Elazığ, Ağrı, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Hakkari, Iğdır, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Tunceli ve Van barolarının imzası bulunan sonuç bildirgesinde, Türkiye'nin çözüm bekleyen birçok sorunu bulunduğu, bu sorunların çözümü için öncelikle Türkiye'nin toplumsal dokusuna uygun demokratik, sivil yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulduğunun toplumun tüm kesimleri tarafından dile getirildiği ve bu konunun seçim sonrası önemli bir gündem olduğu belirtildi.

Yeni anayasanın müzakere, görüşme, tartışma ve uzlaşma ile toplumun tüm kesimlerinin söz sahibi olabildiği bir hazırlanış sürecine ihtiyaç duyulduğunun ifade edildiği bildirgede, çoğunlukçu değil çoğulcu bir anlayışla yeni anayasanın hazırlanması gerektiğine dikkat çekilerek, bu bakımdan bütün siyasi partilerin yanı sıra sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, dernekler, vakıflar ve toplumun tüm kesimlerinin katılımının sağlanarak beklentilerin karşılanması gerektiği kaydedildi.
    
Yeni anayasada ''insan onurunun'' esas alınmasının istendiği bildirgede, şunlar belirtildi:
    
''Vatandaşların tercihlerine müdahale edilmemelidir. Devletin ve kurumlarının öncelendiği değil, bireyin öncelendiği bir anlayış esas alınmalıdır. Anayasada hiçbir hükme kutsiyet atfedilmemelidir. Anayasanın herhangi bir din, ideoloji ve dil karşısında taraf olmaması, hepsine eşit mesafede yaklaşması sağlanmalıdır. Bu bakımdan anayasa nötr olmalıdır. Yeni anayasada bireyin doğuştan gelen ve seçme hakkı olmayan Kürtçe, Arapça, Lazca, Çerkezce gibi ana diline ilişkin ana dilde savunma, ana dilde eğitim, ana dilin kamusal alanda kullanımı güvenceye kavuşmalıdır. Anayasa hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına dayanmalıdır. Kuvvetler ayrılığı belirgin olmalı, yargı kararlarında devleti değil, adaleti esas almalı, bağımsız ve tarafsız olmalıdır. Yargıdaki çok başlılığa son verilmelidir. Askeri vesayete olanak sağlayan kurumlar kaldırılmalıdır.''
    
Bildirgede, yeni anayasada düşünce ve ifade özgürlüğü ile din ve vicdan özgürlüğünün teminat altına alınarak bireyin inancını yaşamasının önündeki engellerin kaldırılması, farklı din ve inançlara, mezheplere mensup vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanması istendi.
    
Devletin aşırı merkeziyetçi, bürokratik yapısının küçültülmesinin gerektiğinin dile getirildiği bildirgede, şunlar ifade edildi:
    
''Atanmışların ve merkezi yönetimin, seçilmiş yerel idareler üzerindeki vesayetine son verilerek yerel yönetimler, yerinden yönetim ilkesine dayalı olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Kürt sorununun yeni anayasa ile çözümlenmesi sürecinde şiddetten, çatışmadan uzak, silahların sustuğu, uzlaşmacı diyalog yönteminin hakim kılınması için herkes üzerine düşeni hassasiyetle yerine getirmelidir.''
    
-''ÖZEL YETKİLİ AĞIR CEZA MAHKEMELERİ KALDIRILSIN''-

Bildirgede, adil yargılanma hakkına aykırı, özel yargılama usulleri içeren ve yargıda çift başlılığa yol açan, DGM'lerin devamı olan özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması istendi.
    
Bunun yanı sıra Terörle Mücadele Kanunu ile Türk Ceza Kanunun 220. maddesinin de kaldırılması istenen bildirgede, şunlar kaydedildi:
    
''Bu hükümler, toplumun her kesiminde mağduriyetlere neden olmakla beraber cezada orantılılık, suç ve cezaların şahsililiği ilkesine aykırı olup adil yargılanma hakkını ihlal etmektedir. Keza önceleri siyasetçiler, belediye başkanları, yazarlar, gazeteciler ve nihayetinde avukatlar başta olmak üzere kitleselleşen haksız tutuklamalar, kamu vicdanını incitmektedir.''


AA