İnceleme raporunda, uzun süren ve verimsiz yargılamaların hâkimleri iş yükü altında ezerken avukatları işsiz bırakarak yargı sistemi ve ekonomiyi kilitlediğine işaret edilerek, yanlış kullanılan “bilirkişilik sisteminin”nin süreci tıkadığı vurgulandı.

Türkiye’de yargı sisteminin sorunlarını tespit ederek çözüm önerileri üretmek üzere kurulan “Daha İyi Yargı Derneği”, 30 Mayıs 2019’da açıklanan “Yargı Reformu Strateji Belgesi 2019” hakkında üç aylık bir çalışma sonucunda ayrıntılı bir rapor hazırladı. Yeni adli yılın açılışı vesilesiyle Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu, TBMM, ilgili bakanlıklar, sivil toplum kuruluşları, medya ve kamuyu ile paylaşılan “Yargı Reformu Stratejisi 2019 Belgesi Hakkında Daha İyi Yargı Derneği Görüş ve Önerileri” raporu, Türk hukuk sistemini önemli sorunlarına kök sebep analizi yaparak, çözüm önerileri sunuyor. 

EN ÜST DÜZEYDE SAHİPLENİLMESİ SEVİNDİRİCİ

2009 ve 2015 strateji belgelerini güncelleyen “Yargı Reformu Stratejisi 2019” belgesinin 30 Mayıs 2019 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kamuoyu ile paylaşılarak, yürütme gücünün en üst seviyesinde sahiplenilmiş olmasının sevindirici olduğu vurgulanan raporda, “Ayrıca, ‘Yargı Reformu Strateji  Belgesi 2019’un takdir edilmesi gereken bir diğer yönü, hazırlanmasında öncekilere göre daha geniş bir paydaş kesiminin kapsanmış, vatandaşın talep ve şikâyetlerini belirlemek için geniş çaba gösterilmiş olmasıdır. 10 Ocak 2018 tarihindeki Adalet Şûrası ile başlayıp belgenin kamuoyuna açıklandığı 30 Mayıs 2019 tarihine kadar geçen 1 sene gibi görece kısa bir süre içinde, oldukça ağır planlama, koordinasyon gerektiren çalıştay, konferans, toplantı ve görüşmeleri gerçekleştiren ve sonucunda belgeyi ortaya çıkarmış olan Adalet Bakanlığı bürokratlarının özverileri, tek başına ve belgeden bağımsız olarak, takdire şayandır” denildi.

Belgedeki en önemli beyanın; hukukun ekonomi ile yakın ilişkisinin olduğuna dikkat çekilen raporda, iyi işleyen bir hukuk sisteminin yatırım ortamını iyileştireceğine dair görüşün tüm kesimler tarafından dile getirildiğine işaret edildi. Ancak bu açıklamanın tek başına yetersiz olduğuna değinilen raporda, “Hukuk ve ekonomi ayrı şeyler değildir; hukuk, ekonominin sinir ve kan damarları gibidir; hukuk ne kadar iyi çalışıyorsa ekonomik başarı o kadar yüksek olacaktır” denildi.

YARGI REFORMU TÜRKİYE’NİN POTANSİYELİNİ GERÇEKLEŞTİRMESİ İÇİN GEREKLİDİR

Türkiye’nin; tam bağımsız, etkin, şeffaf ve hesapverir bir yargıya sahip olarak; hukukun üstünlüğünü başta kamu kesimi olmak üzere toplumun her alanına yaydığı taktirde özgürlükçü ve katılımcı bir demokrasiye sahip olacağına işaret edilen raporda, şöyle denildi: “İleri bir hukuk düzenine ve demokrasiye sahip olan Türkiye, Doğu ile Batı’nın birbirini daha iyi anlamasını ve aralarında etkin etkileşim ve işbirliğinin oluşmasının anahtarı gibidir. Bu gerçekleştiği takdirde Türkiye, uluslararasında barış ve istikrarın sağlanmasına ve dünyada çatışmaların önlenmesine önemli katkılarda bulunarak sadece kendisi için değil; içinde bulunduğu hassas coğrafya, komşuları ve dünya için büyük fırsatların kapısını açabilir. Dolayısıyla Türkiye’nin demokratikleşme ve bu yolda kurumlarını reform etme konusundaki çabalarını AB üyeliğine bağlamak ve şartlandırmak doğru değildir. Türkiye kendi geleceği, kendi amaçları için reform yapması gerektiğini unutmamalıdır.”

