İSTANBUL (AA) - İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, reel sektörün 210 milyar doların üzerinde net döviz açık pozisyonu olduğunu belirterek, "Sanayicilerimizin yatırımlara, büyümeye ve istihdama katkısını sürdürebilmesi için, kur riskine karşı korunması büyük önem arz ediyor. Tüm çözümleri Merkez Bankasından beklememek gerek." dedi.

Bahçıvan, İSO'nun kasım ayı meclis toplantısında yaptığı konuşmada, 2017 yılının geride bırakılmasına yaklaşık bir ay kaldığı bugünlerde; uzun zamandan beri ilk defa dünya ekonomisinde genele yayılan bir toparlanma eğiliminin görüldüğünü söyledi.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin eş zamanlı ve daha hızlı büyümesinin, dünya ekonomisinin ılıman bir iklimden geçtiğine işaret ettiğini aktaran Bahçıvan, "Gelişmiş ekonomilere baktığımızda; küresel kriz sonrasında genişleyici para politikaları uygulayan merkez bankalarının artık yönünü parasal sıkılaşmaya çevirmeye çalıştığını gözlemliyoruz. ABD ve Avrupa Merkez bankaları, enflasyon verilerini değerlendirerek varlık alımlarını azaltmaya başlıyor. Parasal sıkılaşmaya giden her adım dünyayı faizlerin yukarı yönlü baskılandığı bir ortama taşıyor." diye konuştu.

Bahçıvan, başta Çin ve Hindistan olmak üzere, gelişmekte olan ülkelerde de büyüme oranlarında ılımlı bir toparlanmanın dikkati çektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Bu olumlu gelişmelerin etkisiyle küresel ticaret de yeniden canlanmaya başladı. Ancak dünya genelinde geleceğe dönük birçok belirsizlik ve kırılganlık da varlığını halen sürdürüyor. Bu belirsizlik ve kırılganlık unsurlarını kısaca sayacak olursak; jeopolitik riskler, ülkelerin aşırı borçluluğu, gelir dağılımındaki bozulma, korumacı eğilimler, çevresel sorunlar, büyümenin sürdürülebilirliği ve kapsayıcılığıdır. Saydığım bu risk unsurları içinden jeopolitik riskler; belki de üzerinde en çok düşünülmesi gereken risk grubuna giriyor.

Bu nedenle jeopolitik risklere biraz daha fazla odaklanmakta yarar görüyorum. Bugün artık bu risklerle ekonomik riskler birbirinden ayrılamayacak kadar iç içe geçmiş durumdadır. Dünyada ve bölgemizde yaşanan jeopolitik risklerin önemli endişe kaynağı olmasının nedeni de bu. Örneğin, Asya Pasifik bölgesindeki gerilimler küresel ekonomide ani gelişen etkilere neden olurken; Orta Doğu'da hiç eksik olmayan gerilim ve çatışmalar ise ülkemizi de yakından ilgilendiren güvenlik kaygılarına ve enerji fiyatlarında yükselmeye yol açıyor."


- "Teknolojik yeniliklerin istenen hızda seyretmemesi büyümenin kalitesini sınırlıyor"


Erdal Bahçıvan, yakın coğrafyadaki jeopolitik risklere son dönemde yenilerinin eklendiğini belirterek, Suudi Arabistan ile İran arasındaki gerilimin, bölgedeki diğer ülkeleri de etkileyecek şekilde arttığını ve tarafların son günlerde birbirlerine sert söylemlerle karşılık verdiğini söyledi.

Bahçıvan, öte yandan Suudi Arabistan ve Lübnan arasındaki gerilim sonucunda Lübnan yönetiminde yaşanmakta olan kriz ve Suudi Arabistan'da başlayan mali ve ekonomik operasyonun, sadece bu ülkelerin iç sorunu olmanın ötesinde, uluslararası sonuçlar doğurabilecek gelişmeler olduğunu aktararak, bu sonuçların bazılarının, petrol ve doğal gaz fiyatlarında ve bölgesel ticarette bir risk unsuru olabileceğini kaydetti.

Hükümetin bölgedeki gelişmeleri dikkatle izlerken, bu gelişmelerin ekonomiye olası yansımalarını da titizlikle değerlendirdiklerine inandığını aktaran Bahçıvan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Oldukça zorlu geçen 2016'nın ardından 2017 yılının, ekonominin çarklarının hızlandığı ve umudumuzun güçlendiği bir yıl olduğunu görüyoruz. Türkiye ekonomisi yılın ilk yarısında yüzde 5,1’lik büyüme oranıyla G-20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen üçüncü ekonomi oldu. Bu güçlü büyüme performansının yılın geri kalanında da sürdüğünü ve yılı daha da yüksek bir büyüme oranıyla kapatacağımızı düşünüyoruz. Bu büyümede küresel talep ve olumlu finansal koşulların yanı sıra KGF kefaleti ile sağlanan kredi artışı başta olmak üzere, teşviklerin büyük rolü olduğunu görüyoruz.

Madalyonun diğer yüzüne bakacak olursak; büyümenin kalitesi ve sürdürülebilirliği konusundaki soru işaretleri varlığını sürdürmeye devam ediyor. Özellikle yatırımlardaki artışın sınırlı kalması, makine-teçhizat yatırımlarında istenen artışın sağlanamaması sürdürülebilirlik açısından en önemli risk olarak değerlendiriliyor. Bunun dışında üretkenlik artışlarının ve teknolojik yeniliklerin istenen hızda seyretmemesi büyümenin kalitesini sınırlıyor."

