Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11 Mart 2020’de ilan edilen Covid-19 salgınıyla mücadele edebilmek amacıyla ülkemizde çeşitli önlemler alınmıştır. Alınan önlemler arasında olan eğitime ara verilmesi ve sokağa çıkma yasağı çocuklara yönelik her türlü şiddetin artması riskini de beraberinde getirmiştir. Bazı kamu kurumlarının çalışma şekillerinin de değişmesi çocuk haklarının korunmasıyla ilgili mekanizmalara erişimde sorunlara yol açmıştır.

Yetkililerce, karantina, test, eğitime ara verilmesi, çalışma saatlerinde değişikliğe gidilmesi, maske, fiziksel mesafe gibi konularda önlemlerin acil ve üst düzeyde alınmasına ilişkin açıklamalar yapılırken ev içinde kadına ve çocuğa yönelik her türlü şiddet ve cinsel istismarın önlenmesine ilişkin bir politika ve acil önlem planını ne yazık ki ele alınmamış ve açıklanmamıştır.

Salgın ilanından günümüze kadar İzmir Barosu tarafından çocukların maruz kaldıkları cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda yapılan avukat görevlendirmelerinde ciddi bir değişim gözlemlenmektedir.

Örneğin 10 Mart 2020 ile 07 Mayıs 2020 tarihleri arasında çocuğun cinsel istismarı suçu için yapılan görevlendirme 99 iken, 2019 yılında aynı dönemde bu sayı 160, 2018’de 211, 2017’de 244, 2016’da 154, 2015’de ise 74 olarak gerçekleşmiştir. 2020 yılı ocak, şubat ve mart ayı görevlendirilmelerine bakıldığında ise şubat ayında cinsel istismarı suçu için yapılan görevlendirme 157 iken mart ayında 32’ dir.

Aşağıda iki ayrı grafikte Çocuğun Cinsel İstismarı Suçu, Cinsel Taciz Suçu ve Reşit Olmayanla Cinsel İlişki Suçlarının, İzmir Barosu CMK görevlendirmeleri kapsamında yapılan avukat görevlendirmelerine ilişkin  ayrı ayrı  sunulan veriler ve karşılaştırmalar mağdur çocuk sayısındaki azalmanın arkasında yatan nedenlerin titizlikle incelenmesi gerektiğine işaret etmektedir.

Tarafı olduğumuz gerek Birleşmiş Miletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 34.maddesinde gerekse yine tarafı olduğumuz ve çekincesiz olarak imzalanarak 2012 yılı Nisan ayında resmi gazetede yayımlanan “Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” diğer adıyla “Lanzorete Sözleşmesi” nde çocukların cinsel istismardan korunması için her düzeyde alınması gereken önlemler yer almaktadır.

Lanzorete Komitesi Başkanı ve Başkan Yardımcısı da Covid-19 salgını döneminde çocukları cinsel sömürüye ve cinsel istismara karşı korumak adına önlemlerin artırılması için bir bildiri yayınlamıştır.

Bu bildiride karantina döneminin, çok sayıda çocuk açısından cinsel sömürü ve istismar da dahil artan şiddet karşısında savunmasızlıkla sonuçlanabileceğine vurgu yapılmış ve taraf devletler sözleşme yükümlülüklerine uymaya davet edilmiştir.

Bu bağlamda; tarafı olduğumuz BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, Lanzarote Sözleşmesi ,  Anayasa  ve  Çocuk Koruma Kanunundaki hükümlerin uygulanması kapsamında Covid-19 salgını sürecinde;

-Alo 155, Alo 156 ve Alo 183 numaraları dışında erişimde yaşanan sıkıntıyı aşabilmek üzere her türlü şiddete ve istismara  maruz kalan çocukların gerektiğinde hiç konuşmadan bile erişebileceği ve sadece bir kez arama şansına sahip olabilecekleri de göz önüne alınarak yalnız Çocuğa Yönelik Şiddet için 7/24 ulaşılabilecek aktif ve derhal yanıt veren ayrı bir hat oluşturulmalı ve bu hatlar çocuklar tarafından bilinir kılınmalıdır.

-Kadın ve çocuklara yönelik olarak artan ev içi şiddete ilişkin gerek medya, basın, yayın araçlarıyla gerekse de uzaktan eğitim programı kullanılarak farkındalık ve bilinçlendirme çalışmaları arttırılmalıdır.

-Uzaktan eğitim kararının alınmasıyla ülkede pek çok çocuğun internete erişememesi ve evlerinde televizyon olmaması sebebi ile ortaya çıkan eğitim eşitsizliği ile çocukların çevrimiçi risklere ve dijital zorbalığa maruz kalma riskini ortadan kaldıracak politikalar geliştirilmelidir.

-Bu süreçte özel eğitime ve farklı destek mekanizmalarına gereksinimi olan çocukların ihtiyaçlarını karşılayacak politikalar oluşturulmalıdır.

-Cinsiyete dayalı şiddet verileri ivedilikle toparlanmalı ve kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

-Yapılan infaz düzenlemesiyle cezaevlerinden salıverilen şiddet faillerinin izlenmesi ve bu faillerin şiddetine maruz kalan mağdur kadın ve çocukların korunması için bir izleme/denetim mekanizması oluşturulmalıdır.

-Kamusal alanlar güvenilir ve çözüm geliştirici hale getirilmelidir.  

Mağdur çocuk sayısında görülen ciddi azalmanın başlıca nedeninin okulların kapalı olması ve salgın nedeniyle alınan diğer önlemlerden kaynaklı koruyucu mekanizmalara erişim konusunda yaşanan sıkıntılar olduğunu düşünmekteyiz.

Bu sürecin ne kadar devam edeceği hala belirsizliğini korumaktadır. Kayıtlara geçebilen şiddet olguları buzdağının sadece görünen kısmını oluşturmakta, kapalı kapılar ardında yaşanan her türlü cinsiyete dayalı şiddete maruz kalan ve/veya şiddete tanıklık ederek travmaya uğrayan çocukların gerçek sayısı seslerini duyuramadıkları için ne acıdır ki bilinmemektedir.

Bu nedenle salgın ile mücadele için geliştirilen politikalara yukarıda yer verilen önlemlerin eklenmesi ve acilen uygulanması zorunlu olup, çocukların uğradığı her türlü şiddet ve hak ihlallerine ilişkin veriler kayıt altına alınmalı ve kamuoyu ile paylaşılarak görünürlüğü arttırılmalıdır.