GÜN: SİVİL TOPLUM OLARAK GÖREV ÜSTLENMEYE HAZIRIZ

Raporu açıklayan Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün, Yargı Reformu Stratejisi 2019 Belgesi’nin, en üst düzeyde sahiplenilmiş olmasının sevindirici olduğunu, ancak belgenin Avrupa Konseyi’nin 2019 İlerleme Raporu’nda getirilen eleştirileri gidermeye ve toplumun yargı reformu beklentilerini karşılamaya yeterli olmadığını belirtti. Gün, “Çalışmayı, bir strateji belgesi olmaktan daha çok bir politika belgesi olarak değerlendirilebiliriz. İçerdiği konularda bir durum tespiti, gelecek tasarımı, vizyonu ve uzun erimli bir plan ile ülkemizin katkısına somut fayda sağlayacak bu çalışmaya, Daha İyi Yargı Derneği olarak katkı sunmaktan memnuniyet duyarız” ifadesini kullandı.

Gün, “Tüm tarafların kapsanacağı, sorunların ve kök sebeplerin isabetli olarak tespit edileceği, tüm paydaşlarca benimsenecek bir strateji belgesi oluşturulması için kamuoyunu ufuk açıcı, olumlu ve yapıcı öneriler yapmaya davet ediyoruz.  Daha İyi Yargı Derneği olarak siyaset üstü bir anlayışla ve tüm siyasi görüşlere eşit mesafede durarak yeni bir strateji belgesinin oluşturulması gerektiği inancındayız. Kuruluş amacımıza uygun olarak belgenin mükemmel bir strateji haline getirilmesi ve bundan sonra hazırlanacak olan strateji belgelerinin bilimsel, kapsamlı ve sonuç almaya yeterli olmasını sağlamak için çalışmaya hazırız” şeklinde konuştu.

YARGI YÜKÜNÜN HAFİFLEMESİ EKONOMİYE KATKI SAĞLAR

Uzun süren davaların hem yargı sistemi hem de ülke ekonomisi üzerinde önemli bir yük oluşturduğuna dikkat çeken Mehmet Gün, Türk hukuk sisteminde performans ve verimliliğin artırılmasının kangren olmuş ağır iş yükü konusunu çözeceğine işaret etti. Gün, “İlk derece mahkemelerinde ortalama 4 - 5 yıl süren, tarafların ortalama 15 kere lüzumsuz yere adliyeye giderek israf edilen zamanlarını daha iyi ve verimli değerlendirmek bu davaları ortalama 50 ila 100 gün içerisinde tek celsede ve makul maliyetle çözmek mümkündür. Daha İyi Yargı Derneği kurulurken 105 ticaret davasını örnek alarak yaptığımız incelemede, bir davanın ortalama 15 duruşma ve 1529 günde sonuçlandığını gördük. Bu sürenin nasıl kullanıldığına baktığımızda ise, ilk iddia ve savunma aşamasının 90 gün, delillerin toplanması ve ön meselelerin 819 gün, bilirkişi görüşlerinin 580 gün ve kararın da son 30 günde alındığını tespit ettik. Arada yapılan duruşmalar ise 5’er dakikalık ve büyük oranda yazılı olarak dilekçelerle yürüyor. Oysa taraflar tüm belgelerini tam ve doğru ifşa ile masanın üzerine koyması ve sonucun tek duruşmada verilmesi durumunda dava süreleri 15 kat daha azalacak ve 1529 gün süren dava, 100 günde tamamlanacak. Davaların maliyeti de beş kat daha az olacak. Böylece yargı sisteminin üzerindeki 60 saatlik iş 18,5 saate inecek. Bir hâkim ortalama yüz davaya bakacak iken 33 davaya bakar hale gelecek. Bu da hem yargı sistemi üzerindeki hem de ekonomi üzerindeki yükü azaltacak. Böylece adil ve isabetli karar verme oranı da artacaktır” şeklinde konuştu.

Tam ve doğru ifşa ile oluşacak kazanımlar

STRATEJİ BELGESİNİN KAZANDIRDIKLARI

Yargı Reformu Stratejisi 2019 belgesi, Daha İyi Yargı Derneği tarafından önerilen “Tam ve Doğru İfşa ve İbraz” politikasını büyük ölçüde kapsıyor. Yargılama süreçlerinin daha etkin kılınması için "Dürüstlük İlkesi" merkezli aksiyonlar öneren politikanın gerçekleşmesi için Yargı Reformu Stratejisi’nde çeşitli bölümlerde dağınık olarak yer alan şu maddeler kısmen yeterli.

