Yurt genelinde koronavirüs vaka sayısında artış yaşanırken önceki gün, Balıkesir ve Kastamonu'da kelimenin tam anlamıyla dehşet yaşandı. Balıkesir'in Edremit ilçesinde, 3 kişi bindikleri minibüste maske takmadıkları için kendilerini uyaran şoför Korhan Batmaz'ı (43) başından 3 kez bıçakladı. Kastamonu'nun Cide ilçesinde de bir temizlik görevlisi bazı piknikçileri maske takmaları konusunda uyardığı için feci şekilde dövüldü.

HaberTürk'ten Emrah Doğru, hukukçularla, uyarıda bulunan vatandaşın yasal haklarını ve cezai işlemlerin neler olduğunu konuştu. İşte Prof. Dr. Erşan Şen, Dr. Rezan Epözdemir, Av. Özgecan Sırma ve Av. Fatih Uzun'un konuya ilişkin değerlendirmeleri...

"KANUN ÇIKARILMASI LAZIM!"

Prof. Dr. Ersan ŞEN: “Minibüs şoförünün kendi minibüsünde insanları uyarması, maske taktırmak istemesi onun hakkı. Minibüs, şoförün kendi alanı olduğu için bu uyarıda bulunabilir ama şoför, kamu görevlisi değildir. O özel bir minibüs, dolmuş niteliğindedir yine de kendisinin bu uyarıyı yapması gerekiyor. Çünkü minibüsüne herhangi bir yolcuyu maskesiz alırsa, ortaya çıkacak cezai sorumluluk minibüs şöförüne de yüklenebilir.

"ŞİKAYETTE BULUNMASI ONUN HAKKI"

O bakımdan da bakıldığında, halk sağlığı bakımından da bakıldığında elbette bu tür bir uyarının lisanı münasip olmalıdır. Küfür, hakaret etmeden uygun bir şekilde yapılması ve hatta bu konuda “maskesizse alamayacağım” demesi hatta polis ya da jandarma görürse şikayette bulunması elbette onun hakkıdır. Bunun üzerine kişinin; “beni tahrik etti”, “haksız tahrik yaptın, beni ne diye uyarırsın?”, “nasıl araca almazsın?” biçiminde karşı koyarak bıçakla saldırdığı iddiasında ise Türk Ceza Kanunu'nun 86. ve 87. Maddeleri devreye girer. Madde şudur; olayın basit yaralama olup olmadığına bakılır.

"ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜSE DÖNEBİLİR"

Hayati tehlike olabilir ya da olmayabilir, bıçaklamanın derecesi öldürmeye teşebbüse dönebilir. O zaman 81. madde gündeme gelir. Açıkçası tüm bu durumlarda, bıçakladığı iddia edilen şahsın haksız tahrikte, başka bir anlatılana göre ya da görüntülere göre bunlardan yararlanabilmesi mümkün değil.

"BELEDİYE İŞÇİSİ KAMU GÖREVLİSİ"

Diğer iki kişi ise belediye görevlisi ve o iki kişi benim nazarımda kamu görevlisidir. Burada kişinin uyarması onun hakkı ve bu uyarının dikkate alınmaması durumunda kişinin onu polise ya da jandarmaya şikayet etmesi, bu cezanın düzenlenmesinde etken olabilir ama bunun ötesine geçip de o kişinin dövülmesi, dayak atılması, darp edilmesi öldürmeye teşebbüs niteliğinde değildir ama yine de 86 ve 87. maddeler çerçevesinde değerlendirilecektir.

"VATANDAŞ İHBAR EDEBİLİR"

Kemik kırığı var mı yok mu bakılacaktır ama kamu görevlisi olduğu için cezanın attırılması gündeme gelecektir. Tüm bunlar noktasında şunu değerlendirmek lazım; bir uyarı yapma hakkı vardır, herkes yapabilir ve bunu vatandaş da yapabilir. Hatta vatandaş maske takmıyor, kurallara uymuyor diye ihbar edebilir ama gidip o kişiye zorla maske taktıramaz ya da başka türlü bir takım müdahalede bulunamaz.

"BU KONUDA GEÇ KALINDI"

Bu konuda kanun çıkarılması lazım. Olağanüstü hal dönemi olmadığı için, olağanüstü hal kanunu ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleri gündeme gelemedi. Halk sağlığı kanununa eklemeler yapılmalıydı. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) sürekli çağrıda bulundu ama bu konuda geç kalındı. TBMM de konunun farkındaydı, maske takılması konusunda sorun var. Yani takmayana ne olur? Yaptırımlarının daha artırılması lazımdı.

"AĞIR YAPTIRIMLAR GEREKEBİLİR"

Bu yaptırımları artırmadan para cezası gündeme geldi eğer paraysa ederi dikkate alınmadı, gerekli denetim yoktu. Bunlar gündeme gelince de halk, “sen ne karışıyorsun” dedi. Tabii bu tip hadiseler olur ama artacağını çok zannetmiyorum. İnsanlarımız duyarlı ama bunlarla alakalı, bu anlatılanlar doğruysa kanunun tabii ilkesi gereğince en ağır yaptırımların tatbiki gerekir. Uyarıyı yapan kendi sağlığı için ve o kişinin sağlığı için, haklın sağlığı için herkesi düşünerek bunu yapıyor.

