Ahmet Altan böyle soruyor. Neden böyle dediğini yazıyı okuyanlar bilirler.


Kendisi büyük bir yazar. Çok saygı duyuyorum.

Yazılarını sürekli takip etmeye çalışırım.

Düşüncelerini de kendi düşüncelerim ile büyük oranda paralel görmekteyim.

Yazılarını okumak ve fikirlerini paylaşmak benim için büyük bir zevk.

Demokrasi ve Hukuk devleti adına yazdıklarını çok değerli ve önemli buluyorum.

Çok haklı bu konuda. Hükümetin son yıllarda AB sürecinden uzaklaşmasını sert bir şekilde eleştirmesi de gayet haklı bir tepki.

Bireysel özgürlükler, ifade ve fikir hürriyetleri konusunda kendisiyle tamamen aynı fikirdeyim. “Neden biz Kürtlerin hakkını vermiyoruz demiyorum. Neden biz o hakkı verme yetkisine sahibiz diye soruyorum” diye serzenişte bulunmasını da çok haklı ve yerinde bir soru olarak görüyorum.

Hükümeti, bu açlık grevleri konusunda duyarsız kalmakla suçlaması da bir ölçüde haklı.

Bir ölçüde diyorum çünkü bu noktadan itibaren kendisine bazı önemli itirazlarım var.

Malum, Kürt sorunu “ortak kaderimizi” tayin edecek bir sorun olarak ortada duruyor.

Daha dün Kürt demek bile yasaktı, sokakta Kürtçe konuşmak, şarkı söylemek yasaktı.

O günden bu yana “haklar” konusunda epey mesafe alındı.

Peki ama, sorun esasen haklar mı?

Kürt sorunu deyince aklımıza ne geliyor?

Artık, değil Kürtçe konuşmanın yasak olmasını, devlet Kürtçe TV kurdu.

Serbest girişimin önü de açık.

Elbette bununla bitmiyor farkındayım.

Anadilde eğitim gibi temel hakların sağlanması da gerekiyor.

Bununla da bitmiyor.

Çünkü özgürlük ve demokrasi tüm yurttaşların, hepimizin ortak hakkı.

Bu yüzden hepimizin birlikte talep etmesi gereken haklar var.

Hukuk devleti hakkı, daha fazla demokrasi hakkı, insan gibi yaşama hakkı, ekonomik refah hakkı, nitelikli eğitim hakkı, insan gibi tedavi görme hakkı, düşüncelerini özgürce söyleme ve ifade etme hakkı vs..

Açıkçası kimsenin ana dilde eğitim almasına kötü gözle bakacağını ve buna itiraz edeceğini sanmıyorum.

Bu itibarla bence, Türkçe zorunlu olmak ve öğrenilmek şartıyla, “anadilde eğitim” mümkün olabilir. Buna sadece bu saikle itiraz olacağını hiç sanmıyorum.

Bunların hiç biri sorun olarak görülmez.

Ahmet Altan da bunları pekala bilir.

Amaa, “Kürt sorunu çözülsün” derken bunların hiçbiri kastedilmiyor.

İşte asıl sorun da tam olarak burada..

Sorun başka..

Peki madem ki bunlar herkesin kabul edebileceği şeyler neden bir hamlede bu haklar sahiplerine iade edilmiyor?

Bence bunun çok önemli iki sebebi var;

Bunlardan birincisi patlayan bombalar, yakılan okullar, asker sivil adam öldürmeler vs.vs. Kısacası terör olayları.

Anadilde eğitim hakkı için anaokulu yakmak ne demek!?

Şırnak’ın Cizre ilçesinde, cezaevlerindeki açlık grevlerini bahane ederek Sevgi Yuvası Anaokulu’na molotoflarla saldırdılar.

Neden? Anadilde eğitim hakkı için! Öylemi..!

Anadilde eğitim hakkı için minicik yavruların yaşam hakkını elinden almak nasıl bir hak aramak?! Ahmet Altan, açlık grevinde olanlar için duygusal ve insani bir yazı yazdı.

Peki bunu bahane ederek minicik yavruların anaokuluna saldıranlar için aynı duygusal yazıyı yazabilir mi? Hiç sanmıyorum..

