Kamuoyunda tepkilere neden doktora bıçaklı saldırı davasında, psikiyatri asistanı Süleyman Dönmezler'i kırılmış şişe parçasıyla boğazından yaraladığı gerekçesiyle "kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan Emrah Danışman adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

HaberTürk'ten Öznur Karslı Çetiner ve Caner Aktan'ın haberine göre, Gaziantep'te de geçen yaz erkek arkadaşının evinin balkonundan düşmesi sonucu hayatını kaybettiği öne sürülen Duygu Delen'in ölümüyle ilgili davanın dördüncü duruşmasında da şüpheli sanık tahliye edildi.

Ağırlaştırılmış müebbet ve 32 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan ve Duygu Delen'i şiddet uygulayarak evin balkonundan attığı şüphesi olan Mehmet Kaplan,'ev hapsi şartıyla' tahliye edildi. Kamuoyunda tepkilere neden olan her iki kararı ise hukukçular değerlendirdi.

"HUKUKİ DAYANAKTAN YOKSUN, ÖLÇÜLÜLÜK İLKESİNE AYKIRI"

Avukat Dr. Rezan Epözdemir: "Maçka Parkı'nda yaşanan olayda fail iki kadına laf atıyor ve doktor devreye giriyor. Ve onun boğazını bıçaklıyor. Bu bir yaralama değildir, TCK'nın 81 ve 35'inci maddesine göre kasten öldürmeye teşebbüstür. Burada eylemin oluş şekline bakarsak boğaza şişe işe yaralama hadisesi var. Burada artık failin kastı yaralama olamaz. Öldürme kastı ile hareket ediyor. Çünkü Yargıtay'ın da kemikleşmiş, müstekel içtihatları bu doğrultuda. Kullanılan vasıta, sadece ateşli silah değildir silah bıçak da değildir. Her türlü yaralayıcı, bereleyici alet, saldırı ve savunmada kullanılan her türlü alet silahtır. Failin kastına bakarsak kasten öldürmeye teşebbüstür. Kullanılan vasıta, silahın yöneldiği bölge bütün bunlar failin kastının öldürmek olduğu, icra hareketlerini tamamlandığı fakat sonuç meydana gelmediğini gösteriyor. Bu suçun cezası TCK'nın 81 ve 35'inci maddesi uyarınca 15 yıla kadar hapis cezasıdır. Tutuklama tedbiri gelmiş yargılama tutuklu devam etmiş. Fakat bu celsede çok ilginç bir şekilde kamu vicdanını da rahatsız edecek şekilde tahliye kararları verilmiş. Biz bir yandan tutukluluk cezaya dönüşmesin, tutuklama bir koruma tedbiridir diyoruz ama diğer taraftan da koruma tedbirlerinde orantılılık ve ölçülülük ilkesi var. Bu tahliye kararına Başsavcılık itiraz edebilir. İtiraz üzerine yeniden tutuklamaya esas kararı çıkarılabilir. Hukuken ve fiilen kabul edilebilir bir karar değil kanaatimce. Hukuki dayanaktan yoksun, mesnetsiz, ölçülülük ilkesine de aykırı bir karar."

“TAHLİYE KARARI BÜYÜK BİR HUKUKİ PROBLEM”

Avukat Pınar Hacıbektaşoğlu: "Bu olayda kullanılan suç aletinin yani şişenin Yargıtay’ın ve Türk Ceza Kanunu'nun belirttiği silah olma özelliği açık. Bu açıdan, kasten adam öldürme suçlarında vücudun saldırılan bölgesinin hayati önem taşıyan organların bulunduğu yer olması itibari ile tahliye kararı verilmiş olması büyük bir hukuki problemdir. Doktorun kesilen bölgesinin boğazı olması ve suç aletinin silah olarak nitelendirilen bir alet olması, kasten adam öldürmeye tam teşebbüs suçunun unsurlarını taşımakta. Kişinin tartışmadan sonra 10 dakika sonra geri dönmüş olması da aynı zamanda taammüden adam öldürme suçunun olduğunu da göstermektedir. Burada gerçekten Kadir Şeker vakası olayının bir benzerini yaşattığını görüyoruz yine. Yani kadına yönelik şiddeti önlemeye çalışan ‘herkesin başına bir şekilde bela gelecektir’ izlenimi çok büyük bir problemdir."

"YAPILAN EYLEM AĞIR BİR SUÇ. NASIL TAHLİYE OLUR?"

Prof. Dr. Timur Demirbaş: "Kasten öldürmeyi teşebbüs eylemi olduğu için tutuklama kararının adli kontrole dönüştürülerek kaldırılması yerinde değildir. Normal şartlarda tutuklama bir koruma tedbiridir. CMK'nın 100'üncü maddesinde delilleri karartma ya da kaçma şüphesi var ise tutuklama kararı veriliyor. Ama burada "kasten adam öldürmeye teşebbüs" katalog suçlardan olduğu için tutuklama kararı kanuni bir uygulamadır. Yapılan eylem ağır bir suç. Toplum için tehlike oluşturan bir kişilik olduğu anlaşıldığından tutuklamanın devam etmesi gerektiği kanaatindeyim. Bu tür uygulamalar Duygu Delen olayı için de aynı şekildedir. Ortada bir ölüm var ve yargılama devam ederken tutuklama nasıl kaldırılır? Bira şişesi kesici, delici her türlü madde silah sayılıyor. Boğaza hamle yapılıyor yani öldürücü bölge. Ama doktor şans eseri kurtuluyor. İki davada da tutuklama kararının kaldırılması yerinde değil. Kamu vicdanını rahatsız edecek bir karar olarak görüyorum."

"KİŞİ TUTUKSUZ YARGILANABİLMELİDİR"

Avukat Ruşen Gültekin: "Tutuklamanın bir tedbir olduğunu her zaman unutuyoruz. Tutuklama bir tedbirdir. Kişinin kaçma şüphesi varsa, delilleri karartma şüphesi varsa, tutuklama o zaman bir tedbir olarak uygulanır. CMK 100’üncü maddeye göre kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren delil ile birlikte tutuklama kararı verilir. Tutuklama tedbirini toplum olarak yapıyoruz. Ağır bir suç işleyebiliriz. Toplumda kariyer sahibi, uzun zamandır bu işi yapan, kaçma şüphesi olmayan bir kişiden bahsediyorsak, tutuksuz yargılanma yapılabilir. Biz diyoruz ki kişi tutuklanmasın. Kaçma şüphesi yoksa, delilleri yok etme şüphesi yoksa, kişiyi sürekli tutuklu bırakmak gereksiz. Bizde yargı bağımsızlığı ve hukuka güven olmadığı için biz bu tutuklamaları infaz olarak görüyoruz. Aslında tutuklama bir tedbirdir. Kişi tutuksuz yargılanabilmelidir. 15 yıla kadar yargılanıyor kişi ama 8 yıl da ceza alabilir. Teşebbüs aşamasında kaldığı için daha da az ceza alabilir. Yaralama suçlarının yarısı zaten şartlı tahliye ediliyor. Şimdi bu kişiye 8 yıl ceza verilse infazı 4 yıla düşecek ve cezası bitmiş olacak. Ceza adalet sistemi aynı zamanda bir ıslah sistemidir. Muhtemelen mahkeme başkanı kişinin duruşmadaki hal ve durumunu da göz önüne alarak böyle bir karar verdi. Bana göre buradaki mahkeme kararı uygundur. Kişi, cezaevinde tutulmak yerine ev hapsinde tutulabilir. Zaten 1 yıldır da kişi içerde."