Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Adalet Bakanlığının 2021 yılı bütçesinin sunumunu gerçekleştirdi. Bakan Gül, bütçe sunumunda reform iradelerinin özünde daha geniş özgürlükler, daha güçlü demokrasi ve daha yüksek standartlarda insan hakları bulunduğunu dile getirdi. Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik hukuk devleti olduğunu ifade eden Gül, şunları kaydetti:

"İnsanın insan olmakla sahip olduğu dokunulmaz, vazgeçilmez, devredilmez haklara saygı siyasetimizin temel hassasiyetidir. 83 milyon vatandaşımızın beklentisi, kaygıları ve umutları ortaktır. Türkiye, Cumhuriyetin 97. yılında hedeflerine, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde birlik ve beraberliğini koruyarak, kararlılıkla yürümektedir. Cumhuriyetimizin 100. yılına yaklaşırken reformlarımızı 'özgür birey, güçlü toplum' hedefiyle sürdürüyoruz. 83 milyon içinde bir tek vatandaşın bile kendisini dışlanmış, ötekilendirilmiş hissetmeyeceği daha demokratik bir ülke, daha müreffeh bir Türkiye için çalıştık, çalışmaya devam ediyoruz."

Bakan Gül, İzmir depreminin ardından adalet hizmetlerinin aksamaması için her türlü önlemin alındığını, sürecin takip edildiğini ve gerekenlerin süratle yapıldığını kaydetti.

YARGI, ELE GEÇİRİLECEK BİR MEVZİ DEĞİL

Türk yargısının millete ait olduğunu, millet adına karar verdiğini, millet adına adaleti tesis ettiğini dile getiren Gül, bütün yargı mercilerinin, Anayasa'nın öngördüğü bağımsızlık güvencesi ve tarafsızlık ödevi altında görev yaptığını söyledi. Yargı yetkisinin kullanımının münhasıran yargıya ait olduğunu ifade eden Gül, şöyle devam etti:

"Bunun anlamı açıktır: Yargı hiçbir kişi, kurum veya merciden emir, talimat, tavsiye, telkin almaz. Hiç kimse ve Adalet Bakanlığı da dahil olmak üzere hiçbir kurum yargı yetkisini kullanan mahkemelere vekaleten konuşamaz. Yargının yegane ideolojisi adalettir. Yargı, ele geçirilecek bir mevzi değil, her türlü siyasi mülahazanın üstünde tutulması ve korunması gereken toplumun ortak değeridir. Yargının kurumsal varlığı, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmenin, korumanın da güvencesidir. Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı gibi temel politika belgelerimizin nihai hedefi hukukun üstünlüğünü güçlendirmektir."

YARGI REFORMU STRATEJİ BELGESİ'NİN UYGULANMA ORANI YAKLAŞIK YÜZDE 50

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 30 Mayıs 2019'da duyurduğu Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin, tüm çalışmalarda referans kaynağı olduğunu belirten Gül, bir kısmı salgın dönemine denk gelse de 19 aylık uygulama döneminde önemli sonuçlar aldıklarını bildirdi.

Adalet Bakanı Gül, belgede yer alan hedeflerin bir bir hayata geçirildiğini söyleyerek, belgede yer alan toplam 256 faaliyetin 122’sinin hayata geçirildiğini, 2019-2023 yıllarını kapsayan belgenin uygulanma oranının henüz ikinci yılında yaklaşık yüzde 50 olduğunu anlattı.

HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KORUNMASI

Hak ve özgürlüklerin korunup geliştirilmesinin toplumlar için önde gelen ihtiyaç olduğunu vurgulayan Gül, demokrasinin ancak bu şekilde gelişeceğini, bireysel ve toplumsal güvenin de bu şekilde tesis edileceğini kaydetti. Anayasa'da teminat altına alınan hak ve özgürlüklerin daha iyi korunması ve geliştirilmesinin demokrasi için vazgeçilmez önemde olduğunu dile getiren Gül, şunları söyledi:

"Bu durum aynı zamanda hukukun üstünlüğü ile ekonomik hayat arasındaki etkileşim içerisinde kritik bir yerde durmaktadır. Hukukun üstünlüğü ve hukuk devletinin gerekleri doğrultusunda yargının hızlı, adil ve etkin şekilde işlemesi, hukukun öngörülebilir olması, adalete erişimin kolaylaştırılması ve adalet sistemine duyulan güvenin artırılması amaçlanmaktadır. Hukuk devletinin özünde, keyfi uygulamalara asla müsamaha göstermeyen, masumiyet karinesine her aşamada sahip çıkan, suç ve cezanın şahsiliği ilkesini ceza yargılamasının merkezine koyan bir hukuk düzeni bulunmaktadır."

"EKONOMİK BÜYÜMEYİ, SÜREKLİ KILMAK ADİL VE ŞEFFAF BİR HUKUK DEVLETİNDE MÜMKÜNDÜR"

Bakan Gül, kamu hizmeti sunumunda eşit ve adil muamele yapılması ve şeffaflığın artırılmasının temel amaçlardan biri olduğunu belirtti. "Ekonomik büyümeyi, kalkınmayı, refahı ve istikrarı sürekli kılmak ancak adil ve şeffaf bir hukuk devletinde mümkündür.” diyen Bakan Gül, ülkenin ekonomik kalkınma ve büyümesinin en önemli dayanaklarından birinin insan haklarına dayalı demokratik hukuk devleti olduğunu vurguladı. Bakan Gül, Yargı Reformu Stratejisi'nin, hukuk güvenliği ve en geniş anlamıyla mülkiyet hakkının teminatı olacak yasal ve idari araçları öngören bir perspektife sahip olduğunu söyledi. Bakan Gül, İnsan Hakları Eylem Planı'nın da bu perspektifi insan haklarının adli ve idari uygulamalarında temsil edeceğini bildirdi.

YATIRIMCILARA YÖNELİK MEVZUAT GÜNCELLENECEK

Bakan Gül, yatırım istikrarı için hukuk istikrarı ve güvenliğinin şart olduğunu, bu hususu İnsan Hakları Eylem Planı'nın da önemli bir bileşeni olarak gördüklerini ifade etti. Gül, “Önümüzdeki dönemde ekonominin kamu ve özel sektördeki tüm temsilcileriyle, iktisadi hayatın çok değerli girişimcileriyle bu konuları istişare edeceğiz. Yerli ve yabancı yatırımcılara ve işletmelere yönelik bürokratik ve hukuki süreçlerde son yıllarda kaydedilen iyileşme daha da ileriye taşınacak, uluslararası standartlara ve iyi uygulama örneklerine göre ilgili mevzuat güncellenecektir." dedi.

YARGI 15 TEMMUZ’DA KORKU DUVARLARINI YIKTI

Yargının, 15 Temmuz'da korku duvarlarını yıkarak, darbelere karşı sessiz kalan tarihi rolü ve sicilini ilk kez reddettiğini belirten Gül, "15 Temmuz'a yargının vermiş olduğu tarihi cevabın iki yönü bulunmaktadır: Birincisi darbe yargılamalarıdır. Yargı bugüne kadar 289 darbe davasından 279'unun ilk derece yargılamalarını sonuçlandırmış ve 4 bin 154 sanığa hak ettikleri cezayı vermiştir." dedi.

Gül, yargının darbeye karşı diğer bir cevabının da kendi içindeki arınma süreci olduğunu ifade ederek, 15 Temmuz 2016'dan bu yana 3 bin 947 hakim ve Cumhuriyet savcısının ihraç edildiğini belirtti.

Hakimler ve Savcılar Kurulunun (HSK) her türlü iddiayı ciddiyetle inceleyerek bu mücadelesini sürdürdüğünü anlatan Gül, "FETÖ terör örgütünün her unsurunun yargı önüne çıkarılıp hesap sorulması şehitlerimize, gazilerimize ve aziz milletimize karşı tüm kurumların sorumluluğudur" diye konuştu.

