Bir sözün veya yazının hakaret içerip içermediği, somut olayın özelliklerine, söyleyen şahıs ile mağdur arasında irtibata, mağdurun sıfatına, söylendiği yere, sırf sövme maksatlı olup olmamasına göre değişkenlik gösterebilecektir. Bu konuda net kriterler koyulamaz, somut bir olayla ilgili kişisel değerlendirme veya somut olgu isnadı sayılan hakaret ile soyut küfür denilebilecek sövme fiilleri, bu Ceza Kanunu döneminde aynı maddede ele alınmıştır. Elbette sövmenin hakaretten farklı olarak, bir kaba söz veya ağır eleştiri olarak kabulü zordur. İlgisiz bir biçimde söylenen “sen malsın”, “öküz gibi ne bakıyorsun”, “hıyar mısın oğlum sen” gibi sözler, eğer somut bir olayla ilişkilendirilip kişisel değerlendirme veya somut olgu isnadı biçiminde söylenmemişse, bu durumda kaba söz veya ağır eleştiriyi aşan sövmeden bahsedilebilir. Çünkü TCK m.125’in kabul biçimi ile sövme yalnızca küfür içerikli sözlerden ibaret değildir. Söylendiği yere ve somut olayın özelliklerine göre “kaba söz” veya “ağır eleştiri” olarak kabul edilebilecek bir kelime veya cümle pekala TCK m.125/1’de unsurları gösterilen sövme suçunun gerçekleşmesine sebebiyet verebilecektir.

Örneğin; bir ders veya konferans veya toplantı sırasında tümü ile şahsi etkileşimden kaynaklanan veya hiçbir tartışmanın yaşanmadığı bir durumda sırf hal ve hareketlerinden veya duruşundan duyduğu rahatsızlıkla söylenen çirkin sözler, hakaret değil, bir maddi mahsusu içeren hakaret değil, soyut hakaret, yani sövme olacaktır.

Yine örneğin; bir illiyet bağı içerecek biçimde amirin çalışanını hırsızlıkla suçlaması, hakaret olmayabileceği gibi, bir denetim veya görülen iş sırasında çalışanına duyduğu kızgınlıkla söylenen “hırsız”, “öküz” veya “hıyar” ibareleri sövme suçunu oluşturabilecektir. Hakarette söylenen söz ile mağdur arasında bir illiyet bağı vardır, fail bir sebebe dayalı o sözü söylemişse, ancak söylenen sözde ağır eleştiriyi içeren kişisel değerlendirmenin ötesine geçilmişse, somut olgu isnadında bulunulmuşsa ve bu noktada da failin hakaret kastı varsa, TCK m.125/1’de düzenlenen hakaret suçu oluşur. Sövmede ise durum nettir; hakaret içerdiği iddia edilen söz ile mağdur veya bir hadiseden kaynaklanan tartışma arasında veya gereklilik olmaksızın, durup dururken veya söylenmemesi gerektiği halde fail mağdura küfreder veya kötü söz söyler. Maalesef; Türk Ceza Hukuku’nda hakaretin ve sövmenin suç sayılması, bunların yalnızca maddi ve manevi tazminatla Özel Hukuk kapsamında değerlendirilmemesi, ifade hürriyeti kullanıldığından bahisle hakaret veya sövme içerebilecek sözlerin suç kapsamından çıkarılma çabası işleri zorlaştırmaktadır. Bu da, neticede birbirini etkilememesi gereken ceza ve tazminat dosyalarının sonuçlarına tesir edebilmektedir. Bir başka ifadeyle; hakaret suçundan verilen bir kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya beraat kararı, bu sözle ilgili açılan tazminat davasını etkilememesi gerekirken, etkileyip suçun oluşmadığı yönünde temel delil sayılabilmektedir. Bu yanlıştır, çünkü her suç hukuka aykırı olduğu halde, her hukuka aykırılık suç değildir.

T.C.

