İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, patlamaya bombanın mı yoksa LPG'nin mi neden olduğunun kesin tespiti yapılamadığı için sanık Pınar Selek hakkında beraat kararı verilmişti.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi ise Selek'in ''sosyolojik araştırma yapma'' adı altında silahlı terör örgütü üyeleri ile irtibata geçtiğini, örgütün amacı doğrultusunda bombayı yerleştirdiğinin anlaşıldığını belirterek, beraat kararını bozmuştu. Daire, eylemin, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğü ve toplumdaki etkinliği de nazara alındığında suç tarihinde yürürlükte bulunun 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesinde tanımlanan devlet güvenliğine karşı suçu oluşturduğuna hükmederek, Selek'in 125. madde kapsamında ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını istemişti.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, Daire'nin bu kararına itiraz etmesi üzerine dosya Yargıtay Ceza Genel Kuruluna geldi. Başsavcılık itiraz başvurusunda, diğer sanık Abdülmecit Öztürk'ün, polis ifadesini kabul etmemesi üzerine alınan ek ifadesinde eylemi Pınar'la birlikte gerçekleştirdiklerini söylediği, sanık Öztürk'ün bu şekildeki ifadelerinin yan delillerle desteklenmedikçe bir ''ikrar'' olarak kabul edilemeyeceği belirtildi.

İtiraz başvurusunda, patlamanın bir bomba nedeniyle olup olmadığının maddi bulgularla ve bilimsel olarak kanıtlanamadığı, olay yerine ilk giden bomba imha uzmanlarının tutanaklarında ve raporlarında bombaya dair bir bulguya rastlanılmadığının belirtildiği, dosya içerisinde bu ve buna benzer çok sayıda değerlendirme ve bilirkişi raporlarının bulunduğu, bütün bu raporlar göz önüne alındığında patlamanın nedeninin tam olarak tespit edilemediği öne sürüldü.

Başsavcılık, bu nedenle İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin beraat kararının yerinde ve doğru olduğunu savunarak, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin bozma kararının kaldırılmasını istedi.

Başsavcılığın itirazını reddeden Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 9. Daire'nin bozma kararının yerinde olduğuna hükmetti. (ZAMAN)