"SERİ MUHAKEME YARGILAMA SÜRESİNİ KISALTTI"

Gül, Birinci Yargı Paketi ile ön ödeme, uzlaştırma gibi müesseselerin revize edilerek, sisteme işlerlik kazandırıldığını anımsattı. Seri yargılama usulü ve basit yargılama usulünün, 1 Ocak 2020'de uygulanmaya başlandığına işaret eden Gül, basit yargılama usulünün bugüne kadar 77 bin 115 dosyada uygulandığını, seri muhakeme usulünde de 45 bin 190 dosyada talepnameler doğrultusunda karar verildiğini söyledi. Gül, "Böylece seri muhakeme usulüne tabi suçlarda uyuşmazlıklar, kısa bir süre içerisinde sonuçlandırılmaktadır. Klasik yargılamada bir ceza kovuşturmasında kararın kesinleşmesi ortalama 1 yıl 7 ay sürerken, seri muhakeme usulü̈ uygulanan aynı suçla ilgili yargılamalarda kararın ortalama 2 haftada kesinleştiği görülmektedir." bilgisini paylaştı.

"DÜNYA ÖRNEKLERİYLE DEĞERLENDİRDİK"

Sunumunda, kadına yönelik şiddetin önlenmesi çalışmalarına da yer veren Gül, geçen yıl bazı bakanlıkların "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Kurumsal İşbirliği ve Eşgüdümün Artırılmasına Dair Protokol" imzaladıklarını, Adalet Bakanlığının da bu kapsamda üzerine düşen sorumlulukları hızla hayata geçirdiğini anlattı.

Kadına karşı şiddetle mücadele konusunda kurumsal sorumlulukların altını çizen genelgenin güncellendiğini söyleyen Gül, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamındaki tedbir kararlarında uzmanlaşmanın sağlanması amacıyla "tedbir mahkemelerinin" hayata geçirildiğini, aile içi ve kadına yönelik şiddet vakalarının Cumhuriyet başsavcılıklarında kurulan özel bürolarda görevli Cumhuriyet savcıları üzerinden takip edildiğini hatırlattı.

ARABULUCULUK VE UZLAŞTIRMA UYGULAMALARI

Hukuki uyuşmazlıklarda arabuluculuk sistemine ilişkin bilgi veren Gül, iş uyuşmazlıklarında dava şartı arabuluculuk uygulamasının 1 Ocak 2018'de başladığını, 5 Kasım 2020'ye kadar arabulucuya giden 966 bin 607 uyuşmazlığın yüzde 61'ine karşılık gelen 591 bin 553’ünün anlaşmayla sonuçlandığını aktardı.

Gül, ticari uyuşmazlıklarda dava şartı arabuluculuk uygulamasının başladığı 1 Ocak 2019'dan 5 Kasım 2020'ye kadar 239 bin 958 uyuşmazlığın yüzde 54'üne karşılık gelen 129 bin 303'ünün; tüketici uyuşmazlıklarında ise arabuluculuğun başladığı 28 Temmuz 2020'den 5 Kasım'a kadar 12 bin 428 uyuşmazlığın yüzde 66'sına denk gelen 8 bin 161’inin anlaşmayla sonuçlandığını kaydetti.

Gül, bu yıl içerisinde savcılıklara intikal eden 173 bin 624 dosyanın ise uzlaştırmayla sonuçlandığını bildirdi.

YARGIDA HEDEF SÜRE

Bakan Gül, Yargıda Hedef Süre uygulamasıyla soruşturma ve kovuşturma sürelerinin kısaltıldığını belirterek, "Uygulamanın hayata geçirildiği günden beri hedef sürelere uyulma oranı, soruşturma aşamasında yüzde 81,55; ceza mahkemelerinde yüzde 77,90; hukuk mahkemelerinde yüzde 80,69; idare ve vergi mahkemelerinde de yüzde 81,38 olarak gerçekleşmiştir. Bu veriler hedef sürelere riayet etme hususlarında yargı mensuplarımızın ne kadar hassas davrandıklarının bir göstergesidir." dedi.

Gül, adalet sisteminin kalitesinin arttırılmasına yönelik yeni bir sistem oluşturarak HSK Genel Sekreterliği bünyesinde Performans İzleme ve Değerlendirme Merkezi kurduklarını söyledi.

Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminin, SGK, tapu ve kadastro, nüfus, PTT ve Merkez Bankası gibi 48 kurumla entegrasyonunun tamamlandığını ifade eden Gül, şöyle konuştu:

"Portal hizmetlerinin e-Devlet kapısına taşınması, vatandaşların ve avukatların e-imzalarıyla sistem üzerinden zaman ve yer sınırı olmadan dava açabilmelerini sağlamıştır. Uzlaştırmacı ve arabuluculuk portalları üzerinden sınav ve sicil başvuruları ile dosya atama işlemleri elektronik ortamda gerçekleştirilmektedir. Yani uzlaştırma ve arabuluculuğa ilişkin hizmetler dijital olarak verilmektedir. Uzlaştırmacı Portalını kullanan uzlaştırmacı sayısı 28, Arabuluculuk Portalını kullanan arabulucu sayısı 17 bine yaklaşmıştır."

Gül, uygulamaya geçilen yeniliklerden birinin de hukuk mahkemelerindeki duruşmalara sesli ve görüntülü katılımı sağlamak için geliştirilen e-duruşma sistemi olduğunu, avukatlar tarafından kullanılan sistemin, zaman içinde taraf, tanık ve bilirkişileri de kapsayacağını söyledi. Gül, e-duruşma sistemine bilgisayar, tablet ve cep telefonundan bağlanılabileceğini dile getirerek, dijital dönüşüm sayesinde 153 milyon liralık posta giderinden tasarruf edildiğini bildirdi.

ADLİ KONTROL UYGULAMASINDA DÜZENLEME

Ceza infaz kurumlarında da dijital dönüşümü hedeflediklerini bildiren Gül, hükümlülerin yakınlarıyla görüntülü görüşmesi ve elektronik dilekçe arzı gibi yeni uygulamalar üzerinde çalışmaların sürdüğünü ifade etti.

Gül, "Hükümlülere sesli görüşmelerinin yanında yakınlarıyla görüntülü olarak görüşme imkanı sağlanmaktadır. Görüntülü görüşme imkanı, bilhassa hükümlülerin küçük yaştaki çocuklarını ve ceza infaz kurumunun bulunduğu şehir dışında ikamet eden hükümlü yakınlarını rahatlatacaktır." diye konuştu. Gül, projenin hükümlülerin yakınları ve avukatlarıyla görüşmelerinde herhangi bir kısıtlamaya yol açmayacağını vurguladı.

Denetimli serbestlik uygulaması üzerinde de düzenlemeler yapılacağına dikkati çeken Adalet Bakanı Gül, şöyle devam etti:

"Biyometrik imza yöntemlerinin denetimli serbestlikte kullanılması bunlardan biridir. Bununla, yükümlülerin takibi ve denetlenmesinde teknolojik imkanların kullanılmasını hedefliyoruz. Bu yöntemin kullanılması halinde yükümlülerin kolluk birimlerine giderek imza vermesine gerek kalmayacaktır. Bu, denetimli serbestlik yükümlüsü vatandaşlarımız için zaman ve emek tasarrufunu beraberinde getirecektir. Sistem, yükümlülerin rızaları alınarak cep telefonları üzerinden uygulanacaktır. Halihazırda sistemi 10 ilde yaklaşık bin yükümlünün takibinde uygulamaya başladık. Önümüzdeki aylarda da pilot uygulamalardan edindiğimiz tecrübeler doğrultusunda uygulamayı yaygınlaştırmayı planlıyoruz."