- Tek celse kuralının hayata geçirilmesi

- Avukatlara belge temini konusunda daha geniş yetkiler tanınması

- Bazı iş ve işlemlerin yapılması için avukatların görevlendirilmesi

- Taraflar tarafından sunulan belgelere güvenin esas olması

- Dava sürecinde dürüst davranmayan taraflara getirilmiş yaptırımların uygulanması

Ayrıca stratejide yargı sürecinde dürüstlük ilkesi bir etik sorun olarak dar kapsamda değerlendirilmemiş, yargının etkin çalışması ve davaların daha kısa sürede bitmesi için bir süreç sorunu olarak ele alınmıştır.

Söz konusu adımların birbiri ile ilişkisi ortaya konarak, planlı ve gelecek vizyonu ile sunulması ve bilirkişilik sisteminde ciddi iyileştirmelerin yapılması halinde yargının etkin çalışarak ekonomik ve sosyal kalkınmaya katkıda bulunması önünde bir engel bulunmuyor. Söz konusu vizyon ve bütüncül yaklaşım aşağıda ayrıntılarını verdiğimiz Tam ve Doğru İfşa Politikası’nda mevcut.

İNCELEME RAPORUNDA DİKKAT ÇEKEN BAŞLIKLAR

İnceleme Raporu’nda sekiz ana başlıkta toplanan Yargı Reformu Strateji Belgesi 2019’daki tüm maddelere ilişkin olumlu ve geliştirilmesi gereken konulara, gerekçeleri ile birlikte yer verildi. İnceleme Raporu’nda şu noktaların altı çizildi:

Amaç 1: Hak ve Özgürlüklerin Korunması ve Geliştirilmesi:

- Sulh ceza hâkimlerinin kararlarına karşı itirazlar, diğer bir sulh ceza hâkimine değil, daha kıdemli ve uzman mahkemelere yapılmalı; bu konuda sorumluluk bir grup sulh ceza hâkimi ile sınırlı kalmamalı, tüm yargı camiasına dağıtılmalıdır. Bu yöntem, sulh ceza hâkimleri hakkındaki olumsuz kamuoyu önyargılarını da gidermeye yarayacaktır.

- Cumhuriyet savcılarının yetkilerini nasıl kullanacakları en ince ayrıntısına kadar düzenlenmeli, kişilerin hak ve özgürlüklerini zerre dahi sınırlandırabilen tüm işlem ve kararları bu hususta özel olarak geliştirilmiş mahkemelerden karar almasına tabi olmalı; bütün karakollarda bir savcının bulunması ve böylece hak ve özgürlükler en uçta bile korunmalıdır.

YÜRÜTMENİN YARGIYI ISLAH ETMESİ DÜŞÜNÜLEMEZ

Amaç 2: Yargı Bağımsızlığı, Tarafsızlığı ve Şeffaflığının Geliştirilmesi

- Yürütme gücünün “kendisini denetleyerek dengelemesi”, hukukun üstünlüğü için ise “tam bağımsız olması gereken yargıyı ıslah etmek istemesi”, kendi içinde garip ve çelişkilidir. Bu çelişkinin bir sonucu olarak belge, AB İlerleme Raporunun “geriye gidiş olarak değerlendirdiği; HSK üyelerinin yürütme tarafından seçilmesine ve Adalet Bakanı ve Müsteşarı olmaksızın işlevini gösteremez olmasına karşı eleştirilere bir cevap içermemekte; hali hazırdaki sorunlu durumu savunmaktadır. Derneğimiz belgedeki bu duruş ve görüşe şiddetle karşıdır.

- “Bir kısım hâkimlere” coğrafi teminat verileceğine ilişkin faaliyet önerisi, HSK’nın tayin kararlarına karşı yargı yolu açılmadığı takdirde bir hüküm ifade etmeyecek, kurumsal bir güven oluşturmayacaktır.

- Hakim ve savcılık mesleklerine girişteki mülakat sınavının geniş temsile dayalı bir heyet tarafından yapılacağı belirtilmektedir. Kamuoyu mülakat sınavından değil yapılış şeklinden şikâyetçidir. Mülakat sınavları ve sonucunda verilen kararlar demokratik yönetimin temel şartı olan şeffaflık ve hesapverirlik unsurlarını yerine getirmemektedir.

