AA

Cem Vakfı avukatları, 2 bin kişi adına, ''Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi, ibadet için genel bütçeden pay ayrılması ve Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde Alevi inanç önderlerine kadro tahsis edilmesi taleplerini'' reddeden 19 Ağustos 2005 tarihli Başbakanlık kararının iptali istemiyle Ankara 6. İdare Mahkemesi'nde dava açmıştı.
Davayı görüşen 6. İdare Mahkemesi, Başbakanlık kararının iptal istemini oy birliğiyle reddetmişti.

Cem Vakfının kararı temyiz etmesi üzerine, davanın duruşması Danıştay 10. Dairesi'nde yapıldı.

Duruşmaya, Cem Vakfı Başkanı ve avukat İzzettin Doğan, avukatlar Namık Sofuoğlu, İlyas Şahbaz, Jülide Sucuoğlu, Serap Topcu, Başbakanlık adına avukat Müjgan Uçkan ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem katıldı.
Doğan, duruşmada, farklı inançların kamu düzeni, genel ahlak ve sağlığı bozmadığı sürece uluslararası sözleşmelerle güvence altına alındığını ifade etti. Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, Alevilerin inançlarını tatbikinde tasarruf sahibi olamayacağını öne süren Doğan, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve Anayasa'nın da bu serbestliği tanıdığını savundu.

Doğan, uluslararası anlaşmaların ''bir kişinin inancını dilediği şekilde icra edebileceğini, propagandasını yapabileceğini'' öngördüğünü belirterek, Ankara 6. İdare Mahkemesinin kararının hukuku olmadığını öne sürdü.

Mahkemenin karar verirken 677 Sayılı Tekke Ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine Ve Türbedarlıklar İle Bir Takım Unvanların Men Ve İlgasına Dair Kanun'u görmezden gelebileceğini savunan Doğan, ''25-30 milyon Alevinin din ve vicdan özgürlüğünü yok saymak demokrasiye aykırıdır'' dedi.

''İnsanların birbirini boğazlamasını beklemek haksızlıktır"

Alevilerin her türlü vergiyi vermelerine rağmen sadece Sünni inancına göre hizmet almasının kabul edilemez olduğunu ifade eden Doğan, ''Aleviler bunu bir kavga sebebi saymıyorsa bundan sonra da saymayacağı anlamı çıkartılmamalıdır. İlla insanların birbirini boğazlamasını beklemek haksızlıktır'' diye konuştu.

Alevi Çalıştayı'nda ''oybirliğiyle 'Alevilerin taleplerinin makul olduğu' yönünde karar alındığını'' belirten Doğan, bunun ''Aleviler, isteklerinde haklı'' demek olduğunu bu durumda da ''inisiyatifin siyasilere bırakılamayacağını'' söyledi.

İzzettin Doğan, ''Diyanet'in genel bütçeden aldığı paydan Aleviler bir kuruş almamaktadır. Bu tablo karşısında Aleviler bugüne kadar sokağa dökülmedilerse bir takım teşebbüslere girmediyse bu girmeyecekleri anlamına da gelmez'' dedi.

Doğan, 677 sayılı kanun ile kapatılan ibadethaneler arasında cemevlerinin olmadığını, cemevlerinin bin yıldır Anadolu topraklarında var olduğunu savunarak, devrim kanunlarının, laiklik ilkesinin Alevilerin taleplerinin önüne set olarak çekilmesinin de kabul edilemez olduğunu kaydetti.

Duruşmaya Başbakanlık adına katılan Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem de Alevilik ve Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluşuyla ilgili bilgiler verdi.

Kanunlarla dinin hukukla ilgisi olmayan kısmının Diyanet İşleri Başkanlığına devredildiğini, başkanlığın ''İslam dininin itikat, ibadet ve ahlak ile ilgili hizmetlerini yürütmek, ibadet yerlerini yönetmek ve toplumu dini olarak aydınlatmak'' görevleri bulunduğunu anlatan Yeprem, Diyanet İşleri Başkanlığının ''İslam dininin herhangi bir yorumuna göre değil temel öğretilerine göre hizmet ürettiğini'' söyledi.

''İslam dinine meshup olan herkesin tek mescidi var"

Camilerde Alevi imamların da görev yaptığını, Alevi vatandaşların devam ettiği mescitler bulunduğunu ifade eden Yeprem, ''İslam dinine mensup olan herkesin tek mescidi vardır. Sinagog, kilise ve caminin yanında cemevlerine de ibadethane denilmesi, Aleviliğin başlı başına din gibi algılanmasını sağlayacaktır'' diye konuştu.

Alevi Çalıştayı'nda ''cemevlerinin yasal statüye kavuşturulmasının'' kararlaştırıldığını, bu durum ile ''ibadethane statüsü verilmesinin'' farklı olduğunu anlatan Yeprem, cemevlerine ibadethane statüsü verilmesinin mevcut yasalarla mümkün olmadığını belirtti.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın hacla ilgili konularda Maliki mezhebine göre bazı konularda ise Şafi mezhebine göre fetvalar verdiğinden söz eden Yeprem, mezhep ayrılığından doğan farkların camilerde cemaatler tarafından icra edildiğini, hiçbir mezhebe farklı bir ibadethane tahsis edilmediğini kaydetti.

Başkanlığın Türkiye'deki bütün dini oluşumların taleplerini ''İslam'ın temel öğretileri çerçevesinde değerlendirdiğini'' vurgulayan Yeprem, Diyanet İşleri Başkanlığının sadece Türkiye'deki değil, Dünya'daki İslam uzmanlarının görüşlerini aldığını belirtti.

Danıştay Savcısı Yalçın Macar da Ankara 6. İdare Mahkemesinin kararının ''cemevlerine ibadethane statüsü verilmesinin reddi'' kısmının bozulmasını isteyerek, yerel mahkemenin diğer kararlarının da onanmasını istedi.

Tarafları dinleyen Danıştay 10. Dairesi, davaya ilişkin belgeleri inceledikten sonra kararını açıklayacak.