Gül, ceza infaz kurumlarındaki şartların iyileştirilmesine önem verdiklerini kaydederek, 2002'den bu yana standartlara uymayan 355 ceza infaz kurumunun kapatıldığını ifade etti.

25 ÜLKEYLE İŞ BİRLİĞİ

Bakan Gül, Yargı Reformu Stratejisi kapsamında İstanbul Havalimanında Gaziosmanpaşa Adliyesinin bir birimini açtıklarını belirterek, daha önce havalimanına gelen ve haklarında adli işlem yapılması gerekenlerin buraya götürüldüğünü kaydetti.

Hukukun üstünlüğü ilkesinin eksiksiz biçimde uygulanmasının ön koşullarından birinin de savunma hakkının sağlanması olduğuna işaret eden Gül, "Savunma hakkının etkin kullanımının sağlanması amacıyla avukatlık mesleğine giriş usulünü değiştirerek Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı'nı birinci yargı paketiyle sistemimize kazandırdık. Bu düzenlemeyle getirilen bir diğer değişiklik ise avukatlara hususi damgalı pasaport verilmesi oldu." dedi.

Uluslararası adli iş birliğinin, önemseyip geliştirilmesine gayret ettikleri alanlardan biri olduğunu dile getiren Gül, 25 ülke ile adli iş birliğine ilişkin anlaşmaların taslak aşamasında bulunduğunu, ikili görüşmelerin sürdüğünü aktardı.

Koronavirüsle mücadele kapsamında cezaevlerinde alınan önlemlere de değinen Gül, koronavirüs testi pozitif çıkan hükümlü, tutuklu ve personelin tedavi, izolasyon sürecinin ilgili birimlerle koordineli şekilde titizlikle takip edildiğini vurguladı.

Bakan Gül, Adalet Bakanlığının 2021 bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda milletvekillerinin sorularını da yanıtladı.

Gül, 15 Temmuz gecesi bütün partilerin Meclis'te milletin iradesini koruduğunu, aynı gece cuntacılar hakkında yakalama kararı çıkaran yargının da hukuku ve Anayasa'yı ortadan kaldırmak isteyen darbecilere karşı rüştünü ispatladığını dile getirdi.
Gül, "Bu, AK Parti'nin değil, ülkemizin yargısı. Dolayısıyla oraya vereceğimiz zarar, elbetteki ülkemize zarardır. Bunu yaparken en başta yargı mensuplarının hukuku koruması, en titiz şekilde olması gerekir. Elbette bu da doğru." dedi.

Gül, Hakimler ve Savcılar Kurulunun (HSK) idari bir kurum olduğunu, yargı kurumu olmadığını vurguladı. Adalet Bakanının bir yargı mensubuyla ilgili soruşturma açılması talimatı verme yetkisi bulunmadığını ifade eden Gül, "Verilen veya verilmeyen bir kararla ilgili yargısal bir tasarrufta bulunamayız." diye konuştu.

Gül, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğunun altını çizerek, "Tüm kişileri, kurumları bağlar ve kararlarının gereği yapılır. Yürüyen bir dava sürecinde, hele Adalet Bakanı olarak söz ve telkinde bulunmak benim inandığım hukuka aykırı. Ancak elbette mahkeme kararlarına uyulması Anayasa'nın amir hükmüdür ve mahkemelerden beklenen de budur. Dolayısıyla bu konuda, bunun aksi yönde bir değerlendirmemiz söz konusu değildir." diye konuştu.

AİHM'İN TÜRKİYE'YE İLİŞKİN VERDİĞİ İHLAL KARARLARI

Gül, Türkiye'de 2017'de yüzde 42 olan tutuklama oranının bugün yüzde 16,98 olduğuna dikkati çekerek, bu oranın Avrupa'daki bazı ülkelerin altında bulunduğunu söyledi ve tutuklamanın istisna olmasına çok önem verdiklerini ifade etti.

