Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara Barosu hakkında 'Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama', 'Nefret ve ayırımcılık' ve 'Hakaret' suçlarından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.

Diyanet İşleri Başkanlığı I. Hukuk Müşaviri Selami Açan tarafından, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verilen suç duyurusu dilekçesinde, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Ankara Hacı Bayram-ı Veli Camiinde, “Ramazan: Sabır ve İrade Eğitimi” konulu Cuma hutbesi anımsatıldı. Erbaş'ın hutbede "Ey insanlar! İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti. Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesi. Yılda yüzbinlerce insan gayri meşru ve nikâhsız hayatın İslami literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu Hiv virüsüne maruz kalıyor. Geliniz, bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim" şeklinde halka İslam'ın evrensel emir ve mesajlarını ilettiği bildirildi.

Ankara Barosu'nun açıklamasına da yer verilen dilekçede, "Şüphelinin, kamusal görevlerinden dolayı Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Erbaş'a ve başkalığımıza yönelik; tahkir edici, küçük düşürücü, alaycı ve hakaretamiz söylemiyle kamu görevlisine alenen hakarette bulunduğu tespit edilmiştir. Din konusunda toplumu aydınlatmakla görevli, halk nazarında saygın ve itibarlı, önder konumundaki Diyanet İşleri Başkanımıza alenen hakaret eden şüpheli hakkında re'sen 'kamu görevlisine alenen hakaret’ suçundan soruşturma ve kovuşturma başlatılması kamusal önem arz etmektedir. TCK'nın 122, 125, 216 ve 131'inci maddeleri  uyarınca, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ederek veya aşağılayarak toplumda nefret ve  ayırımcılığa yol açarak kamu çalışanına görevinden dolayı alenen hakaret eden şüpheli baro ve  yetkili organları hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılarak şüphelilerin  cezalandırılmasını arz ve talep ederim" denildi.

Dilekçe ile Ankara Barosu hakkında, 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama', 'nefret ve ayrımcılık' ve 'hakaret' suçlarından suç duyurusunda bulunuldu.

SORUŞTURMA BAŞLATILMIŞTI

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da Ankara Barosu yöneticileri hakkında re'sen soruşturma başlattığını duyurmuştu. 

Yapılan açıklamada, "Ankara Barosu’nun 26.04.2020 tarihli ve “Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın İnsanlığın Bir Kesimini Nefretle Aşağılayıp Kitlelere Hedef Gösterdiği Konuşmasıyla İlgili Basın Açıklaması” başlıklı açıklaması nedeniyle, Cumhuriyet Başsavcılığımızca, Ankara Barosu hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 216/3 maddesi kapsamında, Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama suçundan re’sen soruşturma başlatılmıştır." denildi.

ANKARA BAROSU'NDAN AÇIKLAMA

Ankara Barosu'nda konuya ilişkin yapılan açıklamada, “Ankara Barosu tarihinde hiçbir zaman dini değerleri aşağılamadığı gibi, görevi gereği Anayasa ile güvence altına alınan din ve vicdan hürriyetinin her zaman savunucusu olmuştur.  Bizler laik, demokratik ve aydınlık Türkiye Cumhuriyeti’nde bir hukuk devleti güvencesinde yaşamak için bedel ödemek gerekiyorsa insan haklarının ve insan sevgisinin yanında; karanlığın, ayrımcı ve ötekileştirici zihniyetin ise tam da karşısında durduğumuzu tarih önünde bir kez daha tüm kamuoyuna saygı ile arz ederiz" denildi. 

Baro'nun açıklaması şu şekilde:

"Avukatlık Kanunu’nun barolara yüklediği insan haklarını koruma görevi gereği sorumluluğumuz olduğu gibi Anayasanın ikinci maddesinde vücut bulan laik ve sosyal bir hukuk devletinde yaşamanın gereğidir. Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesinin üçüncü maddesi, cinsel yönelim ve cinsel kimlik temelli ayrımcılığı yasaklamaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. maddesi de ayrımcılık yasağını açık olarak düzenlemiş olup, yerel mevzuatımızda ise nefret söylemi TCK 216. maddesinde açıkça yasal yaptırıma tabi tutulmuştur.

"HİÇBİR KURUM YASAL DÜZENLEMELERİN ÜSTÜNDE İMTİYAZLARA SAHİP DEĞİLDİR"

Laik devlette yönetim din kurallarına göre değil, toplumun ihtiyaçları doğrultusunda akılcı ve bilimsel verileri esas alan beşeri iradeye dayanır. Kurumları temsil edenlerin yaptıkları açıklamalarda da yasalara, Anayasa’ya ve tarafı olduğumuz uluslararası anlaşmalara uygunluk aranır ve beklenir. Yasa önünde eşit insanların bir kısmını ötekileştirilerek aşağılamak ve kitlelere hedef göstermek açıkça suç olup hiçbir kurum veya kuruluşun temsilcisi yasal düzenlemelerin üstünde imtiyazlara sahip değildir.  