YARGININ TAM BAĞIMSIZ VE HESAPVERİR OLMASI SAĞLANMALI

- Yargının şeffaf ve hesapverir olmadığı, HSK’nın yargı unsurları hakkında verdiği veya yargı unsurlarının kendi meslektaşları hakkında verdiği kararlara karşı yasal başvuru imkânının bulunmadığı, yani yargısal denetiminin olmadığı yerde yargı etiğinden bahsedilmesi inandırıcı değildir. Örneğin bir yandan şeffaflıktan ve hesapverirlikten bahseden Yargıtay’ın, kanuni dayanağı olmadan kendi iç yönetmeliği hükmüne dayanarak tetkik hâkimlerinin raporlarını gizli tutması karşısında etik değerlerden bahsetmesi garip değil midir?

Amaç 3: İnsan Kaynaklarının Nitelik ve Niceliğinin Artırılması

- Yargılamalarda nitelik geliştirilmeden – başka bir deyişle yargının verdiği hizmetin niteliği ve kalitesi artırılmadan iş yapıp süreçlerinin niteliği geliştirilmeden insan kaynaklarının niteliğini geliştirmek mümkün değildir. Nitelikli insan kaynağı nitelikli işler yapmak için edinilebilir. Bilinmelidir ki verimli çalışmanın olmadığı yerde niceliksel insan kaynağı artışı karmaşa ve karışıklıkları artırır, verimliliği aşağı çeker ve sorunları büyütür.

- Hukuk mesleklerinde ise sınavları başlatmadan önce kariyer planları yapılmalı sınav getirilecekse herkese ve her aşamada yapılmalıdır. Hakimler ve savcılar gibi avukatlar için de kıdemlilerden gençlere bilgi ve tecrübe aktarımı artıracak, mesleki gelişmeyi hızlandırarak ve kurumlaştıracak, meslek içi eğitimi de içeren kapsamlı bir kariyer planı yapılmalıdır.

BİLİRKİŞİLİK BİR MESLEK OLMAKTAN ÇIKARILMALI

Amaç 4: Performans ve Verimliliğin Artırılması

- Bilirkişi bulma, görevlendirme ve takibi işlerini hâkime yaptırmak, hepsi özel şahıslar olan bilirkişilik yapanları ‘gayrı resmi hâkim” imiş gibi muamele etmek ve neredeyse hâkim yardımcısı mevkiine getirerek korumak tarafların iddia ve savunma hakkına açık ve haksız bir müdahale niteliğindedir.

- Bilirkişilik, oldukça yozlaşmış olan bir kurumdur. Gittikçe daha sıkı şekilde kurumlaştırılması ve yozlaşmış bu kuruma hem idari olarak hem de yargısal olarak sahip çıkılması; bilirkişilikteki bozuşma, yozlaşma ve çürümüşlüğü olduğu gibi yargıya taşımaktadır.

- İlk derece mahkemelerinde ortalama 4 - 5 yıl süren, tarafların ortalama 15 kere lüzumsuz yere adliyeye giderek israf edilen zamanlarını daha iyi ve verimli değerlendirmek bu davaları ortalama 50 ila 100 gün içerisinde tek celsede ve makul maliyetle çözmek mümkündür.

AVUKATLARA TÜM HAKLARI VERİLMELİ

Amaç 5: Savunma Hakkının Etkin Kullanımının Sağlanması

- Kamu görevlisi olduğu tartışmasız olan avukatlara yeşil pasaport değil tüm hakları verilmeli; mesleğin gerektirdiği statü, önem ve yetkiler teslim edilmelidir. 

- Belgede isabetle belirlenen görevsizlik ve yetkisizlik kararlarının hızlıca ve yargılamayı geciktirmeden halledilmesi sağlanmalıdır. Vatandaşın hangi mahkemeye gidileceğini tam olarak bilmemesinin sorumlusu devlettir ve devlet vatandaşın en doğru mahkemeyi en hızlı şekilde bularak davasının görülmesine başlamasını sağlaması zorunludur.

