İSTANBUL (AA) -SASLANBEK İSAEV- Ruslar Soçi’nin Cenevre’ye alternatif olmadığını ısrarla söylese de Astana ve Soçi süreçleri kesinlikle Batı koalisyonun Suriye barışında çuvalladığını ispatlayan alternatif bir süreç.

Rusya’da ulusal medya ABD’nin Soçi sürecini baltalamaya çalıştığını gösteren, sahte ya da gerçek olduğu henüz bilinmeyen haberlerle çalkalanıyor. Rus uluslararası ilişkiler uzmanları ABD’nin çok ciddi provokatif adımlar attığını iddia ediyor. Bu haberlerin ve iddiaların doğruluğunu teyit etmek şimdilik mümkün değil. Mesela Federal Haber Ajansı’nın 25 Ocak akşamı geçtiği “Suriye’deki barış tehdit altında” başlıklı haberde, Michael Ratney’in El-Mahamid adına bir alıcıya gönderdiği mektubun ekran görüntüsü var. Bu ekran görüntüsü ABD’li bir diplomatın Suriyeli muhalif lidere Soçi barış görüşmelerini baltalama emri verdiğini gösteriyor. Bu haber Trump’ın seçilme sürecini hatırlatıyor ve büyük ihtimalle Rus siber korsanlar skandalının yeniden ateşlenmesine sebep olabilir. Bu haber henüz doğrulanabilmiş olmasa da Soçi’yi baltalamak isteyenlerin var olduğu kesin. Fakat bunlar sadece ABD’den mi ibaret ya da gerçekten ABD mi?

Gelinen durumda, Soçi üçlüsü ABD’nin oyununu bozarken ABD buna her koşulda muhalefet edecektir. Eğer ABD Suriye’deki savaşı kısa zamanda bitirmek istemiş olsaydı, daha Obama döneminde, Ruslar Suriye’ye inmeden buna imkanı vardı. Fakat ABD’nin Suriye halkını bir zalimden kurtarmak gibi bir planının olmadığı daha sonra anlaşıldı. ABD bu coğrafyada etnik ve dini ayırımlara dayalı “butik devletler” oluşturmaya yönelik bir politika yürütüyor. ABD’nin kuzey Suriye’de terör örgütüne verdiği ısrarlı destek bu niyetini belli ediyor. Geçmişte Türkiye ile Rusya arasında yaşanan krizler, yine Rus üssüne yapılan en son saldırı, bu bölgede küresel güçlerin istihbarat birimlerin güçlü provokasyonlara yol açmak için cirit attığına işaret ediyor. Özellikle İdlib’de son günlerde yaşanan şiddetli çatışmalar, Soçi için tehlikenin sadece ABD tarafından gelmediğini gösteriyor. Sözde ABD karşıtı yerel unsurların, ABD’nin isteği doğrultusunda, bilinçli veya bilinçsiz hareket edebildikleri anlaşılıyor.

Soçi’de yapılması planlanan Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ni baltalamak için atılan adımları yakından ele almak gerekiyor. Kim neye hizmet ediyor ve arkasında kimler var? ABD’nin attığı adımları ele almaya, öncelikle İdlib’den Rus üssüne yönelen saldırıyla başlamak yerinde olur. Rus üslerine yapılan saldırının ABD menşeli olduğunu Putin üstü kapalı olarak söylemişti. Putin bu saldırının Rusya ile Türkiye’nin arasını açmak için yapıldığını de eklemişti. ABD’nin kontrolündeki PYD/YPG güçlerinin Afrin’i korumak için Esed’e sığınması ise ABD’nin başka bir provokasyonu. Rusya istediğinde bunun yapılmadığını hatırlamak gerekir. Afrin’i Esed rejimine teslim etmeye hazır oldukları duyurusu 25 Ocak’ta sözde “Afrin kantonu demokratik yönetimi” tarafından duyuruldu. Bu duyuruda, Afrin’de bulunan PYD/YPG yöneticileri Esed güçlerini sınır hattı boyunca yerleşmeye çağırıyor. Yakın gelecekte bu güçler cephe hattı boyunca rejim bayraklarını asmaya kalktıklarında da şaşmamalı. Bu durum Rusya’yı da zora sokuyor. Çünkü Rusya’nın isteği nihayet kabul edilmiş, fakat Türkiye’den dolayı bu adımı artık kabul etmeyerek Rusya “Kürtleri satmış” olacak. Bu durum hem ABD’ye hem de İran’a yarayacak gibi görünüyor.