Komisyonda, AİHM'in Türkiye ile ilgili çok ihlal kararı verdiği yönünde değerlendirmelerde bulunulduğunu dile getiren Gül, Türkiye'de hukuk sisteminde verilen bir kararın yüksek mahkemeden, Anayasa Mahkemesinden ve AİHM'den dönmesi halinde gereğinin yapıldığını bildirdi.

Gül, 2012'den itibaren AİHM'de Türkiye ile ilgili 70 bin 495 başvurunun sonuçlandığını, 820 ihlal kararı verildiğini, ihlal oranının yüzde 1,16 olduğunu söyledi, ihlal kararlarıyla ilgili Avrupa Konseyi ortalamasının yüzde 2,15 olduğunu ifade etti.

AİHM'in, 47 ülkeye ilişkin verdiği kararların yüzde 38'inde adil yargılama hakkının ihlal edildiğine hükmettiğini anlatan Gül, bu oranın İtalya için yüzde 64, Fransa için 63, Almanya için 51, Türkiye için ise yüzde 32 olduğuna dikkati çekti.

Gül, AİHM'in ihlal kararlarına gerekçe gösterdiği birçok konunun partisinin iktidarı döneminde çözüldüğünü, AİHM'in ihlal kararlarının birçoğunun bu reformlardan önceki dönemlerle ilgili olduğunu bildirdi. Bakan Gül, "Ama hepsi bir bütündür, hepsi kendi hatamızdır. Bunların hiç yaşanmaması lazım. Kaldı ki terörle mücadeleden kaynaklanan 1990'lı yılların tazminatları olduğunu da ifade etmek gerekiyor." dedi.

YARGIYA YENİ PERSONEL ALINACAK

Yakın zamanda cezaevleri ve adliyeler için personel takviyesi yapacaklarını söyleyen Gül, konunun Cumhurbaşkanlığında imza aşamasında bulunduğunu bildirdi.

Yürüyen davalarla ilgili görüş bildiremeyeceğini, bunun yargı sürecini etkileyebileceğini dile getiren Gül, İnsan Hakları Eylem Planı'nın da pandemi süreci nedeniyle biraz geciktiğini ancak teknik çalışmaların bitmesinin ardından kamuoyuna açıklanacağını belirtti.

Bakan Gül, toplumun her kesimine yönelik hakkın tecelli etmesinin herkesin ortak dileği olduğunu, bir kişinin dilinden, kıyafetinden, inancından ya da inanmamasından ötürü ayrımcılığa tabi tutulmasının asla kabul edilemeyeceğini söyledi.

Lekelenmeme hakkına ilişkin soruya karşılık Gül, yargının siyasal, ideolojik ve kişisel husumetlere araç kılınmasının asla kabul edilemeyeceğini, lekelenmeme hakkına ilişkin çalışmaların bu nedenle başlatıldığını söyledi. Gül lekelenmeme hakkı kapsamında 1 Ocak 2020'den bu yana 167 bin 719 ihbar dosyası açıldığını, 116 bin 170'inde soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiğini dile getirdi. Bakan Gül yargının, soyut ve genel ifadelere karşı 116 bin vatandaşı sisteme dahil etmeden koruyarak, lekelenmesini önlediğini belirtti.

FETÖ İLE MÜCADELE

Bakan Gül, FETÖ ile mücadelenin en etkin yolunun işin sulandırılmaması olduğunu ifade etti. Suçlu ile suçsuzun ayrılmasının herkesin ortak beklentisi olduğunu dile getiren Gül, FETÖ ile mücadelede farklı uygulamaların asla mümkün olmadığını bildirdi. Gül, "Bu konuda temel yaklaşım, FETÖ ile ilişkisi olmayan ya da gerçek suçlularla suçsuzların ayırt edilmesi. Bizim de dileğimiz o. Yargının da tüm çabasının bu olduğu açıktır." dedi.

