ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe Karargahı'ndaki eylemlerle ilgili 244 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.

Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen davada savunması alınan, 28. Mekanize Tugayı'nda görevli sanık eski Uzman Çavuş Adem Eker, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini söyledi.

Eker, psikolojik sorunları olduğu için tedavi gördüğünü, 12-15 Temmuz'da GATA Hastanesi'ne sevk aldığını ifade ederek, 16 Temmuz'da ise anjiyografi randevusu olduğunu anlattı. 15 Temmuz akşamı, 21.30-22.00 civarı önce kolordudan derhal birliğe katılmalarına yönelik, ardından da benzer şeklide Üsteğmen Abdurrahman Koçoğlu'ndan bir mesaj geldiğini belirten Eker, oğlu ve abisini de alarak kışlaya gittiğini ifade etti.

Eker, kışlaya vardığında herkesin gittiğini, dolaşırken denk geldiği uzman bir arkadaşına ne olduğunu sorduğunu, onun da ne olduğunu bilmediğini söylediğini öne sürerek, kıdemli uzman çavuş arkadaşı Orhan Karaca'nın görüştüğü bölük komutanının emri üzerine silah alıp Jandarma Genel Komutanlığına gitmek üzere tekrar özel aracına bindiklerini bildirdi.

Araçta oğlu bulunduğu halde Orhan Karaca ile sivil kıyafetli şekilde Jandarma Genel Komutanlığı yakınına geldiklerini ifade eden Eker, binaya doğru yürüdükleri sırada yerde hareketsiz yatan birini gördüğünü, bu sırada karargahtan "dur, dur" diye bağırıldığını anlattı.

Karargahtakilerden birinin kendilerini tanıdığını ve "bunlar bizim personel" demesi üzerine yakındaki zırhlı personel taşıyıcılardan (ZPT) birine kendisinin, diğerine de Orhan Karaca'nın geçtiğini anlatan Eker, oğlunu geride bıraktığı için aklının onda olduğunu ve zaman zaman arayıp görüştüğünü belirtti.

Eker, bindiği ZPT'de Astsubay Mustafa Tavukçu, uzman çavuşlar Uğur Erdoğan ve Yusuf Ziya Şimşek'in yanı sıra bazı erlerin de bulunduğunu dile getirerek, yerde yatan şahsı kimin vurduğunu sorunca Şimşek ya da Erdoğan'ın "Tabur komutanı vurdu" dediklerini öne sürdü.

Vatandaşlar karargaha doğru gelmeye başlayınca tekrar "Dur" ihtarında bulunulduğunu belirten Eker, "Ateş etmeyecekler düşüncesiyle oturuyordum orada. Sonra silahlar patlamaya başladı. Jandarmadan, kapının önünden ateş açılıyordu. Namlunun alevleri de belli olmaya başladı. Vatandaşa sıkıyorlardı." dedi.

Oğluyla konuştuğu sırada, ellerinde bayrakla gelen iki gençten önce öndekinin, sonra da arkadakinin vurulduğunu anlatan Eker, Yarbay Ertuğrul Terzi'nin silahının yatay pozisyonda, vatandaşlara doğru yönelmiş olarak durduğunu ancak gençleri jandarmanın vurduğunu değerlendirdiğini söyledi.

Eker, Ertuğrul Terzi'nin de ateş ettiğini belirterek, vatandaşlardan 5-6 kişinin yere düştüğüne şahit olduğunu kaydetti.

Daha sonra bindiği ZPT'nin karargah bahçesine alındığını ifade eden Eker, hem içeride hem de dışarıdayken, "sıkın, sıkın" diye emirleri duyduğunu, bu sırada bulunduğu araçtan da ateş etmemelerine yönelik uyarmasına rağmen Uzman Çavuş Şimşek ve Astsubay Tavukçu'nun havaya atış yaptığını söyledi.

- Ateş emrini albay vermiş

Ateş edenler arasında sivil kıyafetli, teğmen olduğunu değerlendirdiği bir kişi, iki ya da üç üsteğmen, iki yarbay, sivil kıyafetli muhtemelen bir astsubay ve ismini sonradan öğrendiği Erkan Öktem'i gördüğünü savunan Eker, "Bu albay 'sık, sık' diye bağırıyordu." diye konuştu.

Eker, sela okunmasından ve Cumhurbaşkanının demokrasiye sahip çıkılması için yapılan duyurusunu dinledikten sonra olanların farkına vardığını öne sürerek, dışarı çıkmak için güvendiği Orhan Karaca'yı arayıp bulduğunu söyledi. Daha sonra Karaca ve Üsteğmen Kürşat Yaman ile zırhlı muharebe aracına (ZMA) binip 05.00-05.30 civarı kapıyı aşarak dışarı çıktıklarını anlatan Eker, kurtulmak için atletini bir askere sallattırarak vatandaşlara doğru gittiklerini, tepki görünce de geri dönüp karargahın yanından geçip polisleri bulduklarını kaydetti.

Daha sonra gözaltına alınıp tutuklandıklarını söyleyen Eker, gözaltı sürecinde de erlerin arasında oturan Erkan Öktem'i teşhis edip polise söylediğini ifade etti.

Eker, FETÖ ile bir bağının bulunmadığını da belirterek, tahliyesini istedi.