Ölümlü Tren Kazasında Ceza Yargılamasının Uzun Sürmesi Nedeniyle Yaşam Hakkının İhlal Edilmesi

Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 30/10/2018 tarihinde, Burcu Demirkaya ve Yücel Demirkaya (B. No: 2015/1232) başvurusunda Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

Haydarpaşa (İstanbul)-Ankara seferini yapan yolcu treninin 2004 yılında Sakarya ili Pamukova ilçesi yakınlarında raydan çıkması sonucu aralarında başvurucuların annesinin de olduğu 37 kişi ölmüş, 90 kişi de yaralanmıştır.

Olayla ilgili Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) tarafından soruşturma başlatılmış, olayın neden kaynaklandığına ve kusur durumuna ilişkin bilirkişi raporu alınmıştır.

Cumhuriyet Başsavcılığı, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) Genel Müdürlüğü yetkilileri hakkında yürüttüğü soruşturmada yetkisizlik kararı vermiş ve soruşturma evrakını Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. Bu soruşturmanın sonucu tespit edilememiştir. 

Öte yandan Cumhuriyet Başsavcılığı, makinistler (birinci ve ikinci makinist) ve tren şefi hakkında, demir yolu üzerinde kazaya neden olma iddiasıyla Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açmıştır. Yargılama sonucunda makinistler hakkında mahkûmiyet; tren şefi hakkında beraat kararı verilmiştir. Hükmün başvurucular tarafından temyizi üzerine Yargıtay, sanıklar hakkında verilen mahkûmiyet kararını bozmuştur.

Bozma kararının ardından yapılan yargılamada ise davaların düşürülmesine karar verilmiştir. Bu kararın da temyizi üzerine hüküm bozulmuş, yapılan yargılamada birinci makinist hakkında hapis cezasına hükmedilmiş, ikinci makinistin cezası ertelenmiştir.

Başvurucular hükmü temyiz etmişler ve akabinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır. Yargıtay Ceza Dairesi, eksikliklerin giderilmesi için dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. Davanın temyiz incelemesi henüz sonuçlanmamıştır.

 İddialar

Başvurucular, yolcu treninin raydan çıkması sonucu pek çok kişinin öldüğü ve yaralandığı olay hakkındaki ceza yargılamasının makul süratle yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin usule ilişkin bir yönü bulunmaktadır. Devlet, yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturmayı, makul bir özen ve süratle yürütmek durumundadır.

Kamu makamlarının, tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda -ilgililer diğer hukuk yollarına başvurmuş olsalar dahi- kişilerin hayatının tehlikeye girmesine neden olanlar hakkında bir ceza soruşturması yürütülmesi gerekir.

Demir yolu taşımacılığı faaliyeti niteliği itibarıyla kişilerin yaşamı ve vücut bütünlüğü bakımından birtakım riskler içermektedir. Bu tehlikeli olma durumu nedeniyle kamu makamları, demir yollarının işletilmesinde gerekli güvenlik tedbirlerini almalı; trenlerin seyrüseferinde veya gar ve benzeri işletmelerde istenmeyen ölüm ve yaralanma olaylarının önüne geçmek için makul ölçüler çerçevesinde gerekenleri yapmalıdır.

Başvuruya konu olay 2004 yılında meydana gelmiş olup bu olay hakkındaki soruşturma iki aydan daha kısa bir sürede tamamlanmıştır. Ceza Mahkemesi ilk kararını 2008 yılında vermiştir. Ne var ki kararın kanun yoluna başvurma hakkı olan bazı kişilere tebliğ edilmemesi nedeniyle ilk bozma kararına ilişkin temyiz süreci yaklaşık 2 yıl 6 ay, ikinci bozma kararına ilişkin temyiz süreci ise yaklaşık 2 yılda sonuçlanmıştır. Ceza Mahkemesince en son 24/11/2014 tarihinde karar verilmiş olup yargılama henüz sonuçlandırılamamıştır.

Meydana gelen olayda ölen ve yaralananların fazlalığı nedeniyle ölenlerin yakınları ile yaralıların ifadelerinin tespitinin uzun zaman alması anlaşılabilir bir durum olmakla birlikte, soruşturmadaki hiçbir unsur yargılamanın bu denli uzamasını ve henüz sonuçlandırılamamasını haklı kılmamaktadır. Bu sebeple başvurucu yakınlarının ölümüyle ilgili soruşturmanın makul süratle yürütüldüğü söylenemez.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ve başvuruculara tazminat ödenmesine karar vermiştir.