"HERKES SORUMLULUK ALMALI"

Ama yasa düzenlemesi eksikliği var. Bunu mart ayından bu tarafa söylüyorum bu böyle olmaz, ceza sorumluluklarının ağırlaştırılması lazım. Çünkü burada haklar dengesinde, kamu sağlığı korunuyor, hayati meseleler bunlar. Herkesin sorumluluk alması lazım derken bunları kast etmiştik. Bu hadiseler de konunun üzerine tabii tuz biber ekti deyim yerindeyse. Ama o bıçaklamanın gerekli ceza yükümlülükleri var."

***

"HAKSIZ TAHRİK SÖZ KONUSU OLAMAZ"

Dr. Rezan EPÖZDEMİR: “Bulaşıcı hastalıklar hususundaki düzenlemeler, genel olarak Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve Türk Ceza Kanunu'nda yer almakta. Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbir ve önlemlere aykırı davrananlar Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 282. Maddesi'ne göre 789 TL'den ve 3800 TL'ye kadar idari para cezasıyla karşılaşıyor. Yine Kabahatlar Kanunu'nun 32. Maddesi'ne göre de bulaşıcı hastalıklara ilişkin emirlere aykırı davrananlar 100 TL'den 392 TL'ye kadar idari para cezası ile karşılaşıyor.

"BİR YILA KADAR HAPİS CEZASI ÖNGÖRÜLMÜŞ"

Bir de Türk Ceza Kanunu'nun 195. Maddesi'ne göre de karantina altındaki bir yere yetkisiz olduğu halde girilmesi ya da buralardan kaçılması. Bir de meselenin TCK 195. Maddesi, ceza hukuku boyutu var. Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbir ve önlemlere aykırı davranmak, bizim iç hukukumuzda suçtur. Yalnızca madde başlığı bu olmasına rağmen kanun koruyucu aşağıda seçimlik hareketlerde, bireysel karantina tedbirine aykırı davranmayı ya da buralardan kaçılmasını veya yetkili makamların bu konuda tedbirlere aykırı olabilecek diğer eylemler bakımından 2 aydan 1 yıla kadar hapis cezası öngörmüş. Dolayısıyla bireysel karantina tedbirine aykırı davranmak da aynı zamanda TCK'nın 195. Maddesi'ne göre 2 aydan 1 yıla kadar hapis cezası gerektiren bir suç.

"VATANDAŞLIK GÖREVİDİR"

Böyle iken toplum sağlığını ve birey sağlığını hiçe sayan, çoğu zaman kamu vicdanını rahatsız eden bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbir ve önlemlere aykırı davranan kişileri toplumsal hayatta uyarmak aynı zamanda bir vatandaşlık görevidir. Salt bu uyarılar yapıldı diye fiziksel şiddete maruz kalması halinde Türk Ceza Kanunu ve Özel Ceza Kanunu uyarınca şüphesiz ki eylem, suç teşkil ediyorsa ceza hukuku anlamında bir soruşturma ve muhakeme işlemleri yürütülür.

"KASTEN ÖLDÜRME SÖZ KONUSU"

Somut olay bakımında ilk olayda otobüs şöförü uyarıda bulunduğu için kafasından 3 defa bıçaklanmış. Bu Türk Ceza Kanunu'nun 81. Maddesi ve 35. Maddesi uyarınca artık kafadan yapılan bıçaklamada 3 defa da göz önüne alınırsa kasten öldürmeye teşebbüs söz konusudur. Bu konuda uyarının yapılmış olması nedeniyle ben ağır gazap eylem duydum, tahrik oldum, haksız tahrik kurumu ben de uygulansın diyemez failler.

"HAKSIZ TAHRİKTEN BAHSEDİLEMEZ"

Çünkü bu uyarının yapılması haksız bir uyarı değildir. Tam tersi bizatihi bu uyarının yapılması yurttaşlık ödevidir. İşte burada Türk Ceza Kanunu'nun 81. Maddesi ve 35. Maddesi uyarınca kasten öldürmeye teşebbüs suçu söz konusu olur. Vatandaşlık görevi olan uyarının yapılması haksız görev olmadığından failler bakımından Türk Ceza Kanunu'nun 29. Maddesi'nin haksız tahrik kurumunun uygulanabilirliğinden bahsedilemez.

Uyarı yaptığı için belediye işçisinin darbeye maruz kalmasında da; TCK'nın 86. Maddesi'nin 1. Fıkrası uyarınca kasten yaralama söz konusu olur. 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına hükmedilebilir. Eğer yaşamını tehlikeye sokan durum varsa 3. Fıkra keza söz konusu olur. Basit bir müdahaleyle giderilebilecek bir yaralamaysa da, 86/2 söz konusu olur. Burada kendisine oradaki görevlinin uyarı yapmış olması nedeniyle tahrik olduğunu fail iddia edemez çünkü bu uyarı bir yurttaşlık görevidir.

