Kendi yağıyla kavrulan bir aileydi onlar... Nurgül Karamert ev hanımı, eşi Osman Karamert demir doğramacıydı, sanayide çalışıyordu. 6.5 yaşındaki kızları Gözde, bir ay sonra ilkokula başlayacaktı. Binlerce kişinin yaşamını yitirdiği, on binlerce insanın yaralandığı, evsiz, ailesiz kaldığı Marmara depreminin yaşandığı o geceye kadar çok da mutluydular. 

Hürriyet'ten İpek İzci'nin haberine göre; 17 Ağustos gecesi saat 3.02’de deprem olduğunda Karamert çifti tam Gözde’nin odasının kapısının önüne varmıştı ki, Gölcük Adnan Menderes Bulvarı’ndaki evleri hızla yıkıldı. Nurgül Karamert 12, eşi 13 saat enkaz altında kaldılar. Kurtarılmayı beklerken Gözde’nin öldüğünü düşünüyordu annesi. Bir yandan da bağırıyor, yardım istiyordu. Yan binada yaşayan ve o gece çalıştığı için dışarıda olan bir komşuları deprem sonrası evine vardığında eşi ve üç çocuğunun vefat ettiğini gördü. İki binanın enkazı birbirine karışmıştı... Nurgül Karamert’in sesini duydu, hayatta olduklarını fark ettiği Karamert çiftini enkazdan çıkarmaya yöneldi. Ama Gözde enkazda yoktu. Nurgül Hanım 15 gün sonra hastaneden taburcu edildiğinde kızlarından hâlâ bir haber yoktu. Gözde kayıptı.

KAMERA NASIL OLMAZ?

İki ay sonra, 4 Ekim 1999’da aile bir TV programına çıktı. O günü çok net hatırlıyor Nurgül Karamert çünkü Gözde’nin doğum günüydü: “Telefonum enkazda kalmıştı. Karakola, kayıp ilanlarına abimin telefonunu vermiştim. Bir bey aradı, kayıp ilanını görmüş. ‘Bir teğmenin kızınızı hastaneye getirdiğini biliyorum. Onun numarasını bulup size göndereceğim’ dedi.”

Ailesi, Gözde’nin enkazdan sağ çıktığını işte o gün öğrendi. Gerçekten de teğmenin numarası geldi, konuştular. “O binanın yakınındaki arsada ağlayan bir çocuk gördüm, aldım” dedi. Buluştular. Annesinin elinde Gözde’nin fotoğrafı vardı. “Aynı çocuk” dedi teğmen ve Gözde’nin o akşam giydiği pijamayı doğru tarif etti. Daha sonra verdiği yazılı ifadeye göre 3.10’da Gözde’yi evin yakınındaki açık alanda buldu, “Hastaneye gidelim, sonra geleceğiz, anneni bulacağım” dedi. 3.30’da askeri hastaneye vardılar. Teğmen başından yaralı olduğu için bir süre sonra bayıldı. 2 saat sonra uyandığında Gözde yoktu. “Hastanede nasıl kamera nasıl olmaz?” diye soran Nurgül Karamert, teğmen ve hastane hakkında suç duyurusunda bulundu. Teğmenin ifadesi alındı ama başka bir işlem yapılmadı.

ÇOCUKLAR TANIDI

2000’de aileyi çok umutlandıran iki şey oldu... İki komşusu, Gözde’yi okulun bahçesinde görmüştü. Biri “Gözde’yi gördüm. Seslendim. Ama iki genç onu arabaya bindirdi. Kayıp olduğunu biliyorduk, bulundu diye çok sevindik” dedi. Polislerle okula gittiler, Gözde’nin fotoğrafını gösterdikleri çocuklar onu tanıdı. İçlerinden biri “Gel, oynayalım” dediğini ama Gözde’nin “Benim depremde annem, babam öldü. Sizin anneniz, babanız var mı” diye sorduğunu anlattı. Öğretmense Gözde’yi hiç görmediğini, okula kayıtsız öğrenci almadıklarını söyleyecekti...

Ne kaydolduğu bir okul, ne gittiği bir hastane... TC kimlik numarası üzerinden bakıldığında hiçbir hareket yoktu. Nüfus müdürlüğüne gidip “Gözde’yi alan kişi kendi üzerine geçirmiş olabilir mi” diye sordular. Nüfus müdürü “Bu yaşına kadar nüfus kâğıdı çıkarmadım. Artık okula başlayacak, evde doğdu (hastanede doğmuş olsa doğum kâğıdı olması gerektiğinden) diye üstlerine almış olabilirler” yanıtını verdi.

2002’de aileye bu kez bir ihbar geldi. Kayıp afişlerini gören iki çocuk telefonda “Biz gördük” diyordu. Polis hemen harekete geçti. Ama çocukların daha sonra “Şaka yaptık” demesiyle tekrar sarsıldılar.

‘PSİKOPAT İLAN ETTİLER’

Bu olaydan yaklaşık 10 sene sonra, aile onları daha da sarsan bir telefon aldı. 17 Ağustos’un yıldönümü için bir TV programına çıkmıştı Nurgül Karamert. Programı izleyen Selma T. isminde bir kadın, onu aradı ve albay abisinden bahsetti. Deprem sırasında Gölcük’te olan bu albayın bir oğlu ve bir kızı vardı ama daha sonra Gürcistan’a gidip üçüncü evliliğini yapmış, orada da ölmüştü.

Selma T., Nurgül Karamert’e “Abim telefonda bana ‘Depremde ağlayan bir kız çocuğu buldum. İsmi Gözde, 6 yaşında. Ona bakıyorum ama kimseye söyleme. Bizimkiler (ailesini kastediyor) ‘Bize para vermiyor da elâlemin çocuğuna bakıyor’ derler” dediğini aktardı. Bu konuşmanın üzerine albayın 18 yaşındaki oğlu Erdem’in ifadesi alındı. “Çocuğu görmedim ama babam böyle bir şeyden bahsetti. ‘Depremden bir kız çocuğu bakıyorum. Kimsesi yokmuş, hastanenin bahçesinde ağlarken buldum, himayeme aldım’ diye anlattı” dedi.

Nurgül Karamert “Bu kadar çok ipucu varken siz ne düşünürsünüz?” diye sorup devam ediyor: “Onu okulda gördüğünü söyleyen iki kişinin de yalan söylemesi için bir neden yok. Üstelik teğmen Gözde’de en ufak bir çizik dahi olmadığını söylemişti. Gözde duvar dibinde yatıyordu, tavan çapraz yıkılınca yatağın üzerinde bir boşluk oluşmuş; oradan kolaylıkla dışarı çıkabilmiş. Kızım 22 senedir yok. İnsanlar beni psikopat ilan etti, ‘Çocuk öldü, kabullenmek istemiyor’ dediler. Çocuk ölmüş de ben diriltmeye çalışmıyorum ki... O günden sonra öldüyse de bilmek istiyorum, arayışım bitsin. 22 yıldır her akşam ‘Bugün de olmadı Nurgül’ diyorum, ‘Başka ne yapabilirim’ diye düşünüp duruyorum. İnsan böyle yaşar mı? Ben neden yalnız bırakıldım? Beş sene önce evime bir sivil polis, üç kaymakamlık görevlisi geldi, ‘Dosya hazırlayıp Ankara’ya yollayacağız’ dediler. Neden ses yok?”

Karamert 99 Eylül’de depremde ölen ve kimsesiz mezarlığına gömülenlerin (kimliği tespit edilemeyenler) resimlerine de baktı, 2002 ve 2018’de açılan mezarlara da... Geçen sene, bu 22 senede yaşadıklarını kaleme aldı. Gözde bulunursa annesinin onun için nasıl uğraştığını okusun diye... “Gözde’nin peşini hiç bırakmadım. Bir kere bile başımı yastığa huzurla koyamadım” diyen Karamert, 2001’de ikinci kızı Ayşenaz’a hamileyken Gölcük’teki 17 Ağustos Mezarlığı’na bir fidan dikmiş, dikerken de “Gözde yaşıyorsa bu fidan yeşersin, ölmüşse kurusun, tutmasın” demişti içinden. O fidan kocaman bir çam ağacı şimdi... Annesi yıllardır o ağacı suluyor, Gözde’ye kavuşacağı günü bekliyor.

Nurgül Karamert: “Zamanaşımından dolayı Gözde’nin kayıp olduğuna ilişkin dosya kapanmıştı. 15 gün önce dosyanın yeniden açılması için Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe verdim.”