Diyarbakır'ın merkez Yenişehir ilçesinde, 6 Ocak'ta avukat Ömer Baran'dan haber alamayan yakınları, durumu polis ekiplerine bildirdi. İhbar üzerine olay yerine gelen polis ekipleri, kapıyı açan olmayınca Baran'ın evine girdi. Polis, 3 kişiyi yerde hareketsiz yatarken buldu. Yapılan incelemede avukat Ömer Baran, eşi Müjde Baran ve stajyeri Mahsun Akbaş'ın doğal gaz kaynaklı karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu yaşamını yitirdiği tespit edildi. Olay sonrası evde bulunan 4 muhabbet kuşunun karbonmonoksitten etkilenmediği ve evden canlı çıkarıldığı ortaya çıktı. Avukat Ömer Baran'ın arkadaşı Ahmet İncel, ailenin isteği üzerine kuşları kendi evine götürdü.

EVE GİREN YÖNETİCİ: 3'Ü DE YERDE YATIYORDU

Baran ailesinin yaşadığı apartman yöneticisi Mehmet Gül, olay günü eve ilk girdiği anı anlattı. Yakınlarının onayıyla kapıcının terastan balkona inerek, camı kırıp, içeri girdikten sonra kapıyı açtığını ve kendisinin içeri girdiğini aktaran Gül, odada avukat Ömer Baran, eşi Müjde Baran ve stajyeri Mahsun Akbaş'ı yerde hareketsiz gördüğünü söyledi. İlk olarak nabızlarını kontrol ettiğini ve atmadığını fark ettiğini belirten Gül, sağlık görevlilerini aradığını söyledi. İçeri girdiğinde yoğun olmasa da koku aldığını kaydeden Gül, şunları söyledi:

"Ben o esnada binanın girişindeydim. Ömer Bey'in bir yakını, ondan haber alamadığını söyledi. Beraber daireye çıktık, kapıyı çaldık, ses çıkmadı. Kapıda ayakkabılar vardı ama tepki veren yoktu. Ailesini aradık, kapıcımız ağabeyiyle görüştü. Ağabeyi, eve girmemizi istedi. Kapıcı çatıya çıkıp, terastan girip, salon camını kırıp, içeri girerek, bize kapıyı açtı. İçeri girdim, onların olduğu odaya girince 3'ü de yerde yatıyordu. Nabızlarını kontrol ettim, nabızları yoktu. Hemen 112'yi aradım. Akabinde de 112 ve polis ekipleri geldi. 3'ü de yatak odasında hemen yatağın kenarında yerdeydi. Ömer Baran yatağın sol tarafında, eşi sağ tarafında yüzükoyun, Ömer de sırtüstü yerdeydi; kusmuştu belliydi. Misafirleri olan Mahsun Akbaş, Ömer Baran'ın üstünde yüzükoyun vaziyetteydi."

'SALONDA KUŞLAR VARDI VE CANLIYDI'

Evin salonunda muhabbet kuşları olduğunu ve onları canlı gördüğünü dile getiren bina yöneticisi Gül, "Daireye girdiğimizde kapıcı zaten salondan girdi, salonun köşesinde büyükçe bir kuş kafesi vardı. İçindeki kuşlar canlıydı. İlk girdiğimde bir koku hissettim ama bu ne kadar bir yoğun kokuydu emin değilim, bir koku vardı. Hatta emin olmak için cerrahi maskemi aşağı indirip koku almaya çalıştım. Evet bir gaz kokusu vardı. Eşi rahatsızmış, akşam onu hastaneye götürmüşler, gece 22.00 civarında eve gelmişler. Onları gören en son arkadaşımız, saat 22.00 gibi bırakmış eve" dedi.

'KUŞLARIN OLDUĞU ODANIN KAPISI AÇIKTI'

Kuşları kendi evine alan Ahmet İncel ise avukat arkadaşının evinde başka odada bulunduğunu ve kapısının açık olduğunu söyledi. İncel, "Biz cenazeleri indirdikten sonra oradaki polis, kuşları almamızı istedi. Baran'ın yakınlarının isteği üzerine kuşları evime getirdim. Böyle bir olayda kuşların neden ölmediğin bilemiyoruz. Aynı evin içinde başka bir odadaydı kuşlar ve odanın kapısı da açıktı" diye konuştu.

PROFESÖR KARAKAŞ: TEORİK OLARAK KUŞLARIN ÖLMESİ GEREKİRDİ

Karbonmonoksit düzeyinin insanların ölümüne neden olacak kadar yüksek olduğu evde kuşların ölmemesini değerlendiren Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Ornitoloji Uzmanı Prof. Dr. Recep Karakaş, teorik olarak kuşların da ölmesi gerektiğini belirtti. Vücutlarının küçük olmasının, başka odada olmalarının ve akciğer yapılarının farklı olmasının hayatta kalmalarına kısmen etki yapmış olabildiğini söyleyen Prof. Dr. Karakaş, şöyle konuştu:

"Kuşların da teorik olarak etkilenmesi gerekir. En nihayetinde canlı ve bütün canlılar oksijene ihtiyaç duyar. Kuşlar da bizim gibi solunu yapıyor. Tabi onların solunum sistemi bizimkinden biraz daha farklı, memeli canlılarınkinden farklı. Kuşların akciğer yapısıyla insanların birbirinden farklılık arz ediyor. Örneğin bizlerde alveol varken, onlarda alveol dediğimiz yapı yok. Onlarda parabronkos yapısı var. Ayrıca kuşlarda akciğerlere bağlı hava keseleri var. Bununla bağlantılı olarak da biz nefes aldığımız zaman havadan bir kez faydalanmış olurken, onlar hava aldığı zaman bizim en az 4 katımız kadar havadan faydalanıyor. Yani hem havayı alırken hem de havayı verirken oksijenden faydalanmaları durumu söz konusu. Oransal olarak vermek gerekirse biz oksijenden yüzde 20 faydalanırken, onlar bizim 4 katımız yüzde 70-80 civarında faydalanıyorlar. Tabi doğal olarak bu farklılık bir fark yaratır ama bu her halükarda uzun süre karbonmonokside maruz kaldıkları zaman onların da teorik olarak ölmesi gerekirdi. Ama şöyle yorumlanabilir, vücutlarının küçük olması, bulundukları odanın farklı olması ve akciğer yapılarının farklılığı onların hayatta kalmasına kısmen etki yapmış diyebiliriz."