Sünni grupların desteklenmesi gerektiği yönündeki ABD açıklaması, bu grupların özellikle Ruslara karşı çatışmasızlık bölgelerinde kullanılabileceği ihtimalini artırıyor. Garantör olduğu çatışmasızlık bölgelerinden Ruslara karşı saldırıların yapılması ihtimali ise Türkiye’yi Rusya karşısın zor durumda bırakır. Sonuçta Rusya ile Türkiye’nin arasını açmayı hedefleyen ABD’nin elindeki her imkanı kullanacağını tahmin etmek zor değil. Bunların yanı sıra, ABD diplomatik kanalları da kullanarak Soçi’den çıkacak sonuçlara muhalefet edecektir. ABD bunun sinyallerini şimdiden veriyor. ABD’nin elindeki en büyük koz ise Fırat’ın doğusundan Afrin’e PYD/YPG gruplarının takviye edilmesi. Bu grupların Rusya’nın ya da rejimin kontrolündeki topraklardan geçmesi de Türk-Rus ilişkilerini zorlayacaktır. ABD bu işi Esed’i destekleyen sol görüşlü terör gruplarıyla yapacaktır. Özellikle İran’ın Türkiye karşıtı çıkışları da ABD’nin bu tarz provokasyonlarına ortam sağlayabilir. Rusya bu grupları anbean sahada kontrol etme imkanına sahip değil. Esed için savaşan sol grupların ve İran destekli grupların Halep’in tahliyesi sırasında yaptığı provokatif eylemleri ve yine Esed’in kontrol ettiği bölgelerden Bodrum’a sızan PKK’lıları hatırladığımızda, Zeytin Dalı harekatı sürecinde de yine benzer provokasyonların olması muhtemel görünüyor. Hatta Rusya Suriye’de bulunan Rus solcuları bile kontrol etmekte zorlanıyor.

ANNA News gibi sol eğilimli haber ajanslarının elemanları Zeytin Dalı operasyonunu Rus kamuoyunda karalamak amacıyla 26 Ocak’tan itibaren Afrin’deki PYD/YPG saflarında harekete geçmiş haldeler. Rusya’nın devlet yanlısı medya Kremlin’in tutumunu desteklerken, bu tarz örgütlerin sahada tam tersini yaptığı görülüyor. Oleg Blohin PYD/YPG’ye olan desteğini şahsi Facebook sayfasından duyurmuş durumda. Rusya’nın ulusal televizyonlarındaki siyasi tartışma programlarda sol eğilimli uzmanların, Türkiye ile ortak adımlar atan Kremlin’i Kürt örgütlere karşı sergilediği tutumdan dolayı ağır şekilde eleştirmesi, Soçi kongresine yönelik tehlikenin sadece ABD’den kaynaklanmadığını gösteriyor. Bu gelişmelerin Soçi kongresi için pek de olumlu etkilerinin olmadığı ortada. Kremlin’in Rus solculara sözünü geçirememesi, Suriye’de siyasi çözüm sürecine geçmekte ne kadar zorlanacağının da habercisi. Unutulmamalı ki Rusya’nın gönüllü savaşçılarını oluşturan örgütler çoğunlukta sol tabanlıdır. PKK’ya çok yakın duran bu örgütler onun ABD tarafından destekleniyor olmasını da dert etmiyorlar.

Bugün her türlü zorluğa rağmen ortak noktaları öne çıkararak barış sürecini devam ettirme iradesinin sadece Rusya ile Türkiye’de olduğunu dikkate aldığımızda, Soçi kongresi ve devam eden süreçte bu iki ülkenin hayli zorlanacağı da ortaya çıkıyor. Daha dün çok farklı siyasetlerle karşı karşıya kalan Beştepe ve Kremlin, bugün hem uluslararası baskılara karşı hem de iç muhalefete karşı direnerek Suriye’deki savaşı siyasi müzakere masasına taşımaya kararlı görünüyor. Erdoğan ve Putin bu süreçte yaşadıkları baskılara direnir ve dış güçlerin provokasyonlarına karşı soğukkanlı bir duruş sergilerse, Suriye’deki iç savaşı bitirmek için savaşan tarafları masaya oturtmayı başarabilirler. ABD’nin yanlış politikalarına karşı Türkiye’nin başlattığı Zeytin Dalı operasyonuna Rusya ilk gün gösterdiği duruşu devam ettirir ve “ittifak” oluşturduğu grupların Türkiye’ye karşı provokasyonlarına izin vermezse, Zeytin Dalı’nı Soçi ile devam ettirebilir. Soçi Beştepe ve Kremlin’in bir ortak başarısı olmanın yanı sıra, ABD’nin bölgedeki varlığını da asgariye indirecektir.

[Grozni ve İstanbul'da yaşayan araştırmacı gazeteci Saslanbek İsaev, Rusya, Kafkasya ve Türkiye ilişkileri alanında uzmanlaşmıştır]

“Görüş” başlığıyla yayımlanan makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansı’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.