Barış için Akademisyenler’ İnisiyatifi; Sur, Cizre ve Silopi’de terör örgütü PKK’nın hendek eylemleri sonrası gerçekleştirilen operasyonlara ilişkin olarak 10 Ocak 2016 tarihinde “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bir bildiri yayınladı. Bildiriyi ilk etapta 1128 akademisyen imzaladı. İmzacı akademisyenlerine yönelik sert eleştiriler üzerine, bildiriye daha önce imza atmayan  bazı akademisyenler de destek verdi. Böylece imzacı akademisyen sayısı 2 bin 218’e çıktı. 

Hürriyet'ten Mesut Hasan Benli'nin haberine göre; 15 Temmuz darbe girişiminin ardından OHAL sürecinde çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle, bildiriyi imzalayan 404 akademisyen görev yaptıkları üniversitelerden ihraç edildi. İhraç kararlarının ardından savcılar hareket geçerek, akademisyenler hakkında ‘terör örgütü propagandası yapma’ suçundan soruşturma başlattı. 784 akademisyen hakkında dava açıldı, 191 akademisyene hapis cezası verildi. Akademisyenlerin büyük bölümünün cezası ertelendi. Ancak aralarında Prof. Dr. Füsun Üstel’in de bulunduğu 35 akademisyenin mahkûmiyet kararı ertelenmedi. Üstel, hakkındaki 1 yıl 3 aylık cezası nedeniyle Eskişehir Kadın Kapalı Cezaevi’ne koyuldu. Prof. Üstel, yaklaşık 2.5 ay cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edildi. Cezaları onanan 10 akademisyen ifade hürriyetlerinin ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Akademisyenlerin başvuruları tek dosya olarak Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından dün görüşüldü. Toplantıda konuya ilişkin yoğun tartışmalar yaşandı. Müzakereler sonucunda oylamaya geçildi. 8 üye ihlal yönünde oy kullanırken, 8 üye ‘ihlal yok’ dedi. Yasaya göre eşitlik durumunda başkanın oyu 2 sayılıyor. Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, ihlal olduğu yönünde oy kullandığı için ‘ihlal’ kararı çıktı. 

YENİDEN YARGILAMA

AYM, ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla karar örneğinin yerel mahkemelere gönderilmesine, başvuruculara 9’ar bin lira tazminat ödenmesine de hükmetti. Bu kararla kesin hüküm giyen Profesör Füsun Üstel, İbrahim Garip, Yasemin Gülsüm Acar, Ayda Rona Aylin Altınay Cingöz, Melda Tunçay, İzzeddin Önder, Canan Özbey, Nazlı Ökten Gülsoy, Zübeyde Gaye Çankaya Eksen ve Ece Öztan yeniden yargılanacak. Bu kararın yargılaması süren 784 akademisyenin davası için de emsal teşkil edeceği bildirildi.

TERÖRDEN TEMİZLENDİ

Terör örgütü PKK, Diyarbakır ve Şırnak’ın bazı ilçeleri başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu’da kazdığı çukurlar ve tuzakladıkları bombalarla saldırılar düzenlemiş, 20 Temmuz 2015’ten sonra terör örgütü mensuplarınca düzenlenen saldırılarda 793 güvenlik görevlisi şehit olmuş, 300’den fazla sivil hayatını kaybetmişti. TSK, PKK’ya yönelik “çukur” adı verilen operasyonlar düzenleyerek bu bölgeleri terörden temizlemişti. 

BİLDİRİ KABUL EDİLEBİLİR DEĞİL

AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı: “Bildiri esas itibariyle yaklaşımı, değerlendirmesi bakımından kabul edilebilir bir bildiri değildir. Çünkü PKK’nın bölgede büyük can ve mal kayıpları doğuran, Türkiye’nin güvenliği ve esenliğine yönelik açık saldırılarıyla ilgili bir bildiriydi. Burada devletin bu olayları meşru bir şekilde önleme çerçevesinde üstlendiği rolü acımasızca eleştiren bir bildiriydi. Bu bakımdan toplumsal infial yaratan bir mahiyete de sahipti. Hukuken ve siyaseten tartışmalı olan kısmı şu ki, AYM, ilgili kişiler doğrudan şiddete yönelik bir rol üstlenmedikleri takdirde çeşitli olaylara ilişkin değerlendirmeleri ve terör örgütüne karşı devletin meşru görevine yönelik ağır bir eleştirel dili dahi fikir özgürlüğü kapsamında görme eğilimi taşıyor. Ülke zor bir süreçten geçiyor, terörle uzun yıllara dayalı bir mücadelesi var, bu mücadelede devlete yönelik kimi eleştiriler zaman içinde dile getirildi. Ama bu bildiri bu tür eleştirilerin ötesinde, hendek olaylarına ilişkin adeta devleti suçlayan, terör örgütüne hiçbir eleştiri getirmeyen, Türkiye’nin terörle mücadelesine ilişkin gerçeği ıskalayan mahiyetiyle çok problemliydi. AYM’nin yaklaşımı mutlaka önemli, değerlidir, fikir vericidir. Anlamaya çalışmakla birlikte AYM’nin bu kararına eleştirilerimizi de ifade etmeden geçemeyiz. Temelde kimsenin suçlanmasını, kimsenin herhangi bir şekilde hukukla karşı karşıya gelmesini istemeyiz. Böyle bir karşılaşma yaşanması durumunda da bundan memnun olmayız. Ama asıl mesele Türkiye’nin terör tecrübesi çerçevesinde anlamları, kavramları yerli yerine oturtmaktır. Burada yerli yerine oturmayan bir durum vardır. Ümit ederim buradaki örnek olay, AYM’nin neredeyse başabaş hükmü, bildiri sonrası yaşanan toplumsal infial ve buna yönelik tecrübe herkes için fikir verici olur.” 

ÖZÜR BORCU VAR

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel: “Anayasa Mahkemesi barış akademisyenlerine ilişkin kararıyla; olağanüstü halin en tartışmalı kararını mahkûm etmiştir. Hükümetin hukuka zerre kadar saygısı varsa derhal bu tarihi hatadan dönmeli, akademisyenlerin ellerinden alınan görevleri, pasaportları ve bütün hakları iade edilmeli, zararları da tazmin edilmelidir. Uygulayabilecekleri üçlü bir reçete var. 1- Özür, 2 – Hakların iadesi, 3- Tazmin. Bütün hakların iadesi çok hızlı şekilde gerçekleşmelidir.Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın dün yaptığı ve kendi kararlarından sonra başka bir başvuruya gerek olmadan işlem yapılması gerektiği biçimindeki açıklamalarının da bu süreçte altını çizmek gerekiyor. Ancak barış akademisyenlerine bir de Anayasa Mahkemesi’nin özür borcu bulunuyor. Anayasa Mahkemesi, OHAL’in ilk günlerinde ‘OHAL KHK’sının içine bakmam’ diyerek, hükümete bu cesareti verdi.” 

GÖZLER KOMİSYONDA

Gözler şimdi OHAL Komisyonu’na çevrildi. Kamudan ihraç edilen akademisyenler, işlerine dönebilmek için OHAL Komisyonu’na başvurmuştu. OHAL Komisyonu bugüne kadar, akademisyenlerin dosyalarını ele almamıştı. OHAL Komisyonu, AYM’nin kararını dikkate alırsa, hocalara üniversiteye dönüş yolu açılmış olacak. Komisyon başvuruları reddederse, AYM’nin ihlal kararı akademisyenlerin Danıştay’a açacağı davaları da etkileyebilecek.