"ORGANİZE BİR ŞEKİLDE ÇARPITILDI"

Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda görevimiz gereği yaptığımız 26.04.2020 tarihli açıklamamızdan bir cümlenin alınarak sosyal medyada organize bir şekilde çarpıtılma çabasının ise laik devlet sisteminden uzaklaşılma arzusuna ve uzun zamandır her fırsatta saldırılan İstanbul Sözleşmesi’nin feshine dönük olması hiç de şaşırtıcı değildir.  

İnsanlık tarihi; zamandan ve coğrafyadan bağımsız bir şekilde çağlar boyunca kanla, nefretle, bir kesimin diğer kesimi ötekileştirip maddi ve manevi dünyada yok etme çabalarıyla geçmiştir. Bu çerçevede, anılan yazı içeriğindeki “çağlar öncesine ait” söylemi, İslam temelinde dini değerleri değil coğrafyadan ve tüm dinlerden bağımsız olarak dünya tarihinde çağlar boyunca yaşanan trajedilere vücut veren ayrımcı ve ötekileştirici zihniyeti ifade etmektedir.  Zira yaşadığımız dönemde insan onuru, uluslararası sözleşmeler ve iç hukukla güvence altına alınmıştır.

Uluslararası ve ulusal düzenlemelerle yasal güvence altına alınmış bulunan en temel insan haklarını savunmaya dönük ve hiçbir suç unsuru içermeyen bu açıklamamız nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkımızda soruşturma başlatıldığını öğrenmiş bulunuyoruz. Ankara Barosu tarihinde hiçbir zaman dini değerleri aşağılamadığı gibi, görevi gereği Anayasa ile güvence altına alınan din ve vicdan hürriyetinin her zaman savunucusu olmuştur. 

Bizler laik, demokratik ve aydınlık Türkiye Cumhuriyeti’nde bir hukuk devleti güvencesinde yaşamak için bedel ödemek gerekiyorsa insan haklarının ve insan sevgisinin yanında; karanlığın, ayrımcı ve ötekileştirici zihniyetin ise tam da karşısında durduğumuzu tarih önünde bir kez daha tüm kamuoyuna saygı ile arz ederiz."

ANKARA BAROSU'NA BİR TEPKİ DE ADALET BAKANINDAN GELDİ

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Diyanet İşleri Ali Erbaş'la ilgili destek açıklamasında bulundu. Bakan Gül'ün açıklamasında, "Diyanet İşleri Bakanı Sayın Ali Erbaş’ın Cuma hutbesinde naklettiği dini hükümler nedeniyle Ankara Barosu’nun rahatsızlığını ifade eden ve yer yer haddi zorlayan açıklamasını esefle karşılıyorum. Sayın Ali Erbaş’ın ifade ettiği hususlarla ilgili bir nefret suçu teşhisi koymak en hafif tabirle hukuki cehalettir. Bu topraklarda her sesten, her kökten, her inanıştan insan, yüz yıllardır barış ve kardeşlik içinde birlikte yaşamış ve yaşamaya devam edecektir. Çok açıktır ki, Ali Erbaş Hocamızın hitabında bu birlikteliğe kasteden hiçbir ifadesi, iması ve beyanı yoktur.

İçinde bulunduğumuz salgın günlerinden tüm dünyanın hayranlıkla izlediği bir dayanışma ruhu sayesinde en az kayıpla çıkmaya hazırlanan ülkemizde, modası geçmiş, katı pozitivist anlayışın halkımız nezdinde bir karşılığının olmadığı açıktır. İtibarını yükseltmek için başkalarının itibarına saldıranların karşısında Anayasamız, milli değerlerimiz ve demokrasimiz bulunmaktadır.

Bu düşüncelerle söz konusu Baronun ifade ettiği hususların, köklü bir hukuk kurumuna yakışmadığını düşünüyor, açıklamayı esefle kınıyorum." ifadelerini kullandı.

BARO’NUN AÇIKLAMASI

Ankara Barosu, Erbaş’ın bu ifadeleriyle ilgili yaptığı yazılı açıklamada “Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın insanlığın bir kesimini nefretle aşağılayıp kitlelere hedef gösterdiği konuşmayı şaşkınlıkla ve ibretle izledik. Şaşkınlığımız; sesi çağlar öncesinden gelen bu şahsın, bir devlet kurumunun başında oturup söylemini kutsal sayılan değerler üzerine inşa ederek halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmesindeki kan kokan cüreti sebebiyledir” ifadelerini kullanmıştı.

HUTBEDEN

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın, ramazan ayının ilk cuma hutbesinde koronavirüs salgınına ilişkin yaptığı konuşmada, "İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, Eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti. Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir, bunun hikmeti. Yılda yüzbinlerce insan gayri meşru ve nikahsız hayatın islamî literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu Hiv virüsüne maruz kalıyor" demişti.

ANKARA BAROSU'NDAN YAPILAN YAZILI AÇIKLAMA ŞÖYLE;