Amaç 6: Adalete Erişimin Kolaylaştırılması ve Adalet Hizmetlerinden Memnuniyetin Artırılması

- Hukuk, ceza, idari ve vergi yargılamalarında süreye tabi tutulan usul işlemleri hakkında farklı süreler ve ilkeler belirlenmesi uygulayıcıları tuzağa düşürmekte, haksız yere süre kaybı ve sair nedenlerle hak kayıpları ortaya çıkabilmekte ve bunlar tamir edilememektedir. Sürelerin yeknesaklaştırılması bunu ortadan kaldırabilir ancak farklı nitelikteki yargılamaların farklılıkları dikkate alınarak çok dikkatli olunmalıdır. Aynı şekilde tüm yargılamalarda geçerli olacak, mantık ve bilimsel gerekliliklere uygun bir çekirdek usulü mutlaka sağlamalı, yargılamanın niteliği farklılaştıkça bu temel çekirdek sürece ilaveler olmalıdır. Sürelerle ilgili olarak insani sebeplerle kaçırılan sürelerin telafisi için ek bir süre getirilmeli ve insani sebeplerle ortaya çıkan süre kaçırma durumları hak kaybına neden olmadan telafi edilebilmelidir.

- Belgede isabetle belirlenen görevsizlik ve yetkisizlik kararlarının hızlıca ve yargılamayı geciktirmeden halledilmesi sağlanmalıdır. Bunun için davalar açılırken gösterilen mahkeme yerine önbürolarda belirlenecek mahkemeye gönderilmesi ya da şimdiki uygulamanın devam ettirilmesi fakat çabuk karar verilmesi ve temyiz incelemesinin de nihai olarak ve hızlandırılmış bir usule göre karara bağlanması düşünülebilir.

UZMANLAŞMIŞ MAHKEMELER OLUŞTURULMALI

Amaç 7: Ceza Adaleti Sisteminin Etkinliğinin Artırılması

- Strateji Belgesi Hedef 7’de “Kovuşturma öncesi çözüm araçları ve soruşturma süreçleri güçlendirilecektir” denilmektedir. Oysa, önerilenin faaliyetler adalet sisteminin etkinliğini artırmayacaktır. Aksine Cumhuriyet savcılarının takdir yetkileri genişletilmemeli; fakat suçlama veya soruşturmama kararı vermeleri delil ve sorgu mahkemelerinin denetimine ve kararına tabi olmalıdır.

- “İddianamenin iadesi” müessesesi dönüştürülmeli; yerine “iddianamenin onaylanması” getirilmelidir. Ceza yargılamasına konu olabilecek savcı suçlamaları veya takipsizlik kararlarını onaylayan, delil toplama ve sorgu aşamalarını ve bir davanın tek celsede yargılanıp bitirilmeye hazır olup olmadığını denetleyen uzmanlaşmış bir mahkeme oluşturulmalıdır. Bu amaçla günümüzdeki sulh ceza mahkemeleri dönüştürülerek, o tarihlerde savcılara aktarılan yetkiler bu mahkemeye geri getirilerek 1980'lerde kaldırılan sorgu ve delil mahkemeleri yeniden ve geliştirilmiş olarak ihdas edilmelidir.

AİLE HUKUKU DAVALARINDA YARGI VE DEVLET MÜŞFİK OLMALI

Amaç 8: Hukuk Yargılaması ile İdari Yargılamanın Sadeleştirilmesi ve Etkinliğinin Artırılması

- Vatandaşın hakkına haksız yere müdahale eden Yargı Harçları düzenlemeleri hazineye daha çok gelir elde etmenin yolu olarak görülmektedir.

- “Aile hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar” konusunda Türkiye çok gerilerde kalmış bulunmaktadır. Eylem planına bu hususa öncelik verilmeli ve aile kurumunu güçlendirecek adımlar bir an önce atılmalıdır. Aile hukuku ile ilgili davalardan ve işlemlerden harç ve masraf alınmamalı; avukatlık ücretlerini önemli bir kısmı devlet tarafından karşılanmalıdır.

- İştirak ve yoksulluk nafakası kararları hâkimlerin hayat algısına ve kolluğa yaptırtacakları araştırmaya göre değil; gerçeğe aykırılığı ciddi yaptırıma bağlanmış olan, istisnai haller dışında ilgili belgelerle teyit edilmesi zorunlu olan ve hızlıca doldurularak mahkemeye verilmesi zorunlu olup, doğruluğu hakkında yemin beyanı da içeren mali durum beyanlarına göre hızlıca ve en yüksek isabet derecesinde kararlarla karara bağlanmalıdır.

- Grup dava uygulaması HMK'da da yer almalı, mali olarak manasız olduğu için; örneğin: değeri tebligat giderini bulmayan miktarlardaki ancak abonelikler ve ürün sorumluluğu gibi aynı maddi sebepten doğan binlercesini aynı anda çözen sınıf davaları açılması usulü getirilmeli; “özet karar” anlamında tercüme edilebilen “summary judgement” kurumu Türkiye’de de kabul edilmelidir.

