka bir eylemde bulunmadığını iddia eden Çiçek, burada bulunduğu süre zarfında olayların çok hızlı geliştiğini, kimin hangi tarafta olduğunu bilmesinin mümkün olmayacağını öne sürdü.

Çapraz sorgu sırasında Başbakanlık avukatı Süleyman Ayhan'ın "O gece fotoğraf çekiyorsunuz, normalde fotoğraf merakınız var mı?" sorusuna, "hayır" cevabı veren Çiçek, fotoğrafların akıbetini ilişkin de "Şehit vatandaşın fotoğrafını çektikten sonra tam teçhizatlı bir asker yanıma gelerek, 'burada kim fotoğraf çekti' deyince, 'ben çektim' diye cevap verdim. O da zorla telefonumu benden alarak fotoğrafları sildi." iddiasında bulundu.

Çiçek, o gece şehit vatandaşın dışında başka kimsenin fotoğrafını çekmediğini savundu.​