Kanunda yurt dışı kaynaklı “Müstehcenlik” içeren yayınlara erişimin engellenip engellenmeyeceğine ilişkin herhangi bir düzenlemeye olmadığı belirtilen kararda, idareye tanınan yetkinin, yasada anlaşılır, açık ve net olarak yer almadığı kaydedildi. İptal kararının bir yıl sonra yürürlüğe girmesini de benimseyen AYM, hükümete bu konuda yeni bir düzenleme yapması için süre verdi.

Danıştay 13. Dairesi bu konuda baktığı bir davayla ilgili Anayasa’ya aykırılık iddiasını AYM’ye taşımıştı. Davada, TİB tarafından yurt dışında bulunan yer sağlayıcısına “Müstehcenlik” gerekçesiyle resen verilen erişimin engellenmesi kararı ele alınmıştı. Kararda, kanundaki, içeriği müstehcenlik suçunu oluşturan yayınların içerik veya yer sağlayıcısının yurt dışında bulunması halinde bu yayınlara erişimin, TİB tarafından resen engellenebileceğini düzenleyen ifadelerin Anayasa’ya aykırı olduğu ve bu nedenle iptal edildiği belirtildi. Karar oy çokluğuyla alındı.

AYM’NİN DEĞERLENDİRMESİ

Anayasa Mahkemesi’nin resmi internet sitesinden yapılan duyuruda karara ilişkin şu bilgiler verlidi:

“İtiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırılık iddiasını haberleşme hürriyeti ve ifade özgürlüğü yönünden inceleyen Anayasa Mahkemesi özetle aşağıdaki değerlendirmeyi yapmıştır:

Kitlesel haberleşme ve iletişim aracı olarak yaygın şekilde kullanılan ve geleneksel yöntemlere göre gittikçe daha çok tercih edilen internetin haberleşme hürriyeti kapsamında olduğuna kuşku yoktur. Bununla beraber, internetin suç işlemek veya işlenmesini kolaylaştırmak amaçları için sık başvurulan bir araç olduğu da bilinmektedir. Dolayısıyla, internetin telefon veya telgraf gibi geleneksel haberleşme yöntemlerinden farklı olduğu ve internette yapılan her türlü yayının haberleşme hürriyeti kapsamında değerlendirilemeyeceği açıktır.

Haberleşme hürriyeti, haberleşme veya iletişim sağlama niteliği ya da amacı taşıyan ve bu amaçla kullanılan internet içeriğini ya da uygulamalarını güvence altına almakta olup bunun dışında kalan, özellikle de yalnızca suç işlemeye veya suç işlenmesini kolaylaştırmaya yönelik internet yayınları açısından bir koruma sağlamaz. Yalnızca suç işlemeye veya suç işlenmesini kolaylaştırmaya yönelik internet yayınları yapan sitelerle ilgili olarak hâkim kararı olmaksızın idare tarafından resen erişimin engellenmesi kararı verilmesinde Anayasa'ya aykırı bir husus bulunmamaktadır.

Buna karşılık, haberleşme hürriyetine ilişkin hâkim onayı güvencesi, içeriği suç oluşturan bazı yayınlara da yer vermekle beraber haberleşme veya iletişim niteliği ya da amacı taşıyan ve bu amaçla kullanılan, özellikle sosyal medya gibi kitlesel haberleşme ve iletişim aracı olan internet siteleri ya da uygulamalarını da kapsamaktadır. Kitlesel haberleşme aracı olarak kullanılan bu tür sitelerde içeriği suç oluşturan yayınların paylaşılması da söz konusu olabilmektedir. Esas amacı haberleşme ve bilgi paylaşımı olan bu sitelerde yer alan içeriği suç oluşturabilecek yayınlar nedeniyle hâkim onayı olmaksızın sitenin tümüne yönelik olarak resen erişimin engellenmesi kararı verilmesi, Anayasa'nın 22. maddesinde haberleşmenin kanunla yetkili kılınmış mercii tarafından engellenmesi hâlinde engelleme kararının yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulacağı şeklinde açıkça ifade edilen güvenceyle bağdaşmamaktadır.

Haberleşme hürriyetinin yanı sıra, bilgi ve düşünceleri açıklama, yayma, bu bilgi ve düşüncelere ulaşma ve karşılıklı yorum, görüş, eleştiri paylaşma için de etkin olarak kullanılan internete erişimin engellenmesinin ifade özgürlüğü ile de doğrudan ilgili olduğu kuşkusuzdur.

Anayasa'nın 22. ve 26. maddelerinin koruma altına aldığı haberleşme hürriyeti ve ifade özgürlüğü, bu maddelerde belirtilen sebeplerle Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasını düzenleyen 13. maddesindeki ölçütlere uygun olarak sınırlanabilir. Anılan maddeye göre temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamalar ancak kanunla yapılabilir ve demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı gibi hak ve özgürlüklerin özüne de dokunamaz.

13. maddede öngörülen temel hak ve özgürlüklerin “kanun”la sınırlanması ölçütüne göre bir düzenlemenin yalnızca şeklî anlamda değil maddi anlamda da kanun şartlarını taşıması gerekir. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında belirtildiği üzere hukuk devletinin temel unsurlarından olan “belirlilik” ilkesine göre kanunların hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına imkân tanımaması gerekir.

İtiraz konusu kuralda TİB tarafından müstehcenlik suçu oluşturan yayınlara resen erişimin engellenmesi kararı verileceği belirtilmekle yetinilmiş, engelleme kararının ilgili yayın, kısım, bölüm ile sınırlı olarak mı ya da internet sitesinin tümüne yönelik olarak mı verileceği veya Kanun'un 8/A ve 9. maddelerinde öngörülen şekilde erişimin kademeli olarak mı engelleneceği hususlarında bir düzenleme yapılmamıştır. Böylece itiraz konusu kuralla idareye kapsam ve sınırları belirsiz şekilde erişimin engellenmesi yetkisi tanınmıştır. Erişimin engellenmesi kararı verilmesinin dayanağı olan itiraz konusu kural anlaşılır, açık ve net olma zorunluluğunu karşılamadığından Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen temel hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanması güvencesiyle bağdaşmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 13, 22 ve 26. maddelerine aykırı bulunmuştur.” (Asuman ARANCA/Sözcü)