7075 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 10. maddesinde, görevine iade edilen kamu görevlilerinin atamaları düzenlenmiş; Kanunun 10/A maddesinde ise, Türk Silahlı Kuvvetleri ile genel kolluk kuvvetleri personeli ve Dışişleri Bakanlığı diplomatik kariyer memurlarına ilişkin kararların uygulanmasına dair özel düzenlemeye yer verilmiştir.

Kanun koyucu; terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğunun değerlendirilmesi sebebiyle kamu görevinden, meslekten veya görevden çıkarılan veya ilişiği kesilen subay, astsubay, uzman jandarmalar ile Emniyet Genel Müdürlüğünde emniyet hizmetleri sınıfına tabi olanlar ve Dışişleri Bakanlığı diplomatik kariyer memurları yönünden, mahkemeler veya Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu (OHAL İnceleme Komisyonu) tarafından verilen göreve iade kararlarında, diğer kamu görevlilerinden farklı bir usul benimsemiştir. Kanunun 10/A maddesinde sayılan bu kişilerin ifa ettiği görevlerin milli güvenliğin ve kamu düzeninin korunması amacının gerçekleştirilmesindeki önemi dikkate alındığında; bu kişilerin atamalarının, diğer kamu görevlilerinden farklı usule tabi tutulmasında “eşitlik” ilkesine aykırılık bulunmadığı kanaatindeyiz.

Türk Silahlı Kuvvetleri ve genel adli kolluk personeli ile Dışişleri Bakanlığı diplomatik kariyer memurlarının görevlerine iade edilmesinde dikkat çeken en büyük fark; mahkemeler veya OHAL İnceleme Komisyonu tarafından görevlerine iade yönünde karar verilse bile, eski görevlerine, unvanlarına ve kadrolarına iade edilebilmeleri için ilgili bakanın onayı şartının aranmasıdır. Eski kadro, görev veya unvanına atanması ilgili bakan tarafından uygun görülmeyenler, ilgisine göre Milli Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı bünyelerinde kurulan araştırma merkezlerinde istihdam edilecektir.

7075 sayılı Kanun m.10/A’nın 7. fıkrasına göre; bu maddenin yürürlüğe girdiği 31.07.2018 tarihinden önce OHAL İnceleme Komisyonu tarafından göreve iade kararı verilenler hakkında, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde yeniden işlem tesis edilebileceği düzenlenmiştir. Bu hüküm; 31.07.2018 tarihinden önce hakkında göreve iade kararı verilen kişilerin, eski görevlerine iade edilmiş olsalar bile, 31.07.2018 tarihinden sonra yeniden işlem tesis edilerek araştırma merkezlerinde istihdam edilebilmesinin önünü açmıştır.

7075 sayılı Kanun m.10/A’ya göre ataması yapılan kamu görevlilerinin; önceki kadro, rütbe veya unvanlarından doğan mali haklarının net tutarının, atandıkları yeni kadro için öngörülen mali hakların net tutarından fazla olması halinde, bu farkın ilgili kamu görevlisine tazminat olarak ödeneceği düzenlenmiştir. Bu maddeye göre atanan kamu görevlilerinin mali hak kaybına uğraması engellenmekle birlikte; aynı maddenin 6. fıkrası uyarınca, bu madde kapsamına giren kamu görevlilerinin önceki statülerinden kaynaklanan rütbe, unvan, kimlik ve sosyal haklarını kullanamayacağı öngörülmüştür.

7075 sayılı Kanun m.10/A’nın 8. fıkrasında; ilgili bakanlıklara bağlı araştırma merkezlerinin görev, yetki ve sorumluluklarının, kurulacağı illerin, çalışma usul ve esaslarının ve diğer hususların ilgili bakanlık tarafından yürürlüğe koyulacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Bu kapsamda; Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet personeli[1] ile ilgili olarak İçişleri Bakanlığı Araştırma Merkezi Yönetmeliği, 11.05.2019 tarihli ve 30771 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Kanunun 10/A maddesinin yürürlük tarihinin 31.05.2018 olduğu, Yönetmeliğin ise 11.05.2019’da yürürlüğe girdiği dikkate alındığında; özellikle Emniyet personelinin atamalarında gecikmeler yaşandığı, OHAL İnceleme Komisyonu tarafından görevine iadesine karar verilen personelin görevlerine uzun süre fiilen başlatılamadığı görülmektedir. 7075 sayılı Kanun m.10/A’nın 4. fıkrasında; “Bu madde kapsamında araştırma merkezlerinde göreve başlayanlara, kamu görevinden çıkarıldıkları tarihi takip eden aybaşından göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları eski kurumları tarafından ödenir.” hükmüne yer verilmekle, ilgili kamu görevlilerinin araştırma merkezlerinde göreve başladıklarında geçmiş dönem mali haklarının ödeneceği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla; bu madde hükümlerine göre atamasının yapılması çeşitli sebeplerle geciken kolluk personelinin, Kanun gereği hak ettiği mali haklarının temininde, atamaya kadar geçen uzun süreden kaynaklanan mağduriyetler ortaya çıkabilmektedir.

