KUDÜS (AA) - ESAT FIRAT - İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Umman'a yaptığı resmi ziyaret, karanlıklarda dillendirilmekten çekinilen bir hakikat şeklinde, Körfez’deki Arap ülkeleri ile İsrail arasında uzun zamandır "gizlice" yürütülen normalleşme sürecinin "alenileşmesini" sağlayan yeni aşamanın ilk adımı olarak tarihe geçti.

İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın ardından Sultan Kabus’un daveti üzerine Umman’a düzenlediği ziyaret, İsrail’in Körfez ülkeleriyle gizli yürütülen normalleşme sürecini hızlandırma ve bölge ülkelerini resmi diplomatik ilişkilere dönülmesi konusunda teşvik olarak yorumlandı.

Netanyahu’nun Umman'a, İsrail Kültür ve Spor Bakanı Miri Regev’in (Meryem Receb) Grand Slam judo müsabakaları için Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) başkenti Abu Dabi’ye, İsrail Milli Takımı'nın da Katar’da organize edilen Dünya Jimnastik Şampiyonası’na katılmak üzere başkent Doha’ya gitmesi gibi gelişmeler zinciri, İsrail’in bölge ülkeleriyle normalleşme sürecinin alenileştiğini ortaya koydu.

Umman devlet televizyonunda Netanyahu'nun ziyaretinin duyurulması, haberin veriliş şekli, Netanyahu'nun anons edilmesine dair kullanılan dil artık bu ilişkilerin adeta dünyaya duyurulmasının bir parçası gibiydi.

Maskat yönetiminin bu "cesur adımı" hiç şüphesiz kendisinin de bir parçası olduğu Körfez İşbirliği Teşkilatı'ndaki (KİT) diğer "kardeşleri" tarafından Ortadoğu'da yaşanan kirli savaşların oluşturduğu konjonktür vesilesiyle adeta takdirle karşılanarak, halkları nezdinde de tepkilere yol açmadı.

- Aleniyete geçiş aşaması

Filistin’in Birzeit Üniversitesi Öğretim Üyesi İsrail Uzmanı Doç. Dr. Cemal Amr’a göre, Netanyahu’nun ilk defa Maskat’a düzenlediği ziyaret, İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin sır olmaktan çıkarak aleniyete geçiş aşamasının başlangıcı.

Filistinli akademisyen AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Umman dahil Körfez Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki diplomatik ilişkiler hiç kesilmedi. Ancak buna rağmen açıktan yürütülmüyordu.” değerlendirmesinde bulundu.

Körfez Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki ilişkilerin İkinci İntifada’dan sonra “resmi” olarak “dondurulduğunu” hatırlatan Amr, "İsrail ile ilişkiler 1993’teki Oslo Anlaşması’ndan bu yana neredeyse durmaksızın ilerliyor. Evet, İkinci İntifada’dan sonra şekil açısından donduruldu ancak içerik itibarıyla bu ilişkiler yürütülmeye devam etti." ifadelerini kullandı.

Amr ayrıca, Netanyahu'nun Maskat ziyaretinin, İkinci İntifada’nın patlak vermesinden önceki sürece dönüş olmadığını bilakis bunun, bölge ülkeleri ile İsrail arasındaki ilişkilerin kamuoyuna ilan ediliş aşaması olduğuna dikkati çekti.

Donald Trump başkanlığındaki ABD yönetiminin, İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkileri güçlendirmeye çalıştığına ve bunda başarılı olduğuna vurgu yapan Amr, sözlerine şöyle devam etti:

"Netanyahu'nun ziyareti, Gazze Şeridi’nin idaresini Filistin yönetimine devretmeyi ve sınırlı Filistin topraklarında devlet seviyesine ulaşmayan bir çeşit öz-yönetimin kurulmasını öngören ABD ile Arap ülkelerinin ortak çabası çerçevesinde gerçekleşti.”

- Umman ile İsrail’in normalleşme süreci

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile İsrail arasında 1993’te yapılan Oslo Barış Anlaşması’nın hemen ardından 1994’te İsrail ile Umman arasında başlayan diplomatik ilişkiler, 1996’da kemale erişemeden İkinci İntifada sırasında İsrail’in Filistinli göstericilere yönelik kanlı müdahalesiyle kesildi.

O dönem Arap medyasında, İsrail’in eski Başbakanı İzak Rabin'in, Aralık 1994’te ilk defa Umman’a resmi ziyaret gerçekleştirdiği ve Umman Sultanı Kabus Bin Said ile görüştüğü haberleri yer aldı.

