İSTANBUL (AA) - Sabit hatlar üzerinden Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) öğrenci sorumlularıyla iletişim kurdukları tespit edilen 7'si tutuklu 8 askerle ilgili, "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan 15'er yıla kadar hapis cezası istemiyle hazırlanan iddianamede, TSK'nin itibarına yönelik olumsuz algının önlenilmesine ilişkin tedbirler sıralandı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi oldukları, örgüt içerisinde ankesörlü/kontörlü telefonlar üzerinden iletişim kurdukları öne sürülen 7'si tutuklu 8 şüpheli asker hakkında yürütülen soruşturma tamamlandı.

- Aynı küçük kasabadan 8 general

Büro savcılarından Can Tuncay tarafından hazırlanan iddianamede, FETÖ kuruluşu, yapılanması, mali durumu, eylemleri ve gizli örgütlenmesi özetlenirken, örgütün 40 yılı aşkın süredir Türk Silahlı Kuvvetleri'ne (TSK) sızmasıyla ilgili de dikkati çeken ayrıntılara yer verildi.

İddianamede, FETÖ'nün TSK'ye sızmasının boyutlarıyla ilgili, "Anadolu'nun 5 bin nüfuslu küçük bir kasabası nüfusuna kayıtlı, birbirleriyle akrabalık bağı olan çeşitli rütbelerde yedi veya sekiz general muvazzaf olarak aynı anda komuta kademesi içerisinde yer alabilmiştir. Bu generallerin 3'ü istifa etmiş, 5'i ise tutuklu ve ihraç durumundadır. Böyle bir istatistik hayatın olağan akışına aykırıdır." denildi.

FETÖ'nün darbe girişimi sonrası TSK'nin itibarının korunmasına yönelik ne tür tedbirler alınması gerektiği yönünde değerlendirmeler de iddianamede yer buldu.

- TSK'nin itibarının korunmasına yönelik tedbirler

Darbe girişimi neticesinde bilinçli veya bilinçsiz olarak TSK'nin itibarına yönelik menfi yönde bir toplum algısı oluşmasını önlemeye yönelik tedbirlerin alınmasının önemine işaret edilen iddianamede, gerek kamu diplomasisi aracılığıyla gerek yapılacak resmi açıklamalarda gerekse de görsel, yazılı ve sosyal medya organları tarafından yapılan yayınlarda üzerinde durulması önem arz eden hususlardan bazıları şöyle sıralandı:

"TSK'de mevcut yapı ve uygulanan sistemler darbe üretiyor. Darbe Türk ordusunun geleneğinde var, gibi söylemler artık doğru değildir. TSK'nin millet egemenliğine dayanan demokratik hukuk devleti ile Atatürkçü düşünce sistemine yürekten bağlı mensupları; milli bir duruş sergileyerek, devletinin ve bağrından çıktıkları yüce Türk milletinin emrinde olduğunu göstermişlerdir. Ülkemizin bulunduğu bu coğrafyada, TSK üç ayrı cephede birden mücadele etmektedir. TSK, milletinin desteğine bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktadır. 15 Temmuz darbe girişimi sadece TSK içerisinde yer alan örgüt elemanları tarafından gerçekleştirilmiş bir kalkışma değildir. FETÖ/PDY, emniyet, yargı, mülkiye, milli eğitim, sağlık, diyanet, MİT, TİB ve diğer kamu kurum ve kuruluşları olmak üzere tüm devlet kurumlarına sızmış, onlarca yıl hain ve sinsice yürütülen bir planlama ve organizasyon neticesinde bu alçakça eylemi gerçekleştirmiştir. Silah kullanılması nedeniyle darbe girişimi neticesinde meydana gelen her türlü olumsuzluğun TSK'ye mal edilmesi, devletin bekasına kasteden ve tüm kurumlarına sızan bu örgütün ne derece tehlikeli olduğunu ve bu örgütle mücadelenin toplumun tüm kurumları tarafından topyekun yürütülmesi gerçeğinin göz ardı edilmesine sebep olabilir. Ordumuzun, 40 yıldır her türlü usulsüz ve hukuksuz yolları deneyerek TSK'nin içerisine sızan bu örgütten arındırılması birkaç ay gibi çok kısa sürede mümkün değildir. Darbe girişimine fiilen katılan, FETÖ/PDY mensubu ve bu örgütle irtibatlı veya iltisaklı olan TSK personelinin tespit edilmesine yönelik soruşturmalar adli ve idari olarak kararlılıkla sürdürülmektedir."

