ANKARA (AA) - Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, HDP Kars Milletvekili ve Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen'in, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vererek, Bilgen'e net 20 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti.

"6-7 Ekim olayları" kapsamında HDP'nin sosyal medya hesabından üyesi olduğu MYK adına yapılan çağrı nedeniyle suçlanan Ayhan Bilgen, hakkında başlatılan soruşturma kapsamında 31 Ocak 2017'de tutuklandı. Bilgen hakkında, "silahlı terör örgütüne üye olma, suç işlemeye tahrik etme, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etme" suçlarından kamu davası açıldı.

Davaya bakan Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesince, 8 Eylül'de tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilen Bilgen, "olayda kuvvetli suç şüphesinin veya suç işlediğine dair somut bir delilin olmadığını" iddia ederek, tutuklu bulunduğu sürede kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

Bilgen, başvuruda suça konu paylaşımların yapıldığı gün gerçekleştirilen MYK toplantısına katıldığına veya bu MYK toplantısında suç işleme çağrısı yapıldığına yönelik bir karar alındığına ilişkin herhangi bir tespit veya araştırmanın soruşturma makamlarınca yapılmadığını ileri sürdü.

100 bin lira manevi tazminat talep eden Ayhan Bilgen, hakkındaki tutuklama tedbirinin, "suçların önlenmesi amacıyla değil, HDP mensubu bir milletvekili olarak siyasi faaliyetlerini engelleme ve muhalefetin susturulması amacıyla uygulandığını" iddia etti.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, bugünkü gündem toplantısında HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın bireysel başvurusunun ardından Bilgen'in bireysel başvurusunu da karara bağladı.

Genel Kurul, Bilgen'in, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vererek, Bilgen'e net 20 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti.

- Gerekçeden

Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı, internet sitesinde yayımlandı.

Gerekçede, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının kısıtlanmasının ancak Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı halinde söz konusu olabileceği belirtildi.

Anayasa'nın 19. maddesinin 3'üncü fıkrasına göre tutuklamanın ancak "suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler" bakımından mümkün olduğu bildirilen gerekçede, tutuklamanın ön koşulunun, kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirtinin bulunmasına bağlı olduğuna işaret edildi.

Bu nedenle tutuklamanın diğer koşullarından önce bu ön koşulun bulunup bulunmadığının her somut olayda değerlendirilmesi gerektiği kaydedilen gerekçede, bu genel ilkeler doğrultusunda ilk olarak somut olayda başvurucunun suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı.

Gerekçede, başvurucunun tutuklanmasına karar veren Diyarbakır 5. Sulh Ceza Hakimliğinin, tutuklama kararında, "6-7 Ekim olayları kapsamında HDP'nin sosyal medya hesabından MYK adına yapılan çağrıları ve başvurucunun MYK üyesi olmasını dikkate alarak, PKK silahlı terör örgütü üyesi olma suçu yönünden kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu" sonucuna varıldığı kaydedildi.

HDP'nin sosyal medya hesabından MYK adına, halkın sokağa çıkması ve direnişe katılması yönünde çağrı yapıldığı ve başvurucunun MYK üyesi olduğu konularında kuşku bulunmadığı belirtilen gerekçede, başvurucunun, suça konu çağrının yapılması yönünde bir iradesinin olmadığını her aşamada ifade ettiği aktarıldı.

-"Soruşturma makamlarının somut olgulara dayalı bir tespiti yok"

Başvurucunun, ifadelerinde kendisinin katıldığı herhangi bir toplantıda çağrı yapılması yönünde bir karar alınmadığını da istikrarlı olarak söylediği kaydedilen gerekçede, şu tespitler yapıldı:

"Suça konu çağrının yapılmasının kararlaştırıldığı iddia edilen MYK toplantısında, çağrının yapılmasına karar verildiği sırada başvurucunun da hazır bulunduğuna ve bu çağrının başvurucu tarafından sahiplenildiğine, dolayısıyla çağrının başvurucunun iradesi doğrultusunda yapıldığına dair soruşturma makamlarının somut olgulara dayalı bir tespiti bulunmamaktadır. Nitekim ilk kez tutuklamaya sevk edildiğinde başvurucunun tutuklanması talebini reddeden Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hakimliği de 29 Ocak 2017 tarihli kararında benzer yönde gerekçelere yer vermiştir.

Soruşturma makamlarının aksi yöndeki değerlendirmelerinin dayanağı olan haber metninde ise çağrı yapılmasına karar verildiği sırada başvurucunun MYK toplantısında hazır bulunduğuna ilişkin bir ibare bulunmamaktadır. Bu itibarla eldeki belgelere göre somut olayda 'suç işlendiğine dair kuvvetli
belirti'nin soruşturma makamlarınca yeterince ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 19. maddesinin 3'üncü fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir."