İSTANBUL (AA) - ABDOLSALAM SALİMİPOOR - ABD Başkanı Donald Trump'ın nükleer anlaşmadan çıkmasının üzerinden birkaç gün geçmişken İranlı dış siyaset uzmanları ve köşe yazarları, makalelerinde Trump'ın kararının ülke iç ve dış siyasetine ve ekonomiye nasıl yansıyacağını tartışıyor.

İçeride veya dışarıda olsun İran kamuoyu çoğunlukla Trump'ın anlaşmadan çıkmasını doğru bulmuyor. Hatta yapılan anlaşmanın İran'ın ıslahı için yeterli olmadığını düşünen rejim karşıtları dahi genel kanaat içerisinde yer alıyorlar.

Kadın hakları savunucusu siyasi aktivist Şadi Sadr, "Yolsuzluk, suçunu yaptırımların boynuna atsın. İnsan hakları, savaş ve yaptırım bahanesiyle buharlaşsın." diyerek durumu eleştirirken, Hollanda Tilburg Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Ammar Meliki, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Nükleer anlaşma İran rejiminin nükleer faaliyetlerini dizginleme aracıydı. Anlaşma iptal edilmek yerine bölgesel bir sorun haline getirildi. Trump'ın kararı Batıda İran karşıtlığı propagandasını beslemiştir." ifadelerini kullandı.

Bazı İranlılar, Trump'ın kararını memnuniyetle karşıladı. İran askerlerinin bölgeye müdahalesine karşı gelen Dr. Mehdi Celali Tahrani ve arkadaşlarının sosyal medyadaki "İran exit" hashtagı binlerce kez paylaşıldı.

Felsefe uzmanı Nima Kasımi, "İran'da yaşayan ve ülkesinden hiçbir zaman göç etmeyi düşünmeyen biri olarak yaptırımların hayatımı olumsuz yönde etkileyeceğini biliyorum. Fakat eğer bu, İran'ın savaş kışkırtıcılığına son verecekse daha iyidir." değerlendirmesinde bulundu.

Trump'ın kararı ülkede Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani karşıtı muhafazakarlar tarafından mecliste ABD bayrağı yakılarak protesto edildi. Her ne kadar bazıları bayrak yakılmasını doğru bulmadıklarını söyleseler de nükleer anlaşmanın değerinin kalmaması Ruhani karşıtlarının işine geldi. Ruhani, "basit düşünmek" ve "ülke menfaatlerini gözetme yetisinden yoksun" olmakla suçlandı.

Ruhani taraftarları, Trump'ın kararının ülke ekonomisini gerileteceği ve muhalif kanat muhafazakarları güçlendireceğini düşünerek, milli birlik çağrısı yapmaya başladı.

Cumhurbaşkanı Ruhani'nin teorisyenlerinden Abbas Abdi, "Mevcut tehlikeyi, ülke içi siyasi birliğin sağlanması ve ayrılıkların ortadan kaldırılması için fırsata dönüştürebiliriz." şeklinde ifade ederken bir diğer Ruhani yanlısı reformist siyasetçi Mustafa Tacizade, "Biz bu büyük tehdidi, ya milli birliği sağlayarak fırsata dönüştüreceğiz veya telafisi mümkün olmayan ağır bir bedel ödeyeceğiz." şeklinde değerlendirdi.

Bununla birlikte muhafazakar çıkışlarıyla bilinen İran Genel Kurmay Başkanı Muhammed Bakıri ve Devrim Muhafızları Komutanı Muhammed Ali Caferi, "Nükleer anlaşma öldü", "Baştan beri bir anlamı yoktu", "Kabul etmeye değer bir şey değildi" gibi açıklamalar yaptı. Nükleer anlaşma yanlılarıysa diğer 5 ülkeyle sürecin devam etmesini savundu.

Her ne kadar bazıları ABD'nin çekilmesinden sonra İngiltere, Fransa ve Almanya'yla sürecin yürütüleceğini düşünse de Vahid Yaminpur gibi muhafazakarlar, Ruhani'nin Avrupa ülkelerinden de medet ummaması gerektiğini düşünüyor.

Muhafazakar siyasetçi Yaminpur Ruhani'ye hitaben, "Üzgün ihtiyara (Ruhani) söyleyin, çakaldan (ABD) sarı köpeğe (Avrupa) sığınmasın." ifadelerini kullandı.

-İran'ın ABD olmadan nükleer anlaşmayı nasıl götürebileceği tartışma konusu

Gazeteci Cemşid Berzeger, "Ruhani; 'ABD kâhyadır. Kâhyadan işi bağlamak daha evladır.' diyordu. İran halkı, ABD'nin nükleer anlaşmadan çıkmadığı zamanı gördü. Ruhani'nin verdiği sözler yerine gelmedi. ABD'siz bir anlaşma süresinde durumun daha iyi olacağını kim söyleyebilir.

İranwire haber sitesi editörü Rıza Hakikat Nejad, "İran geçen hafta NPT'den çıkacağını, santrüfüjleri faal hale getireceğini, uranyum zenginleştireceğini söyledi. Şimdiyse İran'ın ümidi Avrupanın anlaşmanın gereklerini yerine getirmesidir." dedi.

ABD'nin anlaşmadan çekilmesi sonrası İran halkınının zihnini meşgul eden asıl mesele "ekonominin hali ne olacak?" sorusu oldu.

İran'ın önde gelen ekonomi uzmanlarından Dr. Muhammed Tabibiyan, "Eğer İran'da ekonomi politikaları son haftalarda alınan kararlar gibi olursa beklenmedik dengesizlikler yaşanacaktır." dedi.

İran Meclisi Enerji Komisyonu üyesi Hidayetullah Hadimi de Fransa petrol şirketi Total'le yapılan anlaşma hayata geçirilecek mi sorusuna, "ABD'nin anlaşmadan çekilmesinden sonra İran'da herhangi bir uluslararası anlaşmanın kalmasından söz etmek saflık olur." cevabını verdi.

Enerji uzmanı ekonomist Ali Ahenger gibi bazı ekonomistler ise Avrupa'dan umutlu.

Amerika'nın İran aleyhindeki ilk yaptırım kanunu 1996 yılında D'Amato Yasası olarak biliniyordu ve söz konusu kanun Amerikan kongresinde kabul edilmesinden bu yana üç kez uzatıldı.

Ahenger, "1996 yılında Amerikan kongresinde kabul edilen D'Amato Yasası'yla İran aleyhine bir dizi yaptırım kararı alınmıştı. Buna göre uluslararası petrol şirketlerinin İran'da 40 milyon doların üzerinde yatırım yapmaları yasaklanmıştı. Bu rakam daha sonraları 20 milyon dolara çekildi. Fakat birkaç yıl sonra D'Amato Yasası Avrupa ve İranlı diplomatlar tarafından dikkate alınmadı. Avrupa, ABD'ye rağmen Rusya ve Çin'le süreci yürütecektir. Taraflar, D'Amato Yasası'nı görmezden geldikleri gibi ABD'nin yeni yaptırımlarını da çiğneyeceklerdir." ifadelerini kullandı.

Tahran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Ali Bigdeli ise İran'ın Rusya'ya güvenmemesi gerektiğini düşünüyor.

Bigdeli, "Son zamanlarda bağımsızlığımızdan bir hayli uzaklaştık. Rusya'ya olması gerektiğinden fazla tutulduk. Stratejimizi değiştirmeliyiz. Yaptırımlar uygulanırken Rusya'nın kaç kere İran aleyhine oy kullandığını hatırlayın. Bu takdirde biz, ABD'ye karşı vereceğimiz mücadelede nasıl Rusya'ya bağlanabiliriz?"