- TSK'den ilişiği kesilen personel sayısı: 30 bin

İddianamede, askeri öğrenciler de dahil olmak üzere 30 bin civarında personelin TSK'den ilişiğinin kesildiği ve soruşturmalar tamamen bitirilinceye kadar ilişiği kesilen personel sayısının artabileceğinin göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çekilerek, oluşan bu personel açığının asgari beş yıllık bir sürede kapatılabileceğinin düşünüldüğü, yeni temin edilecek personelin güvenlik soruşturmalarının da herhangi bir hataya mahal vermeden titizlikle yapılmasının özel önem arz ettiği vurgulandı.

Tedbirlere ilişkin değerlendirme yapılan iddianamede, TSK'nin bulunduğu bölgede ve dünyada, gerek sayısal büyüklüğü gerekse sahip olduğu imkan ve kabiliyetlerle, harekat yetenekleri açısından önemli bir yerde bulunduğuna işaret edilerek, "Bulunduğu coğrafyanın durumu, çevre ülkelerde oluşan siyasi ve askeri şartlar halen yurt içi ve dışında icra ettiği görevler göz önüne alındığında; teşkilat yapısı, konuş/kuruluş durumu gibi hususlarda yapılacak büyük çaplı, stratejik seviyedeki değişikliklerin TSK'nin de görüşleri alınarak, detaylı inceleme ve değerlendirme yapılmasını müteakiben gerçekleştirilmesi önem arz etmektedir." denildi.

- "Askerlik mesleği tekrar özendirilmeli"

Günümüz şartlarında TSK personelinin büyük çoğunluğunun yaptıkları görev itibarıyla mahrumiyet taşıyan yerlerde meşakkatli ve riskli şartlarda vazifesini icra ettiği (terörle mücadelede 150 bin, 50 binden fazla hudut birlikleri) belirtilen iddianamede, "TSK'nin temel unsuru, esas gücünü oluşturan iyi yetişmiş insan kaynağıdır. Özlük haklarında ve sosyal yaşam şartlarında yapılacak iyileştirmelerin, kısa vadede, özellikle genç rütbelerdeki personelin kalitesinin yükseltilmesine önemli katkılarının olacağı değerlendirilmektedir. Bu milletin iyi yetişmiş ve yüreğinde vatan sevgisinden başka hiçbir şey taşımayan evlatlarına askerlik mesleğinin tekrar özendirilmesi önemlidir." değerlendirmesi yapıldı.

Terör örgütünün TSK içerisindeki örgütlenmesinde faaliyet gösteren asker şahıslar (öğrenciler) ile sivil, mahrem nitelikli sözde imamların iletişim yöntemlerine de değinilen iddianamede, FETÖ/PDY'nin TSK içerisindeki yapılanmasının, "Mahrem Hizmetler" olarak isimlendirildiği ve yapılanmada gizliliğe azami derecede riayet edildiği hatırlatıldı.

TSK içerisinde görevli terör örgütü mensubu askeri şahıslar ile yapılanmada üst düzey faaliyet yürüten sözde sorumluları (öğretmen, müdür yardımcısı, müdür şeklinde örgütsel olarak isimlendirilen) arasında deşifre olmayı engellemek maksadıyla farklı bir iletişim modelinin kullanıldığı vurgulanan iddianamede, şunları kaydedildi:

"Bu kişilerin diğer örgüt mensupları tarafından iletişim amacıyla kullanılan ByLock dahil olmak üzere bilinen iletişim usullerinden uzak durdukları, ülke genelinde ByLock kullandığı tespit edilen asker sayısının terör örgütünün silahlı kuvvetlerimiz içerisine sızdırdığı tahmini örgüt üyesi sayısına göre çok az olmasının bu durumu açıkça gösterdiği, yine terör örgütünün darbe girişiminde nispeten çok az üyesini kullandığı, terör örgütüne yönelik bilinen kriterleri (ByLock, Bank Asya hesap açtırma/ arttırma, üst düzey yöneticilerle irtibat gibi) taşımayan diğer mensuplarını ikinci bir darbe girişiminde veya örgütsel başka bir faaliyette kullanmak üzere hazır olarak beklettiği değerlendirilmiştir."

