Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim Önüne Çıkarılmaksızın Yapılması Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlali İddiasının Kabul Edilemez Olduğu

Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 28/11/2018 tarihinde, Salih Sönmez (B. No: 2016/25431) başvurusunda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

Olaylar

Başvurucu 2011 yılında Hâkimler ve Savcılar Kurulunca (HSK) Yargıtay üyeliğine seçilmiş, 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında 21/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucuyu tutuklanması istemiyle 22/7/2016 tarihinde, Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Sulh Ceza Hâkimliği sorgulama sonucunda başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir. Başvurucunun tutukluluğa itiraz talebi üzerine Mahkeme tutukluluğun devamına hükmetmiştir. Başvurucu, bu karara itirazı da reddedilmesi üzerine 9/11/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla -ilk derece mahkemesi sıfatıyla- Yargıtay’da derdesttir ve başvurucunun tutukluluk durumu devam etmektedir.

İddialar

Başvurucu, tutukluluğa itiraz ile tutukluluk hâlinin gözden geçirilmesine ilişkin incelemelerin dosya üzerinden değerlendirildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesi tutukluluğun azami veya makul süreyi aşmasıyla ilgili yapılan başvurularda verdiği kararlarda 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda öngörülen tazminat davası açma imkânının etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut olayda olduğu gibi benzer hak ihlallerinde öncelikle tazminat imkânını sağlayan başvuru yollarının tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel başvuruda bulunulması gerekir.

Somut olayda başvurucunun 22/7/2016 tarihinden 5/4/2018 tarihine kadar 21 ay tutukluluk incelemelerinin duruşmasız, dosya üzerinden gerçekleştirildiği, bu süre içinde hâkim/mahkeme önüne çıkarılmadığı görülmektedir. Başvurucunun yargılaması ancak 5/4/2018 tarihinde yapılan ilk duruşmadan itibaren makul aralıklara Yargıtay’da tutuklu olarak sürdürülmektedir.

Anayasa Mahkemesi yakın zamanda verdiği kararda darbe teşebbüsünden sonraki süreçte Fetullahçı Terör Örgütü ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) veya terörle bağlantılı suçlardan tutuklanan kişilerin tutukluluk incelemelerinin 18 ayı aşan bir sürede hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasının olağanüstü hâl döneminde de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal ettiği sonucuna varmıştır.

Başvurucu hâlihazırda hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış olması dolayısıyla Anayasa Mahkemesince verilecek bir ihlal kararı başvurucunun yeniden hâkim önüne çıkarılmasını sağlamayacak ve serbest kalması sonucunu doğurmayacaktır. Bu durumda yalnızca kişinin hâkim/mahkeme önüne yirmi bir ay boyunca çıkarılmamasıyla ilgili bir hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata hükmedilmesiyle yetinilecektir.  Bu iddialarla açılacak davada bir hukuka aykırılık tespit edildiğinde görevli mahkemece lehine tazminata da hükmedilebilecektir.

Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.