İddiaya göre; 2008 yılında meydana gelen olayda 27 yaşındaki kız, ağabeyinin 50 yaşındaki kayınpederi Z.Ç.'nın sözlü tacizine maruz kaldı. Cumhuriyet Savcılığı'na şikayet dilekçesi veren genç kız, değişik tarihlerde kendisini cep telefonundan arayan Z.Ç.'nın "Senden hoşlanıyorum. Seni seviyorum. Sana içim kıpırdıyor, kanım kaynıyor. Seni gönülden; yürekten sevdim" dediğini öne sürdü. Z.Ç. hakkında, cinsel taciz suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 105. maddesi kapsamında dava açıldı. Mahkeme, sanığın beraatine hükmetti. Kararı cumhuriyet savcısı temyiz edince devreye Yargıtay 14. Ceza Dairesi girdi. Daire; sanığın genç kızı sevdiğini, kanının kaynadığını söylediği, ertesi gün gerçekleştirdiği ikinci aramasında ise yürekten sevdiğini söylemek suretiyle üzerine atılı suçu işlediği gerekçesiyle mahkeme kararını bozdu. 

"Seni oğluma alamadım kendime istiyorum" 

Dava dosyasını yeniden açan 2. Asliye Ceza Mahkemesi, sanığın genç kıza sarf ettiği sözlerin duygu açıklaması niteliğinde olduğu, kanunun aradığı anlamda cinsel amaçlı sarf edilmediğine hükmetti. İlk kararında direnen mahkeme, sanık ile müşteki arasındaki yaş farkı dikkate alındığında sözlerin ahlaken eleştirilebilir nitelikte olduğu kabul edilse dahi, bu sözlerin cinsel taciz suçuna vücut vermeyeceğinin kabul edilmesi gerektiğine dikkat çekti. Cumhuriyet savcısı bu kararı da temyiz edince bu kez devreye Yargıtay Ceza Genel Kurulu girdi. 

Tam 10 yıl süren davada son noktayı koyan Genel Kurul, 'Seni seviyorum, senden hoşlanıyorum, sana kanım kaynıyor' şeklindeki ifadelerin cinsel taciz anlamına geldiğine hükmetti. Genel Kurul kararında; olay tarihinde Z.Ç.'nın akşam 23.00 sıralarında genç kızı telefonla arayarak kendisinden hoşlandığını, gönülden sevdiğini, kanının kaynadığını söylediğine dikkat çekildi. Bir gün sonra sanığın yeniden aradığı genç kıza yönelik sözlerini sürdürdüğü hatırlatıldı. Kararda, "Müşteki genç kız, Savcılıkta; sanığın aile dostu olduğunu, kendisiyle telefonla da görüştüğünü, aile dostu olması ve 55-60 yaşlarında olması nedeniyle konuşmalarında bir art niyet aramadığını, ancak sanığın saat 23.06'da telefon açıp kendisinden hoşlandığını, gönülden sevdiğini, kanının kaynadığını söylediğini dile getirmiştir. Bunun üzerine müşteki kız, 'Siz benim amcamsınız, kızım derken nasıl böyle düşünürsünüz' diyerek telefonu kapattığını, bu durumu ertesi gün kendi ailesine söylediğini, ailesinin ise durumu sanığın eşine bildirdiğini kaydetmiştir. Tanık ise müştekinin telefonda konuşurken ağlamaya başladığını, karşısındaki kişiye 'Nasıl olur Z. amca, ben size amca diyorum, babam yaşındasınız, nasıl böyle bir şey söylersiniz' dediğini belirtmiştir. Sanığın, genç kıza, 'Seni oğluma alamadım ama kendime istiyorum' dediğini anlatmıştır. Sanık, iddianamede belirtilen sözleri söylediğini, bir cahillik yaptığını, pişman olduğunu, şikayetçinin sıcakkanlı olduğunu düşünerek bu sözleri sarf ettiğini savunmuştur" denildi. 