- Her rütbede yüzde 10'a denk gelen ihraç sayıları

İddianamede, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen bir soruşturmaya ilişkin Kara, Hava, Deniz Kuvvetleri ile Jandarma Genel ve Sahil Güvenlik Komutanlıklarından gelen 24 Mart 2017 tarihli cevabi yazılara yansıyan, örgüte yönelik kriterler nedeniyle ihraç edilen veya görevden geçici olarak uzaklaştırılan askeri personel sayısının istatistiki bilgisine de yer verildi.

Yazıya göre her kuvvette görev yapan uzman çavuş, astsubay, subay ve generallerin her bir rütbede en fazla yüzde 10'nun ihraç edildiği veya görevden uzaklaştırıldığı belirtilen iddianamede, "Örnekleme yapmak gerekirse, Hava Kuvvetleri'ndeki bin 505 yüzbaşıdan 136'sının, 7 bin 978 astsubay kıdemli başçavuştan 129'unun, Deniz Kuvvetleri'nde 738 albaydan 86'sının, Kara Kuvvetleri'nde ise 3 bin 672 albaydan 386'sının bu kapsamda olduğu belirlenmiştir." denildi.

- "Kripto örgütçülerin deşifre edilmesi devlet bekası için hayati önemdedir"

Tespit edilen itirafçı ifadelerine göre, 1980'li yıllardan beri terör örgütünün TSK içerisine sızmaya başladığı ve 1990'lı yıllardan itibaren sızmanın sistematik şekilde olduğu kaydedilen iddianamede, örgüt mensuplarının terör örgütü elebaşı "Kaptan" kod adlı Fetullah Gülen'in 1980'li yıllarda örgüt mensubu Hava Harp Okulu öğrencileriyle yaptığı bir sohbet toplantısında, "Gizlenin, 20-30 sene sonra harekete geçtiğimizde kimsenin yapacak bir şeyi kalmayacak." şeklindeki talimatlarıyla sızmaya başladığı ve faaliyetlerini devam ettirdiği anlatıldı.

İddianamede, "Sonuç olarak, terör örgütüne yönelik bilinen kriterlere haiz olan personel sayısı, TSK içerisindeki personel sayısına göre nispeten çok azdır. Örgütün halen TSK içerisinde bulunan ve 'kripto' tabir olunan mensuplarının deşifre edilmesi, devletimizin bekası için hayati önem arz ettiği ortadır." ifadesi kullanıldı.

Bilinen kriterler haricinde, örgüt üyelerinin deşifre edilmesine yönelik çalışmalarda, askeri personellerden sorumlu şahısların, kamuya açık ve birbirinden bağımsız market, büfe, lokanta gibi işletmelerde kurulu bulunan sabit (kontörlü) hatları kullanmak suretiyle sorumlusu oldukları ve "öğrenci" tabir edilen askeri personelleri aradığının belirlendiği kaydedilen iddianamede, aramanın tek yönlü olduğu, sadece sorumlu şahsın arama yaptığı ve arama sürelerinin kısa olarak gerçekleştiğinin tespit edildiği aktarıldı.

- İstanbul'da iletişim için kullanılan 424 büfe

Bu yöntemle ilgili FETÖ/PDY mensubu ast/üst rütbeli askerlerin ifadelerinin olduğu bilgisi verilen iddianamede, şu bilgiler yer buldu:

"Ayrıca kollukça yürütülen çalışmalarda FETÖ/PDY içerisinde askeri personellerden sorumlu şahısların 2012-2016 yılları arasında kamuya açık ve birbirinden bağımsız market/büfe/kırtasiye/lokanta gibi sair işletmelerde kurulu bulunan, ücret karşılığı irtibat sağlanan sabit kontörlü hatları kullanmak suretiyle sorumlu oldukları askeri personeller ile iletişime geçtikleri anlaşılmıştır. Soruşturma konusu olan Bulgurlu'daki bir büfede kurulu sabit hat haricinde bu zamana kadar İstanbul genelinde 424 sabit büfe hattı tespit edilmiş, başsavcılık talebiyle İstanbul 4.Sulh Ceza Hakimliği'nin 19 Aralık 2017 ve İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliğinin 17 Ocak 2018 tarihli kararları uyarınca hatların HTS kayıtları, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'ndan celp edilerek atanan bilirkişi heyetine gönderilmiş ve içeriklerinin incelenmesine devam edilmektedir."