1995 yılında da dönemin Umman Dışişleri’nden sorumlu Devlet Bakanı Kays Bin Abdulmunim Ez-Zevavi ile İsrailli yetkililer arasında tekrarlanan görüşmeler olduğu belirtildi.

Zevavi’nin ayrıca dönemin İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres ile Şubat 1995'te Ürdün'ün Akabe kentinde ve yine aynı yılın mayıs ayında da ABD'nin başkenti Washington'da bir araya geldiği bilgisi de çeşitli medya organlarında dile getirildi.

Ummanlı Bakan Zevavi’nin Aralık 1995'te Mısır’ın başkenti Kahire’de düzenlediği bir basın toplantısında, "İsrail ile ilişkilerin tesis edilmesine ilişkin herhangi bir koşul söz konusu değildir." dediği aktarıldı.

İsrail-Umman yakınlaşması, 1996 yılının ocak ayı sonunda her iki ülkenin karşılıklı ticari değişim temsilcilikleri açmak üzere yapılan anlaşmasıyla zirveye ulaşmak üzereydi.

Bu anlaşmanın üzerinden çok geçmeden dönemin İsrail Başbakanı Şimon Peres, aynı yılın nisan ayında, Umman’ın başkenti Maskat’a resmi bir ziyarette bulunarak ülke yetkilileriyle, "özellikle ekonomik ve teknik alanlarda ikili iş birliği geliştirme" kararına vardı.

O yıl, İsrail kaynakları, Maskat yönetiminin "iki ülke arasındaki uzmanlar ve iş adamları düzeyinde yapılan önceki görüşmeler sırasında İsrail'le ticaret üzerindeki tüm kısıtlamaların kaldırıldığını" duyurduğu bilgisine yer verdi.

Ancak, tüm bu gelişmeleri takip eden yıllarda, iki ülke arasındaki ilişkiler, İsrail'in katılım için başvurduğu 1997 yılında İsrail'in Maskat Uluslararası Kitap Fuarı'na katılmasını reddetmesi üzerine büyük bir soğumaya şahit oldu.

Bu vesileyle Maskat Uluslararası Kitap Fuarı'nın açılışında konuşma yapan Umman Başbakan Yardımcısı Fehd Bin Mahmud Al Said, "Ortadoğu sorununun şu anda zor bir aşamadan geçtiğini biliyoruz. Arap ülkeleri ve tüm ilgili ülkeler bu aşamada bazı gereksiz hassasiyetlere sahipler." yorumunda bulundu.

Umman yönetimi aynı yıl, İsrail’in Maskat’ta düzenlenen üçüncü su konferansına katılmasına da izin vermedi.

İsrail Dışişleri Bakanlığına göre, Eylül 2000'de İkinci İntifada'nın patlak vermesinin ardından İsrail ile Umman arasındaki resmi ilişkiler resmen donduruldu ve Maskat’taki İsrail Ticaret Ofisi kapatıldı.

Umman, yüzlerce masum insanın hayatını kaybettiği İntifada sırasında, barışçıl göstericilere yönelik katliamlara imza atan İsrail'le normalleşmenin sona erdirilmesi çağrısında bulunan Arap ülkelerine yanıt olarak ofisin kapatılmasına karar verdi.

- ABD’nin rolü

İsrail’in Yedioth Ahronoth gazetesinin güvenlik işleri muhabiri Ron Ben Yishai, Netanyahu’nun Maskat’a gerçekleştirdiği ziyaretin bir ABD planı olabileceğini belirterek, "ABD’lilerin Yüzyılın Anlaşması projesini güçlendirmek için Umman’ı İsrail ile Filistin arasında ara bulucu olarak kullanması mümkündür." değerlendirmesinde bulundu.

Haaretz gazetesi ise Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın, geçen hafta salı günü sona eren ziyaretinden birkaç gün sonra Netanyahu'nun Maskat’ı ziyaret edeceğinin farkında olup olmadığı durumunun bilinmediğini yazdı.

İsrail Başbakanı Netanyahu Körfez ülkelerini kastederek her fırsatta ülkesinin bu petrol ve doğal gaz zengini Arap ülkeleriyle yürütülen gizli ilişkileri olduğunu vurguluyor ve bu ilişkilerin giderek iyileştiğine dikkati çekiyor.

İran’ın Körfez ülkelerine düşman olduğunu da öne süren Netanyahu, Tahran yönetimine karşı Körfez Arap ülkelerini Tel Aviv ile ortak paydada buluşturmayı ve böylece İsrail’in Ortadoğu halkları nezdindeki "meşruiyet sorununu" ortadan kaldırmayı planlıyor.