7075 sayılı Kanunun 10/A maddesinin 2. fıkrasında; araştırma merkezlerine atamaların, göreve iadeye ilişkin mahkeme veya OHAL Komisyonu kararlarının bildirimini takip eden 30 gün içinde ilgili bakan onayı ile yapılması zorunluluğu getirilmiştir. Ancak araştırma merkezlerinin işleyişi ile ilgili hususların yönetmelikle düzenlenmesi esası öngörüldüğünden ve bu konuda Yönetmelik, Kanun hükmünün yürürlüğe girdiği tarihten nerede ise 1 yıl sonra, 11.05.2019 tarihinde çıkarıldığından, atamalarda 30 günlük yasal atama sürelerinin aşıldığı, Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden itibaren 1 yıllık süre geçtiği halde halen atamalarda 30 günlük süreye riayet edilmediği görülmektedir. İlgili kamu görevlisinin; 30 günlük yasal atama süresinin aşılmasının idarenin kusuru olduğunu ileri sürerek, bu konuda yaşadığı mağduriyetin manevi tazminat yolu ile giderilebilmesini idare mahkemelerinden talep edebileceği kanaatindeyiz. Çünkü 7075 sayılı Kanun m.10/A’nın 4. fıkrasında öngörülen tazminat talep etme yasağı, “Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz.” hükmüne ilişkindir. Bu noktada; ilgili kamu görevlisinin tazminat talebinin dayanağı, atamanın yasal süresinde yapılmaması olduğundan, bir başka ifadeyle kamu görevinden çıkarılmasından kaynaklanan tazminat talebi olmadığından, ilgilinin idari yargıya başvurmasında hukuki bir engel bulunmamaktadır.

7075 sayılı Kanun m.10/A kapsamına giren kamu görevlileri hakkında mahkemeler veya OHAL İnceleme Komisyonu tarafından göreve iade kararı verilmesine rağmen, ilgili bakan tarafından eski görevine atanması uygun görülmeyenler, “eski görevine, kadrosuna veya unvanına atanması uygun bulunmadığı” kararına karşı, idari yargıda yürütmenin durdurulması talepli olarak iptal davası açabilir. Kanun hükmü her ne kadar bu kamu görevlilerinin göreve iadelerinde ilgili bakanın onayını aramakta ise de; ilgili bakanın bu konuda vereceği karar bir idari işlem niteliğinde olup, muhatabın hukuki durumunda değişiklik meydana getiren, kesin ve icrai bir işlem olduğundan idari yargıda iptal davası açılması mümkündür. Anayasa m.125/1’in 1. cümlesine göre, “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır”.

Anayasa m.125/2’ye göre yargı yetkisi; idari işlemin hukuka uygunluk denetimi ile sınırlı olup, bu yetkinin yerindelik denetimi şeklinde kullanılması, idare mahkemelerinin, idarenin takdir yetkisini ortadan kaldıracak şekilde karar vermesi mümkün değildir. Ancak ilgili kamu görevlileri tarafından açılabilecek davalarda; idari işlemin “yetki”, “şekil”, “sebep”, “konu” ve “amaç/maksat” unsurları yönünden hukukilik denetiminin yapılacağı, idarenin takdir yetkisi bulunmakla birlikte, bu yetkinin kullanılmasında keyfi hareket edilemeyeceği, idarenin işlemlerinin gerekçeli olması gerektiği hususlarının idare mahkemelerince dikkate alınacağı tartışmasızdır.

Sonuç olarak; 7075 sayılı Kanun m.10/A kapsamında eski görevine iadesi ilgili bakan tarafından uygun görülmeyerek onaylanmayan kolluk görevlilerinin, bu olumsuz idari işleme karşı yetkili idare mahkemelerinde yürütmenin durdurulması talepli olarak iptal davası açması, ataması 30 günlük yasal süre içerisinde yapılmayan kolluk görevlilerinin ise manevi tazminat talebi ile yetkili idare mahkemelerinde tam yargı davası açması mümkündür.

İptal davalarında genel dava açma süresi 60 gün olup; bu süre dava açılacak işlemin ilgilisine tebliğinden, tebliğ edilmemişse işlemin öğrenildiği tarihten başlamaktadır. Manevi tazminat talepli tam yargı davasında süre, mağduriyete sebep olan işlemin tebliğ veya öğrenme tarihinden itibaren 60 gündür. İlgililer doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi, ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu hususta verilen kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren, 60 günlük dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Manevi tazminat talebine konu olan “30 günlük yasal sürede atamanın yapılmaması”; olumsuz bir idari işlem niteliği taşıdığından, dava açma süresi 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu m.12’ye göre belirlenecektir[2]. Burada idari eylemden kaynaklanan bir dava konusu olmadığından, tam yargı davası açılmadan evvel idareye başvurma zorunludur. Ancak ilgili isterse dava açmadan evvel idareye başvuruda bulunabilir, bu başvuru dava açma süresini durdurur (İYUK m.12 atfı ile m.11).

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Beyza Başer Berkün

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.

-------------------------------------

[1] İçişleri Bakanlığı Araştırma Merkezi Yönetmeliği m.2’ye göre; bu Yönetmelik hükümleri, subay, astsubay, uzman jandarmalar ile Emniyet Genel Müdürlüğünde emniyet hizmetleri sınıfına tabi olanlar ile bu birimlerde çalışanları kapsar.

[2] İlgili kolluk görevlilerinin mağduriyetinin idari eylemden değil, olumsuz idari işlemden kaynaklanması sebebiyle; idari eylemlerden dolayı açılacak tam yargı davaları için “idari eylemi öğrenmeden itibaren 1 yıl” ve “her halde idari eylemin gerçekleşmesinden itibaren 5 yıl” olarak öngörülen dava açma süresini düzenleyen İYUK m.13’ün uygulanması mümkün değildir.