Bulgurlu'da bulunan büfedeki soruşturma konusu sabit hatla ilgili HTS raporuna göre, hattan "öğrenci" tabir edilen örgüt mensubu askeri şahısların yanı sıra örgütün sözde TSK imamı, "Namık" kod adlı Adil Öksüz dahil 50'ye yakın mahrem sözde imamın arandığı vurgulanan iddianamede, hakkında işlem yapılan örgütün sözde jandarma yapılanmasının "müdür yardımcısı" tabir edilen konumundaki Özgür Birdal'ın başsavcılıkça alınan ifadesinde, söz konusu hattın anlatılan amaçlarla askeri personelle iletişim amacıyla kullanıldığını ayrıntılı olarak anlattığı bildirildi.

- "415 asker hakkında işlem başlatıldı"

Günümüzde iletişim aracı olarak cep telefonlarının kullanılmasının hayatın olağan akışına uygun ve kabul edilen bir gerçek olduğu, hatta er olarak görev yapan asker şahısların dahi cep telefonu kullanabildikleri anlatılan iddianamede, soruşturma konusu hat gibi sabit hatlar üzerinden asker şahısları/ diğer mahrem imamları arayan mahrem imam şahsın tek yönlü ve genellikle ardışık aradığı, söz konusu hatla aranan ve hakkında işlem başlatılan 415 askerden 74'ünün darbe girişimine iştirak/terör örgütü üyeliği nedeniyle tutuklu oldukları, aynı nedenlerle 119'unun soruşturma tarihinden önce ihraç edildiği, 24'ünün görevinden geçici olarak uzaklaştırıldığı ve söz konusu hatla terör örgütünün sözde TSK imamı Adil Öksüz ile irtibat kurulduğu belirtildi.

İddianamede, soruşturma kapsamında 29 Kasım 2017 tarihli eş zamanlı yakalama, gözaltı, arama ve el koyma tedbiri sonucunda yakalanabilen 284 şüpheli arasında bulunan farklı kuvvetlerden asker şahıslardan 80'inin etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanma talebinde bulunduğuna dikkati çekilen iddianamede, bu kişilerin ifadelerinde, "terör örgütü mensubu olduklarını kabul ederek sorumlu mahrem imam tabir edilen şahısların sabit hatlar üzerinden kendileriyle iletişim kurdukları, bazen sadece konuşmadan çaldırdıkları, konuşmaların genelde kısa gerçekleştiği" beyanında bulundukları vurgulandı.

Örgüt mensubu olduğunu kabul eden bu şüphelilerin çoğuyla hat üzerinden tek sefer iletişim kurulduğunun tespit edildiği belirtilen iddianamede, "Ardışık aranan asker şahısların ekseriyetle aynı kuvvet komutanlıklarına mensup olup aynı rütbede bulundukları, bu şekilde olanların aynı hücrede bir mahrem imama bağlı oldukları, istisnai olarak yine iş bu soruşturmamız kapsamında olan itirafçı şüphelilerden Muhammet Kelebek'in (aktif- görevde denizci astsubay) alınan ifadesinde belirtildiği gibi farklı kuvvetlere mensup örgüt üyesi asker şahısların da tek bir mahrem imama bağlı olarak bir hücre oluşturabildiği yönündeki tespitlere göre sabit (kontörlü) hatların kullanılmasının terör örgütünün mahrem sözde TSK yapılanmasında faaliyet yürüten mensuplarının iletişim vasıtalarından biri olduğu değerlendirilmiştir." denildi.

- "Yirmiden faza sabit hat tespit edildi"

Soruşturma konusu sabit hat gibi İstanbul'da aynı şekilde örgütsel amaçlarla kullanılan bu zamana kadar 20'den fazla sabit hattın tespit edilip içeriklerinin deşifre çalışmalarına devam edildiği bilgisi de verilen iddianamede, asker şahıslardan sorumlu mahrem imam şahısların soruşturma konusu hat gibi aynı personelle farklı örgütsel sabit hatlarla iletişim kurduğunun da itirafçı asker şahıs ve mahrem imam beyanlarına göre tespit edildiği anlatıldı.