Netanyahu daha önce, İsrail'in bölgedeki “bazı Arap ülkeleri” ile yakınlaşmayı artırması konusu hariç İran ile yapılan nükleer anlaşmanın kötü olduğunu savunarak, "Arap ülkeleriyle ilişkilerimiz her zamankinden daha iyi. Yeni bir iş birliği bölgede devasa fırsatlara yol açıyor." ifadelerini kullanmıştı.

Son olarak İsrail Kamu Yayın Kurumu’nun (KAN) aktardığına göre, Netanyahu, geçen ay boyunca birçok defa isimlerini vermeden söz ettiği Arap ülkeleriyle İsrail arasında süren ilişkilerin "gelişmekte" olduğunu belirtti.

Arap ülkelerinden açıklamalarına ilişkin herhangi bir yorum yapılmayan Netanyahu, ülkesinin "gizli" ilişkiler yürüttüğü bu Arap ülkeleriyle olan ilişkilerin mahiyetini ise "Bu ilişkiler, ortak tehditlere ve İsrail'in Arap halklarına su, tıbbi ve iletişim hizmetleri sağlama becerisi üzerine kuruludur.” şeklinde açıkladı.

- Umman'dan İsrail'le iş birliği iması

Netanyahu’nun ziyaretinin hemen akabinde Katar merkezli Al Jazeera televizyonuna konuk olan Umman Dışişleri Bakanı Yusuf Bin Alevi, İsrail’in Ortadoğu’daki devletlerden bir "devlet" olduğunu belirterek normalleşme sürecinin "alenileşme" aşamasını açıkça ifade etmişti.

Bin Alevi, dün Bahreyn'de düzenlenen Manama Diyaloğu-Bölgesel Güvenlik Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, İsrail ile iş birliği yapma zamanının geldiği imasında bulunarak, bölge ülkelerinin hak ettikleri gelişimi gösterebilmesine izin vermeyen sorunlardan kurtulmayı ciddi olarak düşünmenin zamanının geldiğini belirtmişti.

Filistin davasının, geçen yüzyılın son yarısındaki tüm sorunların temelini teşkil ettiğini söyleyen Bin Alevi, şu ifadeleri kullanmıştı:

"İsrail-Filistin barışındaki başlıca rolümüzü, ABD yönetiminin 'Yüzyılın Anlaşması' kapsamında yaptıklarına göre şekillendireceğiz. İsrail ve Filistinliler arasında ara bulucu değiliz. Ama iki taraf arasında yakınlaşma için çabalıyoruz."

- Hamas tepkili, Fetih suskun

Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas, Netanyahu'nun Umman gezisi başta olmak üzere İsrailli siyasiler ve sporcular tarafından Körfez Arap ülkelerine yapılan ziyaretlere tepki gösterirken, Filistin yönetiminin idaresini elinde tutan Fetih Hareketi sessiz kalmayı tercih etti.

Gazze Şeridi’ni kontrol eden Hamas, Netanyahu'nun Umman ziyaretini kınayarak, "bunun Filistin halkına ve adil davasına yönelik tehlikeli meydan okumalar olduğu" yorumunu yaptı.

Filistin sahasında Hamas'tan sonraki ikinci büyük direniş hareketi Filistin İslami Cihad da Umman'ın Netanyahu'yu kabul etmesini kınadı, İsrail Başbakanı'nın elinin yüzlerce Filistinli masumun kanına bulaştığını belirterek tepki gösterdi.

- İsrail Filistinlilere yönelik saldırılarını sürdürüyor

Büyük Dönüş Yürüyüşü gösterileri kapsamında abluka altındaki Gazze sınırında Netanyahu’nun Umman ziyaretini gerçekleştirdiği cuma günü düzenlenen barışçıl gösterilere İsrail askerlerinin saldırısında 5 Filistinli şehit oldu.

Aynı gün işgal altındaki Batı Şeria’da da Ayrım Duvarı ve Yahudi yerleşim birimlerine karşı yapılan gösterilerde de bir Filistinli İsrail askerleri tarafından şehit edildi.

İsrail ordusu ayrıca, Gazze’den sınırdaki Yahudi yerleşim birimlerine roket atıldığı iddiasıyla cumartesi günü gecenin ilk saatlerinden itibaren sabaha kadar abluka altındaki Gazze Şeridi’nin çeşitli noktalarına hava saldırısı düzenledi.