Av. Yüksel AYTEKİN, hukukihaber.net sitemize yaptığı açıklamada Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu'ndan istifa ettiğini ve istifasını avukat kamuoyuna sitemiz aracılığıyla duyurmamızı istedi.


Av. Yüksel AYTEKİN'in isteği üzerine istifasını yorumsuz olarak yayınlıyoruz.


İstifa Mektubu şöyle;


"SUSSAM GÖNÜL RAZI DEĞİL KONUŞSAM FAYDASI YOK’’
 
Saygıdeğer meslektaşlarım
 
Bilindiği üzere önce ilke grubunun,  2 Ekimdeki aday saptama kurultayında 510 oy alarak 5. sırada yönetim kuruluna aday gösterildim. 4 Ekimdeki grubumuzun ön seçimi değerlendireceği çalışma kurulu toplantısında ise her türlü hukuk ihlali yapılarak adaylığım iptal edildi. Ben şahsımda özelde oy veren seçmenlere genelde ise demokrasiye karşı yapılan bu saygısızlığa yanlış hesap Bağdat’tan döner düşüncesiyle sıcağı sıcağına reaksiyon göstermedim. Ancak gelinen süreçte hem şahsıma karşı yapılan nezaketsiz yakıştırmalara,  hem de benim sırtımdan birbirlerine mesaj vermeye çalışan önce ilke içindeki grupçuklara karşı açıklama yapmak zorunluluk haline gelmiştir.
 
2001 yılından beri önce ilke grubu içerisinde yürütme kurulu dönem başkanlığı dahil olmak üzere aktif görevlerde bulundum. Bu süreç içerisinde moda tabiriyle bir nefer olarak çalıştım çabaladım. Bu zaman zaman,  adliye binalarında grubun hedeflerini meslektaşlarıma anlatmak şeklinde oldu, zaman zaman ise büro büro gezerek broşür dağıtma şeklinde oldu. Mesaimin hafta da 2 günlük kısmını önce ilke çalışmalarına ayırdım. Zaman, sermaye ve de emek harcayarak önce ilke grubunun seçim kazanması için yapılacak bütün faaliyetlerinde bulunmaya çalıştım.
 
Aday saptama kurultayından yaklaşık 20 gün önce grubumuzun Başkan Adayı Muammer Aydın, beni çağırdı ve benimle yönetim kurulunda çalışmak istediğini ve düşüncemin ne olduğunu sordu. Ben de benim açımdan sorun teşkil etmediğini cesur projeler olursa seve seve riskte alarak çalışmalarda bulunabileceğimi söyledim. Sonrasında önce ilke grubunun Kazım Kolcuoğlu önderliğindeki grupçuğunun önseçime katılmayacağı ortaya çıkınca Sayın Aydın tek aday olarak seçime girdi. Takdir edersiniz ki böylesi durumlarda tek başkan adayının olduğu yerde başkana düşen 16 yönetim kurulu aday adayına eşit yakınlıkta olmaktır.  Sayın Aydın bunu yapmadığı gibi bir de anahtar liste oluşturdu. Bu listedeki meslektaşlarımıza anahtar liste var mı diye sorduğumuzda ya kaçamak cevap verdiler, ya bizi alaya aldılar ya da telefonlarımıza çıkmadılar. Şunu önemle belirtmek isterim ki yönetim kurulu üyelerinin kendilerince anahtar liste oluşturmaları son derece doğaldır. İlkesiz olan bunun tek aday olan başkan tarafından yapılmasıdır. Şimdi sorulsa böyle bir listenin olmadığını kimseye anahtar listenin verilmediğini ifade edecektir. Doğrudur. Bizler de dahil kimse Sayın Muammer Aydın’ın elinde anahtar liste seçime gelen meslektaşlarımıza verdiğini görmedik. Ama baro personelinden tutunda başkanın hukukçu yakınlarına kadar anahtar listeyi büyük bir şevkle dağıttığını gördük.  Neden böyle bir şey yaptıklarını sorduğumuzda baronun geleceği için yaptıklarını söylediler. Gerçekten de göz yaşartıcı bir bahane (!) 
 
Ben açıkçası yarışa 3–0 mağlup başladığımı biliyordum. Ama yılmadım. Listeye girebilmek için gece gündüz çalıştım. Üyelerimize gerek telefonla ulaşarak, gerekse de yüz yüze görüşerek desteklerini sağlamaya çalıştım. Netice de grup içerisinde uzun zamandır olmanın avantajıyla emeklerimin karşılığını aldım. Seçime katılan yaklaşık 1300 kişiden 510 oy alarak 5.sıradan YK adayı olmaya hak kazandım. Ve pandoranın kutusu böylece açılmış oldu.
  