Kusura bakmayın ama bu yollarla, bırakın hak aramayı, insan yerine bile konulamazsınız !? Ama açlık grevi var diyor sayın Altan, ölüyorlar diyor!

Şöyle derim; keşke silahlar bombalar ile adam öldürüp cinayet işleyerek aradığınızı söylediğiniz hakkı başından beri şiddete ve silaha başvurmadan arasaydınız, bizde bugün açlık grevinde sizinle beraber olsaydık..

Keşke bu haklar adına verdiğinizi iddia ettiğiniz mücadelenin içinde 17 yaşındaki Serap Eser’in yanan vücudu olmasaydı! 8 Kasım günü Kanarya Mahallesi'nde durakta yolcu almak için bekleyen İETT otobüsüne molotofkokteyli atılması sebebiyle yanarak can verdi Serap. Sadece İETT otobüsüne binip evine gidecekti Serap.

Küçükçekmece'de bindiği otobüsü ateşe verdiler.

Serap, alevlerden kavruldu..! 29 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitirdi.

Açlık grevindekiler için ölümün resmini çizen ve gözyaşı döken Ahmet Altan, bu hazin ölümün resmini çizebilir misin? Serap için akan gözyaşlarını bizde görmek istiyoruz.

Hangi hak bir insanın yaşam hakkından daha değerlidir soruyorum size!

Eğer siz bugün Serap’ı yakmasaydınız, asker-sivil insanları öldürmeseydiniz, sadece açlık grevi yapsaydınız inanın bugün birçok ortak sorunumuz çözüme kavuşmuş olabilirdi.

Çünkü bugün hepimiz, açlık grevindeki insanlar ölmesin diye sokakları dolduracak ve ortak hareket ediyor olacaktık! Ama siz farklı hareket etmeyi tercih ettiniz..!

Silaha başvurdunuz. En az sizin kadar demokrasiye muhtaç olan,  insan gibi yaşamayı sizin kadar özleyen insanlara silah doğrultunuz..

Masum Serap’ı canlı canlı yaktınız..!

Bugün bir duyarsızlık varsa eğer Serap’ın yanan vücudunu ve 29 günlük yaşam mücadelesini unutamadığımızdandır.

İşte Kürt sorununu neden çözemiyoruz diye sorulduğu zaman en başında verilecek cevap bu terör ve acımasız saldırılardır. 

Ne kadar meşru olursa olsun silah her hakkı kirletmekte ve yok etmektedir.

Tüm bunlara rağmen AKP hükümeti PKK ile masaya oturdu. Oslo sürecini hatırlayın.

Bence çok yanlış yaptı. Elinde silah olan bir örgütle masaya oturmak büyük bir hatadır.

Buna rağmen yapılanı gördünüz...!

Devlet  büyük bir fiyasko yaşadı, rezil edildi..!

Çünkü amaç haklar falan değil, amaç çok başka.

Ben bu rezilliği kabul edemiyorum.

Ahmet Altan, “Sadece basit bir cümle yeter onları kurtarmaya” diyor, anadilde eğitim hakkınızdır, bu kadar, üç kelime, bu üç kelimeyi söylememek için öldürecek miyiz insanları?” diyor.

Kendisine buradan seslenmek isterim, sizce gerçekten, sorun anadilde eğitim mi?

Gerçekten anadilde eğitim hakkı verilse, ki ben devlet bu hakkı kendiliğinden sahiplerine iade etsin istiyorum, Terör bitecek mi? Seraplar yaşayacak mı?

Öğretmenler ve minicik yavrular huzur içinde okullarında derslerini yapabilecekler mi? Karakol basmalar ve hain pusular bitecek mi?

Bunu çoğu kimse veya siyasetçi açık açık söylemiyor.

Varsa yoksa “Kürt sorunu” diyor. İyi de nedir Kürt sorunu?

Bu sorun anadilde eğitim hakkı ise bunu hep birlikte savunalım.

Serap’ı yakara öldürmenize gerek var mıydı?

Serap’ı yakmak kolaylaştırdı mı bu hakkı!?

Ayrımcılık mı sorun olan? En büyük suç olsun.

