Toplumsal olaylar masum ve haklı görülen talepler etrafında insanların toplanmasıyla başlatılır. Kendiliğinden oluşmaz, sevk ve idare edenler vardır. Görünmez ama bilinir.
Gezi olaylarının görünen yönü de aynıdır.

Yakma, yıkma, tahrip etme, polise bomba atma çağrılarıyla kalabalıkları toplayamazsınız. Halkı sokağa, meydanlara dökmek için haklı istekler, birikmiş görünen sorunlar bayraklaştırılır.

Şiddet eylemlerini yapanlar ise, örgüt eğitiminden geçirilmiş militanlardır.

Masum ve haklı görülen amaçlar için toplanan kitleler  içine yerleştirilmiş provokatörleri önceden ayırt etmek kolay değildir. Vezirler, filler ve piyonlar satrançta olduğu gibi şekillerinden, dış görünüşlerinden bilinemez. Bu nedenle demokratik hak ve tepkilerin kullanılmasıyla başlayan eylemlerin hangi safhada şiddete dönüşeceğini ve nelere mal olacağını uzaktan gözlemleyerek fark edemezsiniz. Olayları takip ve önlemekle görevli makamların vakıf oldukları istihbarat bu nedenle önemlidir.

Gezi Parkı’nda ağaçların kesilmesine tepki olarak başlayan olayların dün itibariyle geldiği noktada alınan önlemlerin doğru olduğu kanaatindeyim. Bu noktaya gelinceye kadar yanlışların yapıldığı, başlangıçta orantısız güç kullanılarak, olayların hızlı büyümesine neden olunduğu açıktır. Ancak bu yanlış tutum sergilenmeseydi, ağaçların kesilmeyeceği, Topçu Kışlası ve AKM projesinden vazgeçildiğinin açıklanmasıyla olayların Gezi Parkı ile sınırlı kalacağını ve sona erdirileceğini söylemek de bu olayların perde arkasını hiç dikkate almayan bir değerlendirme olacaktır.

Büyük plan bellidir. Türkiye’nin yükselişini istemeyen dış güçler, içerdeki işbirlikçileri ile düğmeye basmışlardır. ‘Türk Baharı’ söylemleriyle  üç dönemdir halkın iradesiyle iktidarda olan Ak Parti hükümetini antidemokratik yollarla devirmek istemektedirler.

İsrail, Amerika başta olmak üzere, Suriye ve İran bir taraftan, İngiltere, Almanya ve Fransa da AB kanadından Türkiye’deki olayları kaygı ile izlediklerini, demokratik taleplerin polis zoruyla bastırılmaması gerektiğini, ifade hürriyetine saygı gösterilmesi gerektiğini sayıp dökerek akıllarınca ders vermeye başladılar.

Dışişleri Bakanımız Ahmet Davudoğlu’nun açıklamaları, Başbakan Danışmanı İbrahim Kalın’ın CNN’e canlı telefon bağlantısında verdiği örnekle programı kapatmak zorunda kalmaları derken dün Londra’da meydana gelen olayları bastırmak için İngiliz polisinin göstericilere sert muamelesi bir kez daha gösterdi ki dış güçlerin niyeti başka. Türkiye’nin yükselişinden, kalkınma hızından, artan itibarından rahatsızlar. Çevreci, yeşili ve ağacı korumaya yönelik tepkilerden kaynaklanan eylemlerin ‘Türk Baharı’na dönüşmesi ve on yıldır kalkınan Türkiye’nin siyasi iktidarını ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı sokak eylemleriyle iktidardan düşürmek için yangına körükle gidiyorlar.

Dış güçler kendi hesapları peşinde. Ancak içerden yalana dayalı propagandalarla dış güçlere verilen ciddi bir destek var. Aylardır, Suriye’de kendi halkını katleden zalim Esed’e destek veren, dış güçlere Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın  sert ve otoriter yapısını şikayet eden CHP  ve  lideri var.

Bu politikalarıyla siyasette muvaffak olması mümkün değil ama Türkiye’nin hayrına olmayan yanlış bir imajın yayılmasında başarılı olmuşa benziyor. Siyasi hırs ve kinin siyasetçiyi bu duruma düşürmesi kabul edilebilir değil. 

Türkiye’de vatandaşların özel hayatlarına müdahale edildiği iddiaları kelimenin tam anlamıyla yalan. CHP’de bu yalanları dillendiriyor. Tabi CHP bu  iddialarını Milli Şef İnönü dönemi için söylüyorsa buna itirazımız yok.

Şimdi aklı selim ile düşünelim. Kimse bu olaylarda piyon olmasın. Büyük resim iyi görülsün. Çevre eylemlerinde (!) çevreyi korumakla ilgili bir tek pankart ve afiş yok.

Hiç bir siyasi partiye mal edilmemeli denmesine rağmen başta CHP’nin açık desteği ile Türkiye Komünist Partisi (TKP), İşçi Partisi (İP), Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP), Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP), Emek Partisi (EMEP), Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (ÖSP), Türkiye Komünist İşçi Partisi, (TKİP), Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) ve Ezilenlerin Sosyalist Partisi'nin (ESP)’nin destekleri tespit edilmiş. Taksim yasadışı örgütlerin pankartlarıyla donatılmış. Saldırı var, şiddet var, molotof bombası var, araç yakma var, taşlama var.

Eylemcilerin talepleri içinde Türkiye’nin yükselişini simgeleyen bütçe dışı yatırımlarla gerçekleştirilecek, vatandaşlarımıza iş, aş ve ekmek demek olan 3.Köprü, 3. Havalimanı ve Kanal İstanbul projelerinin derhal durdurulması var. Bu talepler bile büyük planı görmek için yeterli değil mi ?


(Bu köşe yazısı, sayın Reşat PETEK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)