 Benim ile ilgili grupta bolca uydurulan vehim, efsane ve bilumum nezaketsiz yakıştırmalardan sonra bu iddialar sorgulanmadan, tarafımla görüşülmesine fikrimin alınmasına bile gerek görülmeden ortaya kesin bir hüküm konuldu. Hâlihazırda gelinen süreçte bu ve benzeri donelerden yola çıkılarak üzerine bolca korku sosu ilave edilerek bana karşı bir cephe oluşturuldu. Açıkçası seçimi kazandığım akşam aşırı derecede rahatsız oldum. Meşru ve demokratik bir seçimde ortaya çıkan sonucun başkan ve çevresinde bu kadar TAHAMMÜLSÜZ bir şekilde karşılanacağını açıkçası beklemiyordum. Sayın başkan beni tebrik etmeyince metazori olarak yanına gidip kendimi tebrik ettirdim. Bu durumu gülünç bulduğumu da ayrıca ifade etmeliyim. Sonraki Pazar ve pazartesi günü başıma gelecekleri beklemeye başladım. Aldığım duyumlar bana seçimi kaybettirecek formüller üzerinde çalışıldığını söylüyordu. Sanırım bu konuda çaresiz kalındı ki pazartesi akşam ki tiyatro sahneye konuldu.
 
       Ben pazartesi akşamki önce ilke toplantısına kazanmış olmanın verdiği bir tedirginlikle gittim. Kafamda ise seçimi kazanmaya yönelik projeler, fikirler vardı. Çalışma kurulu başkan Muammer aydın’ın konuşmasıyla başladı. Başkan mealen önemli bir süreçten geçtiğimizi ( O süreçler hiç bitmez zaten) seçimi kazanmamız gerektiğini benim grupta olduğum sürece bizim aynı yumurta ikizi grubumuz olan paralel önce ilke grubunun benim ile ilgili bu doneleri kullanacağını ve bunun da bize seçimi kaybettireceğini o yüzden fedakârlık yaparak istifa etmem gerektiğini  (Neden bu fedakârlık kavramının bana tosladığını da anlamış değilim. Fedakârlık nedense başkanları teğet geçiyor ) istifa etmezsem de grubun bununla ilgili karar alacağını ifade etti. Akabinde ve devamında ‘Hisseli ihtiyarlar kumpanyası’ devreye girdi. Seriye bağlanmış bir şekilde başkanın tezini cansiperane bir şekilde savundular. Görmenizi isterdim gerçekten göz yaşartıcı bir tabloydu. Hatta bir yaşlı meslektaşımız sanırım coştu ki ‘Yahu seçim de demokrasi de neymiş’ tarzında şuuraltını ifade eden düşünceler de ifade etti.  Yalnız bu görüntü bende bu olayın planlanmış, önceden çalışılmış hareketler olduğu düşüncesini güçlendirdi. Resmen ben de dumur vaziyeti. İçimden keşke seçimi kaybetseydim. Yüksel senin neyine seçim kazanmak şeklinde düşünceler geçti. Etrafıma baktım çok değerli meslektaşlarımın yüzlerinde bana karşı acıma ve merhamet duygularının tavan yaptığını gördüm. Sanki önce ilke seçimi kaybetmiş bunun sorumlusu ise sadece benmişim gibi bana bakıyorlardı. (!) Bana karşı acıyan merhamet dolu bakışları ömrüm boyunca unutmayacağım. Her ne kadar bu meslektaşlardan bazıları hadi çoğunluğu diyelim aleyhime oy kullansa da. Yeri gelmişken o günkü divanı oluşturan üstatların ikisinin tarafsız ( !) yönetimlerine hayran kaldığımı da ifade etmeliyim. Kendilerine müteşekkirim. O gün divan başkanlığında böylesi durumlarda haksızlığa karşı cesaretle duran Ali Rıza DİZDAR Üstadımın şehir dışında olmasından dolayı bulunamamasına gerçekten çok üzüldüm. Herkes eteğindeki taşı döktükten sonra konuşma sırası bana geldi. Ben de Şu anki ruh halimi ifade eden bir sözle başlamak istiyorum konuşmama “SUSSAM GÖNÜL RAZI DEĞİL KONUŞSAM FAYDASI YOK” . Ben çok konuşmayı seven biri değilim genellikle izlemeyi, dinlemeyi daha çok severim. Önce ilke grubunda başkanımız Muammer Aydın’dan daha eskiyim.  Benim kadar toplantıları takip eden ve çalışan biri olmadığını da düşünüyorum. Başkanımız Muammer Bey bu süreçte baro başkanı olduysa bunda benim büyük bir katkım oldu. Kendisi de bunu ifade etti zaten. Bizden ayrılan bir grubun bize yakıştırdığı isnatlarla strateji belirliyoruz. Bu son derece yanlıştır. . Kürsüye her çıkan yaşlı üstatlarımız bize hep korku pompalıyor. Söze de ülkemizin geldiği şu kötü günlerde diye başlıyorlar. Bunca senelik üyeliğim içinde bir Allah ‘ın kulu da geleceğe yönelik güzel hedefler koyabilmiş değil. Devamlı korku. Biri çıksın da güzel günler göreceğiz desin değil mi. Unutulmamalıdır ki Korkaklar hiçbir zaman medeniyet kuramamışlardır. Öyle bir yerdeyim ki ben gruba sahip çıkarken grupsa bana sahip çıkmıyor. Görülen o ki buraya gelmeden önce plan yapılmış. Bana hazırlanan bir idam sehpası var. Boynuma ip geçirilmiş soruyorlar Ey yüksel sandalyeni sen mi itersin yoksa sandalyeye tekmeyi biz mi vuralım.   Ben burada adaylıktan çekilirsem b ana oy veren 510 kişiye karşı demokratik sorumluluğumu yerine getirmemiş olurum. 510 kişiye sorumluluğum var ve ben bunun altında ezilemem. Nihai kararım ayrılmamaktır. Saygılar sunuyorum.
 
Şeklinde konuşmayı yaptım. Sonrasında oylamaya geçildi 1300 kişinin oy kullanarak ortaya çıkan sonuç salonda bulunan 20 üyenin onayıyla adaylığımın iptali oy çoğunluğuyla karara bağlandı. Çok şükür ki gruptan bir virüs temizlenmiş seçimin kazanılması garantilenmiş aydınlık ufuklar açılmıştı. Bundan sonra önce ilke grubu el ele vererek mutluluklara yelken açabilirdi. Tuhaf olan ise benim tüy gibi hafiflemiş olmamdı. Zaten seçim kazanmak benim neyimeydi. Lise zamanının hatırlıyorum da o zaman da sınıf başkanlığını demokratik bir seçimle kazandığım halde sonraki aylarda sınıf öğretmenimiz benden sonraki en fazla oyu alan bayan arkadaşımızın çok üzüldüğünü gerekçe göstererek sınıf başkanlığını benden alıp ona vermişti. Sanırım bu yaşananlara ‘Kader çizgisi’ deyip kaderime razı olmalıyım.
 
İşin esprisi bir yana seçimle gelenin böyle antidemokratik bir tarzda adaylığının iptalini ilk defa gördüm. Yaşadıklarımı bir kâbus olarak nitelendiriyorum. 10 seneye yakın bir arada mücadele ettiğim arkadaşlarımın saçma sapan ipe sapa gelmez iddialarla beni minderin dışına itmelerini ve bundan mevki ve de makam devşirmelerini içime sindiremiyorum. Böyle bir şeyi kendim başkasına yapsaydım çok açık ve net söylüyorum kendimden tiksinir evime gittiğimde çoluğumun çocuğumun yüzüne bakamazdım. Ertesi gün hayat ne hoş bak kuşlar böcekler deyip gülemezdim. Soframda yediğim lokma boğazıma tıkanır çiğneyemezdim. Belki de böyle bir tabiata sahip olduğumdan dolayı şu an buradayım.
     
Netice olarak böyle aşağılık bir muameleden sonra grup içerisinde kalmam mümkün değildir. Hadise tamamen benim olduğum yerde benden başkasının sözü geçmez, herkes bana itaat etmeli,  benim dediğim olmalı, benim gösterdiğim insanlar benim istediğim mevkilere gelmeli, düşüncesinin tezahüründen başka bir şey değildir. Korkuları hassasiyetleri kullanıp komplo teorileriyle entrika oyunları yapmak insanların iradelerini istediği menfaatin olduğu yere kanalize etmek. İşte bütün mesele budur.  Böyle bir yapıda durmam artık mümkün değildir. Ünlü bir düşünürün dediği gibi ‘ ihanetin kefareti olmaz ‘
 
Bu yüzden ÖNCE İLKE GRUBUNDAN İSTİFA ediyorum.
 
Avukat kamuoyuna saygı ile duyurulur.


                Av.Yüksel AYTEKİN
                        24015




www.hukukihaber.net



Önce İlke Grubu niçin bölündü?