Gelin hep birlikte eylem yapalım.

Irkçılık adam öldürmek gibi ağır bir suç olsun.

Evet gelin bu hak verilmiyorsa beraber çıkalım sokaklara, eylemlere, ama kimsenin kılına zarar vermeden.

Ama hayır böyle söylemiyorsunuz, “Kürt sorunu” diyorsunuz.

Bu sorun çözülsün diyorsunuz.

Sizi temin ederim ki bu hakların tamamı sağlanmış da olsa yine de PKK terör eylemlerine devam edecektir.

Yine İETT otobüslerine Molotof kokteyli atacaklar ve yine Serap’ları yakacaklar.

Yine öğretmen kaçıracaklar, yine askerlere kurşun sıkacaklar..!

Çünkü asıl dertleri başka..!

Bunun nedeni ikinci sebepte saklı..!

Aslında birinci sebepteki şiddet ve terör olaylarının nihai amacı ikinci sebep, yani asıl amaca ulaşmaktır.

1920’li yıllardan beri “müttefik” devletler Türk çoğunluğunun olmadığı yerleri Türk boyunduruğundan kurtarmaya kararlıdır.

Bugün bu planların işlemediğini mi sanıyorsunuz?!

Tarihçilerin Kutbu Halil İnalcık, bakın bugünlerde ne diyor;

“..şark meselesi hala devam ediyor. Avrupa ile Rusya arasında Türkiye’nin geleceği konuşuluyor. Türkiye’nin varlığı bu iki güç arasında”

Bu uğurda amaca giden her yolu kullanmaya karar vermişlerdir.

Bölünme korkusu temelsiz bir korku değil bu ülkede.

Bunu bilenler bilir.

Bu planlar yıllar öncesinden işleyen bir plan.

Kime faydası var bu bölünmenin, “Türk çoğunluğunun yaşamadığı yerleri Türk boyunduruğundan kurtarmaya kararlı müttefik devletlere faydası var..!

Zira bu coğrafyaya hakim olan tüm Mezopotamya’nın hakimi olacaktır.

Buna giden yollardan iri “Bağımsız Kürt Devletidir.”

Kürt Teali Cemiyeti İngiliz mandasında bir Kürt Devleti amaçlıyordu.

Wilson İlkeleri en büyük dayanaklarından biridir.

“Milletlerin kendi kaderlerini tayin etme hakkı”.

Kendi kaderlerini tayin etmesinler mi?

Sadece kendi kaderlerini tayin etseler iyi tabi ama tayin edecekleri kader sadece kendi kaderleri değil.

Öyle bir kader ki tüm Anadolunun geleceğini tayin edecek bir kader bu.

Anadolu topraklarında kurulacak bir Kürt devleti tüm Anadolunun, hem Türklerin hem de Kürtlerin bu coğrafyada sefil ve daha bir zavallı hale gelmesi demektir.

İşte bu amaç çok tehlikeli ve kabul edilemez bir amaçtır.

Bu sebepten dolayıdır ki emperyalist sömürgeci devletler çok eski tarihlerden beri ayrılıkçı hareketleri-terörü desteklemiş ve desteklemeye de devam etmektedir.

Elindeki silahı bırakmayan, teröre son vermeyen ve nihai olarak özerkliği-bağımsızlığı amaçladığını söyleyen bir terör örgütünün savunacağı ve alacağı hiçbir hak yoktur..!

Hiçbir hak böyle alınamaz.

Ama diyorum devlet bu hakları yani anadilde eğitim hakkını ve diğer tüm kültürel hakları sahiplerine iade etmeli ve terör örgütünün elindeki bu “hak maskesini” elinden almalıdır.

“Hak maskesi” elinden alınan bir terör örgütü çırılçıplak ortada bırakılmalıdır.

Açlık grevlerine bir de bu açıdan bakın.

Haklarsa hep birlikte eylem yapalım, ama silahları ne yapacağız, patlattığınız bombaları ne yapacağız, yaktığınız okulları ne yapacağız, yaktığınız ve 29 gün can çekişen Serap’ın hayallerini ne yapacağız..!?

Biliyoruz, amacınız “haklar” değil sizin.

