Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Habertürk'te Fatih Altaylı'nın Teke Tek programının konuğu oldu. Feyzioğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından geçtiğimiz hafta Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde kamuoyuna açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı'nı değerlendirdi.

Fatih Altaylı'nın "Anayasa mahkemesinin almış olduğu kararlar ilgili mahkemeler tarafında uygulanmadı... Bu sizce normal mi?" sorusuna yanıt veren Metin Feyzioğlu şöyle konuştu:

Kuvvetler ayrılığına aykırıdır. Hiçbir hukukçu da bu doğrudur demez. Epeydir git gelden sonra Enis Berberoğlu'nun dosyasına bir çözüm bulundu. Bana da sormuşlardı. O zaman demiştim ki, 'Bu karar Meclis'te okunur, nasıl ki kesin hükümle düşmüştü, yeniden yargılanma kararı okunur, durma kararı da akabinde okunur, milletvekilliği geri döner' demiştim. Böyle uygun görüldü, geri döndü. Gönül istiyor ki, bu iş buralara gelmesin. Boşu boşuna enerji kaybediyoruz.

"EYLEM PLANI'NIN BENİ HEYECANLANDIRAN KISMI"

Altaylı'nın "Anayasa Mahkemesi'nin kararına uymayan mahkemeye bir yaptırım olması gerekmez mi?" sorusuna ise Feyzioğlu şu karşılığı verdi:

Bu Eylem Planı'nda düşünüldü. İnsan Hakları Eylem Planı'na iki şekilde bakıyorum. Bir genel geçer laflar. Bunları her gün söylüyoruz. Bin yıldır söyleniyor. Bunlar beni artık bu yaş ve tecrübemle heyecanlandırmıyor. Beni heyecanlandıran kısmı sorunu tespit etmiş mi, çözüm önermiş mi? Anayasa Mahkemesi, İnsan Hakları Mahkemesi'ne uymamak, insan haklarına duyarsızlık göstermek hakimin tayin ve terfisinde öncelikli olarak dikkate alınacak. Sahadan da çok ciddi bilgiler toplandı. Bunun içinde biz de varız. Adeta keyfi hüküm veren hakimlerin kararlarını sadece bozmakla yetinmeyecekler, aynı zamanda tayin ve terfiden sorumlu olan HSK'ya da 'Bu hakim böyle yapıyor' diye bildirilecek. Bu çok önemli.

Feyzioğlu konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

"BU BELKİ DE ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNDEN ÖNCE BİR YOL TEMİZLİĞİ"

Eylem Planı iki üç günlük plan değil. Stratejik planın devamında yol haritası. Hukuk fakültelerine 190 bin barajı getirdik. En son Eylem Planı'nda sayın Cumhurbaşkanı 'Bu baraj daha da yükselecek' diyerek kaliteyi arttırdı. Hukuk fakülteleri 5 yıla çıkacak. Akademisyen olarak o 5 yılın nasıl doldurulacağını görmeden konuşamam. Beni planda heyecanlandıran ara halkalar var. Avukatlardan 1200 küsur rapor geldi. Bunların hepsini tasnifleyip, okudum. Barolar Birliği Başkanı olarak bu planı alır somut olanlara bakarım. Vatandaşlar da bakar. Anayasa değişikliğinden önce bir yol temizliği yapsak diye düşünüyordum. Bu belki de yol temizliğidir. Bu çerçevede HSK'nın yapısının değişmesi gerektiği söylenebilir. Kuvvetler ayrılığını yeterince sağlamadığını, en azından şaibe yaratabildiğini, toplumun önemli soruşturma ve kovuşturmalar üzerinden tribüne yollayıp, birbirine kamplaştırma üzerinden malzeme verdiğini düşünüyorum. Türkiye Barolar Birliği'nin HSK'ya birer temsilci vermesin istiyorum. Çünkü vatandaşı savunuyorsunuz. Süreçten ve sonuçtan daha umutluyum.

"HDP'DEN PKK'NIN BİR TERÖR ÖRGÜTÜ OLDUĞUNU DUYMAK İSTERİM"

Hiç kuşkusuz her siyasi partinin eğer demokrasinin vazgeçilmesi ise terörle arasına kesin mesafe koyması lazım. Bunu aklı başında hiç kimse tartışmaz. Şiddetin olduğu yerde hak, demokrasi olmaz. Özetle şiddetle arasına net mesafe koymayan siyasi partinin demokrasinin vazgeçilmezi diye tanımlanan siyasi partilerden olabileceğini düşünmüyorum. Mecbur kaldığı için 'ölenlerin acısı yüreğimizde' cümlesi. PKK'lılar da ölmüş, askerler de şehit olmuş. Niyet okumayalım ama 'Ben PKK'lıları kastettim' veya 'Ben askerleri kastettim' diyebilir. Net olarak lanetleyeceksin. Meclis'te grubu olan partilerin tamamından, özelde de HDP'den PKK'nın bir terör örgütü olduğunu, terör eylemlerinin hiçbir mazeretinin bulunmadığını duymak istiyorum. Hele bir cümle var ki, evlere şenlik diyeceğim ama şenlik menlik değil. 'Efendim herkes silah bıraksın'. Yani polis, asker de silah bıraksın. Böyle bir dünya yok.

"KAPATMA DAVALARI SEÇMENLER ÜZERİNDE RADİKALLEŞME ETKİSİ YARATIYOR"

Siyasi partiler kapandıktan sonra çok hızlı filika partiler kurulur. Hele hele kitle partisi olmayıp daha ideolojik yapısı olan bu partilerin teşkilatlanma kabiliyeti vardır. Dolayısıyla burası kapatılırken, buraya geçilir. Kaygım şu; HDP'nin seçmeni acaba kapatma davasıyla birlikte radikalleşir mi? Çünkü kapatma davaları seçmenler üzerinde radikalleşme etkisi yaratıyor. HDP'ye oy veren seçmen benim gözüm de başka partilere oy veren seçmenler gibi Türkiye'nin birinci sınıf vatandaşıdır. HDP kapatılmasının hukuki gerekçeleri olduğu söyleniyor. Anayasamız, kapatma yerine devlet yardımından mahrum bırakma gibi ara seçenekler de koymuş.