Kadın yargı mensuplarının sayısına ilişkin değerlendirmesinde Bakan Gül, 2002'de toplam hakim ve savcılar içinde kadın oranının yüzde 19,7 olduğunu, bu oranın şu an yüzde 36,1'e çıktığını, 7 bin 889 kadın hakim ve savcı bulunduğunu dile getirdi. 

 DÜNYA HUKUK ÜSTÜNLÜĞÜ ENDEKSİ

Bakan Gül, ABD Barolar Birliğince hazırlanan ‘Dünya Hukuk Üstünlüğü Endeksi'nde Türkiye'nin yeriyle ilgili olarak şunları kaydetti:

"Elbette benim için en büyük endeks kalbimdir. En iyi endeks insanın kendisi, Türk toplumunun endeksidir. Benim için filan endeks şu bu... Elbette biz uluslararası toplumun bir parçasıyız. Bunlar bizim için çok önemli, değerli bir kriter. Ama söz konusu endeks uzman görüşü ve anketlere dayanıyor, görüşlerin kimlerden alındığı belli değil. Uzmanların isimleri, hangi bilimsel metodların uygulandığı belli değil. İçe kapanık bir yöntemle belirleniyor. Henüz en temel insani ihtiyaçların bile karşılanmadığı ülkeler Türkiye'nin önünde gösterilmiş. Ben dört dörtlüktür demiyorum. Bu konudaki eleştirileri olumlu karşılıyorum, değerlendiriyorum ama bu hususla alakalı yargı hepimizin yargısı. Dolayısıyla bu konuda bazı olumsuz örnekler üzerinden yargıya bir haksızlığın yanlış olacağını düşünüyorum."

Gül, boşanan anne babaların çocuklarına yönelik icra kararlarına ilişkin, "Özellikle çocuğunu göremeyen ebeveyn harç ödeyerek icraya başvuruyordu. Biz kendi çocuğunu görmek için neden harç ödesin yaklaşımındayız. Maliye ile de görüşmelerimizi yaptık. Kendi çocuğunu harçsız görmesi, harcın kaldırılması hususunda çalışıyoruz. Bu hususu hangi birim yapsın. Tabii icradan alınacak ama bir şekilde mahkeme kararına göre, çocuk babada, anne görmek istiyor. Göstermeyince ne olacak, ihtilafı kim çözecek? Şu an icrada, icradan alalım, hangi sistem olacak? İlgili bakanlıklarla değerlendirme olmuştu. Bu husus netleşmiş oldu. Teknik önerilerimizi takdire sunacağız." dedi.

Gül, kadına yönelik şiddet hariç olmak üzere aile arabuluculuğuna ilişkin çalışma bulunduğunu dile getirdi.

Abdulhamit Gül, nafakaya yönelik çalışmalar için de, tüm görüşlerin değerlendirildiğini fakat kadınların aleyhine bir adımın destekçisi olmayacaklarını söyledi. Bakan Gül, "Nafaka konusunda bir değişiklik olacaksa yasal bir düzenleme gerekiyor. Bunun yeri de Meclis'tir. Bakanlığımızın şu kadar yıl olsun diye bir düşüncesi asla yok. Bu konuda her kesimin farklı görüşleri var. Bunların hepsi değerlendiriliyor. Kimin hangi kanaati, düşüncesi var. Teknik çalışma yapılıyor ama ne olursa olsun bu konuda kadınların aleyhine hiçbir faaliyetin, hiçbir adımın hükümet, parti ve bakanlık olarak destekçisi olamayız." diye konuştu.

Gül, kadına yönelik gerek fiili gerekse dijital ortamda gerçekleştirilen ısrarlı takibe ilişkin cezaların artırılması gerektiğine inandıklarını, bu konuda caydırıcı başka önerileri de beklediklerini belirtti.

Görüşmelerin tamamlanmasının ardından Adalet Bakanlığı ve bağlı kurumların 2021 yılı bütçesi komisyonda kabul edildi.