O yüzden yanınızda değiliz bunu çok iyi bilin.

Peki bunu Ahmet Altan bilmiyor mu?!

Bence çok iyi biliyor. Ve belki de “evet Kürtler kendi kaderini kendileri tayin etsin, Anadoluda bir Kürt Devleti kurulsun” diyordur.

Eğer bunu biliyor ve savunuyorsa yazılarında daha açık yazmalıdır, çünkü bunları yazabilecek kadar cesur bir adamdır kendisi.

Tüm kültürel ve yasal haklara evet ama “Anadoluda bir Kürt Devletine karşıyım” diyorsa bunu da açıkça ifade etmelidir.

Zira bu tercihler yazılarımızı ve ifadelerimizi daha bir anlamlı kılacaktır..!

Amaç demokrasi, bireysel haklar ise bu hakları inanın terör olmadan hep birlikte elde edebiliriz. Zira her silah Anayasadaki en temel haklarımızın dahi önünde bir engeldir.

Şiddet tüm hakların düşmanıdır.

Bu öyle bir kısır döngüdür ki, terör ve şiddet eylemleri arttıkça askeri ve güvenlik önlemleri artacak, insanların yaşam alanları ve özgürlükleri daha bir daralacaktır.

Zaten yıllarca askeri vesayeti besleyen en temel faktör terör olmadı mı?

Olağanüstü hal yönetimi yıllarca teröre bahane edilmedi mi?

Hal böyle iken terör ile hangi hakkın elde edilmesi düşünülebilir!

Bu da bize gösteriyor ki terörün anadilde eğitim gibi bir derdi yok!

Açlık grevlerinin böyle bir derdi yok!

Evet bu kötü bir şey, insanlar ölmesin, açlık grevi olmasın ama okullar da yanmasın, bombalar patlamasın, askerler öldürülmesin, öğretmenler kaçırılmasın, 17 yaşında Serap’lar hayalleri ile birlikte yakılmasın, kimse ölmesin..!

Amacınız hak aramak ise teröre son verin, cinayetlere son verin, hep birlikte yapalım o açlık grevlerini..!

Ama amacınız haklar değil ise özerklik ve bağımsızlık ise, “kendi kaderimi kendim tayin ederim ve bu uğurda bir ülkeyi komple ateşe atarım” ise canınız cehenneme..!

İster açlık grevi yapın, ister bomba patlatın, ister okul yakın, amaç aynı ise ne yaptığınızın hiçbir anlamı yok.

Ahmet Altan “bütün Türklere, bütün ırkdaşlarıma tek tek sormak isterim, “siz kendi diliniz için dövüşmeyecek kadar korkak, siz kendi diliniz için dövüşmeyecek kadar onursuz musunuz?” demiş.

Kendisine cevaben derim ki; “hayır, biz kendi dilimiz ve vatanımız için Çanakkale’de binlerce şehit verecek kadar cesur ve bu uğurda dövüşecek kadar onurlu insanlarız ama Serap’ı canlı canlı yakanların, anaokulundaki minicik canlara acımayanların, Kürt Devleti ideali ile yatıp kalkan ve bir ülkeyi ateşe atacak kadar gözü kararmışların yanında yer alacak kadar haysiyetsiz birer alçak değiliz ”.

Peki nasıl çözülecek bu sorun.

Bu haklar nasıl sahiplerine iade edilecek?

Bu mücadelenin içinde silahın, kan ve gözyaşının olmadığı zaman çözülecek bu sorun..!

Ne zaman artık okullar yakılmaz, İETT otobüslerine Molotof kokteyli atılmaz ve bir daha Serap’lar yanmaz ise çözülür, askerlere hain pusular kurulmaz ise ve PKK diye bir örgüt ortadan kalkarsa, kendini tasfiye ederse çözülür..!

Sayın Ahmet Altan, ben sizin gibi bir edebiyatçı değilim ve sizin gibi edebi ve etkileyici bir şekilde düşüncelerimi ifade edemiyor olabilirim.

Bu yüzden bunları bir de sizin o etkileyici üslubunuzdan okumak isteriz.

 

Av. Zafer KAZAN

HUKUKİHABER.NET