Yargıtay

15. Ceza Dairesi

2014/6713 E. , 2016/7761 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık, tehdit, hakaret
HÜKÜM : TCK'nın 157/1, 52/2, 58/6, TCK'nın 106/1-1-c, 53/1, 58/6, TCK'nın 125/1,2, 53/1, 58/6 maddeleri gereğince mahkumiyet

Hakaret, tehdit ve dolandırıcılık suçlarından sanık hakkında verilen mahkumiyet hükümleri, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü;

Sanığın katılana ait ... plakalı araca talip olduğu aracın 6700 TL satımı konusunda anlaştıkları, 09/09/2011 tarihinde tarafların resmi satış yapılmak üzere buluştukları, katılanın paran hazır mı diye sorması üzerine sanık ...'nin cebinden bir tomar para çıkarıp katılanın önünde saymaya başladığı ve param var noter devir işlemi sonunda sana vereceğim dediği ve müştekiyi paranın hazır olduğu yönünde inandırdığı, birlikte notere gidip aracın yasal olarak devrini yaptıkları ancak sanığın resmi satıştan hemen sonra paranın 3000 TL'sinin eksik olduğunu eksik miktarının babası tarafından hesabına gönderileceğini söylediği, sanığın bu beyanı üzerine tarafların çay bahçesinde oturup beklemeye başladıkları sanığın bu sırada devamlı telefonla görüştüğü daha sonra üzgün ve panik bir şekilde eşinin kaza yaptığını söyleyerek aracın anahtarını da alarak uzaklaştığı daha sonra katılanın telefonla sanığa ulaştığı ancak sanığın katılana hitaben "Ulan keriz enayi gördüm de senin gibisini görmedim daha dolandırıldığını anlamadın mı aptal" diyerek hakaret ettiğini katılanın sanığı tekrar aradığı ve sanığı savcılığa şikayet edeceğini söylediği, bu defa sanığın "öyle bir şey yaparsan evini biliyorum kendi arabanla seni çocuklarını dağa kaldırır öldürürüm" diyerek tehdit ettiği, bunun tanık tarafından da doğrulandığı oluş ve dosya kapsamından anlaşılmakla, sanığın tomarla para gösterip parasının hazır olduğu yönünde hile uygulamış olması karşısında tebliğnamede hile unsurunun açıklanması istemiyle bozma talep eden düşünceye iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanığın temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, 19/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

22. Hukuk Dairesi

2012/1045 E. , 2012/4864 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bandırma 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27/10/2011
NUMARASI : 2009/159-2011/294

Davacı, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından 04/06/2009 tarihli bildirimle haklı ya da geçerli sebeplere dayanmaksızın feshedildiğini sözleşmenin feshinden dolayı kıdem ve ihbar tazminatlarının fesih tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı işveren sözleşmenin tamamen haklı sebeplerle feshedildiğini davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacağını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne kara verilmiştir.

Kararı kanuni süresi içinde davalı işveren tarafından temyiz etmiştir.

İş sözleşmesinin, işçinin doğruluk ve bağlılığa aykırı söz veya davranışları sebebiyle işverence haklı olarak feshedilip feshedilmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.

4857 sayılı İş Kanunu'nun 25. maddesinin II. bendinde, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığında işverenin haklı fesih imkânının olduğu açıklanmıştır. Yine aynı maddenin II. bendinin (e) alt bendinde, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan işçi davranışlarının da işverene haklı fesih imkânı verdiği ifade edilmiştir.

Görüldüğü üzere kanundaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları işverene fesih imkânı tanımaktadır.

İşçinin eleştiri sınırları içinde kalan söz ve davranışları ise, işverene haklı fesih imkanı vermez (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 01/12/2009 tarihli ve 2008/ 11819 esas, 2009/ 32509 sayılı karar).