Amaç 9: Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yöntemleri

- Gelişmiş bir hukuk sisteminde uygulamacıların çok iyi aşina olduğu ve kolaylıkla uygulayabildiği farklı uyuşmazlık çözüm yöntemleri birlikte bulunmalı ve bunlar arasından en uygununu seçme imkânı olmalıdır. Fakat alternatif yöntemler devletin yargı gücü ve işlevinin alternatifi haline getirilmemelidir.

>> Yargı Reformu Stratejisi 2019 Belgesi İnceleme Raporu için TIKLAYINIZ

Daha İyi Yargı Derneği Hakkında:

Daha İyi Yargı Derneği, Türk yargısının sorunlarını tespit etmek, sorunlara yönelik çözüm önerileri geliştirmek, öneriler üzerinde toplumsal mutabakat sağlanması ve çözümlerin hayata geçirilmesi yönünde çalışmak amacıyla kurulmuş olan siyaseten tarafsız bir sivil toplum düşünce kuruluşudur.

Derneğin tohumları, Daha İyi Yargı Hareketi adı ile Av. Mehmet Gün önderliğinde, Türk yargısının sorunlarına uygulanabilir çözümler sunmak ve Tam ve Doğru İfşa yolu ile Dürüst Davranış ilkesini hayata geçirmek amacı etrafında buluşan, Türkiye’yi geliştirme ve toplumun standartlarını iyileştirme arzusu, duyarlılığı ve kararlılığına sahip avukatlar, akademisyenler ve fikir önderleri tarafından atılmıştır.

Daha İyi Yargı Hareketi oluşumu, planlanan çalışmaların kapsamını büyütmek ve bu amaca uygun olacak şekilde kurumlaşmak amacıyla Kasım 2014 tarihinde Daha İyi Yargı Derneği adı ile dernek statüsü edinmiştir.

Mehmet Gün Hakkında:

Uluslararası düzeyde tanınmış bir avukat olan Mehmet Gün, Daha İyi Yargı Derneği’nin Kurucusu ve Başkanlığını yürütüyor. Konya’nın Bozkır ilçesi Dere köyünde doğan Gün, İstanbul Üniversitesi’nden mezun oldu. Türkiye’nin en büyük ve hukuk şirketlerinden biri olan Gün + Partners şirketini kuran Gün, ayrıca Türk fikri mülkiyet hukuku ve kanunlarının hazırlanması ve uygulanmasına da öncülük etti.

Mehmet Gün, biriktirdiği tecrübelerini ve edindiği bilgi birikimini Türkiye’nin ye uluslararası düzeyde saygın yer edinmesi için kullanmak için farklı kurum ve Sivil Toplum kuruluşları ile ortak çalışmalar yapıyor. Demokratik bir Türkiye için zorunlu temellerden biri olan bağımsız yargı erkini savunmak amacıyla kurulan Daha İyi Yargı Derneği’ne ek olarak, İstanbul Tahkim Derneği’nin de (İSTA) Kurucu ve Başkanlığı’nı üstlenen Gün, İSTA vasıtasıyla, tahkim sisteminin Türkiye’nin tercih edilen bir ihtilâf çözümleme merkezi olması için çalışıyor.

Mehmet Gün, aynı zamanda Türkiye İş İnsanları Dernekleri Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkan Yardımcılığı ve TÜSİAD Haysiyet Divanı Üyeliği görevlerini de yürütüyor.

Gün’ün, otobiyografisinden oluşan “Bozkırdan Dünya’ya: Avukat Olmak, “Bilirkişi Camiasına Sağlanan İmtiyazlı Korumanın Anayasaya Aykırılığı” ve “Türkiye’nin Orta Demokrasi Sorunları ve Çözüm Önerileri” adında kitapları bulunuyor.

Uluslararası hukuk camiasının en etkili yayını olan Legal500, Chambers and Partners ve Euromoney tarafından Türkiye’nin en etkili avukatlarından biri olarak seçilen Mehmet Gün’ün şirketi Gün + Partners da 2014 yılında The Lawyer ve 2016 ile 2018 yılları arasında Managing IP ve 2015, 2017 ve 2018 yıllarında Who’s Who Legal tarafından Yılın Ulusal Hukuk Bürosu seçildi. Gün+Partners, Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından yapılan araştırmada 2016 yılında En Büyük Profesyonel Hizmet İhracatçısı oldu.