Antalya’da ellerine kelepçe takarak kendisine işkence yapan eşini öldürdüğü gerekçesiyle tutuklanan Melek İpek’in avukatları “örselenmiş kadın sendromu” raporu alınması için başvurdu. Melek İpek’e işkencenin yıllardır devam ettiğini de vurgulayan avukatlar, bu nedenle uygulanan şiddetin süresine, ağırlığına, geçmiş ruhsal travmalarına bağlı olarak travma sonrası stres bozukluğuyla beraber veya devamında, “örselenmiş kadında majör depresyon” rahatsızlığının oluştuğunu anlattı. Hukukçular ve kadın hakları savunucuları, gördüğü şiddet nedeniyle meşru müdafaa hakkını kullanan bütün kadınlar için “örselenmiş kadın sendromu”nun uygulanması gerektiğini vurguladı. 

Milliyet'ten Çiğdem Yılmaz'ın haberine göre: İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Şükran Eroğlu: “Kadınlar gördüğü şiddetin etkisiyle çok ciddi travmalar yaşıyor. O nedenle bu tarz olaylarda şiddet gören kadınlar, nasıl büyük bir sıkıntı yaşadıklarının psikolojik durumların ortaya konulması için rapor alınması önemli. Meşru müdafaa dediğimiz savunmada, ceza kanunda çok açık, o anda kendisine yöneltilen fiile karşı kendini koruyabilmek durumu hasıl olduğu için böyle bir müdafaa yapıyor. Kadınlar, kendilerini koruyor, cinayet kasıtları yok. Bütün şiddete uğrayan kadınlar için bu raporun alınması gerekiyor. Örselenmiş kadın sendromu yeni kullanılan bir terim ama mutlaka yaygınlaşmalı ve kullanılmalı, kadınların psikolojilerinin ne kadar kötü olduğu ortaya konulmalı. Bu tarz cinayetlerde öz savunma söz konusuysa yargının da tarafsız obejektif ve kadına uygulanan şiddeti de görerek karar vermesi gerekiyor.”

Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü: “Şiddet bir insanlık suçudur. Bu cinayetleri işlemek zorunda kalan kadınların da, bu insanlık suçuna maruz kaldığını biliyoruz. Kadınlara eziyet suçu işleyenlere de yargının gerekli uygulamaları yapmadığını görüyoruz. Yargının gerekli uygulamaları yapmaması ve kadınların sürekli insanlık dışı bir eziyete maruz kalması meşru müdafaa hakkını kullanmalarına neden oluyor. Burada aslında, örselenmiş kadın sendromu söz konusu. Bu tür cinayetlerin tamamında da bu var. Ancak yargıda karar mekanizmalarında oturanların örselenme konusunda bilinçli olmadığını görüyoruz. Acilen örselenmiş kadın sendromunun hakim ve savcıların gündemlerine alınması gerekiyor. Mağduriyetin sanık yaptığı kadınlara ikinci bir mağduriyet yaşatmadan bir an önce bu kadınların rehabilite edilmesi gerekiyor.”

Avukat Süreyya Kardelen Yarli: “Mağdur kadının çok uzun süre boyunca partneri tarafından düzenli bir biçimde fiziksel, cinsel, sözel ya da ekonomik şiddete maruz kalarak bundan dolayı kendisinde bir örselenme oluşması ve kendisini bu durumdan kurtarmak ümidiyle partnerine zarar vermesi durumunda biz diyoruz ki, aslında burada bir ‘örselenmiş kadın sendromu’ var. Kendilerine şiddet uygulayan faillere yapılan birçok davranışın altında, kadınların bu sendrom saikiyle hareket ettiğinin biliniyor. Bu sadece pratikte tartışılıyor. Hukukta da bir yerinin olmasını şart. Örselenmiş kadın sendromunun meşru müdafaaya dahil edilebiliyor olması ya da kusurluluğu azaltan bir neden ya da özel bir hukuka uygunluk sebebi olarak değerlendirilebilir olmasını istiyoruz. Biz avukatların da bu olaylarda, ‘Böyle bir sendrom var ve müvekkilimizin bundan muzdarip olduğunu, bu sendromun etkisi altında fiili yaptığı kanaatindeyiz. O yüzden ayrıca bir psikiyatrik değerlendirme talep ediyoruz’ demeliyiz. Bunu da meşru müdafaa uygulayan tüm kadınlar için talep etmeliyiz.”

Örselenmiş kadın sendromu nedir?

Kocasından veya duygusal ilişki yaşadığı partnerinden devamlı fiziksel, duygusal ve cinsel şiddet gören kadınların psikolojik durumu. Ceza hukukunda da eşinden devamlı şiddet gören kadının, eylemi bittikten sonra onu öldürmesi halini ifade ediyor. İçtihat hukuku örseleyici ve hayati risk içeren şiddet dolayısıyla öldüren kadınlar için, örselenmiş kadın sendromunu ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan bir neden olarak kabul ediyor.