Somut olayda davacının 17/05/2007-04/06/2009 tarihleri arasında davalı işyerinde özürlü kadrosunda pençe işçisi olarak görevlendirildiği davacı hakkında 01/05/2008 tarihli yazı ile performans değerlendirmesinde 149 puan aldığı, aldığı puanın uyarı cezasını gerektirmesi sebebi ile konu ile ilgili iki gün içinde savunma verilmesinin istenmesi üzerine davacının savunmasında “geçerli bir sebebim yok geçerli bir sebebimin mi olması gerekiyor“ demek sureti ile lakayt davrandığı, 18/05/2009 tarihli tutanakla verilen görevleri yerine getirilmediğine ilişkin uyarı yazısını imzadan imtina ettiği, 30/05/2009 tarihinde de işe 2.5 saat geç gelmesine ilişkin tutanak tutulduğu davacının bu tutanağı hayırlı olsun şerhi yazmak suretiyle tebliğ aldığı savunmasında ise eşinin babaannesinin ölümü nedeniyle geç geldiğini “Mahmut enayidir, ne verseniz yer normaldir, biz köleyiz en küçük bir şeyde öküz altında buzağı arıyorsunuz hayırlı olsun güle güle kullanın uyarıyı. Bu arada asistanlardan kol bacak eğitimi alacak arkadaşlar var, a, saygılar yüce makama, merak ettim çerçevemi yapıyorsunuz....bu uyarıyı” şeklinde yazılı savunmasında da aynı tavrı sürdürdüğü, yeminle dinlenen davalı tanığı Atakan Sakin, davacının işyerinde disiplinsiz hareketleri dolayısıyla amirleri tarafından uyarıldığını öğretim asistanı olarak çalışan ..adlı çalışanın uyarıları üzerine davacının bağırarak karşılık verdiğini belirtmiştir. Gerek tanık anlatımlarından gerekse dosyadaki belgelerden davacının işyerindeki davranışlarının ve savunma yazısındaki uslubunun iş etiği, güven ve bağlılık esaslarına aykırı olduğu gibi işyerinde iş disiplinini bozucu, işveren otoritesini sarsıcı nitelikte olduğu açıkça ortadadır. Bu durumda işverenden iş ilişkisini sürdürmesi beklenemeyeceğinden fesih haklı sebeplere dayanmaktadır. İçinin iş sözleşmesinin 4857 sayılı Kanun'un 25/II maddesi uyarınca doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışları sebebi ile fesheden işverenin bildirim şartına uyma, kıdem ve ihbar tazminatı yükümlülükleri bulunmadığından davanın reddi yerine, aksine düşüncelerle kabulü usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir

O halde davalı işverenin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeple BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19/03/2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

1.Ceza Dairesi

2017/2210 E. , 2018/1008 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kasten öldürme
HÜKÜM : TCK'nun 81/1, 29/1, 62, 53, 63. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık ...'ın, maktul ...’e yönelik eyleminin sübutu kabul, takdire ve tahrike ilişen cezayı azaltıcı sebeplerin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle değerlendirilmiş ve reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Oluşa ve dosya kapsamına göre; olay günü sanığın arkadaşı olan tanık ... ile alkol aldıkları, alkolün bitmesi üzerine tanık ...’in alkol almaya büfeye gittiği, arkadaşının gecikmesi üzerine sanığın tanık ...’i aradığı onunda kendisinin bulunduğu yere gelmesini söylediği, sanık olay yerine gittiğinde arkadaşının yanında daha önceden tanımadığı maktulü gördüğü, maktülün "bu hıyar kim lan", "sen mafya mısın" diyerek sanığa sataşması üzerine sanığın kendisine hakaret eden maktul ile tartıştığı, tartışmanın büyümesi üzerine maktul ile sanığın birbirini itekledikleri, sanığın olay sonrası ele geçirilemeyen bıçak ile maktulü yaraladığı, ardından yaralı bir şekilde yere düşmüş olan maktulün üzerine oturan sanığın bıçakla değil ama eliyle vurmaya devam ettiği, bu darbeler sırasında maktulün ölümüne sebep olan kafasındaki yaralanmaların meydana geldiği, meydana gelen yaralanma ile ölüm sonucu arasında illiyet bağının bulunduğu anlaşılan olayda;

1)Sanığın öldürme kastının şüpheli kaldığı ve kastının yaralamaya yönelik olduğu anlaşıldığından, kasten yaralama sonucu ölüme neden olmak suçundan 5237 sayılı TCK'nun 87/4. maddesi 2. cümlesi uyarınca hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde kasten öldürme suçundan hüküm kurulması,

2)24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK'nun 53. maddesinin iptal edilen bölümlerinin değerlendirilmesi zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün tebliğnamedeki düşünce hilafına olarak BOZULMASINA, 07/03/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.

KAYNAKÇA

https://www.hukukihaber.net/hakaret-sucu-makale,6947.html

https://www.youtube.com/watch?v=GOZ7Waq9VkQ