Pandemi nedeniyle 65 yaş üstü vatandaşlara getirilen kısıtlamaların iptali için yazar Ataol Behramoğlu’ndan sonra yargıya başvuran isimlerden biri de avukat Canan Arın (78). Türkiye’deki mahkemelerden olumsuz karar çıkması durumunda AİHM’nin yolunu tutacağını belirten Arın, tepkisini şu sözlerle dile getirdi:

“Bizlerin kamu araçlarına binmemiz yasak. Avukat olarak dolaşıyorum. Kartal Adliyesi’ne taksiyle mi gideceğim? Otobüsler bedava diye birkaç kendini bilmezin dolaşmaları bahane edilerek toplu taşıma da kısıtlandı. Tüm 65 yaş üzeri vatandaşlar haksızlığa uğramış durumda. 65 yaş üzerine uygulanan kısıtlamalar yaş ayrımcılığı anlamına gelir ve bu durum Anayasa’ya aykırıdır. İstanbul 3 Numaralı Bölge İdare Mahkemsi’ne açtığım kısıtlamaların iptaline yönelik dava reddedildi. Davayı Danıştay’a taşıyacağım. Şayet sonuç çıkmazsa Anayasa Mahkemesi ve gerekirse AİHM’ye başvuracağım.”

Milliyet'ten Mert İnan'ın haberine göre; Kısıtlı saatlerde sokakta denk gelip konuştuğumuz yaşlıların tamamı, kısıtlamalar nedeniyle bunalıma girmek üzere olduklarını dile getirdi. Çalışıp evine ekmek götürmek zorunda olan 65 yaşındaki Kadir Akyarlı, bir tekstil firmasının depo ve üretim sorumlusu olarak görev yaptığını belirterek, “İki evladım lisede okuyor. Evimiz kira. Çocuklarımın okumasını, evimin geçimini sağlamak için çalışmak zorundayım. Virüs ve ceza yeme riskine karşı her gün şirket aracıyla işime gidip geliyorum. Çift maske ve sosyal mesafe uyarısına sıkı sıkıya uyuyorum. Benim durumumda olan çok sayıda insan var. İşsiz kalmak bizler gibi mecburiyetleri olanlar için ölüm anlamına geldiğinden, günlük iş mesaimize devam etmek zorundayız” diyerek sitem etti.

‘Pandemide bizi silip attılar’

Kadıköy’de yaşayan Feray Tosun (68) pandemide en büyük darbeyi yiyenlerin akranları olduğuna değinerek şöyle konuştu:

“Bizi silip attıklarını düşünüyorum. Kırmızı Oda dizisindeki Boncuk karakteri gibi dervişlerle konuşmaya başlayacağız. Saat 13.00’ü geçirdiysem sokakta korka korka yürüyorum. Aman biri görür mü korkusuyla geriliyorum. Yaşlıların korunduğu söyleniyor ancak beşinci sınıf insan olduğumuzu düşünüyorum. Bir başıma hem ev işlerimi hem banka ve resmi kurumlardaki işlerimi yetiştirmeye çalışıyorum. Bizden büyükler Meclis’te devleti idare ediyor. Risk varsa onlar da evlerine çekilsin. Eve hapsedildiğimiz yetmezmiş gibi, toplu taşımayı da kullanamıyoruz. Herkesin taksiye binecek parası yok. Geçen gün yağmurun altında iki saat bankanın kapısında bekledim. İçeri tek tek aldıklarından iliklerime kadar ıslandım.”

‘Haydut gibi gizlenerek yürüyorum’

Bir diğer Kadıköylü Nihal Yamak (69) ise bunalımın eşiğinde olduğunu haykırdı:

“Bu duruma ne kadar katlanacağımızı bilmiyorum ama sabırlar tükenmiş durumda. Sahilde bir kafede çay içmeyi, iki insanla sohbet etmeyi özledim. Yalnız yaşadığım için, istediğim zaman istediğim yere giderek kafamızı dağıtırken, hapis hayatı yaşamaya başladım. Zaten sabah 10.00’da uyanıyorum. Kahvaltı, evi toparlama derken saat 13.00 oluyor. Vallahi bıktık. Bizler kendimizi korumayı bilmiyor muyuz? Sokağa çıktığımda saati geçirmişsem haydut gibi gizlenerek yürüyorum.” 

‘Özgürlüğe hasret kaldık’

Haydar Demir (70) ve Fahri Ünal (77), her gün kısıtlı zaman diliminde yürüyüşe çıkıp dertleşen vatandaşlardan. Mecidiyeköy sokaklarını arşınlayan ikili, en çok özgürlüğe hasret kaldıklarını dile getiriyorlar. Haydar Demir, kış ortasında dışarıda hayat bulmaya çalıştıklarını söyleyerek, “Hiç olmazsa üç saatlik zaman diliminde kafe, pastane ve lokantalarda oturma hakkımız olsa. Soğukta, sokak ortasında dikilip sohbet etmek zorunda kalıyoruz. Psikolojik açıdan gerçekten de yıprandık” dedi.  

Fahri Ünal ise “Fiziksel açıdan bitkin hissediyorum. Dışlandığımı, yok sayıldığımı düşünüyorum. Neyse ki eşim hayatta, eve gittiğimde dertleşip başımı omzuna yaslayabiliyorum. Rutin işlerimizi apar topar halletmeye çalışırken stres yükleniyoruz. Otobüse, metroya, vapura binememek ayrı bir dert. Bizimkisi açık hava hapishanesinden hallice bir yaşam” ifadelerini kullandı.