Adalet Bakanı Bekir Bozdağ dün Türkiye Adalet Akademisi’nin Eğitim Dönemi Açılış Töreni’nde genç hâkim ve savcılara seslenirken, “Geciken adalet tartışmaları Türkiyemizin gündeminden düşsün. Yargı mensuplarımızın hem ihtiyaçlarını karşılamak hem de yargımızı Avrupa’daki standartlara taşımak hatta onun da ilerisine götürmek bizim ana vazifemizdir” dedi. Bozdağ, törendeki konuşmasında özetle şunları söyledi:

DERDİNİ ANLATMAK İSTEYEN GELSİN

“Lütfen kulağınızı, ‘Ben hâkime derdimi anlatmak istiyorum’ diyenin sesine verin. Onun gözünün içine bakın. Onlara görüş söylemeyin, yol göstermeyin. Siz karar verirsiniz. Ama size derdini anlatmak istiyorsa bir anne, bir baba veya herhangi birisi gelsin size anlatsın derdini.

Verdiğimiz kararlar kadar vatandaşın adalet ve hak arayışında size ulaşmak istediğinde ulaşılabilir olmanız, size meramını anlatmak istediğinde meramını dinleyen olmanız emin olun yargıya olan güveni de adalete olan güveni de size olan güveni de yükseltir.

Onun için de diyorum ki lütfen adaletin kapısını açık tutun. Adaletin kapısı sadece adliyenin kapısı değil, esas adaletin kapısı hâkim ve savcıların kapısıdır. O kapıyı halka kapatan, adaletin kapısını halka kapatmış olur. ”

AVUKATLA NİYE GÖRÜŞMÜYORSUN?

Bozdağ konuşmasında avukatlarla görüşmeye ilişkin de şunları söyledi:

"Avukatla görüşmüyor. Niye görüşmüyorsun? 'Tarafsız, bağımsızlığım zedelenir. Falan filan der, filan şunu der.' Bilin ki sizin verdiğiniz kararlara göre değerlendiriyor insanlar. Kararlarınız adil olduktan sonra istinaftan geçtikten, Yargıtay ve Danıştay'dan geçtikten sonra sizin kiminle görüştüğünüzün bir kıymeti var mı? Ama bakıyorum pek çok yerde işte kapısına yazı yazıp 'Avukatla görüşülmez' diyen yazı yazan maalesef meslektaşlarımız çıktı. Hakim olabilir mi böyle biri? Hakim olamaz. Ama mesleğe girmiş. Halkın hakimisiniz. Siz devlet adına, Cumhuriyetin savcısısınız, Cumhuriyetin hakimisiniz. Ama bu Cumhuriyetin sahibi de Türk halkıdır, Türk milletidir. Siz Türk milletinin, Türk halkının hakimi ve savcısısınız. Onlara saygı, onlara hürmet, bizim de vazifelerimizden bir tanesidir. Yüz yüzelik ilkesini sadece sanığın gözünün içine bakmak, yüzüne bakmak gibi alırsak doğru yapmış olur muyuz? Bir kesime göre oluruz. Çünkü yüz yüzelik gerçekleşiyor. Ama bir de size meramını anlatmak isteyenler olur. Lütfen kulağınızı,  'Ben hakime derdimi anlatmak istiyorum' diyenin sesine verin. Onun gözünün içine bakın. Onlara görüş söylemeyin, yol göstermeyin. Siz karar verirsiniz. Ama size derdini anlatmak istiyorsa bir anne, bir baba veya herhangi birisi gelsin size anlatsın derdini. Emin olun size anlattıktan sonra sizin kararınız onun yüzde 100 aleyhine olsa bile onun sizin adaletinize olan güveni yüksek olur."

"Verdiğimiz kararlar kadar vatandaşın adalet ve hak arayışında size ulaşmak istediğinde ulaşılabilir olmanız, size meramını anlatmak istediğinde meramını dinleyen olmanız emin olun yargıya olan güveni de adalete olan güveni de size olan güveni de yükseltir. Kapınızı halka kapamayın. Tarafsızlık, bağımsızlık, halka küsmek, kapıyı kapatmak, avukatla görüşmemek değildir. Bunu söylemek ilkellikten başka hiçbir şey değil. Bu yanlış anlayışı bir türlü tasfiye edemedik. Ama ben bir kez daha buradan ifade ediyorum, ifade etmekten de vazgeçmeyeceğim. Çünkü biz adaletin kapısı, yargının kapısı herkese açık derken esasında dediğimiz şey şu, hakimlerimizin, savcılarımızın kapısı herkese açıktır. Yoksa adliyelerin kapısının açık olmasının bir kıymeti yok. Oraya gelen kişi size geliyor, sizin kapınızın açık olması adaletin kapısının açık olması anlamına gelir. Vatandaşın size ulaşması adalete ulaşması, yargıya ulaşması anlamına gelir. Size ulaşamazsak, sizin kapınız açık olmazsa o zaman adaletin kapısını kapayıp, kapının arkasında oturan hakim ve savcı olmaktan fazla ileri gitme şansınız olmaz."