"İç çamaşır hediye etmek de tacizdir" 

Genel Kurul kararında; suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 105. maddesindeki, 'Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adli para cezasına hükmolunur. Bu fiiller; hiyerarşi, hizmet veya eğitim ve öğretim ilişkisinden ya da aile içi ilişkiden kaynaklanan nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ya da aynı iş yerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlendiği takdirde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise, verilecek ceza bir yıldan az olamaz' şeklindeki düzenleme hatırlatıldı. Türk Dil Kurumu'nun 'taciz' sözcüğünü, 'tedirgin etme, rahatsız etme veya sıkıntı verme' şeklinde izah ettiği vurgulandı. Kararda şu ifadelere yer verildi: "Cinsel yönden, ahlak temizliğine aykırı olarak mağdurun rahatsız edilmesi şeklinde tanımlanmış olan cinsel taciz eyleminin ne tür davranışlarla gerçekleştirilebileceği hususunda kanunda bir açıklık bulunmamakla birlikte öğreti ve yargısal kararlarda, mağduru hedef almış, onun vücut dokunulmazlığı ihlal edilmeksizin cinselliğine yönelen söz veya davranışlarla cinsel taciz suçunun işlenebileceği kabul edilmektedir. Cinsel taciz eylemlerinin suç olarak kabul edilebilmesi için bu eylemlerin hukuka aykırı olarak, başka bir ifadeyle mağdurun rızası hilafına gerçekleştirilmiş olması zorunludur. Eylemin cinsel amaçla işlenip işlenmediği ya da hangi fiilin cinsel taciz suçunu oluşturacağı belirlenirken sosyal hayatın gerekleri, tarafların konumları ile aralarındaki ilişki gözetilmeli, bu kapsamda ahlaki kurallara uygun evlenme teklifi, tanışma isteği veya beğeni ifadelerinin cinsel taciz suçunu oluşturmayacağı kabul edilmelidir. Bununla birlikte evlenme veya arkadaşlık isteğinin iç çamaşırı hediye etme veya cinselliğe yönelen sözlerle gerçekleştirilmesi örneklerinde olduğu gibi kaba ve rahatsız edici bir üslupla yapılması, teklifin reddedilmesine karşın eylemin mağduru rahatsız edecek şekilde sürdürülmesi yahut mağdurun Medeni Kanun hükümlerine göre evlenme imkanı bulunmayan bir çocuk veya taraflardan birinin evli olması örneklerinde olduğu gibi evlilik veya arkadaşlık ilişkisinin önünde kanuni veya ahlaki engellerin bulunması durumlarında cinsel taciz suçunun oluşacağında hiç bir şüphe bulunmamaktadır." 

Karar oy çoğunluğuyla bozuldu 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında, genç kızın suç tarihinde 27 yaşında ve bekar, sanığın ise 50 yaşında ve evli olduğu dile getirildi. Kararda şöyle denildi: "Dosya kapsamından taraflar arasında önceye dayalı duygusal bir ilişkinin bulunmadığı da görülmektedir. Daha önce aralarında duygusal bir ilişki bulunmayan şikayetçi ve sanık arasındaki yaş farkı, sanığın medeni durumu ve taraflar arasındaki sosyal ilişki gözetildiğinde; sanığın şikayetçiyi cinsel yönden ahlak temizliğine aykırı olarak rahatsız edecek şekilde ilk aramasında hoşlandığını, sevdiğini ve kanının kaynadığını söylemesinin cinsel taciz suçunu oluşturduğu ortadadır. Bununla birlikte sanığın ikinci aramasını, aile içinde oluşan infialin önüne geçmek maksadıyla gerçekleştirdiği ve bu kapsamda sarf ettiği sözlerin cinsel amaç taşımadığı anlaşıldığından, sanık hakkında TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanma koşullarının bulunmadığı kabul edilmelidir. Bu itibarla yerel mahkemenin direnmeye konu kararının, sanığın zincirleme suç hükmü uygulanmaksızın cinsel taciz suçundan mahkumiyeti yerine, beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir. Karar oy çokluğuyla bozulmuştur." (İHA)