İddianamede, soruşturma konusu olan Bulgurlu'daki büfede kurulu, kamunun kullanımına ücret karşılığında açık olan sabit (kontörlü) hat vasıtasıyla tek sefer veya ardışık olarak iletişim sağlanan asker şahısların, terör örgütünün mahrem sözde silahlı kuvvetler yapılanmasında faaliyet yürüttüklerinin anlaşıldığı anlatılarak, bu kişilerin örgütle organik şekilde bağlı olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren, örgütsel tabirle genel olarak "şakirtlik/ şakirdelik" denen üye konumda bulundukları ifade edildi.

"Öğrenci" konumunda bulunan bu tür şahısların yapılanma içerisinde özel olarak, üst konumlarda bulunan, "müdür", "müdür yardımcısı" ve "öğretmen" örgüt mensuplarıyla görüşmeler yaptıkları ve üst konumdaki örgüt mensuplarıyla örgütsel gizliliği sağlamak, deşifre olmayı engellemek amacıyla sabit hatlar üzerinden irtibat kurdukları bilgisi verilen iddianamede, şahısların özel olarak hazırlanan evlerde diğer örgüt mensuplarıyla örgütsel sohbetler düzenlemesinin de örgütle iradi bağlarını, bu bağa ilişkin kasıtlarını ve terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil olduklarını ortaya koyduğu aktarıldı.

- Sabit hattan aranan darbe girişiminin öne çıkan isimleri

15 Temmuz darbe girişiminin önemli isimleri arasında yer alan şahısların da soruşturmaya konu sabit ankesörlü hattan arandığı vurgulanan iddianamede, "Terör örgütünün sözde TSK imamı olup darbe girişimini ülke çapında yöneten Adil Öksüz, darbe girişimi esnasında 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde ikisi polis, 34 kişinin şehit edildiği olaylara, köprüden sorumlu komutanlardan olup çıkan çatışmada ölen İbrahim Gül, yine İstanbul'daki darbe girişiminin önemli isimleri arasında yer alan, halihazırda tutuklu bulunan Kerime Kumaş Yıldırım ve sözde Yurtta Sulh Konseyi'nce ülke çapındaki askeri birliklere gönderilen 'sıkıyönetim direktifi' ekinde yer alan sözde atama listesine göre "Hakkari sıkıyönetim komutan yardımcısı" olarak görevlendirilen ve halihazırda FETÖ/PDY soruşturmaları kapsamında tutuklu bulunan Tuğgeneral Ahmet Otal'ın da soruşturmaya konu sabit hattan aranan şahıslar arasında yer aldığı tespit edilmiştir." denildi.

İddianamede, şüpheli askerlerden Barış Koçak'ın (Hava Kuvvetleri) Bulgurlu'daki sabit hattan 34 defa, sayısı 424 olarak tespit edilen diğer hatlardan bir defa arandığı, Cumali Demir'in (Kara Kuvvetleri) diğer hatlardan bir defa, Gökay Çelik'in (Deniz Kuvvetleri) Bulgurlu'daki hattan 95 defa, diğer sabit hatlardan 7 defa arandığı, Gökhan Bolatcan'ın (Deniz Kuvvetleri) diğer sabit hatlardan bir defa arandığı, Gürol Yılmaz'ın (Deniz Kuvvetleri) Bulgurlu'daki hattan 16 defa, diğer sabit hatlardan 3 defa arandığı, Harun Bulut'un (Hava Kuvvetleri) Bulgurlu'daki hattan 8 defa, diğer sabit hatlardan 4 defa arandığı, Yasin Sancuktutan'ın (Deniz Kuvvetleri) diğer sabit hatlardan bir defa ve Fethi Ahmet Duş'un ise (Deniz Kuvvetleri) diğer hatlardan 2 defa arandığının tespit edildiği belirtildi.

Bu şüphelilerin "FETÖ/PDY üyeliği" suçundan, 7 yıl 6 ay ile 15 yıl arasında değişen oranlarda hapis cezasına çarptırılması talep edildi.