Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan törende yaptığı konuşmada bu yıl Türkiye’yle birlikte toplam 22 ülkenin katılımıyla şu ana kadar gerçekleştirilen en geniş kapsamlı toplantıya ev sahipliği yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

“Bu Etkinlik, Birliğin Demokrasi, Hukukun Üstünlüğü ve İnsan Haklarının Geliştirilmesi Hedefine Hizmet Etmektedir”

Birliğe üye ülke mahkemelerinin yanı sıra misafir mahkemelerin de davet edildiği yaz okulu programının anayasa yargısı alanında bilgi ve tecrübe paylaşımını ve kurumlar arası ilişkilerin geliştirilmesini amaçladığını belirten Başkan Arslan, bu etkinliğin Birliğin demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının geliştirilmesi hedefine hizmet ettiğine vurgu yaptı.

Konularını genellikle temel hak ve hürriyetlerin oluşturduğu yaz okullarında bugüne kadar eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı, adil yargılanma hakkı, ifade özgürlüğü, özel hayata saygı, göç ve mülteci hukuku ile özgürlük ve güvenlik hakkı konularının ele alındığına değinen Başkan Arslan, bu yılki yaz okulunun konusunun ise “Masumiyet Karinesi” olarak belirlendiğini kaydetti.

Program süresince bir yandan Türk hukuk sisteminde bu ilkenin nasıl yorumlandığı ve uygulandığına dair değerlendirmeler yapılacağını diğer yandan katılımcıların kendi ülkelerinde masumiyet karinesinin nasıl anlaşıldığını anlatacaklarını ifade eden Başkan Arslan ayrıca konuya ilişkin uluslararası mevzuat ve uygulamaların bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) hukukçusu tarafından katılımcılarla paylaşılacağını ve programda yapılan tüm sunumların kitaplaştırılarak hem katılımcıların hem de konuyla ilgilenenlerin kullanımına sunulacağını söyledi.

“Türkiye’de Masumiyet Karinesinin Kökleri Mecelle’ye Dayanır”

Masumiyet karinesinin en genel anlamda, bir suç isnadına muhatap olan kişinin suçluluğunun mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar suçsuz kabul edilmesi olarak tanımlandığını belirten Başkan Arslan konuşmasını şöyle sürdürdü.

“Aslında diğer temel haklar gibi, masumiyet karinesinin de uzun ve zorlu bir tarihi serüveni vardır… İkinci Dünya Savaşından sonra masumiyet karinesi evrensel ve bölgesel insan hakları belgelerinde yerini almaya başlamıştır. 1948 tarihli Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinin 11/2 maddesi ve 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/2 maddesi masumiyet karinesini adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak belirlemişlerdir.

Türkiye’de ise masumiyet karinesinin kökleri Osmanlı Devleti’nin son döneminde hazırlanan Mecelle’ye kadar gider. Mecelle’nin 8. maddesinde ‘Berâet-i zimmet asıldır’ hükmü yer alır. Buna göre aslolan kişinin borçsuzluğudur. Bir kişi birinden alacağı olduğunu ileri sürüyorsa bunu ispat etmekle yükümlüdür. Kısacası iddiacı iddiasını ispatla yükümlüdür. Medeni hukuk metni olan Mecelle’de yer alan bu ilke ceza hukukuna masumiyet ya da suçsuzluk karinesi olarak geçmiştir.”

Başkan Arslan konuşmasında yürürlükteki Anayasa’nın 38. maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” dendiğini ve maddenin gerekçesinde masumiyet karinesinin nasıl açıklandığına da değinmiştir.

Diğer yandan Anayasa koyucunun masumiyet karinesini olağanüstü durumlarda dahi sınırlandırılamayacak mutlak bir ilke olarak kabul ettiğinin altını çizen Başkan Arslan, buna göre savaş, seferberlik ve olağanüstü halde suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağına dikkat çekti.

“Anayasa Mahkemesi Masumiyet Karinesinin Yorumuna ve Uygulanmasına İlişkin Önemli Kararlar Vermiştir”

Anayasa Mahkemesinin gerek norm denetiminde gerekse bireysel başvuruda masumiyet karinesinin yorumuna ve uygulanmasına ilişkin önemli kararlar verdiğini ifade eden Başkan Arslan masumiyet karinesi konusunda Anayasa Mahkemesi kararlarında öne çıkan bazı hususlara genel hatlarıyla değindi. Başkan Arslan Anayasa Mahkemesinin bu yılın başlarında verdiği bir norm denetimi kararında masumiyet ya da suçsuzluk karinesini bir “temel hak” olarak tanımladığının altını çizdi ve Anayasa Mahkemesinin verdiği bazı kararlardan örnekler verdi.

“Bireyi ‘Suçlu’ Göstermeye Yönelik Bir Dil Kullanılması Masumiyet Karinesini İhlal Eder”

Masumiyet karinesi açısından mahkemelerin ve kamu otoritelerinin kullandıkları dilin çok önemli olduğuna dikkat çeken Başkan Arslan, hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunmayan ya da delil yetersizliği veya başka bir nedenle beraat eden, hakkında düşme, erteleme veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilen kişiyi “suçlu” göstermeye yönelik bir dilin kullanılmasının masumiyet karinesini ihlal edeceğini ifade etti ve bu konuda Anayasa Mahkemesinin yakın tarihte verdiği bir kararı örnek gösterdi.

Konuşmasının sonunda “Masumiyet karinesi kamu otoritelerinin ceza adaleti kapsamında kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik açıklama yaparken haklarında henüz mahkûmiyet hükmü sabit olmamış kişileri suçlu olarak nitelendirmeye yönelik değerlendirmelerden kaçınmalarını gerektirmektedir” ifadelerini kullanan Başkan Arslan, program için ülkemize gelen katılımcılara ve sunumlarıyla katkıda bulunacaklara teşekkür ederek Yaz Okulu’nun verimli ve başarılı geçmesini diledi.

Uluslararası Yaz Okulu Etkinlikleri

AAMB 7. Yaz Okulu etkinliği kapsamında katılımcılar, kendi ülkelerindeki “Masumiyet Karinesi” ile ilgili sunumlar paylaşacak. 11 Eylül’de gerçekleştirilecek Genel Değerlendirme Oturumu ve Sertifika Töreni ile de yaz okulunun kapanışı gerçekleştirilecek.

Yaz Okulu programına Türkiye’yle birlikte katılan diğer ülkeler şunlardır:

Azerbaycan Anayasa Mahkemesi, Bulgaristan Anayasa Mahkemesi, Endonezya Anayasa Mahkemesi, Filipinler Yüksek Mahkemesi, Filistin Anayasa Mahkemesi, Gürcistan Anayasa Mahkemesi, Hırvatistan Anayasa Mahkemesi, Kamerun Anayasa Konseyi, Karadağ Anayasa Mahkemesi, Kazakistan Anayasa Konseyi, Kırgız Cumhuriyeti Yüksek Mahkemesi Anayasa Dairesi, Kore Anayasa Mahkemesi, Kosova Anayasa Mahkemesi, KKTC Yüksek Mahkemesi, Malezya Federal Mahkemesi, Moğolistan Anayasa Mahkemesi, Myanmar Birliği Anayasa Mahkemesi, Özbekistan Anayasa Mahkemesi, Pakistan Yüksek Mahkemesi, Tayland Anayasa Mahkemesi, Ukrayna Anayasa Mahkemesi.