"SOSYAL SORUMLULUK ÖRNEĞİDİR"

Hukuka aykırı davranan kişileri orada ki temizlik görevlisi uyarmaktadır. Dolayısıyla haksız tahrik durumundan, onu yaralayan ve darp eden kişi veya kişiler haksız tahrik durumundan kesinlikle faydalanamaz. Özellikle Türkiye’nin bu kadar hassas bir süreçten geçtiği şu dönemlerde, bireyin; sağlığı, toplum sağlığı ve kamu sağlığına aykırı davranıp bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbir ve önlemlere aykırı davranan kişilerin uyarılması aynı zamanda bir toplumsal ve sosyal sorumluluk örneğidir. Bu yönüyle bu uyarıların yapılması karşısında muhataplarının uyarıyı yapana karşı suç işlemesi halinde, TCK’nın özel ceza kanunlarındaki suçların karşılığı olan cezalarla karşılaşmaları kaçınılmazdır. Bu uyarıların yapılmasında haksız hareket olmadığından, haksız tahrik söz konusu olamaz."

***

"İKİ AYDAN BİR YILA KADAR HAPİS CEZASI"

Av. Özgecan SIRMA: “TCK'nın 195. Maddesi uyarınca; yetkili makamlarca alınan tedbirlere uymayan kişi, 2 aydan 1 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Buna müteakip İl Hıfzısıhha Kurulu kararları mevcuttur. Vatandaşlar bu kurallara uymak ile yükümlüdür. Bu kurallara aykırılık kamu sağlığına karşı işlenen suçlar çerçevesinde değerlendirilir. Vatandaşların bu kurallara riayet etmeyenleri uyarmak hem hak hem vazifeleridir. Bu kurallara uyması için vatandaşların birbirini maske takmak, sosyal mesafeye uymak vb. konularında uyarmasına karşılık olarak kuralları ihlal eden tarafından hakaret içeren söz, tehdit ve fiziksel saldırı yöneltilmesine hukuk müsaade etmediği gibi artı olarak cezalandırmaktadır. Pandemi sürecinde ikinci dalganın olduğu, önlemlerin sıkı bir şekilde uygulanması gerektiği bu dönemde kamu sağlığını korumaya çalışan kişilerin bu tarz vandallar ile karşı karşıya kaldığını üzülerek görüyoruz. Bu kişiler hakkında savcılık makamı soruşturma başlatıp, ilgili mahkemeler cezai kararları verecektir."

***

"VATANDAŞLARIN, UYARMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ VAR"

Av. Fatih UZUN: "Covid-19 tedbirleri kapsamında maskesiz sokağa çıkmanın yasak olması sebebiyle kamu görevlisi olup olmadığına bakılmaksızın tüm vatandaşların maskesiz sokağa çıkanları uyarma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülük salgın ve benzeri durumlarda kamu sağlığının korunması kapsamında değerlendirilmektedir. Halihazırda dünyayı etkisi altına alan Covid-19 sebebiyle alınan tedbirlere hem birey hem de toplum sağlığı açısından herkesin uyması gerekmektedir.

"İKİSİ DE ÖNLEM ALMAK İÇİN UYARDI"

Balıkesir ve Kastamonu’da meydana gelen olaylarda da hem minibüs şoförü hem de temizlik görevlisinin yalnızca vatandaş olmaları sebebiyle uyarma yükümlülüğünün olduğu kabul edilmelidir. Bunun dışında da idare tarafından alınan önlemler kapsamında yolcu taşımacılığı yapan tüm kurum ve kişilere araçlarda dezenfektan bulundurmak, belirli sayıda yolcu almak gibi belirli sorumluluklar yüklenmiştir. Bu kapsamda maskesiz minibüse binmek isteyen yolcuları uyarmak minibüs şoförünün görevidir. Aynı şekilde temiz bir çevrenin sağlanmasında rol oynayan belediye çalışanlarının da maskesiz dolaşan vatandaşları uyarma yükümlülüğü bulunduğu kabul edilmektedir.

"AĞIR İDARİ YAPTIRIM VE CEZA GELMELİ"

Bu tip olaylarda birden fazla suç işlenmektedir. Zira failler maskesiz dolaşarak hem toplum sağlığını tehlikeye atmakta hem de kendilerini uyaran kişilere karşı kasten yaralama, hakaret ve tehdit gibi suçları işlemektedir. Bu açıdan bu tip olaylarda birden fazla suç işlenmekte olup kamu sağlığını tehdit eden kişilere karşı ağır idari yaptırım ve cezaların getirilmesi gerekmektedir. Aksi halde mevcut salgın süreci de göz önüne alınırsa; benzer olayların yaşanma olasılığı yüksektir."