Bahçıvan, bu yüksek büyümenin karşılığı olan, hak ettikleri piyasa rahatlığını ve huzurunu tam yaşayamadıklarını belirterek, "Bunun da nedeni, gerek büyüme haricindeki, biraz sonra değineceğim bazı önemli verilerin arzu edilen düzeyde olmaması, gerekse ekonomimizin bazı yapısal sorunlarını henüz çözememiş olmamızdır." dedi.


- "Sanayicimizin kur riskine karşı korunması önem arz ediyor"


Bahçıvan, enflasyon oranının istedikleri seviyede olmadığına işaret ederek, "Bu konuda çift haneli enflasyon oranıyla ne yazık ki hedefimizin oldukça uzağındayız. Özellikle üretici enflasyonunun tüketici enflasyonunun üzerinde seyretmesi biz sanayicilerin üzerindeki maliyet baskısını ortaya koyması açısından önemli. Enerji ve emtia fiyatlarındaki yükselme ve kur artışları da enflasyonun yüksek olmasında belirleyici etkenler olarak dikkat çekiyor. Yüksek enflasyon, kurları ve faizleri yukarı çekerek büyüme üzerinde risk oluşturuyor. Bu riske dikkat çekerken; dünyada artık verimlilik odaklı büyümenin enflasyon doğurmadığını dikkatle değerlendirmeliyiz." diye konuştu.

İstanbul Sanayi Odası olarak cari açığın düşük seyrettiği dönemlerde, bütçe dengesinde yapılacak ölçülü ve sınırlı bir fedakarlıkla reel sektörün desteklenmesi gerektiğini savunduklarını belirten Bahçıvan, "Bununla birlikte mali disiplinin Türkiye’nin risk algısı açısından önemli bir sigorta işlevi gördüğünün de sürekli altını çiziyoruz. Bu nedenle orta vadede mali istikrarın korunmasına dikkat edilmesi gerektiğini burada özellikle bir kez daha vurgulamak istiyorum." şeklinde konuştu.

Bahçıvan, cari açığın oranı kadar nasıl finanse edildiğinin de büyük önem taşıdığını dile getirerek, "Cari açığın finansmanında sıcak paraya olan bağımlılığımızın devam etmesi bir diğer risk unsuru. Bunun yerine üretime yönelik, nitelikli ve uzun vadeli doğrudan yabancı yatırımların artırılmasını ve sürdürülmesini sağlamamız gerekiyor. Son aylarda uzun vadeli-yatırım odaklı kaliteli yabancı sermayenin dünyadan yeteri kadar bize akmadığı dikkatlerden kaçmamalıdır." yorumunu yaptı.

Son haftalarda yaşanan kur artışlarının özel sektörü tedirgin ettiğine dikkati çeken Bahçıvan, "Hepimizin bildiği üzere reel sektörümüzün 210 milyar doları aşan net bir döviz açık pozisyonu var ve bu durum önemli bir bilanço riski yaratıyor. Burada özellikle belirtmek istiyorum ki, sanayicimizin önümüzdeki dönemde yatırımlara, büyümeye ve istihdama katkısını sürdürebilmesi için kur riskine karşı korunması büyük önem arz ediyor." bilgisini verdi.

Bahçıvan, Merkez Bankasının reel sektörün kur riskini hafifletmek için birtakım önlemler aldığına değinerek, "Sanayicilerimizin yatırımlara, büyümeye ve istihdama katkısını sürdürebilmesi için, kur riskine karşı korunması büyük önem arz ediyor. Tüm çözümleri Merkez Bankasından beklememek gerek." dedi.


- "Arabuluculuk Merkezini hayata geçiriyoruz"


Erdal Bahçıvan, nihai döviz değerinin uzun vadede enflasyon, borç, büyüme, reel faiz gibi makroekonomik göstergelere bağlı olarak hareket ettiğini belirterek, "Bu noktada yüksek büyümenin sürdürülmesi kadar finansal istikrarın korunmasının da reel sektör açısından önem taşıdığını bir kez daha vurgulamak istiyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Kredi Garanti Fonu'nun, reel sektör ile finansal kesim arasında stresi önleyen, teminat kaldıracı işlev gördüğünü dile getiren Bahçıvan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Nitekim geçtiğimiz günlerde Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu ile bir araya gelerek yapmış olduğumuz toplantıda KGF’nin kalıcı bir kurum olmasının yanı sıra önümüzdeki dönemde daha üretim ve yatırım odaklı bir yapıya dönüşmesi ve bu yönde ortak bir görüş oluşturulması konusunda fikir ve iş birliğine vardık. İstanbul Sanayi Odası olarak, üyelerimizin kendi aralarında veya üçüncü taraflarla olan anlaşmazlıklarının çözümüne katkıda bulunmak amacıyla Odamız bünyesinde bir Arabuluculuk Merkezini hayata geçiriyoruz. Konularında uzman ve deneyimli ara bulucuların yer alacağı merkezimizin lansmanını aralık ayının başında yapacağız ve 1 Ocak 2018 itibarıyla merkezimiz tam olarak faaliyete geçmiş olacak."