Ankara'da bir apartmanda 1977'de kapıcı olarak işe başlayan kişi, iddiaya göre; 2008 yılında bina yönetimini Sosyal Güvenlik Kurumu ve Çalışma Bakanlığı'na şikâyet etti. Ardından hizmet tespiti davası açan kapıcı, kendini bir anda kapı önünde buldu. 18. İş Mahkemesi'nin yolunu tutan kapıcı, iş akdinin tazminatsız olarak feshedildiğini, hafta tatili çalışmaları ile günlük on iki saati aşan çalışmaları karşılığı fazla çalışma ve yıllık izinlerinin verilmediğini belirterek, kıdem ve kötü niyet tazminatı ile birlikte bir kısım işçilik alacaklarının davalı yönetimden tahsilini talep etti.

Mahkemede savunma yapan apartman yöneticisi ise, davacının davalı apartmanın ortak konutuna 1977 yılında kiracı olarak girdiğini, bir yıl sonra kira veremeyeceğini beyan ederek kira ödemek yerine haftada bir defa binanın temizliğini yapmayı ve akşamları da çöp toplama işini üstlendiğini öne sürdü. Yönetici, davacının kira karşılığı yapmayı üstlendiği işin günde bir saatini aldığını, davacının zamanını apartman dışında bulduğu işlerde geçirdiğini, davacının hizmet tespiti davası açtıktan sonra apartmandan kendi iradesiyle ayrıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etti. Mahkeme, davanın kısmen kabulüne karar verdi. Kararı iki tarafın avukatları temyiz etti.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, emsâl karara imza attı. Kararda şöyle denildi:

"Davacının, bakanlığa şikâyetinin davalı apartmana tebliğinden altı gün sonra iş sözleşmesi feshedilmiştir. Davacının açtığı hizmet tespit davasında da, sigortasız çalıştırıldığı günlerin tespit edildiği ve verilen kararın ilgili Yargıtay Dairesi tarafından onanmak suretiyle kesinleştiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece davacının iş sözleşmesinin davalı işverence kötü niyetli olarak feshedildiğinin davacı tarafça ispatlanamadığı gerekçesi ile kötü niyet tazminatının reddine karar verilmiş ise de; dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler, davacının davalı apartmanı şikâyet etmesinin öğrenilmesinden kısa süre sonra haksız olarak iş sözleşmesinin feshedildiği hususları dikkate alındığında feshin kötü niyetli olduğunun kabulü gereklidir. Bu durum karşısında ve yukarıda açıklanan maddî ve hukukî olgular göz önünde tutulduğunda, kötü niyet tazminatı talebi yönünden davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesi isabetsizdir. Kararın bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir."